ab |
su |
aba |
abla, anne, üstlük |
abadanlık |
imar, kent, mesken, şehir, şenlik |
abajur |
kalpak, örtük, sayvan, siper |
abajurlu |
kalpaklı, siperli |
abaküs |
mihsap |
abalı |
abapuş |
abanmak |
bastırmak, dayanmak |
abanozlaşmak |
matlaşmak, sertleşmek |
abapuş |
abalı |
abartı |
mübalağa |
abartılı |
mübalağakâr |
abartma |
ilave |
abartmadan |
bilamübalağa |
abartmak |
artırmak, mübalağa etmek |
abat |
bayındır, rahat, şad, şen |
abatlaşma |
güzelleşme, şenlenme, yakşılaşma |
abatlaşmak |
güzelleşmek, şenlenmek, yakşılaşmak |
abatlık |
imar |
abd |
köle, kul |
abdar |
güzel, ifadeli, letafetli, manalı, sulu, şıralı, taravetli, tesirli |
abdarlık |
letafetlilik, sululuk, şıralılık, taravetlilik |
abdarlılık |
ifadelilik, manalılık, tesirlilik |
abdest |
destemaz, vuzu |
abdesthane |
tuvalet |
abdug |
atlama, ayran |
abece |
alfabe |
abecesel |
alfabetik |
abes |
boş, gereksiz, yersiz |
abes yere |
boşuna |
âbi |
benefşevi, gök, mavi |
abide |
anıt, eser, estelik, kaynak, yadigâr |
abidik gubidik |
abuk sabuk |
abır |
giyim, haya, haysiyet, hürmet, kadir kıymet, kıyafet, şeref, üst baş |
abırlamak |
azarlamak |
abırlı |
hayalı, hürmetli, ismetli, itibarlı, münasip, namuslu, nüfuzlu, selikalı, utangaç, yakşı |
abırsız |
edepsiz, hayasız, utanmaz |
abırsızlık |
edepsizlik, hayasızlık, utanmazlık |
abit |
zahit |
abitleşme |
zahitleşme |
abitleşmek |
zahitleşmek |
abitlik |
zahitlik |
abiye |
gösterişli, tuvalet |
abla |
aba, bacı, büyük bacı, mama |
abluka |
kuşatma, muhasara |
abluka etmek |
kuşatmak |
abone olmak |
dadanmak |
aborda etmek |
yanaşmak |
abra |
denge, yük |
abstre |
mücerret, soyut |
abstreleşme |
mücerretleşme, soyutlaşma |
abstreleşmek |
mücerretleşmek, soyutlaşmak |
abstreleştirme |
mücerretleştirme, soyutlaştırma |
abstreleştirmek |
mücerretleştirmek, soyutlaştırmak |
absürt |
saçma |
abuhava |
iklim |
abuk sabuk |
anlamsız, herze |
abuk subuk |
abuk sabuk |
abuklamak |
saçmalamak |
abullabut |
hantal, kaba |
abur cubur |
boş |
abus |
acayip, garip, somurtkan |
acaba |
acep, göresin, kuşku, şüphe |
acar |
becerikli, cesur, çevik, yeni |
acara |
acar |
acayip |
abus, antika, garip, ibret, tuhaf |
acele |
çabuk, ivedi, tacilî, telesik, tez |
acele etmek |
aşıkmak, telesmek |
aceleci |
acul, çabuk, farfara, ivecen, kıvrak |
acelecilik |
aldıraşlık, telaş |
aceleten |
çabucak |
Acemce |
Farsça |
acemi |
amatör, bilgisiz, müptedi, tor, toy |
acı |
ağır, ağrı, ateş, azar, çığlık, dağ, dokunaklı, elem, eziyetli, felaketli, göbüt, ıstırap, keder, kaba, keskin, kırıcı, kötü, kubat, meşakkatli, üzüntü, yara, zehir, zehirli |
acı olmak |
acılaşmak |
acıklı |
dokunaklı, feci, gussalı, hazin, kederli |
acıkmak |
acmak |
acil |
ivedi |
acil yardım |
ilk yardım |
acılama |
paylama, sançma, zehirleme |
acılamak |
paylamak, sançmak, zehirlemek |
acılanmak |
acılaşmak |
acılar |
teessürat |
acılaşma |
acıma, turşulaşma, tüntleşme |
acılaşmak |
acımak, turşulaşmak, tüntleşmek |
acilen |
çabucak |
acılı |
kederli, yanık, zehirli |
acılık |
felaket, keskinlik, kinayelilik, meraret, sertlik, tüntlük, uğursuzluk, zehirlilik |
acıma |
merhamet, rahim |
acımak |
acılaşmak, yazığı gelmek |
acımasız |
cani, cellat, gaddar, gâvur, kalpsiz, katı, merhametsiz, rahimsiz |
acımasızlık |
zulüm |
acımsı |
dokunaklı |
acınma |
teessüf |
acınmak |
hayıflanmak |
acışmak |
gocunmak |
acıtmak |
ağrıtmak, incitmek, yakmak |
aciz |
güçsüzlük |
âciz |
miskin, zavallı |
âcizlik |
güçsüzlük |
acmak |
acıkmak |
acul |
aceleci, çabuk, hızlı |
acun |
dünya |
aç |
dilenci, fakir, haris, hevesli, karnıboş, kâsıp, muhtaç, sefil, yalanaç, yoksul, yurtsuz |
açacak |
anahtar |
açar |
anahtar |
açgöz |
açgözlü, haris, ihtiraslı, tamahkâr |
açgözlü |
açgöz, gözü aç, haris, hırslı, tamahkâr |
açgözlük |
harislik, heves, ihtiras, tamahkârlık |
açgözlülük |
tamah |
açı |
bucak, zaviye |
açığa vurmak |
dökmek, ifşa etmek |
açık |
aleni, bâz, berrak, boş, çıplak, fatih, meftuh, münhal, ruşen, sarih, somut, vazıh, zahir |
açık ağızlı |
ahmak, aptal, sersem |
açık artırma |
artırma, müzayede |
açık deniz |
engin |
açık iclas |
açık oturum |
açık oturum |
açık iclas |
açık saçık |
edepsiz, müstehcen |
açıkça |
açık |
açıkgöz |
jandarma, kurnaz, uyanık |
açıklama |
izah, tavzih |
açıklamak |
göstermek, izah etmek, tavzih vermek, yayımlamak |
açıklık |
ara, mesafe, sarahat, vuzuh |
açıktan açığa |
ulu orta |
açılmak |
boşalmak |
açım |
açma |
açımlama |
şerh |
açınım |
inkişaf |
açınmak |
gelişmek, inkişaf etmek |
açkı |
anahtar |
açma |
otopsi, şerh |
açmak |
ayırmak, bâz etmek, beğenmek, boşaltmak, çözmek, fethetmek, yapmak, yarmak, yazmak |
ad |
isim, nam, şöhret, ün |
ad çekme |
kura |
ada |
aral, cezire, simek |
adaklanmak |
nişanlanmak |
adaklı |
nişanlı |
adale |
kas |
adalet |
doğruluk, hak |
adaletli |
adil |
adaletsizlik |
mağduriyet |
adaletten |
adil |
adam |
eş, herif, insan, koca, zat, zevat |
adam olmak |
büyümek, gelişmek |
adamak |
nezretmek |
adamakıllı |
güzel, pir |
adamcıl |
munis |
adamyiyen |
yamyam |
adap |
töre |
adapte olmak |
uymak |
adavet |
düşmanlık, husumet |
aday |
namzet |
addetmek |
saymak |
adele |
kas |
âdem |
adam, insan, insanoğlu |
âdem evladı |
insan |
âdemoğlu |
insan, insanoğlu |
adese |
mercek |
adet |
sayı, tane |
âdet |
gelenek |
âdet |
töre |
âdeta |
bayağı, sanki |
adi |
alçak, aşağı, aşağılık, bayağı, olağan, sıradan, süfli, ucuz, yoz |
adıl |
almaş, ivazlık, zamir |
adilik |
aşağılık |
adım |
aşama, girişim, hamle |
adım adım |
yavaş yavaş |
adına |
yerine |
adisyon |
hesap |
adlandırmak |
anmak |
adlı |
ünlü |
adlı sanlı |
ünlü |
adres |
unvan |
aferin |
bravo |
afet |
facia, kıyamet |
affedersiniz |
efendim |
affedilmiş |
muaf |
affedin |
pardon |
affetme |
bağışlama, şefaat |
affetmek |
bağışlamak |
affeylemek |
affetmek |
afi |
caka, çalım, fiyaka, gösteriş |
afili |
gösterişli |
afişe etmek |
açıklamak |
afişlemek |
göstermek, nitelemek |
afiyet |
keyif, sağlık |
aforozlamak |
kovmak |
afra tafra |
çalım |
afsun |
büyü |
afsunlamak |
büyülemek |
afur tafur |
çalım |
afyon |
tiryak |
agâh |
muttali, uyanık |
agreman |
uygunluk |
agresif |
saldırgan |
aguş |
kucak |
ağ |
file, örgü, şebeke, tor, tuzak |
ağa |
ağabey, koca |
ağababa |
ata, dede |
ağabey |
ağa, aka, efe |
ağdalı |
karmaşık |
ağı |
zehir, zıkkım |
ağıl |
hale |
ağılamak |
zehirlemek |
ağır |
ağırbaşlı, alçak, ciddi, çetin, dokunaklı, gösterişli, güç, kırıcı, korkulu, oturaklı, tehlikeli, vahim, veznin, yavaş, yoğun |
ağır ağır |
yavaş yavaş |
ağır sıklet |
ağır |
ağırbaşlı |
ağır, ciddi, gösterişli, kâmil, paşa, temkinli, vakur, veznin |
ağırbaşlılık |
vakar |
ağırcanlı |
tembel |
ağırlama |
ikram |
ağırlaşmak |
bozulmak, fenalaşmak, yavaşlamak |
ağırlık |
baskı, etki, kalın, külfet, rehavet, salmak, sıkıntı, sorumluluk, takı, tartı, yük |
ağırsamak |
yüksünmek |
ağız |
dudak, gaga, kavşak, kenar, uç |
ağız ağıza |
tamamen |
ağız dalaşı |
tartışma |
ağız kavafı |
geveze |
ağız kavgası |
tartışma |
ağız tadı |
rahatlık |
ağızlık |
huni |
ağızotu |
yem |
ağızsız |
sessiz |
ağlamak |
sızlanmak, viyaklamak, yakınmak |
ağlaşmak |
sızlanmak |
ağmak |
inmek |
ağrı |
dert |
ağrı sızı |
sancı |
ağrılı olmak |
acımak |
ağrımak |
burulmak, tutmak |
ağrıtmak |
acıtmak |
ağzı bozuk |
küfürbaz |
ah |
beddua |
aha |
işte |
ahacık |
işte |
ahali |
el, halk, nüfus |
ahbapça |
içten |
ahbaplık |
hukuk, hususiyet, ünsiyet |
ahek |
badana |
ahenk |
beste, uyum |
ahenrüba |
çaşak, mıknatıs |
aheste |
ağır, yavaş |
aheste aheste |
yavaş yavaş |
aheste beste |
yavaş yavaş |
ahi |
cömert, kardeş |
ahir |
son, sonra |
ahır |
dam |
ahiret yolculuğu |
ölüm |
ahit |
ant, antlaşma, devir, zaman |
ahitname |
antlaşma |
ahize |
destek |
ahlak |
moral |
ahlaklı |
mazbut |
ahlaksız |
düşkün, soysuz |
ahmak |
aptal, budala, dangalak, salak |
ahmaklık |
hamakat |
ahraz |
dilsiz |
ahşa |
bağır |
ahu |
ceylan |
ahunt |
hoca |
ahvalat |
vukuat |
ahvaliruhiye |
haletiruhiye |
ahvalruhiye |
hava |
ahzetmek |
almak |
ahzüita |
alışveriş |
aidat |
ödenti |
aile |
eş, ev, familya, karı, kodak, ocak, odbaşı, sülale |
ailevi |
kodaklık, maaile |
ait |
ilişik |
ajan |
casus, temsilci |
ajanda |
gâhname, müfekkire |
ajite etmek |
kışkırtmak |
ajur |
antika |
ak |
beyaz, dürüst, rahat, temiz |
ak pak |
parlak, temiz |
aka |
ağabey, büyük |
akademi |
yüksekokul |
akak |
yatak |
akan |
cari |
akarca |
kaplıca |
akarsu |
su |
akbaba |
ihtiyar |
akciğer |
öfke |
akça |
nakit |
akçe |
akça, nakit |
akçeli |
mali |
akdarı |
darı |
akdetmek |
yapmak |
akıbet |
son, sonuç |
akıcı |
kıvrak |
akide |
inanç |
akil |
akıllı |
akıl |
bellek, beyin, düşünce, hatır, kanı, karın, us |
akıllanmak |
uslanmak |
akıllı |
aptal, makul, uslu |
akıllıca |
doğru, makul |
akılsız |
şaşkın |
akılsızlık |
ahmaklık |
akım |
cereyan, hareket |
akın |
atak, dere |
akın etmek |
üşüşmek, yürümek |
akıntı |
akım, cereyan, meyil, sızıntı |
akıntılı |
meyilli |
akis |
yankı, zıt |
akış |
akın, cereyan |
akit |
nikâh, sözleşme |
akıtmak |
dökmek |
akla yatkın |
makul, uygun |
aklamak |
beraat kazandırmak |
aklanma |
beraat |
aklaşmak |
ağarmak |
aklavcı |
avukat |
aklı kıt |
budala, saf |
aklık |
düzgün |
aklıselim |
sağduyu |
akmak |
gelmek, karışmak, katılmak, süzülmek |
akmamak |
kesilmek |
akman |
saf, temiz |
akort |
düzen, uyum |
akraba |
hısım, kohum |
akran |
böğür |
akrep |
yelkovan |
akrobat |
cambaz |
aks |
dingil |
aksak |
topal |
aksakal |
ermiş, evliya |
aksaklık |
arıza |
aksama |
arıza |
aksamayan |
dakik |
aksan |
vurgu |
aksata |
alışveriş |
aksatmak |
sarsmak |
akse |
kriz |
akseptans |
kabul |
aksetmek |
ulaşmak, vurmak, yankılanmak, yansımak |
aksi |
hırçın, huysuz, karşıt, menfi, münasebetsiz, olumsuz, suratsız, ters, zıt |
aksi cevap |
tepki |
aksine |
bilakis, tersine |
aksırma |
aksırık |
aksiseda |
yankı |
aksiseda vermek |
yankılanmak |
aksiyon |
eylem, hareket, iş |
aksiyoner |
hissedar |
aksülamel |
tepki |
akşam |
gece |
akşam ezanı |
akşam |
akşam namazı |
akşam |
aktalanmış |
iğdiş |
aktarılma |
devir |
aktarım |
nakil |
aktarma |
alıntı, nakil, transfer |
aktarma etmek |
aktarmak |
aktarma yapmak |
nakliyat değişmek |
aktarmak |
aramak, bellemek, devretmek, göçürmek, iletmek, nakletmek, tercüme etmek |
aktif |
canlı, cevval, faal |
aktiflik |
etkinlik |
aktivite |
etkinlik |
aktör |
oyuncu |
aktöre |
ahlak |
aktris |
oyuncu |
aktüalite |
aktüellik |
aktüel |
güncel |
aktüellik |
aktüalite |
akur |
kuduz |
akva |
kuvvetli, sağlam |
al |
düzen, hile, kırmızı, kızıl, tuzak |
ala |
alaca |
âlâ |
iyi, pek iyi |
ala bezek |
alaca |
ala bula |
alaca |
alaca |
ala bezek, ala bula |
alacakarga |
saksağan |
alacalı |
alaca |
alaçık |
çardak |
alak otu |
çim |
alaka |
ilgi, komünikasyon, ulaşım |
alakadar olmak |
ilgilenmek |
alakalandırılma |
koordinasyon |
alakalandırma |
koordinasyon |
alakalanmak |
ilgilenmek |
alakarga |
saksağan |
alalamak |
gizlemek |
alamet |
belirti, emare, im, işaret, iz, nişan |
alaminüt |
acele, çabuk |
alan |
düz, meydan, saha, vadi, yer |
alan talan |
karmakarışık |
alarga |
engin |
alarga etmek |
uzaklaşmak |
alarm |
heyecan sinyali |
alarmak |
kızarmak |
alaşağı etmek |
atmak, kovmak |
alaşım |
halita |
alavere |
kargaşalık |
alavere dalavere |
hile |
alay |
bayram, lağ, meze, söz |
alay malay |
birlikte, gelişigüzel |
alaycı |
müstehzi |
alayişli |
gösterişli |
alaylı |
görkemli, gösterişli, müstehzi |
alaz |
alev |
albalı |
vişne |
albeni |
hava |
albenili |
zarif |
alça |
erik |
alçak |
adi, ağır, aşağılık, hain, namert, pespaye, rezil, sefil, soysuz, süfli, yavaş |
alçak gönüllü |
mütevazı, tevazukâr |
alçak gönüllülük |
tevazu |
alçakboylu |
bodur |
alçaklık |
zül |
alçalma |
düşkünlük, zillet, zül |
alçaltı |
zillet |
alçı |
jips |
alçı taşı |
jips |
alçıtaşı |
jips |
aldangıç |
tuzak |
aldanmak |
atlamak, avunmak, kanmak, yanılmak, yutmak |
aldanmaz |
kurt |
aldatıcı |
güzel |
aldatılma |
kazık |
aldatma |
al, hıyanet, şike |
aldatmak |
oyalamak, oynamak, tavlamak |
aldıraşlık |
acelecilik, telaş |
aldırmaz |
lakayıt, rahat |
alegori |
yerine |
alelacele |
çabucak |
alelade |
bayağı, olağan, sıradan |
alelhusus |
bilhassa, hele, özellikle |
alelumum |
genellikle |
alem |
bayrak |
âlem |
cihan, çevre, dünya, eğlence, evren, hava, herkes, ortam |
alemdar |
önder |
âlemşümul |
evrensel |
alengir |
düzen, fiyaka, gösteriş, hile, tuzak |
alengirli |
gösterişli, yakışıklı |
aleni |
açık |
aleniyet |
açıklık |
alet |
araç, aygıt, cihaz, maşa |
alev |
alaz, kıvılcım, şule, yalın |
alevlenmek |
harlamak, öfkelenmek |
alfabe |
abece, yazı |
alfabetik |
abecesel |
algı |
alacak, idrak, kazanç, rüşvet, vergi |
algılamak |
derk etmek |
algın |
cılız, vurgun, zayıf |
ali |
yüce, yüksek |
ali mektep |
yüksekokul |
ali tahsil |
lisans, yükseköğretim |
alicenablık |
asalet |
alicenap |
cömert |
alıcı |
müşteri |
alık |
aptal, budala, sersem |
alık salık |
aptal |
alıkoymak |
hapsetmek, saklamak, tutmak, yubatmak |
alil |
sakat |
alim |
bilgin |
alım |
çalım, gurur, hava, kurum |
âlim |
bilgin |
alım çalım |
gösteriş |
alım satım |
alışveriş |
alımcı |
tahsildar |
alımlı |
cazibedar, çekici |
alımlı çalımlı |
gösterişli, güzel |
alın |
karşı |
alın yazısı |
baht, talih, yazgı |
alındı |
makbuz |
alıngan |
hassas, nazik yürekli |
alınmak |
darılmak, içerlemek, kırılmak |
alıntı |
iktibas |
alıntılamak |
aktarmak |
alısün |
çınka, hatif, telefon |
alışamamak |
garipsemek |
alışılan |
mutat |
alışılmadık |
olağanüstü |
alışılmak |
yerleşmek |
alışılmış |
mutat, olağan |
alışkan |
kibrit |
alışkanlık |
huy, itiyat, ünsiyet |
alışkın |
alışkan |
alışmak |
atmak, bağlanmak, düşmek, ısınmak, kanıksamak |
alıştım yandım |
yanardöner |
alıştırma |
egzersiz, idman, talim |
alıştırmak |
hazırlamak |
alışveriş |
ilişki, iş, muamele, münasebet, pazar |
aliyyülâlâ |
mükemmel |
alkış |
tezahürat |
alkışlamak |
beğenmek |
alkol |
ispirto |
Allah’a ısmarladık |
hüdahafız, selamat kalın |
allahsız |
acımasız, vicdansız |
allak bullak |
karmakarışık |
allık |
al |
alma |
alıntı, iktibas, kabız, transfer |
almaç |
alıcı |
almak |
bağışlamak, başlamak, buyurmak, bürümek, çalmak, çekmek, elde etmek, fethetmek, gidermek, girmek, görmek, kaldırmak, kaplamak, kazanmak, kısaltmak, koparmak, koymak, kullanmak, örtmek, sarmak, temizlemek, yok etmek, yolmak, yutmak |
almaş |
ivazlık, zamir |
alnaç |
cephe |
alp |
kahraman, yiğit |
alperen |
derviş, mücahit |
alplık |
kahramanlık |
alt bölüm |
ayrım |
alt etmek |
yenmek |
alternatif |
seçenek |
altın |
değerli, kızıl, zer |
altın varak |
varak |
altüst etmek |
yıkmak |
altüst olmak |
yıkılmak |
ama |
fakat |
ama |
lakin, yalnız |
âmâ |
görme engelli, kör |
amacıyla |
için |
amaç |
erek, garaz, gaye, hedef, kasıt, maksat, meram, murat, tasavvur, uğur |
amade |
hazır |
amale |
işçi |
amatör |
acemi, heveskâr, meraklı |
ambalaj |
bağlama |
ambar |
depo, kiler |
ambiyans |
hava |
ambulans |
cankurtaran |
amca |
emmi |
amel |
fiil, ishal, iş |
amele |
emekçi |
amelî |
elverişli, kestirme, kolay, uygun |
ameliyat |
işlem |
amil |
faktör, sebep |
amiyane |
bayağı, sıradan |
amma |
ama |
amme |
kamu |
amor |
aşk |
amortisör |
cihaz |
ampul |
lambacık |
amudi |
dikey |
amut |
topuz |
an |
dakika, lahza, zihin |
ana |
anne, asıl, esas, temel, valide, velinimet |
ana deniz |
okyanus |
ana kara |
kıta |
ana yarısı |
teyze |
ana yol |
cadde |
ana yurt |
ana vatan |
anaç |
iri, kart, kurnaz |
anafor |
girdap |
anahtar |
açar, araç, dil, kurgu, vasıta, vesile |
anahtarcı |
çilingir |
analiz etmek |
çözümlemek |
analog |
benzer, eş |
anamal |
sermaye |
anamalcı |
sermayedar |
anane |
gelenek, örf |
anaokulu |
uşak bahçesi |
anarşi |
kargaşa |
anatomi |
insan |
anayasa |
esas, esas kanun, konstitüsyon, temel |
anca |
öyle |
ancak |
bir, dar, fakat, sade |
anda |
tam |
andaç |
anı, hatıra, yadigâr |
andavallı |
ahmak, aptal, şaşkın |
andıran |
yakın |
andırma |
çalım |
andırmak |
bakmak, benzemek, çalmak, kaçmak, okşamak, yaklaşmak |
andız |
servi |
angaje etmek |
bağlamak |
angaje olmak |
bağlanmak |
angajman |
bağlantı |
angıç |
kanat |
angın |
meşhur, ünlü |
angutluk |
ahmaklık |
ani |
ansızın, birden, birdenbire |
anı |
hatıra, yadigâr |
anide |
ansızın |
aniden |
ansızın, birden, birdenbire |
anif |
kaba, sert |
anık |
hazır |
anıklamak |
hazırlamak |
anılan |
mezkûr |
anımsamak |
hatırlamak |
anımsatmak |
uyarmak |
anında |
çabucak |
anıştırma |
ima, telmih |
anıt |
abide, estelik |
anıtsal |
görkemli |
anket |
soruşturma |
anlak |
zekâ |
anlaklı |
zeki |
anlam |
mana, mazmun |
anlama |
intikal, irfan, vukuf, zeki |
anlamak |
başa düşmek, bilmek, çakmak, çıkarmak, derk etmek, düşünmek, görmek, hissetmek, ihata etmek, paykamak, sezmek, takip etmek, yakalamak |
anlamca |
mealen |
anlamdaş |
eş anlamlı |
anlamlı |
manalı, manidar |
anlamsız |
abuk sabuk, beyhude, boş, herze, yersiz |
anlaşılan |
belli, galiba, mahsus, muhtemelen |
anlaşılmak |
yansımak |
anlaşılmayan |
muamma |
anlaşılmaz |
karışık, muğlak, tuhaf |
anlaşma |
geçim, ittifak, kesim, pakt, sözleşme |
anlaşmak |
bağdaşmak, barışmak, geçinmek |
anlaşmazlık |
ihtilaf, uyuşmazlık |
anlatı |
hikâye |
anlatım |
ifade, tabir |
anlatmak |
beyan etmek, göstermek, izah etmek, nakletmek, söylemek |
anlayış |
beyin, feraset, hesap, idrak, ihata, iş, mezhep, telakki, ufuk, zekâ, zihin, zihniyet |
anlayışlı |
ayık, zeki |
anlayışsız |
dümbelek, geri, köylü |
anlayışsızlık |
ahmaklık |
anlı şanlı |
gösterişli, güzel, ünlü |
anma |
yâd |
anmak |
hatırlamak, zikretmek |
anmalık |
hatıra, yadigâr |
anne |
aba, ana, kocakarı, nene, valide |
anne baba |
ebeveyn |
anons |
duyuru |
anormal |
deli, sapık |
ansambl |
topluluk |
ansız |
ansızın |
ansızın |
ani, aniden, bedaheten, birden, birdenbire, gafleten |
ant |
yemin |
antagonist |
düşman |
antagonizm |
düşmanlık |
antagonizma |
tezat |
antant |
anlaşma, mutabakat |
anten |
sırgavıl |
antet |
başlık |
antidot |
panzehir |
antik |
antika |
antika |
acayip, örtü, tuhaf |
antikite |
ilk çağ |
antipatik |
itici, soğuk |
antlaşma |
mukavele, nişancı, pakt |
antrakt |
ara |
antre |
giriş |
antrepo |
depo |
anüs |
sofra |
anzarot |
rakı |
apaçık |
çıplak |
apansız |
ansızın |
apansızın |
ansızın |
aparey |
cihaz |
aparmak |
çalmak |
apaz |
avuç |
aperitif |
açar |
apiko |
derli toplu, hazır, şık, tetik |
apışık |
şaşkın, yorgun |
apışlık |
ağ |
apotr |
yardımcı |
april |
nisan |
apse |
çıban, iltihap |
aptal |
ahmak, akıllı, avare, derbeder, dingil, geri, hindi, inek, kelek, salak, serseri, şapşal |
aptallık |
avarelik, sefillik, serserilik |
ar etmek |
utanmak |
ara |
açıklık, aralık, fasıla, mesafe, ortam |
ara bozuculuk |
fesat |
ara bulucu |
aradüzelten, vasıtacı |
ara sıra |
bazen |
ara vermek |
durmak |
araba |
kölük, otomobil |
arabalı vapur |
feribot |
arabozan |
münafık, müzevir |
aracı |
ara bulucu, vasıta |
aracılık |
delalet, tavassut, vasıta |
aracısız |
direkt, doğrudan |
araç |
alet, anahtar, kayıt, taşıt, vasıta |
araçsız |
bilavasıta, doğrudan doğruya |
aradan kaldırmak |
gidermek |
aradüzelten |
ara bulucu |
arak |
ter |
arakçın |
takke |
araklamak |
aşırmak, çalmak |
aral |
ada, cezire, simek |
aralık |
ara, ayakyolu, fasıla, koridor, mesafe, sıra, vakit, yeldoksan |
arama |
kontrol |
aramak |
aktarmak, araştırmak, bakmak, beklemek, özlemek |
arap |
zenci |
araştırıcı |
meraklı, mütecessis |
araştırma |
muayene, tetkik |
araştırmak |
aramak, deşelemek, eşmek, gözlemek, incelemek, karıştırmak, kaşımak, sormak |
araştırman |
araştırıcı |
araz |
belirti |
arazi |
toprak, yer |
arazi olmak |
sıvışmak |
arbede |
patırtı |
ardı sıra |
takiben |
ardıç rakısı |
cin |
ardıl |
halef |
ardılmak |
çatmak, sataşmak |
ardiye |
depo |
argaç |
atkı |
argın |
bitkin, yorgun, zayıf |
argıt |
boğaz, geçit |
argüman |
iddia, kanıt, tez |
ari |
çıplak |
ari |
hür |
ari |
özgür |
arı |
halis |
arı |
öz |
arı |
saf, salt, temiz |
arı peteği |
kovan |
arı teknesi |
kovan |
arık |
ark, cılız, kuru, sıska, zayıf |
arıklamak |
süzülmek |
arıklık |
zafiyet, zayıflık |
arılık |
saflık |
arınmak |
rahatlamak |
arınmış |
duru |
aristokrat |
soylu |
arıtma |
tasfiye |
arıtmak |
temizlemek |
aritmetik |
hesap |
arız olmak |
bulaşmak, ilişmek |
ariza |
dilekçe |
arıza |
bozukluk |
arıza |
engebe, kusur |
arızalanmak |
bozulmak, sınmak |
arızasız |
düz |
arızi |
eğreti, geçici |
arka |
art, dal, dayı, dip, ense, geri, peş, torpil, üst |
arkaç |
ağıl |
arkadaş |
bacanak, dost, eş, tomdaş, yoldaş |
arkadaşlık |
şeriklik, ünsiyet |
arkalama |
yardım |
arkalamak |
korumak |
arkalık |
semer |
arkalıksız |
sedir |
arkasında olmak |
izlemek |
arlanmak |
utanmak |
arlanmaz |
utanmaz |
arlı |
sıkılgan, utangaç |
armada |
donanma |
armağan |
bağış, hediye, ihsan, ödül, yadigâr |
armonika |
mızıka |
arna |
kanal |
arpa |
rüşvet |
arpa suyu |
bira |
arsa |
saha, toprak sahası, yer |
arsenik |
zırnık |
arsıulusal |
uluslararası |
arsız |
utanmaz, yüzsüz |
arslan |
aslan |
art |
arka, ense, geri, peş |
artağanlık |
bereket |
artı |
toplama işareti |
artık |
fazla |
artırma |
teras |
artırmak |
abartmak, bırakmak, mübalağa etmek |
artist |
sanatkâr |
artma |
ziyade |
artmak |
çıkmak, çoğalmak, kaynamak, üremek, yükselmek |
arttırma |
ilave |
arz |
en, maruzat, yer, yeryüzü |
arz cazibesi |
yer çekimi |
arz derecesi |
enlem |
arz etmek |
sunmak |
arziyat |
yer bilimi |
arzu |
dilek, gönül, heves, istek, rağbet |
arzu etmek |
dilemek |
arzuhâl |
dilekçe |
arzulamak |
istemek, özlemek |
arzulu |
hevesli, istekli |
arzuya yetişmek |
mazhar olmak |
as |
bey |
asa |
baston |
asabi |
sinirli |
asabileşmek |
kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek |
asal |
esas |
asalak |
tufeyli |
asalet |
alicenaplık, neciplik |
asaletli |
soylu |
asamble |
kurul |
asan |
kolay |
asansör |
götürge |
asap |
sinir |
asayiş |
emniyet, güvenlik |
asetat |
saydam |
asgari |
en az |
asi |
hayırsız |
ası |
afiş |
asık |
asılı, somurtkan |
asil |
necabetli |
asil |
soylu |
asıl |
ana, cevher, cins, esas, gerçek, hakikat, hamur, kaynak, kök, köken, mahiyet |
asıl |
nesep, özgün, soy |
asıl |
temel, üs |
asileşmek |
başkaldırmak, isyan etmek |
asılgan |
askı |
asılı |
bağlı |
asilik etmek |
başkaldırmak |
asıllar |
usul |
asıllı |
soylu |
asillik |
asalet |
asılsız |
soysuz, uydurma |
asilzade |
soylu |
asıntı |
tehir |
asıntı olmak |
sırnaşmak |
asır |
çağ, yüzyıl |
asistan |
yardımcı |
asker |
er |
askerî |
harbi |
askı |
asılgan, fener |
askılık |
vestiyer |
asla |
katiyen |
aslan |
kükremek |
aslansütü |
rakı |
aslında |
esasen |
asliye |
esas, temel |
asma |
asılı |
asma bıyığı |
sülük |
asmak |
çekmek |
asparagas |
uydurma |
asri |
çağdaş |
ast |
alt |
astana |
eşik |
astik |
pezevenk |
astragan |
karagül |
astronomi |
heyet |
asude |
rahat, sakin |
asudelik |
rahatlık |
asuman |
gök |
asumanhıraş |
asumanöper, gökdelen |
asumanöper |
asumanhıraş, gökdelen |
aş |
ekmek, yemek |
aş damı |
mutfak |
aşağı |
adi, bayağı, hor, kötü, süfli |
aşağılamak |
boyamak |
aşağılık |
adi, alçak, bayağı, pespaye, rezil, süfli |
aşama |
adım, basamak, derece, kademe, merhale, mertebe, paye, rütbe |
aşçı |
aşpaz, lokanta |
aşermek |
tiksinmek |
aşevi |
aşçı, lokanta |
aşhane |
kafeterya, lokanta, mutfak |
aşı |
calak, peyvent |
aşık |
ozan |
âşık |
müptela |
âşık |
ozan, vurgun, yangın |
âşık olmak |
sevmek |
aşikâr |
belli, mahsus |
aşikârlık |
vuzuh |
âşıklı |
düşkün |
aşıkmak |
acele etmek, telesmek |
âşıktaşlık etmek |
oynaşmak |
aşılamak |
etkilemek |
aşina |
bildik, tanıdık, tanış |
aşina olmak |
bilmek, tanımak |
aşındırmak |
kemirmek, yemek |
aşınmak |
eskimek, yenmek, yıpranmak |
aşınmış |
yenik |
aşiret |
el, oymak, tayfa |
aşırı |
çılgın, çok, hadden artık, ifrat, kötü, lüks, müfrit, sivri |
aşırılmak |
uçmak |
aşırma |
aşık, kova |
aşırmak |
çalmak, kaldırmak, tırtıklamak |
aşırtmak |
aşırmak |
aşiyan |
ev, mesken |
aşk |
sevda |
aşkın |
çok, fazla |
aşlık |
zahire |
aşmak |
geçmek |
aşpaz |
aşçı |
aşüfte |
oynak |
at |
beygir |
at bakıcısı |
seyis |
ata |
ata baba, baba, cet, ecdat, peder |
ata ana |
ebeveyn |
ata baba |
ata |
ataerkil |
atahakan |
atahakan |
ataerkil |
atak |
akın, çevik, geveze, girişken, hamle, hücum, saldırı, yiğit |
ataklık |
cüret |
atalar |
ecdat |
ataletli |
mıymıntı |
atama |
nakil, tayin |
atamak |
kaldırmak, tayin etmek |
atasözü |
darbımesel |
ateş |
acı, coşkunluk, hınç, hırs, od, öfke, tehlike |
ateş parçası |
becerikli, canlı |
ateşkes |
mütareke |
ateşlemek |
kışkırtmak, yakmak |
ateşlendirmek |
kışkırtmak |
ateşlenmek |
coşmak |
ateşlilik |
hararet |
atfetme |
isnat |
atfetmek |
çevirmek, vermek, yüklemek |
ati |
gelecek |
atıfet |
bağış, ihsan, lütuf |
atik |
çevik, kıvrak |
atik tetik |
çevik |
atıl |
aylak, tembel |
atılgan |
acar, girişken |
atılganlık |
cesaret |
atılım |
atak, hamle, hücum |
atılmak |
başlamak, fırlamak, hücum etmek, saldırmak |
atışma |
tartışma |
atışmak |
tartışmak |
atıştırmalık |
çerez |
atkı |
eşarp, kaşkol |
atlama beygiri |
beygir |
atlamak |
aldanmak, atlanmak, binmek, çıkmak, inmek, tullanmak, yanılmak |
atlanılmak |
atlanmak |
atlanmak |
atlamak, düşmek |
atlatmak |
aldatmak, ekmek, paketlemek, savmak, savsaklamak, savuşturmak |
atlı |
süvari |
atmaca |
sapan |
atmak |
alışmak, çalmak, çarpmak, çatlamak, çekmek, çıkarmak, ertelemek, göndermek, götürmek, kovmak, koymak, örtmek, solmak, söylemek, uzatmak, yollamak |
atmosfer |
hava |
atom çekirdeği |
çekirdek |
atölye |
işlik |
aut |
dış |
avadanlık |
demirbaş |
avam |
halk |
avanak |
aptal, enayi |
avane |
yardakçı, yardımcı |
avangart |
öncü |
avantaj |
yarar |
avantajsız |
yararsız |
avantür |
macera |
avare |
aylak, başıboş, serseri |
avarız |
engebe |
avaz |
nara |
averaj |
ortalama |
avize |
çilçırak |
avlamak |
tutmak |
avlu |
hayat |
avrat |
eş, hanım, kadın, karı |
avratağız |
kılıbık |
avratbaz |
çapkın, hovarda, zampara |
avuç |
aya |
avukat |
aklavcı |
avunç |
teselli |
avunma |
teselli |
avunmak |
aldanmak, yetinmek |
avuntu |
teselli |
avutma |
teselli |
avutmak |
aldatmak, oyalamak |
ay ağılı |
hale |
ay ışığı |
mehtap |
aya |
avuç, taban |
ayak |
bacak, basamak, kıç |
ayak oyunu |
hile |
ayak tabanı |
aya |
ayak tarağı |
tarak |
ayakkabı |
pabuç |
ayakla |
yaya, yayan |
ayaklanma |
başkaldırı |
ayaklanmak |
başkaldırmak, isyan etmek, kıyam etmek |
ayaklık |
kaide |
ayaksilen |
paspas |
ayakyolu |
aralık, hela, tuvalet, yüznumara |
ayal |
eş, karı |
ayan |
açık, belli |
ayar |
dakiklik, değer, derece, köklenme |
ayarlamak |
dakikleştirmek, köklemek |
ayartmak |
aldatmak |
ayazlık |
teras |
aybaşı |
âdet |
ayça |
hilal |
aydın |
aydınlık, münevver, okumuş, sarih, somut, vazıh, veciz, ziyalı |
aydınlanmak |
şıkırdamak |
aydınlatılmış |
münevver |
aydınlatma |
tavzih |
aydınlık |
aydın, berrak, fer, nur, saf, sarahat, temiz, vazıh, vuzuh, ziya, ziyalı |
aydınlık olmak |
aydınlanmak |
aygın |
bitkin |
aygın baygın |
bitkin, vurgun |
aygıt |
alet, cihaz |
ayık |
uyanık |
ayıklama |
tasfiye |
ayıklamak |
temizlemek |
ayın on dördü |
dolunay |
ayıp |
kusur, şaibe |
ayıplamak |
kınamak |
ayıraç |
miyar |
ayırbaş |
takas |
ayırma |
bölme, şerh, tahsis |
ayırmak |
açmak, bölmek, kesmek, koymak, saklamak, seçmek, sökmek, üleşmek, vermek |
ayırt |
fark |
ayırt etmek |
karakterize etmek, tanımak |
ayıtmak |
söylemek |
aykırı |
çap, çapraz, karşıt, muhalif, ters, tersine, zıddına |
aykırı olmak |
zıt olmak |
aykırılık |
ihtilaf, muhalefet |
ayla |
ağıl, hale |
aylak |
avare, serseri |
aylamak |
beklemek |
aylı |
gebe |
aylık |
maaş |
aymak |
ayılmak |
aymaz |
bilgisiz, gafil |
aymazlık |
gaflet, uyku |
ayn |
göz |
ayna |
güzgü |
aynagöz |
uyanık |
aynalı |
güzel, yakışıklı |
aynasız |
çirkin, kötü, ters |
aynaz |
bataklık |
aynek |
gözlük |
aynı |
bir, nüsha, özdeş, tıpkı |
ayraç |
parantez |
ayran |
katık |
ayran ağızlı |
boşboğaz, geveze |
ayran budalası |
aptal, budala, sersem |
ayrı ayrı |
değişik |
ayrıca |
hatta |
ayrıcalı |
müstesna |
ayrıcalık |
imtiyaz |
ayrıcalıklı |
imtiyazlı |
ayrıç |
çatal |
ayrık |
müstesna |
ayrıklık |
istisna |
ayrıksı |
başka |
ayrılık |
hicran, ihtilaf |
ayrılmak |
bırakmak, boşanmak, çıkmak, fırlamak, kalkmak, terk etmek |
ayrılmış |
için |
ayrım |
fark, kıvrım, tefrik |
ayrımlı |
değişik, farklı |
ayrımsız |
aynı |
ayrıntı |
detay, ilim, incelik, tafsilat, teferruat |
ayrıntılar |
teferruat |
ayrıntılı |
ince, mufassal, uzun |
ayrışık |
muhtelif |
aytışmak |
tartışmak |
ayvaz |
erkek, eş, koca |
ayyar |
dolandırıcı, hilekâr |
ayyarlık |
dolandırıcılık |
az |
birkaç, dar, düşük, eksik, mahdut |
az buçuk |
biraz |
az çok |
oldukça |
az daha |
neredeyse |
az kalmak |
ramak kalmak |
aza |
organ, uzuv, üye |
azade |
başıboş, erkin, serbest |
azalmak |
daralmak, düşmek, eksilmek, kırılmak |
azaltma |
kısıntı |
azaltmak |
budamak, düşürmek, kesmek, kısmak |
azamet |
çalım, gösteriş, gurur, heybet, kurum, tekebbür |
azametli |
görkemli |
azami |
en çok, maksimum |
azap |
eziyet, işkence |
azar azar |
yavaş yavaş |
azarlamak |
abırlamak, biabır etmek, çıkışmak, darılmak, haşlamak, paylamak, tanlamak, terslemek |
azat |
hür, özgür, serazat |
azat etmek |
azletmek |
azatlık |
hürriyet |
azgınlık |
dalalet |
azıcık |
biraz |
azık |
besin, kumanya, rızık |
azılı |
korkunç |
azimet |
gidiş |
azimkâr |
kararlı |
azimli |
kararlı |
azınlık |
azlık, ekalliyet |
aziz |
ermiş, gözde, şirin |
azletmek |
azat etmek, kenar etmek |
azlık |
azınlık, ekalliyet |
azma |
melez |
azmak |
bataklık, taşmak |
azmış |
kuduz |
azrail |
alıcı |
baba |
ata, büyükbaba, dede, moruk, peder |
baba yarısı |
amca |
babaanne |
nene, nine |
babacan |
mihriban, sevimli |
babalanmak |
öfkelenmek |
babasız |
yetim |
babayiğit |
yürekli |
bacak |
ayak, kıç, oğlan |
bacaksız |
bodur |
bacanak |
arkadaş, dost |
bacarıklık |
vukuf |
bacı |
abla, hemşire, kız kardeş, simil |
bacı oğlu |
yeğen |
baç |
haraç |
bad |
rüzgâr |
badalak vurmak |
çelmek, çelmelemek |
badana |
ahek |
bade |
içki, şarap |
badi |
ördek |
badik |
ördek |
badiye |
çöl |
bağ |
bent, demet, deste, ilgi, ilişki, rabıta, sargı, teneklik |
bağ bozumu |
güz, sonbahar |
bağa |
kaplumbağa, ur |
bağan |
düşük |
bağban |
bahçıvan |
bağdarlama |
program |
bağdaşık |
mütecanis |
bağdaşmak |
anlaşmak, uymak, uzlaşmak |
bağdaşmazlık |
uyuşmazlık |
bağı |
büyü |
bağıllık |
izafiyet |
bağım |
tabiiyet |
bağımlı |
gayrimüstakil, tabi |
bağımlılık |
tabiiyet |
bağımsız |
hür, mutlak, müstakil, özgür |
bağımsız milletvekili |
bağımsız |
bağımsızlık |
istiklal |
bağıntı |
bağlılık, nispet |
bağır |
ciğer, döş, göğüs, sine |
bağırma |
nara, nida |
bağırmak |
kükremek |
bağırsak |
iç |
bağırtı |
çığlık, yaygara |
bağış |
armağan, hibe, iane, teberru, yardım |
bağışık |
muaf |
bağışıklık |
muafiyet |
bağışlama |
affetme, hibe, şefaat |
bağışlamak |
affetmek, almak, lütfetmek, unutmak |
bağışlanmış |
muaf |
bağışlayın |
efendim, pardon |
bağıt |
sözleşme |
bağlam |
bağ, bent, demet, deste, kelep |
bağlama |
ambalaj, ilhak, paket, saz |
bağlamak |
cezbetmek, tamamlamak, tutmak, tutturmak, yok etmek |
bağlanak |
bağlantı |
bağlanma |
intisap |
bağlanmak |
alışmak, ilişmek, tapmak |
bağlanmış |
ilişik, vurgun |
bağlantı |
birlik, ilişki, irtibat, rabıta, temas |
bağlantısız |
askerî |
bağlaşık |
müttefik |
bağlaşma |
ittifak, kontrat |
bağlı |
asılı, kapalı, mecbur, sadık |
bağlı olmak |
izlemek |
bağlılaşım |
bağlılık |
bağlılık |
birlik, ilişik, intisap, sadakat, sevgi, tabiiyet |
bağnaz |
mutaassıp, yobaz |
bağnazlık |
taassup |
bağrış çağrış |
gürültü, şamata |
bahane |
kulp, mazeret, vesile |
bahar |
baharat, ilkbahar, yaz |
baharat |
bahar, edviye |
bahçe |
bostan |
bahçıvan |
bağban |
bahir |
deniz |
bahis |
konu, laf, mevzu |
bahse girmek |
hüccet etmek, mübahase etmek |
bahsetme |
temas |
bahsetmek |
konuşmak, temas etmek |
bahşetmek |
bağışlamak, sunmak |
baht |
alın yazısı, kader, nasip, şans, talih, yıldız |
bahtiyar |
mutlu |
bahtiyarlık |
mutluluk |
bahtsız |
bedbaht |
bahusus |
özellikle |
bakaç |
dürbün |
bakan |
nazır, vekil |
bakanlar kurulu |
hükûmet |
bakanlık |
nezaret, vekâlet |
bakarak |
göre |
baki |
öteki, sürekli |
bakı |
fal |
bakılırsa |
göre |
bakım |
hizmet |
bakımevi |
kademe |
bakımlı |
bayındır |
bakımsız |
berbat, çorak, külüstür |
bakınmak |
araştırmak |
bakir |
yeni |
bakır |
mes |
bakış |
göz, nazar |
bakma |
nezaret |
bakmak |
aramak, beslemek, denemek, görmek, gözetmek, ilgilenmek, incelemek, karışmak, korumak, seyretmek, uğraşmak |
bakmamak |
terk etmek |
bakmayarak |
rağmen |
bala |
çocuk, yavru |
balaban |
büyük, iri, nazik, şişman |
balalık |
rahim |
balans |
denge |
balçak |
kabza |
balçık |
çamur |
baldır |
incik |
baldız |
görümce |
baliğ olmak |
erişmek, ulaşmak |
balık adam |
dalgıç |
balık yumurtası |
havyar |
balıketinde |
dolgun |
balıkkulağı |
midye |
balkı |
ağrı, güzel, parlak, sancı |
balkımak |
parıldamak, parlamak |
balkır |
parıltı, şimşek |
balkon |
gezinti, hayat |
ballıdarı |
incir |
balon |
palavra |
balya |
denk |
bambaşka |
değişik, farklı |
banak |
lokma |
banal |
bayağı, sıradan |
bandaj |
bağ, sargı |
bandırmak |
banmak |
bando |
mızıka, takım, topluluk |
banko |
kesinlikle |
banlamak |
bağırmak |
banmak |
batırmak |
banyo |
hamam |
bap |
başlık, husus, kapı, konu |
bar |
pas |
baraj |
bent |
barama |
koza |
barama kurdu |
ipek böceği |
baran |
yağmur |
barbar |
ilkel |
bardak |
testi |
baresinde |
hakkında |
barhana |
göç, kafile |
bari |
keşke |
barı |
çit |
barınmak |
daldalanmak, sığınmak |
barış |
sulh |
barışık |
sevecen |
barışma |
anlaşma |
barışmak |
anlaşmak, uzlaşmak |
bariyer |
engel |
bariz |
açık |
barlı |
velut |
basak |
merdiven |
basamak |
aşama, ayak, derece, gömlek, hane, kademe, merhale, pilleken |
basar |
göz |
basıcı |
tabi |
basık |
alçak |
basılı |
matbu |
basılış |
baskı |
basımevi |
matbaa |
basın |
matbuat |
basınç |
tazyik |
basit |
bayağı, cılız, kolay, mahdut, olağan, yalın |
basitçe |
kolay |
baskı |
basılış, el, neşir, tahakküm, tazyik, yumruk, zor |
baskın |
sel |
baskül |
kantar |
basma |
gübre, matbu, tezek |
basmak |
bürümek, çap etmek, çökmek, kaplamak, örtmek, tabetmek, vurmak |
bastık |
pestil |
bastırık |
yük |
bastırmak |
boğmak, dikmek, durdurmak, gidermek, gömmek, kaplamak, yenmek, yırtmak |
baston |
asa, kötek |
baş |
başlangıç, çıban, esas, kafa, kelle, saksı, temel |
baş başa |
birlikte |
baş bezi |
mendil |
baş döndürücü |
aşırı |
baş örtüsü |
eşarp |
başa düşmek |
anlamak |
başağrısı |
sıkıntı |
başak |
sümbül |
başarı |
muvaffakiyet, sükse |
başarılı |
kalburüstü, kudretli |
başarısız |
sıfır |
başarısızlık |
muvaffakiyetsizlik |
başarmak |
muvaffak olmak |
başarmış |
nail |
başat |
baskın |
başbakan |
başnazır |
başbuğ |
başkan, komutan |
başçı |
önder |
başeser |
şaheser |
başı dumanlı |
sarhoş |
başı yerde |
suçlu |
başıboş |
avare |
başından |
esasen |
başka |
değişik, diğer, farklı, öbür, özge, sair |
başkaları |
âlem |
başkalaşmak |
bozulmak |
başkaldıran |
serkeş |
başkaldırı |
isyan, kozgalan |
başkaldırıcı |
asi |
başkaldırma |
başkaldırı, mukabele |
başkaldırmak |
ayaklanmak, isyan etmek, kabarmak, kıyam etmek |
başkalık |
ayrım, fark |
başkan |
reis, sadır |
başkanlık |
riyaset |
başkası |
diğeri, öbürü |
başkent |
başşehir, payitaht |
başlamak |
almak, atılmak, doğmak, gelmek, girmek, kalkmak, koyulmak, olmak, oluşmak, tutmak |
başlangıç |
baş, eşik, giriş, menşe, mukaddime |
başlangıçta |
ilkin, önceden |
başlarken |
önceden |
başlayıcı |
müptedi |
başlı |
çivi |
başlıca |
esas, gerçek |
başlık |
kalın, serlevha |
başmak |
ayakkabı, yürümek |
başmaklık |
has |
başmal |
sermaye |
başnazır |
başbakan |
başöğretmen |
müdür |
başörtü |
baş örtüsü |
başörtüsü |
leçek |
başşehir |
başkent, payitaht |
başta |
ilkin, özellikle |
baştan |
yeniden |
baştan aşağı |
tamamen |
baştan savma |
üstünkörü |
baştan sona |
daima, tamamen, tamamıyla |
başüstüne |
oldu |
başvekil |
başbakan |
başvezir |
sadrazam |
başvurma |
müracaat |
başvurmak |
gezmek, gitmek, müracaat etmek |
başvuru |
müracaat |
başyapıt |
şaheser |
bataklık |
azmak |
batarya |
pil |
bateri |
davul |
bati |
ağır |
bati |
yavaş |
batı |
garp |
batık |
gamze |
batıl |
asılsız, çürük |
batın |
göbek, gömlek |
batın |
karın, kuşak |
bâtın |
gizli |
bâtın |
iç |
batırmak |
banmak, gömmek, mahvetmek |
batış |
gurup |
batkı |
hüsran, iflas |
batkın |
müflis |
batkınlık |
iflas |
batma |
çökme |
batmak |
çökmek, dokunmak, gark olmak, incitmek, kirlenmek, sançmak, yemek, yok olmak |
batmış |
batık |
bavul |
camedan |
bay |
erkek |
bayağı |
adi, alelade, aşağı, aşağılık, basit, epey, gerçekten, hasis, küçük, oldukça, pespaye, sıradan, süfli, yoz |
bayağılaşmak |
düşmek |
bayak |
demin |
bayakki |
deminki |
bayan |
eş, hanım, hatun, kadın, karı |
bayat |
kart |
baygınlaşmak |
süzülmek |
bayılmak |
bitmek, ödemek, vermek |
bayındır |
imar, mamur |
bayındırlık |
imar |
bayır |
dışarı |
baylanlık |
işve, naz |
baylanmak |
nazlanmak, şımarmak |
bayrak |
öncü, sancak, sembol, simge |
bayrak ağacı |
gönder |
bayrak direği |
gönder |
bayram |
alay, neşe, sevinç, şenlik |
bayrılık |
kıdem |
baytar |
veteriner |
baz |
temel |
bâz |
açık, meftuh |
bâz etmek |
açmak |
bazen |
bazı, kâh, kimi |
bazı |
bazen, birtakım, kimi |
baziçe |
oyun |
bazısı |
kimi, kimisi |
bazlık |
zamparalık |
bebek |
çağa |
beceri |
maharet |
becerikli |
acar, mahir, usta |
beceriklilik |
hüner |
beceriksiz |
âciz, amatör |
becermek |
bozmak, uydurmak |
bed |
çirkin, kötü, tuhaf |
bedaheten |
ansızın, irticalen |
bedava |
caba, havayi, meccanen, müft, parasız, pulsuz |
bedavadan |
parasız |
bedbaht etmek |
üzmek |
bedbin |
kötümser |
beddua |
lanet |
beddua etmek |
kahretmek, lanetlemek |
bedel |
değer, denk, eşit, fiyat, karşılık, kıymet |
beden |
cisim, gövde, üst, üzeri, vücut |
bedharç |
savurgan |
bedihi |
belli |
bedir |
dolunay |
bedreftar |
geçimsiz |
begayet |
aşırı |
beğeni |
tabiat, zevk |
beğenilen |
bedii, maruf, mazbut, zarif |
beğenilmeyen |
berbat, itici |
beğenme |
rağbet |
beğenmek |
açmak, alkışlamak, bitmek, onaylamak, tutmak |
beğenmemek |
yermek |
behemehâl |
mutlaka |
behişt |
cennet |
behre |
hisse, nasip, pay |
beis |
engel, zarar |
bek |
katı, sağlam, sert |
bekâr |
mücerret, subay |
bekâret |
saflık, yenilik |
bekçi |
gözetçi, karakolcu, keşikçi, nokta |
bekinmek |
direnmek |
bekitmek |
kapamak, tıkamak |
beklemek |
aramak, durmak, eğlenmek, gözetmek, gözlemek, istemek, korumak, ummak |
beklenen |
muhtemel |
beklenir |
muhtemel |
beklenmedik |
fevkalade, hayret |
beklenti |
ümit |
bekletmek |
oyalamak |
bekleyivermek |
beklemek |
bekri |
ayyaş |
bel |
işaret |
bel kemiği |
esas, temel |
bela |
çile |
belalı |
şirret |
belde |
çevre, kasaba, mekân, şehir, yer |
beledi |
yerleşik |
belediye |
icraiye komitesi |
belemek |
bulamak |
belen |
bayır, bel, tepe |
belenmek |
bulaşmak |
beleş |
havayi, müft, müfte, pulsuz |
belet |
bildik |
beletçi |
iletken, kondüktör |
belge |
senet, vesika |
belgesel |
senetli |
belgi |
alamet, nişan, şiar |
belgin |
sarih |
belginlik |
sarahat |
belgit |
senet |
beli |
efendim, evet |
beli bükük |
zavallı |
belik |
örgü |
belinlemek |
irkilmek |
belirgin |
açık, sarih, saydam |
belirleme |
tayin, tespit |
belirlemek |
muayyen etmek, sınırlamak, tayin etmek, tespit etmek, yakalamak |
belirlenmiş |
muayyen |
belirli |
belli, makul, muayyen |
belirme |
tebarüz, tezahür |
belirmek |
dolaşmak, peyda olmak, teşekkül etmek, uçmak, uyanmak, zahir olmak |
belirsiz |
meçhul, müphem, uçuk |
belirten |
tamlayan |
belirti |
alamet, emare, gösterge, işaret, koku, nişan, tezahür |
belirtik |
açık, belli, sarih |
belirtke |
amblem, gösterge |
belirtme |
tasrih, tayin |
belirtmek |
açıklamak, göstermek, kaydetmek, kesmek |
beliye |
keder, tasa |
belki |
ihtimal, muhtemelen |
belkili |
ihtimalî, muhtemel |
bellek |
akıl, dağarcık, hafıza, kafa, zihin |
bellemek |
aktarmak, çapalamak, öğrenmek, sanmak |
belli |
aşikâr, mahsus, malum, maruf, muayyen, vazıh, zahir |
belli başlı |
muayyen |
belli belirsiz |
hafif |
belli etmek |
tayin etmek |
belli olmak |
yansımak |
bellik |
ayraç, işaret |
ben |
hal |
bencil |
egoist, hodbin |
bencilik |
hodpesentlik |
bende |
köle, kul |
benefşe |
menekşe |
benek |
hal, nokta, puan |
bengi |
ebedî, ölümsüz |
beniâdem |
insan |
benibeşer |
insan |
benimsemek |
ısınmak, katılmak, paylaşmak, sarılmak, tutmak |
benimsenilmeyen |
itici |
benimsenmek |
oturmak |
beniz |
bet, yüz |
benlik |
gurur, kibir, kişilik, şahsiyet |
bent |
bağ, baraj, eklem, set |
bent olmak |
bağlanmak |
bentlemek |
kenetlemek |
benzemek |
çalmak, dönmek, göstermek, kaçmak, kesilmek, okşamak, yaklaşmak |
benzer |
bir, emsal, eş, kabil, misal, nüsha |
benzeri |
aynı, benzer, eş, tıpkı |
benzerlik |
birlik |
benzeşim |
benzer |
benzetme |
teşbih |
benzetmek |
bozmak, dövmek |
benzeyen |
yakın |
benzin |
süt |
beraat kazandırmak |
aklamak |
beraber |
birlikte, denk, eşit |
beraberinde |
birlikte |
beraberlik |
el birliği, müsavat |
berat |
nişancı |
berbat |
bozuk, çirkin, döküntü, kötü, perişan, viran |
berbat olmak |
bozulmak, kirlenmek |
berber |
tellak |
berber dükkânı |
berber |
berceste |
güzel, latif, seçme |
berduş |
bozuk, pis |
bereket |
bolluk, yağmur |
bereketlenmek |
artmak, çoğalmak |
bereketli |
bol, mübarek, verimli |
berenarı |
biraz, oldukça |
bergüzar |
armağan, yadigâr |
berhava |
boş, yararsız |
berhava etmek |
yok etmek |
berhayat olmak |
yaşamak |
berhudar |
mutlu |
beribenzer |
alelade, bayağı, sıradan |
berk |
katı, kıskıvrak, sağlam, sert, tıkız |
berkitme |
takviye |
berkitmek |
raptetmek |
berrak |
açık, aydınlık, dupduru, duru, şeffaf, temiz |
bertaraf etmek |
gidermek |
bertik |
çürük, yara |
bertilmek |
çürümek, incinmek, morarmak |
bes |
kâfi, ya, yeter |
besili |
semiz |
besin |
azık, gıda |
beslek |
hizmetçi |
beslemek |
bakmak, desteklemek, eklemek, katmak |
beslengi |
evlatlık, hizmetçi |
besmele |
bismillah |
beste |
ahenk, hava, melodi |
besteci |
bestekâr, kompozitör |
bestekâr |
kompozitör |
bestelemek |
yakmak |
beş |
ilkokul |
beş altı |
biraz, birkaç |
beş on |
biraz |
beşaret |
muştu |
beşer |
insan, insanoğlu |
beşeriyetçi |
insancıl |
beşkardeş |
şamar |
bet |
beniz, sıfat, yüz |
betik |
kitap, mektup, pusula, tezkere |
betim |
tasvir |
betimleme |
tasvir |
bevvap |
kapıcı |
bey |
efendi, eş, koca, komutan |
bey soylu |
asil |
beyaban |
çöl |
beyan etmek |
söylemek |
beyanat |
bildiri, demeç |
beyaz |
ak, kır |
beyaz perde |
sinema |
beyaz zehir |
beyaz |
beyazca |
akça |
beyazlanmak |
ağarmak |
beyazlaşmak |
ağarmak |
beygir |
at |
beyhude |
anlamsız, boşuna, yararsız |
beyhude yere |
boşuna |
beyin |
akıl, dimağ |
beyinli |
akıllı |
beyit |
ev |
beylik |
hükûmet |
beynelhalk |
enternasyonal |
beynelmilel |
uluslararası |
beyyine |
delil, kanıt |
bez |
çaput |
bezdirmek |
tüketmek |
bezek |
süs, ziynet |
bezeklemek |
süslemek |
bezekler |
tezyinat |
bezeksiz |
yalın |
bezelye |
nohut |
bezeme |
tezhip |
bezemek |
süslemek |
bezen |
bezek, süs |
bezenmek |
donanmak |
bezgi |
bezek, süs |
bezginlik |
usanç |
bezirgân |
tüccar |
bezmek |
usanmak |
biabır etmek |
azarlamak |
biaman |
gaddar, zalim |
biber dolması |
dolma |
biberli |
acı |
biberon |
emzik |
bibi |
hala |
bibliyografi |
kaynakça |
bibliyografya |
kaynakça |
bicik |
meme |
biçare |
çaresiz, gariban, zavallı |
biçim |
eşkâl, hat, kalıp, merkez, minval, suret, şekil, tarz |
biçimci |
şekilci, şekilperest, tutum |
biçimli |
düzgün |
biçimsel |
şeklî |
biçimsiz |
kötü |
bıçkın |
cesur, kabadayı, korkusuz, yürekli |
biçmek |
çalmak, kesmek |
bidar |
uyanık |
bidayet |
başlangıç |
bigâne |
yabancı |
bihaber |
bilgisiz |
bihakkın |
gerçekten |
bihuş |
deli, sersem, şaşkın |
biilaç |
çaresiz |
bikes |
kimsesiz |
bıkkın |
yanık |
bıkkınlık |
usanç |
bıkma |
usanç |
bıkmak |
tenge gelmek, usanmak, yılmak |
bilahare |
sonra, sonradan |
bilakis |
aksine, tersine, yok |
bilamübalağa |
abartmadan |
bilavasıta |
doğrudan doğruya |
bilcümle |
bütün, hep |
bildik |
aşina, belet, tanıdık, tanış |
bıldır |
geçen yıl |
bildiri |
beyanat, tebliğ |
bildirim |
tebligat |
bildiriş |
duyuru, ilan, tebligat |
bildirişim |
iletişim |
bildirme |
arz, tebliğ |
bildirmek |
aktarmak, beyan etmek, getirmek, lütfetmek, vermek, yayımlamak |
bile |
birlikte, da, dahi, hatta, üstelik |
bile bile |
kasten |
bilecen |
ukala |
bilek |
güç, kuvvet |
bilek damarı |
nabız |
bilen |
alim |
bilerek |
kasten, kasti, mahsus |
bileşik |
mürekkep |
bileşke |
birleşme |
bilezik |
kelepçe |
bilfarz |
söz gelişi |
bilge |
hakim |
bilgelik |
bilgi, hikmet, vukuf |
bilgi |
bilim, haber, malumat, marifet, olgun, veri, vukuf |
bilgilenmek |
öğrenmek |
bilgili |
agâh, haberdar, uyanık |
bilgin |
alim, âlim |
bilgisayar |
kompüter |
bilgisiz |
acemi, boş, cahil, kabak, nadan, yavan, yayan |
bilgisizlik |
cehalet |
bilhassa |
alelhusus, hususiyle, özellikle |
bili |
bilgi |
bilici |
alim |
bilik |
vukuf |
bilim |
bilgi, ilim, marifet |
bilim adamı |
âlim, bilgin |
bilimci |
bilgin |
bilimsel |
ilmi, ilmî |
bilinç |
dimağ, şuur, zihin |
bilinçaltı |
şuuraltı, tahteşşuur |
bilinçlilik |
nesne |
bilinen |
aşina, malum |
bilinmedik |
meçhul |
bilinmeyen |
gizli, meçhul, muamma, yabancı, yeni |
bilir |
agâh |
bilirkişi |
uzman |
bilisiz |
bilgisiz, cahil |
bilisizlik |
bilgisizlik |
biliş |
bildik, tanıdık, vukuf |
bilişmek |
öğrenmek |
bılkımak |
bozulmak, erimek, yumuşamak |
billahi |
vallahi |
billur |
kristal |
bilme |
irfan, vukuf |
bilmece |
bulmaca, muamma |
bilmeden |
ezbere, kazara, yanlışlıkla |
bilmek |
anlamak, çakmak, hatırlamak, inanmak, paykamak, sanmak, saymak, tanımak |
bilmeyerek |
yanlışlıkla |
bilmezlik |
cehalet |
bilvasıta |
dolaylı |
bilye |
kürecik, misket |
bilyon |
milyar |
bina |
çatı, yapı |
bina etmek |
dayamak, kurmak, yapmak |
binaenaleyh |
buna göre, bunun için |
bindi |
destek |
bindirim |
zam |
bindirmek |
eklemek, katmak |
bıngıldamak |
titremek |
binmek |
atlamak, katılmak |
binnetice |
nihayet |
bir |
ancak, aynı, benzer, eş, müşterek, sadece, tek, vahit, yalnız |
bir anda |
çabucak |
bir araba |
fazla |
bir cür |
özdeş |
bir defa |
hele |
bir hayli |
çok, epey, hayli |
bir hoş |
garip |
bir iki |
birkaç |
bir kadar |
biraz, birtakım |
bir kez |
bir |
bir küme |
fazla |
bir lahzada |
çabucak |
bir nebzecik |
küçücük |
bir nice |
birçok |
bir numara |
birinci, tek |
bir örnek |
yeknesak |
bir tahtada |
yekten |
bir tane |
biricik, yegâne |
bir tomar |
fazla |
bir vakitler |
eskiden, vaktiyle |
bir zaman |
biraz, eskiden, vaktiyle |
bir zamanlar |
eskiden, vaktiyle |
birader |
kardeş |
bırakıt |
miras |
bırakma |
tevdi |
bırakmak |
artırmak, boşamak, bozmak, dökmek, geçmek, koymak, saklamak, salmak, terk etmek, unutmak |
bırakmamak |
tutmak |
biraz |
azıcık, bir kadar |
biraz önce |
demin |
birçok |
çoklu, hayli, kaç, müteaddit, nice |
birden |
ani, aniden, ansızın, çabucak, gafleten, yekten |
birdenbire |
ani, aniden, ansızın, gafleten, yekten |
bire bir |
aynı, tıpkı |
birebir |
uygun |
birey |
can, duygusal, fert, şahıs |
birge |
birlikte, mutabık, ortaklaşa |
birgelik |
el birliği |
biricik |
tek, yegâne |
birikim |
deneyim |
birikmek |
üşüşmek, yığılmak, yığışmak |
biriktirmek |
tutmak, yığmak |
birim |
ünite, vahit |
birinci |
öncü |
birinci sınıf |
mükemmel |
birkaç |
az |
birleşik |
bir, mürekkep |
birleşme |
camia |
birleşmek |
kavuşmak |
birleşmiş |
mürekkep |
birleştirmek |
ulamak |
birlik |
bağlantı, bağlılık, bütün, tek |
birlikte |
beraber, bile, birge, müşterek, ortaklaşa |
birtakım |
bazı, bir kadar, kimi |
birtakımı |
bazısı, kimi, kimisi |
bismillah |
besmele |
bitap |
bitkin, yorgun |
bitaraf |
çekimser, yansız |
bitek |
verimli |
bitik |
dolaşık, fena, kötü, yapışık |
bitim |
nihayet, son |
bitiren |
tüketici |
bitirilmek |
tamamlanmak |
bitirim |
kumarhane, yaman, zeki |
bitirim yeri |
kumarhane |
bitirimhane |
kumarhane |
bitirme |
hatim, ikmal, kat, mezuniyet |
bitirmek |
bağlamak, devretmek, kotarmak, mahvetmek, süpürmek, tamamlamak, temizlemek, tüketmek, yemek, yormak |
bitirmiş |
açıkgöz |
bitişik |
komşu |
bitiştirmek |
kenetlemek |
bitki |
nebat |
bitkin |
güçten düşmüş, harap, tapsız, turşu, üzgün |
bitkinleşmek |
tükenmek |
bitkisel |
nebati |
bitli |
cimri |
bitmek |
bayılmak, beğenmek, çıkmak, dinmek, erimek, geçmek, kurtarmak, sonuçlanmak, tamamlanmak, tükenmek, yetişmek |
bitmeme |
devam |
bitmeyen |
sonsuz, tükenmez |
bitmiş |
tamam |
bittabi |
elbette, tabii |
biyografi |
öz geçmiş, tercümeihal |
biz |
tığ |
bizar |
tedirgin |
bizar olmak |
bıkmak, usanmak |
bizatihi |
kendiliğinden |
bizzat |
şahsen |
bloke etmek |
durdurmak |
blöf |
karakorku, uydurma |
blucin |
kot |
bobin |
makara |
boca etmek |
boşaltmak, dökmek |
bocalamak |
karıkmak, şaşmak |
bodrum |
zirizemin |
boduç |
bardak |
bodur |
alçakboylu, cırttan, kısaboy |
boğanak |
sağanak |
boğaz |
gebe, kursak |
boğazlamak |
kesmek |
boğmak |
bastırmak, sarmak |
boğulmak |
bunalmak, gark olmak |
boğum |
eklem, mafsal |
boğumlanma |
telaffuz |
boğunç |
bunalım, kasvet, üzüntü |
boğuntu |
sıkıntı |
boğunuk |
donuk, kapalı |
boğuşmak |
çabalamak, uğraşmak |
boks |
kunt, mülakeme |
boksör |
mülakim |
bol |
ferah, iyi, mebzul |
bol bolamat |
bolluk, refah |
bolluk |
bereket, yağmur |
bomboş |
tamtakır |
bonjur |
günaydın |
bonkör |
cömert |
borazan |
boru |
borcu olmak |
ikmale kalmak |
borç |
kredi, ödev, ödünç, vecibe |
borçlanma |
istikraz |
borçlu |
yükümlü |
bordro |
cetvel, siyahe |
bostan |
bahçe |
boş |
abes, açık, anlamsız, bilgisiz, havai, münhal, yararsız |
boş boş |
anlamsız |
boş kafalı |
bilgisiz |
boş söylemek |
zırva |
boş yere |
boşuna |
boşaltma |
tahliye |
boşaltmak |
açmak, çıkarmak, dökmek, kotarmak, kusmak |
boşamak |
bırakmak |
boşanmak |
kurtulmak |
boşboğaz |
çaçaron, çenebaz, farfara, geveze |
boşboğazlık |
yave, zırva |
boşboğazlık etmek |
zırvalamak |
boşkap |
tabak |
boşlama |
ihmal |
boşlamak |
bırakmak, sermek |
boşluk |
ara, göz, kesinti |
boşu boşuna |
boşuna |
boşuna |
abes yere, beyhude, boş yere, gereksiz, nafile, nahak |
boy |
destan, kabile |
boy bos |
değer, kesim |
boydak |
bekâr, serbest, yalnız |
boylam |
meridyen, uzunluk dairesi |
boylamak |
batmak, çıkmak, düşmek, yükselmek |
boylu boslu |
gösterişli, yakışıklı |
boyun |
dal, sorumluluk, üzeri |
boyun bağı |
kravat |
boyun borcu |
vecibe |
boyunbağı |
kolye |
boyunduruk |
esaret |
boyut |
durum, ebat, kapsam, mikyas, nitelik, ölçü |
boz |
gri |
boz renk |
gri |
boza olmak |
utanmak |
bozan |
öçürge, silgi |
bozdurmak |
bozmak, hurdalamak |
bozdurtmak |
bozdurmak |
bozgun |
bozulmuş, uçarı, yenilgi |
bozgunluk |
bozgun |
bozkır |
çöl, düz, step |
bozma |
ihlal, iptal, tahrip |
bozmak |
becermek, bırakmak, bozdurmak, feshetmek, haklamak, yenmek, yıkmak |
bozuk |
berbat, çap, eğreti, gergin, kaput, karışık, kızgın, kötümser, ucuz |
bozuk para |
bozuk, bozukluk |
bozukluk |
arıza, fesat, illet, sekte |
bozulma |
arıza, tefessüh |
bozulmak |
arızalanmak, ekşimek, içerlemek, kulumak, sınmak, yozlaşmak |
bozulmamış |
sağlam |
bozulmuş |
bozgun, yoz |
bozum olmak |
utanmak |
bozuntu |
döküntü |
böbür |
kibir, leopar |
böbürlenme |
böbür |
böbürlenmek |
kabarmak, lokalanmak, tekebbürlenmek |
böcü |
böcek, kurt |
böğürmek |
öğürmek |
böhtan |
tezvirat |
bölge |
kesim, mıntıka, nahiye, toprak |
bölgesel |
lehçe |
bölme |
ayırma, taksim |
bölmek |
ayırmak, kesmek, parçalamak |
bölü |
taksim |
bölücü |
münafık |
bölük |
hane, hizip, kısım |
bölüm |
büro, çağ, devir, fasıl, göz, kesim, kısım, kol, kürsü |
bölümleme |
tasnif |
bölümlendirme |
sınıflandırma |
bölünmek |
üleşmek |
bölüşmek |
üleşmek |
bölüştürme |
taksim |
bölüt |
halka |
bön |
ahmak, budala, inek, saf |
bönce |
budala, saf |
böng |
teleskop |
bönlük |
saflık |
börkenek |
külah |
börtmek |
haşlamak |
branş |
dal, ihtisas, kol |
bravo |
aferin |
briz |
meltem |
bronz |
tunç |
broşür |
kitapça, risale |
bu |
işte |
bu an |
derken |
bu arada |
beraber |
bu vakit |
derken |
bucak |
açı, kasaba, kenar, köşe, nahiye, yer, zaviye |
buçuk |
yarım |
budak |
dal |
budala |
ahmak, divane, enayi, giç, hıyar, kaz, sefih, şaşkın |
budalalık |
ahmaklık |
budamak |
azaltmak, kısaltmak |
budun |
kavim, millet, ulus |
budur |
işte |
bugün |
zaman |
bugünlerde |
geçende |
buğu |
buhar |
buğulu |
nemli, yaşlı |
buhar |
buğu |
buhar olmak |
kaybolmak, yok olmak |
buhari |
şömine |
buharlaşmak |
yok olmak |
buhran |
bunalım, kriz |
buhur |
tütsü |
bukağı |
köstek |
bukağılamak |
kösteklemek |
bukağılık |
bilek |
bukanak |
ayak |
buke |
koku |
buket |
gül destesi, güldeste |
bulak |
kaynak, pınar |
bulanık |
dumanlı |
bulanıklık |
kesafet |
bulanmak |
kabarmak, karışmak |
bulaşan |
bulaşıcı, geçici |
bulaşıcı |
geçici, yolukucu |
bulaşık |
etki, iz, karışık, kirli, yapışkan |
bulaşkan |
yapışkan |
bulaşmak |
çatmak, çıkmak, girmek, sataşmak, sirayet etmek, sıvışmak |
bulaşmış olmak |
kapmak |
bulaştırmak |
sıvamak |
bulgu |
netice |
bulmaca |
bilmece |
bulmak |
çıkarmak, hatırlamak, keşfetmek, sağlamak, seçmek, tapmak, temin etmek, ulaşmak, uydurmak |
bulucu |
kâşif |
bulunak |
adres |
bulunan |
mevcut |
bulunmak |
çıkmak, düşmek, gezmek, olmak, yatmak |
bulunmamak |
eksilmek |
bulunmayan |
sıfır |
bulunmaz |
kıymetli, nadir |
buluş |
icat |
buluşma |
mülakat |
buluşmak |
karşılaşmak, kavuşmak |
bulut |
endişe, keder |
bulutsuz |
açık, berrak |
bun |
sıkıntı |
buna göre |
binaenaleyh |
bunalım |
buhran, kriz |
bunalmak |
daralmak, darıkmak, sıkılmak |
bunaltıcı |
ağır |
bunaltmak |
boğmak, sıkmak |
bunamak |
hariflemek |
bunca |
çok, epey |
bundan ilave |
caba |
bundan sonra |
artık |
bungunluk |
sıkıntı |
bunluk |
buhran, bunalım, sıkıntı |
bunmak |
küçümsemek |
bunun için |
binaenaleyh |
burağan |
hortum |
burası |
bura |
burcu |
ıtır |
burgu |
matkap |
burhan |
kanıt |
burma |
musluk |
burmak |
kıvırmak |
burs |
tekaüt |
buru |
sancı |
buruk |
büklüm, diş kamaştırıcı, tosun |
burulgan |
girdap |
burulmak |
ağrımak, dönmek, gücenmek |
burum |
büklüm |
burun |
kibir |
burun otu |
enfiye |
buruşmak |
tiksinmek |
buse |
öpücük |
butlan |
haksızlık |
buut |
boyut |
buyruk |
emir, ferman, irade |
buyurmak |
almak, demek, etmek, geçmek, gelmek, girmek, gitmek, ısmarlamak, söylemek, tapşırmak |
buyurtmak |
ısmarlamak |
buyuru |
buyruk, emir |
buz yalağı |
yalak |
buzdolabı |
sellace, soğutucu |
buzkaymak |
dondurma |
buzulkuşu |
diuca speculifera |
büğet |
bent |
bühtan |
iftira |
bük |
dönemeç |
büklüm |
buruk, burum, dönemeç, kıvrım, viraj |
bükmek |
eğmek, katlamak, kıvırmak |
büküç |
köşe |
bükülme |
devrim |
bükülmek |
eğilmek, katlanmak, yönelmek |
bükülmüş |
kıvrım |
büküm |
kat, kıvrım |
büküntü |
dönemeç, viraj |
bülten |
dergi |
bünye |
kuruluş, yapı |
bürgü |
atkı, çarşaf |
büro |
bölüm, ofis, şube, yazıhane |
bürokrasi |
resmiyetçilik |
bürokrat |
şekilci |
bürük |
duvak |
bürüme |
istila |
bürümek |
almak, basmak, kaplamak, örtmek, sarmak, tutmak |
büsbütün |
sırf, tamamen, tamamıyla, temelli |
bütün |
birlik, cemi, cümle, kamu, kül, mecmu, olanca, tam, tamam, tüm, yekpare |
bütün bütün |
tamamıyla |
bütün bütüne |
tamamıyla |
bütünleme |
ikmal, tamamlama |
bütünlemek |
tamamlamak |
bütünlenmek |
tamamlanmak |
bütünü |
hepsi |
bütünüyle |
top |
büy |
dans |
büyü |
afsun, cadı, efsun, sihir |
büyücü |
sihirbaz |
büyük |
aka, koca, kocaman, kodaman, muhteşem, önemli, yetişkin, yüce |
büyük ana |
büyük anne |
büyük anne |
nine |
büyük baba |
dede |
büyük bacı |
abla |
büyük peder |
büyük baba, dede |
büyükanne |
nene, nine |
büyükbaba |
baba, dede |
büyükbaş (hayvan) |
karamal |
büyükelçi |
elçi, sefir |
büyüklenme |
burun, gurur, kasıntı, kibir, kurum, tavır, tekebbür |
büyüklenmek |
şişmek |
büyükler |
erkân, kibar |
büyüklüğünde |
kadar |
büyüklük |
çap, devlet, heybet, ihtişam, oran |
büyülemek |
cadılamak, efsunlamak, sihirlemek |
büyültmek |
abartmak |
büyüme |
nema |
büyümek |
çıkmak, kabarmak, palazlanmak, serpilmek, yaşlanmak, yetişmek |
büyüteç |
büyütücü, lup |
büyütme |
ilave |
büyütmek |
abartmak, bakmak |
büyütücü |
büyüteç |
büyüyememek |
küsmek |
büzdürmek |
büzmek |
büzmek |
kısmak |
büzük |
cesaret |
büzüktaş |
kafadar |
büzülmek |
ufalmak |
büzüşmek |
ilişmek, kırışmak |
caba |
bedava, bundan ilave, üstelik |
cacık |
doğramaç |
cadaloz |
ifrite |
cadı |
büyü, caduger |
cadılamak |
büyülemek |
caduger |
cadı |
cafcaf |
gösteriş, şatafat, şirret |
cafcaflı |
gösterişli, karışık, tehlikeli |
cağ |
banyo |
cahil |
bilgisiz, nadan |
cahiliyet |
bilgisizlik |
cahillik |
bilgisizlik |
caize |
azık |
caka |
çalım, fiyaka, gösteriş |
cakalı |
gösterişli |
calak |
aşı |
cali |
sahte |
calip |
çekici |
cam |
içki, kadeh, pencere, şişe |
cambaz |
hilekâr, kurnaz, usta |
camedan |
bavul, valiz |
camekan |
vitrin |
camekân |
göstermelik, gözlük |
camekân |
vitrin |
cami |
mescit |
camia |
birleşme, dünya, grup, topluluk, zümre |
camış |
manda |
camız |
manda |
can |
birey, emanet, gönül, güç, hayat, kişi, sevimli |
can kuşu |
ruh |
can sıkıntısı |
bunalım |
cana yakın |
sevimli |
canan |
sevgili |
canavar |
dev, ejderha, kurt |
candan |
içten, samimi, yürekten |
canevi |
yürek |
cangıl |
kargaşa |
cani |
acımasız, gaddar, katil |
canı tez |
aceleci |
canip |
taraf, yan |
cankulağı |
sırdaş |
canlanmak |
depreşmek |
canlı |
aktif, dinç, diri, faal, güçlü, kıvrak, zinde |
canlılık |
cıvıltı, cümbüş, faaliyet, ruh |
cansız |
durgun |
car |
ilan, zar |
car etmek |
haykırmak |
carcar |
geveze |
carcur |
fermuar |
cariye |
keniz |
carlamak |
haykırmak |
casus |
ajan |
cavlak |
çıplak |
cavlamak |
ölmek |
caygın |
dönek |
caymak |
fikrinden taşınmak, vazgeçmek |
cazibe |
çekim, hava |
cazibedar |
çekici |
cebbar |
zorba |
cebe |
silah, zırh |
cebel |
dağ |
ceberut |
acımasız, merhametsiz, zorba |
cebi delik |
savurgan |
cebin |
alın, korkak, yüz |
cebir |
kuvvet, zor |
cebren |
zorla |
cebretmek |
zorlamak |
cedelleşmek |
çabalamak, tartışmak, uğraşmak |
cedit |
yeni |
cefa |
sıkıntı, zulüm |
cefa etmek |
zulmetmek |
cefengiyat |
ıvır zıvır, yave, zırva |
cefengiyat söylemek |
zırvalamak |
cehalet |
bilgisizlik, nadanlık |
cehennem azabı |
eziyet |
cehil |
bilgisizlik |
cehre |
iğ, pamuk |
ceht |
çaba |
celadet |
kahramanlık |
celal |
öfke |
celallenmek |
kızmak, öfkelenmek |
celalli |
hırçın |
celep |
çodar, fahişe, maldar |
celi |
açık, aşikâr, parlak |
celil |
ulu |
cellat |
acımasız, zalim |
celse |
iclas, oturum |
cem |
çoğul, çokluk |
cemaat |
ehil, kütle, topluluk |
cemaziyelevvel |
geçmiş |
cembiye |
hançer |
cemi |
bütün, cümle, hep |
cemiyet |
dernek, düğün, sosyete, topluluk, toplum |
cemiyyet |
kurum |
cenabet |
cünüp, taharetsizlik |
cenah |
kanat, kol, taraf, yan |
ceninisakıt |
düşük |
cenk |
çarpışma, çekişme, kavga, savaş, uğraş |
cenk etmek |
savaşmak |
cenkleşmek |
çekişmek, savaşmak |
cennet |
behişt, uçmak |
cenup |
güney |
cep bıçağı |
çakı |
cep faresi |
yankesici |
cepçi |
yankesici |
cephe |
taraf, yan, yön |
cerahat |
irin, yara |
cerahatlenmek |
irinlenmek |
cerbezeli |
girgin |
ceren |
ceylan |
cereyan |
akım |
cereyan etmek |
geçmek, olmak |
cerge |
hiza |
cerh etmek |
yaralamak |
ceride |
gazete, yenün |
ceriha |
yara |
cerime |
faul |
cerrah |
operatör |
cerrahi müdahale |
ameliyat |
cerrar |
çekici, dilenci |
cesametli |
iri, kocaman |
cesaret |
cüret, güven, yürek |
cesaretli |
gözü kara, yürekli |
cesaretsiz |
çekingen |
ceset |
meyit, naaş |
cesim |
büyük, iri, kocaman |
cesur |
acar, dayı, gözü pek, yürekli |
cet |
ata, dede |
cetvel |
bordro, çizelge, hakeş, liste |
cevahir |
cevher, elmas, mücevher |
cevahirci |
kuyumcu |
cevap |
karşılık, yanıt |
cevap vermek |
yanıtlamak |
cevaplamak |
yanıtlamak |
cevaz |
izin, müsaade |
cevelan |
dolanma, gezinti |
cevher |
asıl, cevahir, maya, mücevher |
cevir |
cefa, eziyet |
ceviz |
koz |
cevval |
aktif, faal |
ceza |
müeyyide, yaptırım |
ceza atışı |
penaltı |
cezaevi |
dam, delik, hapis, hapishane, kazamat, mahpushane |
cezbetme |
çekim |
cezbetmek |
bağlamak, etkilemek |
cezir |
kök |
cezire |
ada, aral |
cezrî |
kökten |
cezve |
kahvedan, kahvedanlık |
cıbıl |
çıplak |
cıbıldak |
çıplak |
cibilliyet |
yaradılış |
cibin |
karasinek, sinek |
cıcık |
süs |
cicozlamak |
kaçmak, uzaklaşmak |
cıda |
mızrak |
cıdak |
mızrak |
cidal |
cenk, çekişme |
cidar |
duvar, köstek, zar |
cidden |
gerçekten |
ciddi |
ağır, ağırbaşlı, gerçek, güvenilir, kritik, önemli, sağlam, salmaklı, tehlikeli, vahim, vakur, veznin |
ciddiyetsiz |
laubali |
cife |
iğrenç, leş |
ciğer |
bağır, iç, yürek |
cihan |
âlem, dünya, evren |
cihannüma |
kule |
cihanşümul |
evrensel |
cihat |
gaza |
cihaz |
alet, aygıt, çeyiz, takım |
cihet |
semt, taraf, yan, yön |
ciklet |
sakız |
cila |
gösteriş |
cilalamak |
övmek |
cılav |
dizgin |
cılız |
basit, değersiz, sıska |
cılızlaşmak |
kurumak, zayıflamak |
cılk |
cıvık |
cılk etmek |
bozmak |
cilt |
deri, kap, ten |
cilve |
işve, naz, tecelli |
cilvelenmek |
fıkırdamak |
cımbar |
filiz, sürgün |
cimri |
eli sıkı, hasis, pinti, sıkı |
cimrilik etmek |
esirgemek |
cin fikirli |
zeki |
cıncık |
züccaciye |
cındır |
çaput, paçavra |
cingelek |
kıvırcık |
cingöz |
açıkgöz, uyanık |
cinlenmek |
öfkelenmek |
cinnet |
delilik |
cins |
asıl, çeşit, garip, kabil, kök, nev, soy, tuhaf, tür, zümre |
cinsel |
cinsî |
cinsî |
cinsel |
cinsilatif |
kadın |
cinslik |
cinsiyet |
cır cır |
geveze, ishal |
cırcır |
fermuar |
cırık cındır |
lime lime |
cirim |
hacim, miktar |
cırmalamak |
tırmalamak |
cırnaklamak |
tırmalamak |
cırtlak |
çığıltılı |
cırttan |
bodur |
cisim |
beden, gövde, vücut |
civanmert |
yiğit |
civar |
etraf, ön, yöre |
civciv |
cüce |
civermek |
göndermek |
cıvıl cıvıl |
canlı, kalabalık, neşeli |
cızık |
çizgi, iz |
cızıktırmak |
karalamak, yazmak |
cızıldamak |
cızırdamak |
cop |
değnek |
coşku |
cümbüş, galeyan, heyecan, kasırga |
coşkunluk |
ateş, galeyan, hararet, yangın |
coşma |
galeyan |
coşmak |
kaynamak, şahlanmak |
cöke |
ıhlamur |
cömert |
eli açık, verimli |
cuma akşamı |
perşembe |
cuma namazı |
cuma |
cumartesi |
şembe |
cumbalak |
takla |
cumhur |
halk, topluluk |
cumhur cemaat |
cümbür cemaat |
cumhur reisi |
cumhurbaşkanı |
cumhuriyet altını |
cumhuriyet |
cummak |
dalmak |
curcunalı |
ses |
cuşiş |
coşkunluk |
cuşuhuruş |
coşkunluk |
cüce |
civciv |
cücük |
civciv, tomurcuk |
cüda etmek |
ayırmak |
cümbüş |
eğlence, şenlik |
cümle |
bütün, cemi, hep, herkes, sistem, tümce |
cümle bilgisi |
söz dizimi |
cümlesi |
hepsi |
cünun |
delilik |
cünüp |
cenabet, taharetsiz |
cünüplük |
cenabet |
cüret |
cesaret |
cüretkâr |
atak, yürekli |
cüretli |
pervasız, yürekli |
cürmümeşhut |
suçüstü |
cürüm |
günah, suç, taksir |
çaba |
ceht, gayret, hız |
çabalama |
ceht |
çabalamak |
debelenmek, yanmak |
çabucacık |
çabucak |
çabucak |
birden, derhal, hemen, şipşak, tezce |
çabuk |
acele, aceleci, tez |
çabukça |
çabucak |
çabuklaşmak |
hızlanmak |
çabukluk |
hız, sürat |
çaça |
abla, mama |
çaçaron |
boşboğaz, geveze |
çadır |
deri, keçe |
çağ |
asır, bölüm, devir, devran, dönem, gün, vakit, yaş, zaman |
çağ dışı |
köhne, muasır olmayan |
çağa |
bebek, çocuk |
çağcıl |
çağdaş, modern |
çağdaş |
hemasır, modern, muasır, uygar |
çağırış |
çağrı |
çağırma |
davet, nida |
çağırmak |
çığırmak, haykırmak, seslenmek |
çağırtmaç |
tellal |
çağlamak |
coşmak |
çağlar |
çağlayan |
çağlayan |
şelale |
çağlayık |
kaynak |
çağrı |
çağırış, davet |
çağrı cihazı |
çağrı |
çağrıcı |
mübaşir |
çağrılık |
davetiye |
çağrım |
kilometre |
çağrışım |
tedai |
çağrıştırmak |
benzemek |
çak |
yırtık |
çakal |
huysuz, kurnaz, titiz |
çakaralmaz |
bozuk |
çaker |
cariye, köle, kul |
çakı |
cep bıçağı |
çakıl |
çıngıl |
çakıl taşı |
çakıl |
çakılı |
sabit |
çakım |
kıvılcım, şimşek |
çakın |
kıvılcım, şimşek |
çakır |
şarap |
çakırdoğan |
çakır |
çakma |
çıban, yara |
çakmak |
anlamak, bilmek, mıhlamak, saplamak, vurmak |
çakozlamak |
anlamak |
çal |
kır |
çala çukur |
şarampol |
çalak |
çevik |
çalar saat |
münebbih |
çalçene |
geveze |
çalgı |
saz |
çalgı aleti |
çalgı |
çalgı orağı |
tırpan |
çalgıç |
mızrap |
çalgılı çağanaklı |
neşeli |
çalgın |
kötürüm, sakat |
çalım |
caka, fiyaka, gösteriş, gurur, jest, kurum, loka, menzil, tekebbür |
çalımlı |
gösterişli |
çalıntı |
ganimet |
çalışarak |
fiilen |
çalışım |
idman |
çalışır |
meşgul |
çalışkan |
aktif, faal |
çalışkanlık |
faaliyet |
çalışma |
emek, faaliyet, himmet, iş, mesai |
çalışma günü |
iş günü |
çalışmak |
gitmek, işlemek |
çalışmalar |
icraat |
çalışmamak |
durmak, yatmak |
çalıştırıcı |
koç |
çalıştırmak |
işletmek, kullanmak |
çalkalamak |
çalkamak, elemek |
çalkamak |
çalkalamak |
çalkanmak |
coşmak |
çalkantılı |
karmakarışık |
çalkı |
tırpan |
çalma |
kibrit, makas |
çalmak |
almak, aşırmak, atmak, benzemek, biçmek, çarpmak, çelmek, çırpmak, götürmek, kaldırmak, oğurlamak, süpürmek, temizlemek, tırtıklamak, vurmak |
çaltı |
çalı, diken |
çama |
tahmin |
çamalamak |
tahmin etmek |
çamçak |
bardak |
çamur |
balçık |
çamurlamak |
kötülemek |
çamurlanmak |
bulaşmak |
çan |
zeng |
çanak |
kâse |
çanak yalayıcı |
dalkavuk |
çandır |
karışık, melez, yaban |
çangal |
sırık |
çap |
aykırı, bozuk, dolaşık, eğri, ölçek, ölçü |
çap etmek |
basmak, tabetmek, yayımlamak |
çapa |
ketmen, külünk, lenger, levber |
çapaçul |
pasaklı |
çapalamak |
bellemek, ketmenlemek |
çapkın |
avratbaz, haylaz, hovarda, yaramaz |
çapkıncı |
çapulcu |
çapmak |
koşmak |
çapraşık |
girift, karışık, muğlak |
çapraz |
aykırı, düğme, fermuar |
çapul |
soygunculuk, yağma |
çapulcu |
çapkıncı, kuldur, talancı |
çaput |
bez, cındır, eski, paçavra |
çarçabuk |
çabucak |
çardak |
hangar, talvar |
çare |
derman, deva, ilaç, merhem, reçete, tılsım |
çaresiz |
biçare, zorunlu |
çarık |
çene |
çarkıfelek |
kader, talih |
çarkıt |
bozuk, eski, sakat |
çarliston |
ince, uzun |
çarliston marka |
antika |
çarpı işareti |
vurma işareti |
çarpık |
kötü |
çarpık çurpuk |
basit, değersiz |
çarpınmak |
çırpınmak |
çarpış |
darbe |
çarpışma |
cenk, müsademe, tokuşma |
çarpışmak |
savaşmak, vuruşmak |
çarpmak |
atmak, çalmak, çırpmak, dövmek, vurmak |
çarşamba akşamı |
salı |
çaşak |
ahenrüba, mıknatıs |
çaşıt |
ajan |
çat |
kavşak |
çatal |
ayrıç, çengel, haça, yol ayrıcı |
çatal ağız |
delta |
çatal yürekli |
cesur, korkusuz |
çatı |
bina, dam, kurgu |
çatışma |
dek |
çatkı |
sehpa |
çatlak |
ara, aralık, deli |
çatlaklık |
delilik |
çatlamak |
atmak |
çatmak |
bulaşmak, erişmek, hücum etmek, karşılaşmak, rastlamak, ulaşmak, vasıl olmak |
çattırmak |
iletmek |
çav |
haber, ses, ün |
çavlan |
şelale |
çay |
öz |
çaykara |
kaynak, pınar |
çaylak |
toy |
çecik |
çivi, halka |
çedik |
terlik |
çehre |
görünüş, kimlik, suret, yüz |
çekecek |
tabankeş |
çekelez |
sincap |
çekememek |
kıskanmak |
çekemezlik |
haset, zıddiyet |
çeki |
sıkıntı, tartı, üzüntü |
çekici |
cazibedar, dişi |
çekicilik |
cazibe, hava |
çekidüzen |
intizam, nizam |
çekik |
batık |
çekilme |
istifa, ricat |
çekilmek |
azalmak, katlanmak, üstlenmek, vazgeçmek, yok olmak |
çekim |
cazibe, cezbetme, tasriflenme |
çekimci |
yapımcı |
çekimsenmek |
kaçınmak |
çekimser |
bitaraf, müstenkif |
çekin |
sakın |
çekingen |
pasif, tor, ürkek |
çekinme |
imtina |
çekinmeden |
pervasız |
çekinmek |
gocunmak, kaçınmak, korku, saygı, utanmak, ürkmek |
çekinmez |
yüzsüz |
çekinmezlik |
cesaret |
çekinti |
tereddüt |
çekişme |
cenk, hırgür, mübareze |
çekişmek |
değişmek |
çekiştirme |
gıybet |
çekiştirmek |
geçmek |
çekme |
çekmece |
çekmece |
göz, sıyırma |
çekmek |
almak, asmak, atmak, dayanmak, döşemek, emmek, germek, giymek, içmek, kaldırmak, katlanmak, koymak, öğütmek, örtmek, sarmak, söylemek, taşımak, vurmak, yollamak |
çekyat |
kanepe |
çelik |
polat |
çelim |
güç, kuvvet |
çelimli |
güçlü |
çelimsiz |
kuru, sıska, zayıf |
çelişki |
tenakuz, tezat, zıddiyet |
çelişme |
tenakuz |
çelişmek |
itiraz etmek, zıt olmak |
çelişmez olmak |
tutmak |
çelmek |
badalak vurmak, çalmak, engellemek |
çelmelemek |
badalak vurmak |
çeltek |
uşak, yardımcı |
çember |
çevre, daire |
çençen |
geveze |
çene |
çarık, köşe |
çene kavafı |
geveze |
çenebaz |
boşboğaz, nakkal |
çeneli |
çenebaz |
çenesi düşük |
boşboğaz, geveze |
çengel |
çatal, fiş, karmak |
çentik |
kertik, nişan |
çentmek |
kertmek |
çepçevre |
etrafını alarak, yüzük kaşı |
çepeçevre |
etrafını alarak, yüzük kaşı |
çepel |
bulaşık, çamur, kir, pislik |
çeper |
çit, zar |
çepine |
yanlama |
çer çöp |
döküntü, süprüntü, zir zibil |
çerağ |
ışık, kandil, mum |
çerçeve |
pervaz |
çerden çöpten |
çelimsiz, çürük, narin, zayıf |
çerenci |
farfara |
çerge |
çadır |
çeri |
asker |
çermik |
ılıca, kaplıca |
çeşit |
cins, kalem, nev, soy, tür, türlü |
çeşitli |
değişik, muhtelif, türlü |
çeşitlilik |
yelpaze |
çeşme |
pınar |
çeşni |
özellik, taam, tat |
çete |
kuldur destesi |
çetene |
kenevir |
çetin |
ağır, güç, müşkül, zor |
çetince |
çetin |
çetir |
şemsiye |
çetrefil |
dolaşık |
çevgen |
değnek |
çevik |
acar, atak, tetik |
çevir sesi |
sinyal |
çevirgeç |
anahtar |
çeviri |
tercüme |
çevirici |
anahtar |
çevirme |
çeviri, muhasara, sarma |
çevirmek |
idare etmek, ihata etmek, kuşatmak, muhasaraya almak, sarmak, tercüme etmek, vermek, yönetmek |
çevirmen |
mütercim, tercüman |
çevre |
âlem, belde, çember, daire, dolayı, dünya, etraf, hava, muhit, ortalık, ufuk |
çevrelemek |
ihata etmek, kuşatmak, sarmak |
çevren |
ufuk |
çevri |
girdap, tevil |
çevrilemek |
çevirmek |
çevriliş |
darbe |
çevrilme |
devrim |
çevrilmek |
dönüşmek |
çevrilmiş |
mahdut |
çevrim |
devir, devre |
çevrimli |
becerikli |
çevrimsel |
devrî |
çeyiz |
cihaz |
çeyrek |
dörtte bir |
çeyrek altın |
çeyrek |
çıban |
apse, baş |
çiçek |
gül |
çıdam |
sabır |
çıfıt |
düzenbaz |
çift |
koşa |
çiftçi |
ekinci, rençper |
çifte |
tekme |
çiftlik |
ekin sahası |
çiftteker |
bisiklet |
çiğ |
jale |
çığ |
kar uçkunu |
çığıltılı |
cırtlak |
çiğin |
omuz |
çığır |
iz, meslek, patika |
çığırmak |
çağırmak, seslenmek, viyaklamak |
çığırtı |
çığlık, yaygara |
çiğit |
çekirdek |
çığlık |
acı, bağırtı, çığırtı, feryat, figan, vaveyla |
çiğnemek |
dişlemek, ezmek, hükmetmek, öğütmek |
çıkagelmek |
damlamak |
çıkar |
fayda, gider, kazanç, menfaat, yarar |
çıkar yol |
çare |
çıkarcı |
menfaatperest |
çıkarmak |
anlamak, atmak, boşaltmak, bulmak, elde etmek, gidermek, giysi, göndermek, göstermek, hatırlamak, kazımak, sağlamak, sezmek, soymak, söylemek, sunmak, yapmak, yayımlamak, yollamak |
çıkartmak |
sökmek |
çıkıntı |
hörgüç, kambur, tırtıl |
çıkıntılık etmek |
itiraz etmek |
çıkış |
tebliğ, yokuş |
çıkış belgesi |
çıkış |
çıkış etmek |
gösteri yapmak |
çıkışlı |
mezun |
çıkışmak |
azarlamak, sövmek, tanlanmak, yetmek |
çıkkın |
kabarık |
çıkkınlaşmak |
kabarmak, şişmek |
çiklet |
sakız |
çıkma |
çıkıntı, eski, isabet |
çıkmak |
artmak, atlamak, bitmek, bulaşmak, bulunmak, büyümek, eksilmek, erişmek, gelmek, gitmek, görmek, kazanmak, kopmak, koyulmak, olmak, oluşmak, peyda olmak, sızmak, taşınmak, unutmak, varmak, vurmak, yok olmak, yükselmek, yürümek |
çıkmaz |
sokak |
çikolata |
itimil |
çıktı |
artık |
çil çil |
parlak |
çilçırak |
avize |
çıldırmak |
delirmek, kulumak |
çile |
bela, dert, gam, kelep, sıkıntı, zahmet |
çilekeş |
mazlum |
çilemek |
ıslanmak |
çılgın |
aşırı, deli, kuluduk, mecnun, olağanüstü, zırdeli |
çim |
alak otu |
çimerlik |
plaj |
çimke |
ders, ibret |
çımkırmak |
pislemek |
çimme tumanı |
mayo |
çın |
doğru, gerçek |
çin gülü |
kamelya |
çınca |
elektron |
çıncalık |
elektronik |
çıngar |
gürültü, kavga |
çingene ahtapotu |
ur |
çıngı |
elektrik, kıvılcım, parça, zerre |
çıngıl |
çakıl |
çıngırak |
zeng, zıngırağı |
çıngırdak |
çıngırak |
çini |
fayans, kâşı |
çınka |
alısün, hatif, telefon |
çınlamak |
tınlamak |
çip |
yonga |
çıpa |
demir |
çıpır |
yonga |
çıplak |
açık, dal, iskelet, kuru, sivil, yalın |
çıra |
lamba |
çırak |
şakirt |
çırakma |
şamdan |
çırçıplak |
sivil |
çirk |
kir |
çirkin |
berbat, ibret, kaba, karanlık, münasebetsiz, nahoş, suratsız |
çirkli |
pis |
çirozluk |
zayıflık |
çırpınmak |
debelenmek |
çırpmak |
çalmak, çarpmak, dövmek |
çırtma |
fiske |
çisemek |
çiselemek |
çisil |
patates, yerelması |
çiş |
sidik |
çit |
çeper |
çıtak |
huysuz, kaba |
çıtır çıtır |
gevrek |
çıtırbom |
türedi |
çıtkırıldım |
değmedüşer, küseğen |
çitmek |
birleştirmek, çitilemek |
çıvgın |
filiz |
çivi |
mıh, mismar |
çivilemek |
mıhlamak, öldürmek, vurmak |
çıvmak |
atlamak, sapmak, sekmek, sıçramak, zıplamak |
çıyan |
hain |
çizelge |
cetvel |
çizgi |
eksen, hat, sınır, temel |
çizgilik |
cetvel |
çizi |
çizgi, davranış, tutum |
çizik |
çizgi |
çizik çekmek |
çizmek |
çizmek |
çizik çekmek, hat çekmek, yemek |
çoban |
sürücü |
çoban yıldızı |
çolpan |
çobanyastığı |
papatya |
çocuk |
bala, çağa, döl, enik, evlat, uşak, velet, yavru |
çocuk yuvası |
kreş |
çodar |
celep |
çoğalma |
nema, ziyade |
çoğalmak |
artmak, kaynamak, türemek, üremek, yükselmek |
çoğaltma |
teksir |
çoğaltma makinesi |
müstensih |
çoğaltmak |
artırmak, beslemek |
çoğu kez |
genellikle |
çoğul |
cem, çoklu, çokluk |
çoğunluk |
çokluk, ekseriyet |
çoğunlukla |
genellikle |
çok |
aşırı, fazla, fena, geniş, hayli, iyi, kötü, mebzul, öte, pek, sonsuz, yığınla, yoğun |
çok lazımlı |
elzem |
çok sözlü |
konuşkan |
çokbilmiş |
akıllı, kurnaz, zeki |
çokça |
aşırı, fazla |
çoklu |
birçok, çoğul |
çokluk |
cem, çoğul, çoğunluk, deniz, ekseriyet, galebe, kesafet, yağmur |
çoklukla |
genellikle |
çolpa |
acemi |
çoluk çocuk |
uruk uşak |
çomak |
değnek |
çommak |
ezmek, hezimete uğratmak, sindirmek, yenmek |
çorak |
kısır, yoksul |
çorba etmek |
karıştırmak |
çöğdürmek |
işemek |
çöğüncek |
tahterevalli |
çökek |
bataklık |
çökelek |
kesik, tortu |
çökelge |
balçık, bataklık |
çökelti |
posa, tortu |
çökertme |
cep |
çökertmek |
göçürmek |
çökme |
göçük |
çökmek |
basmak, batmak, çömelmek, çürümek, göçmek |
çökmüş |
bozgun, göçük, pinpon |
çökük |
göçük |
çöküntü |
çökme, enkaz, göçük, kriz |
çöl |
bozkır, sahra |
çöllük |
çorak |
çömelmek |
çökmek |
çömlekçilik |
çanak, çömlek |
çömmek |
çömelmek |
çönge |
kâğıt |
çöp |
yararsız, zibil, zirzibil |
çöp tenekesi |
berbat, kötü |
çörek |
ekmek |
çöreklenmek |
çökmek, çömelmek, yerleşmek |
çöz |
bağırsak |
çözme |
hal |
çözmek |
açmak, halletmek, yeçmek |
çözülen |
münhal |
çözülme |
hal |
çözülmek |
çökmek, dağılmak |
çözülmüş |
mahlul |
çözülüm |
bozgun |
çözüm |
hal, yeçim |
çözümleme |
tahlil |
çözümlemek |
tahlil etmek |
çözünmek |
dağılmak, erimek |
çubuk |
değnek |
çuğul |
jurnal, muhbir |
çuğullamak |
gammazlamak |
çukur |
mezar |
çukurlaşmak |
çökmek |
çul |
giyim, giysi |
çulsuz |
parasız |
çurçur |
değersiz |
çuşka |
kıro |
çükündür |
pancar |
çünkü |
zira |
çürük |
sakat |
çürüme |
tefessüh |
çürümek |
çökmek |
çürütmek |
reddetmek |
da |
bile, dahi |
dadı |
daye |
dağ |
acı, nişan |
dağ bayır |
kır |
dağar |
dağarcık |
dağarcık |
bellek |
dağdağa |
gürültü, patırtı, sıkıntı |
dağılmak |
sirayet etmek, yok olmak |
dağılmış |
bozgun, mahlul |
dağınık |
jülide, karışık, pejmürde, perakende, perişan, savruk |
dağınık olmak |
karışmak |
dağıtık |
sarhoş |
dağıtım |
tevzi |
dağıtma |
neşir, talan, tevzi |
dağıtmak |
bozmak, feshetmek, gidermek, iletmek, lağvetmek, neşretmek, savurmak, talan etmek |
dağıtmalar |
tevziat |
dağlamak |
yakmak |
daha |
henüz |
daha bir |
değişik, farklı |
daha çok |
artık |
daha güzel |
yeğ |
daha yakşı |
yeğ |
dahi |
bile, da |
dahi |
hatta |
dâhi |
deha |
dahil |
iç |
dâhil |
iç, içeri |
dâhil etmek |
katmak |
dâhilen |
içten |
dahilî işler |
iç işleri |
dâhilik |
deha |
dahletmek |
sataşmak |
daim |
daima, sonsuz, sürekli |
daima |
hemişe, hep, sürekli, vızır vızır |
daimi |
sürekli |
daimî |
hemişelik |
daimî |
sürekli, temelli |
daire |
çember, çevre, idare, kat, menzil, ofis |
dakik |
usturuplu |
dakika |
an, zaman |
dakikasında |
çabucak |
dakikleştirmek |
ayarlamak |
dakiklik |
ayar |
daktilograf |
daktilo |
dal |
arka, boyun, branş, budak, çıplak, ense, ihtisas, kol, omuz, şube, yalın |
dalalet |
azgınlık, yoldan sapma |
dalamak |
haşlamak, ısırmak, yemek |
dalan |
biçim, lobi, şekil |
dalaş |
dalaşma |
dalaşma |
hırgür |
dalaşmak |
takışmak |
dalavere |
dalga, dolma, dümen |
dalavereli |
çirkin |
dalbadal |
peyderpey |
daldalanmak |
barınmak |
daldırmak |
dalmak |
dalga |
dalavere, tolkun |
dalgalandırmak |
savurmak |
dalgalanmak |
kaynamak, kıpırdamak, yüzmek |
dalgı |
gaflet |
dalgın |
dikkatsiz |
dalgınlık |
dalga, dikkatsizlik, gaflet |
dalkavuk |
şaklaban, yağcı, yaltak |
dalkavukluk etmek |
yaltaklanmak |
dallama |
aptal, enayi |
dallamak |
budamak |
dallı budaklı |
çapraşık |
dallı güllü |
canlı |
dallık |
gündizme, köm, takvim |
dalmak |
cummak, uyuklamak, uyumak |
daltaban |
aşağılık, serseri |
dam |
ahır, cezaevi, çatı, örtü |
damar |
huy, soy, yaradılış |
damarı bozuk |
aksi, huysuz, sinirli |
damarlı |
aksi, huysuz |
damat |
güvey, küreken, yezne |
damga |
işaret, kaşe, mühür, nitelik |
damızlık |
maya |
damla |
felç |
dandik |
düzmece |
dandini |
karışık |
dangadak |
ansızın |
dangalak |
ahmak |
daniska |
âlâ |
danış |
müşavere |
danışık |
muvazaa |
danışıklı dövüş |
şike |
danışıklık |
muvazaa |
danışkan |
konuşkan |
danışma |
istişare, konuşma, müracaat, müşavere, müzakere |
danışmak |
konuşmak, müracaat etmek |
danışman |
maslahatçı, müşavir |
dans |
büy, oyun, raks |
dantel |
nakış, örme |
dar |
ancak, az, ev, mahdut, sıkı, yetersiz, yurt |
daraç |
dar |
darağacı |
sehpa |
daralmak |
azalmak, bunalmak, küçülmek, zayıflamak |
daraltmak |
kasmak, kısıtlamak, kısmak |
darbe |
çevriliş, şut, vuruş |
darbelemek |
çarpmak, vurmak |
darbetmek |
çarpmak, vurmak |
darbımesel |
atasözü |
dargın |
küs, küskün, soğuk |
darı |
mısır |
darıdünya |
dünya, yeryüzü |
darıkmak |
bunalmak, özlemek, sağınmak |
darılmak |
alınmak, azarlamak, gücenmek, incinmek, kırılmak, küsmek, paylamak |
darlaşmak |
daralmak |
darlaştırma |
tazyik |
darmadağın |
berbat |
darmadağın etmek |
karıştırmak |
darmadağın olma |
hezimet |
darmaduman |
karmakarışık |
darp |
dövme, vurma, vuruş |
darp etmek |
çarpmak |
daru |
ilaç |
dasnik |
pezevenk |
data |
veri |
dava |
sevgili, sorun, ülkü |
davet |
çağrı |
davet etmek |
çağırmak |
davetkâr |
çekici |
davranım |
davranış |
davranış |
eda, fiil, gidiş, hâl, hareket, iş, muamele, tavır, teamül, tutum |
davranma |
muamele |
davranmak |
girişmek, hareket etmek, kalkmak, yapmak |
dayak |
destek, dövme, kötek, mesnet, rahle, sopa, sürgü, vurma |
dayak olmak |
yaslamak |
dayalı |
dair, müstenit |
dayamak |
söykemek, ulaşmak, uzatmak, varmak, vermek, vurmak, yaslamak |
dayan |
hop |
dayanabilen |
dayanıklı |
dayanacak |
durak |
dayanak |
delil, destek, istinatgâh, mesnet, zemin |
dayanak noktası |
dayanak |
dayanaklık etmek |
dayanak |
dayanamama |
zaaf |
dayanan |
müstenit |
dayanç |
dayanak, sabır |
dayandırmak |
kesmek |
dayanıklı |
dözümlü, güçlü, metin, pek, sağlam |
dayanıklı olmak |
dayanmak |
dayanıklılık |
metanet |
dayanıksız |
yufka |
dayanılmaz |
müthiş |
dayanım |
direnç |
dayanırlık |
direnç, mukavemet |
dayanışık |
topluluk |
dayanışma |
el birliği, hemreylik |
dayanma |
direnç, direniş, istinat, metanet, mukavemet |
dayanmak |
çekmek, dinmek, durmak, gelmek, gitmek, götürmek, güvenmek, hazmetmek, sabretmek, ulaşmak, varmak, yetişmek |
daye |
dadı, lala |
dayı |
arka, cesur, havadar, kabadayı, yiğit |
daylak |
çıplak |
daz |
dazlak |
dazlak |
daz, kabak |
de |
bile, dahi |
debbe |
güğüm |
debboy |
depo |
debdebe |
tumturak |
debdebeli |
görkemli, gösterişli |
debelenmek |
çabalamak, çırpınmak, kımıldamak, tepinmek |
debi |
akım |
dede |
baba, büyük baba, büyükbaba, cet |
dedektif |
hafiye |
dedikodu |
laf, lakırtı |
defa |
el, kat, kere, kez, misli, nöbet, öğün, sefer, yol |
defans |
savunma |
defetmek |
kovmak, savmak, savuşturmak |
deflemek |
defetmek |
defnetmek |
gömmek |
defo |
bozukluk, kusur, özür |
defol |
reddol |
defolmak |
yıkılmak |
defosuz |
sağlam |
degaje |
açık, geniş, serbest |
değen |
yapışık |
değer |
ayar, eder, haysiyet, kadir, kıymet, ölçü, paha, şayan |
değerbilir |
kadirşinas |
değerinde olmak |
değmek |
değerlendirme |
yorum |
değerlendirmek |
fikir söylemek, gitmek, görmek, kıymetlendirmek, kullanmak, rey yazmak |
değerli |
altın, kalburüstü, kibar, kıymetli, muteber, saygınlık |
değersiz |
cılız, derme çatma, döküntü, hakir, hasis, havai, hor, içi boş, kepaze, küçük, müptezel, vıcık vıcık |
değgin |
dair |
değil |
yok |
değim |
liyakat |
değin |
dek, kadar, sincap |
değinme |
dek, temas |
değinmek |
dokunmak, ilişmek, temas etmek |
değinti |
temas |
değirmi |
yuvarlak |
değişebilir |
değişken |
değişici |
değişken |
değişik |
başka, çeşitli, farklı |
değişiklik |
tadil |
değişim |
mübadele, takas |
değişken |
oynak |
değişkin |
değişik |
değişmek |
çekişmek, değiştirmek, dönmek, mübadele etmek, yürümek |
değişmeyen |
karar |
değişmez |
kesin |
değiştirilmiş |
değişik |
değiştirme |
tahrif, tahrifat, tebdil |
değiştirmek |
değişmek |
değme |
gelişigüzel, her, rastgele, seçkin, seçme, temas |
değmedüşer |
çıtkırıldım |
değmek |
dokunmak, dürtmek, düşmek, erişmek, ilişmek, ilmek, temas etmek, ulaşmak |
değmiş |
olgun |
değnek |
cop, çomak, çubuk, matrak, sopa |
dehalet |
sığınma |
dehlemek |
kovmak |
dehliz |
koridor |
dehşet |
olağanüstü |
dehşetli |
müthiş |
dejenere |
bozulmuş, soysuz, yoz |
dejenere olmak |
yozlaşmak |
dejenereleşmek |
yozlaşmak |
dek |
değin, düzen, entrika, hile, kadar, sağlam, tokuşma |
deklarasyon |
bildiri |
deklerasyon |
bildiri |
dekor |
görünüş, manzara |
dekoratif |
göstermelik |
delalet |
aracılık, işaret, iz, vasıtacılık |
delecek |
delgeç, deşikaçan |
deleduzluk |
dolandırıcılık |
delege |
elçi, nümayende |
delepmek |
parlamak |
delgeç |
delecek, deşikaçan, zımba |
delgi |
matkap |
deli |
çılgın, divane, kaçık, kuluduk, mecnun |
deli dolu |
aktif, patavatsız |
deli olmak |
delirmek |
delice |
şahin |
delihane |
tımarhane |
delik |
cezaevi, göz |
delikli |
kevgir |
delil |
dayanak, emare, gerekçe, ip ucu, kanıt, rehber |
delilik |
cinnet |
delirmek |
çıldırmak, deli olmak, kulumak |
delişmen |
çılgın |
delme |
yelek |
delmek |
deşmek, incitmek, kırmak, yemek |
dem |
çağ, içki, kan, koku, nefes, soluk, zaman |
demagogluk |
demagoji |
demagoji |
demagogluk |
demci |
sarhoş |
deme |
ağıt, anlam, atasözü |
demeç |
beyanat |
demek |
buyurmak, düşünmek, erişmek, saymak, ummak, yeltenmek |
demek ki |
demeli, o hâlde |
demeli |
demek ki |
demet |
bağ, deste, kelep |
demevi |
sinirli |
demin |
bayak, biraz önce, şimdi |
demincek |
demin |
deminden |
demin |
deminki |
bayakki |
demir |
güçlü, kuvvetli, sert |
demir hat |
demir yolu |
Demir Kazık |
Kutup Yıldızı |
demir rengi |
gri |
demirbaş |
avadanlık, envanter |
demirhindi |
hasis, pinti |
demirî |
gri |
demirkapan |
mıknatıs |
demlendirmek |
demlemek |
demo |
gösteri |
demonstrasyon |
gösteri |
denaet |
alçaklık |
deneme |
deneyim, sınama, tecrübe |
denemek |
bakmak, sınamak, tecrübe etmek |
denet |
teftiş |
denetçi |
kontrol, müfettiş |
denetim |
kontrol, teftiş |
denetleme |
denetim, kontrol, murakabe, teftiş |
denetlemek |
onaylamak, teftiş etmek |
denetmen |
müfettiş |
deney |
deneyim, tecrübe |
deneyim |
deneme, deney, tecrübe |
deneyimsiz |
tecrübesiz, toy |
deneysel |
tecrübi |
denge |
istikrar, muvazene |
dengelem |
bilanço |
dengeleme |
muvazene |
dengelemek |
tarazlaştırmak |
dengeli |
kararlı |
deniz |
çokluk, kükremek, su |
deniz boyu |
kıyı, sahil |
deniz hamamı |
kumsal |
deniz hırsızı |
korsan |
denizaltı |
sualtı kayık |
denizçakısı |
çakı |
denk |
beraber, emsal, tay, yatak, yorgan, yük |
denklik |
müsavat |
denktaş |
denk, eşit |
denli |
derece, kadar |
denlik |
ekonomi, iktisat |
densiz |
edepsiz |
denyo |
budala, emanet, rehin, sersem |
depar |
çıkış |
departman |
bölüm |
depo |
ambar |
depo etmek |
yığmak |
deprem |
hareket, sarsıntı, zelzele, zerzele |
deprenmek |
hareket etmek, kımıldamak, kımıldanmak, sarsılmak |
depresyon |
bunalım |
depreşmek |
canlanmak, kanamak, tepmek, uyanmak, üstelemek |
derakap |
çabucak |
derbent |
boğaz |
dercetmek |
almak, toplamak |
derdest etmek |
paketlemek, yakalamak |
dere |
akın, küçük çay, öz |
derebeyi |
zorba |
derece |
aşama, ayar, basamak, doz, gömlek, had, kadar, kademe, merhale, mertebe, nokta, not, paye, radde, rütbe, tabaka, termometre |
derece derece |
değişik, tedricen |
derecede |
kadar |
derecesinde |
kadar |
dergâh |
tekke |
dergi |
mecmua, sütun |
derhal |
çabucak |
derhal |
hemen, yekten |
derhâl |
çabucak |
derhatır etmek |
hatırlamak |
deri |
cilt, çadır, dernek, düğün, gön, ten, toplantı |
derin |
dip, koyu, yoğun |
derinden |
içten |
derinlemesine |
uzun |
derinti |
toplantı |
derk etmek |
algılamak, anlamak, kavramak |
derken |
bu an, bu vakit, o an, o vakit |
derlemek |
dermek, toplamak |
derli toplu |
selikalı |
derman |
çare, güç, ilaç, mecal, takat |
dermansız |
bitkin, kof |
dermansızlık |
güçsüzlük, zafiyet |
derme çatma |
değersiz, keyfiyetsiz, uydurma |
dermek |
derlemek, toplamak |
dernek |
cemiyet, deri, düğün, toplantı |
derpiş etmek |
öngörmek |
derrace |
bisiklet |
derrake |
dimağ |
ders |
çimke, ibret, muhazara, öğüt |
ders programı |
müfredat programı |
dershane |
derslik, oditoryum, sınıf |
dersiz topsuz |
karmakarışık |
derslik |
dershane, sınıf |
dert |
ağrı, çile, elem, gaile, hâl, kambur, kaygı, keder, kor, sorun, ur, üzüntü, yara |
dertlenmek |
kaygılanmak |
dertli |
yanık, yaralı |
deruhte etmek |
üstlenmek |
derun |
gönül, iç, içeri, öz, ruh, yürek |
deruni |
içten |
derviş |
fukara |
derya |
deniz |
desen |
nakış |
desise |
düzen, entrika, hile, oyun |
despot |
zorba |
despotizm |
istibdat |
despotluk |
istibdat |
dest |
takım |
destan |
boy |
destani |
epik |
destansı |
destani, epik |
destar |
örtü, sarık |
deste |
bağ, demet, grup, hizip, öbek |
destek |
ahize, dayak, dayanak, kol, koltuk, rahle, takviye |
destek olmak |
yardımcı olmak |
destekleme |
tutma |
desteklemek |
beslemek, kömek etmek, vurmak, yardımcı olmak |
destemaz |
abdest |
desterhan |
sofra |
destur |
izin, müsaade |
deşarj olmak |
boşalmak, rahatlamak |
deşelemek |
araştırmak, eşelemek, karıştırmak |
deşikaçan |
delecek, delgeç |
deşmek |
delmek, karıştırmak, kazmak, kurcalamak, oymak |
detay |
ayrıntı, tafsilat, teferruat |
dev |
canavar |
deva |
çare, ilaç |
devam |
ek, parça, sürme |
devam etmek |
gitmek, seyretmek, yaşamak |
devamlı |
mütemadiyen, sürekli, temelli |
devasız |
çaresiz |
deve |
lama |
deveran |
dönme |
devim |
devinim |
devinim |
hareket |
devinme |
hareket |
devinmek |
hareket etmek, kımıldanmak |
devir |
bölüm, çağ, dönem, dönme, gün, tur, zaman |
devirli |
devrî |
devirmek |
yuvarlamak |
devlet |
mevki, mutluluk, talih, ülke |
devlet evi |
lojman |
devran |
çağ, dünya, kader, talih, zaman |
devre |
dönem, fasıl |
devretme |
havale |
devretmek |
aktarmak, dolaşmak, dönmek, tahvil vermek, tapşırmak |
devrî |
periyodik, süreli |
devrilmek |
yıkılmak |
devrim |
ihtilal, inkılap, ıslahat |
devrisi |
ertesi |
devriye |
karakol |
devrolmak |
geçmek |
devşirmek |
derlemek, dermek, toplamak |
deyim |
tabir |
deyiş |
ifade, tabir |
didar |
çehre, yüz |
dide |
göz |
dideban |
bekçi, gözcü, nöbetçi |
didiklemek |
araştırmak |
didişmek |
uğraşmak |
diğer |
başka, öbür, öteki, özge, sair |
diğeri |
başkası, öbürü, öteki |
dik |
dikey, sarp, sert, yalçın |
dikbaş |
kasıntı |
dikbaşlı |
asi |
dikdörtgen |
düzbucak |
dikey |
dik, şakuli, vertikal |
dikici |
çiftçi |
dikilmek |
durmak, engellemek |
dikinti |
inşaat |
dikinti meydanı |
şantiye |
dikişçi |
terzi |
dikizci |
gözcü |
dikizlemek |
gözetlemek |
dikkat |
ilgi, özen |
dikkatli |
tetik, titiz |
dikkatsiz |
dalgın, ihmalkâr, savruk |
dikkatsizlik |
gaflet, ihmal |
dikleşmek |
dikelmek |
dikme |
ağaç, amut, direk, fidan |
dikmek |
bastırmak, ekmek |
diktafon |
ünalga |
diktatör |
zorba |
dikuçar |
helikopter |
dil |
anahtar, gönül, lisan, yürek |
dil avcısı |
ajan |
dil bilimi |
dilcilik |
dil cambazı |
hatip |
dil dalaşı |
tartışma |
dil kavgası |
tartışma |
dilaver |
delikanlı, yiğit |
dilbaz |
konuşkan, şuh |
dilcek |
küçük dil |
dilcilik |
dil bilimi |
dile destan |
ünlü |
dilek |
arzu, irade, istek, murat, rica, talep, temenni |
dilekçe |
ariza |
dileme |
rica, talep |
dilemek |
arzu etmek, istemek |
dilencilik etmek |
dilenmek |
dileyiş |
rica |
dilimlemek |
dilmek |
dillendirmek |
söylemek |
dilmek |
dilimlemek, yarmak |
dilsiz |
lal, tat |
dimağ |
beyin, bilinç, derrake, idrak, zihin |
dimdik |
gaga, metin, zinde |
din |
diyanet, ilmek |
din işleri |
diyanet |
dinamik |
canlı |
dinamit |
heyecan, hırslı, korkunç, özlem, tutku |
dincelmek |
dinlenmek, konaklamak |
dinç |
canlı, genç, muhkem, müsterih, sağlam, taze, zinde |
dinçleşmek |
dincelmek |
dinçlik |
huzur, mecal |
dindar |
müslüman |
dindirme |
sorgulama |
dindirmek |
gidermek |
dinelmek |
dikelmek |
dingil |
aptal, eksen, mihver, ok, salak |
dingildek |
kaypak |
dingildemek |
korkmak, kuşkulanmak, oynamak, sallanmak |
dingin |
durgun, sakin, yorgun |
dinginlik |
durgunluk, sükûnet |
dini hikaye |
menkıbe |
dinleme salonu |
oditoryum |
dinlemek |
uymak |
dinlence |
tatil |
dinlenme |
istirahat, tatil |
dinlenme kampı |
kamp |
dinlenmek |
dincelmek |
dinme |
sükûnet |
dinmek |
bitmek, dayanmak, durmak, kesilmek |
dinsiz |
acımasız |
dip |
arka, derin, kıç, kök, taban |
dipçik |
kundak |
dipdam |
hapishane |
diploma |
icazet, lisans belgesi |
dipnot |
esletme |
dirayet |
iktidar, kabiliyet, zekâ |
dirayetli |
becerikli, zeki |
direk |
kazık, sütun |
direkt |
düz |
direktif |
yönerge |
direktör |
yönetmen |
diremek |
dayamak, direnmek, durdurmak |
direnç |
mukavemet |
direnim |
inat |
direniş |
karşı durma, mukavemet |
direnme |
mukavemet |
direnmek |
göğüslemek, karşı durmak, üstelemek |
direşme |
sebat |
direşmek |
dayanmak |
diretme |
inat |
diretmek |
direnmek |
dirgen |
çatal |
diri |
canlı, güçlü, zinde |
diri diri |
taptaze |
diriğ etmek |
esirgemek |
dirilik |
can |
dirilmek |
iyileşmek |
dırıltı |
çekişme |
diriltme |
ihya |
dirim |
hayat, yaşam |
dirimlik |
gelir, sağlık |
dirlik |
geçim, hayat, huzur, sağlık, varlık |
dirsek |
makas |
disiplin |
sıkı |
diskur |
nutuk, söylev |
dış |
dünya, hariç |
dış alım |
ithalat |
dış işleri |
haricî işler, hariciye |
diş kamaştırıcı |
buruk |
dış satım |
ihracat |
dışa vurum |
ifade |
dışalım |
ithalat |
dışarı |
bayır, hariç |
dışarlık |
taşra |
dişi |
çekici, kadın, şuh, verimli |
dişisel |
şuh |
dışkı |
pislik |
dişlemek |
çiğnemek, ısırmak |
dışsal |
haricî |
dışsatım |
ihracat |
diuca speculifera |
buzulkuşu |
divan |
kanepe, meclis, sedir, taht |
divane |
budala, deli, kaçık |
divanelik |
delilik |
diyalekt |
lehçe |
diyanet |
din, din işleri |
diyapozitif |
saydam |
diyar |
dünya, iklim, ülke, yurt |
diye |
göre, için |
diyerek |
diye |
diyesin |
her hâlde |
diyet |
girev, perhiz |
dize |
mısra |
dizelge |
liste |
dizge |
cümle, manzume, meslek, sistem |
dizgi |
tertip |
dizgici |
mürettip |
dizgin |
cılav |
dizi |
düzüm, kol, saf, seri, sıra |
dizi film |
dizi |
dizin |
fihrist |
dızlamak |
çarpmak, soymak |
dizlik |
şalvar |
dızman |
şişman |
dizmek |
hazırlamak |
dizmen |
mürettip |
dobra |
güzel, iyi |
dobra dobra söylemek |
düz yüzüne demek |
doğa |
huy, tabiat |
doğacak |
gelecek |
doğaçlama |
irticalen |
doğal |
saf, tabii |
doğallıkla |
tabii |
doğan |
kızılkuş, terlan |
doğaüstü |
tabiatüstü |
doğma |
mevlit |
doğmak |
başlamak, gelmek |
doğramaç |
cacık |
doğramak |
kesmek |
DOĞRU |
dürüst, düz, gerçek, güzel, hak, hakikat, harbi, sadık, sevap, tamam, yakın |
doğruca |
direkt, doğru |
doğrudan |
gerçekten, hakikaten |
doğrudan doğruya |
bilavasıta |
doğrulama |
tasdik, teslim, teyit |
doğrulamak |
ayarlamak, desteklemek, onaylamak, tasdik etmek |
doğrulmak |
kalkınmak, kalkmak, yönelmek |
doğrultmak |
düzeltmek, kazanmak |
doğrultu |
istikamet, taraf, yön |
doğruluk |
adalet, gerçek, hak, namus, sıhhat |
doğrusu |
zaten |
doğu |
şark |
doğu bilimci |
müsteşrik |
doğu bilimi |
şarkiyat |
doğum |
mevlit, tevellüt |
doğurgan |
dişi, velut, verimli |
doğurmak |
kurtulmak |
doğuştan |
fıtri, yaradılıştan |
doktor |
hekim, sagan, tabip |
dokuma |
oluşum, tekstil, yapı |
dokumacılık |
tekstil |
dokunaklı |
acı, acıklı, ağır, hazin, müessir, tesirli, yanık |
dokunan |
yapışık |
dokunca |
zarar |
dokundurmak |
sürtmek |
dokunma |
temas |
dokunmak |
batmak, değinmek, değmek, dürtmek, etkilemek, ilişmek, ilmek, karıştırmak, koymak, sataşmak, temas etmek, vurmak, zarar vermek |
dokunulmazlık |
ayrıcalık |
dokunuş |
temas |
dokuz canlı |
dayanıklı |
doküman |
belge |
dokümanter |
belgesel |
dolamak |
sarmak |
dolambaç |
başlık |
dolambaçlı |
çapraşık |
dolandırıcı |
üçkağıtçı |
dolandırıcılık |
deleduzluk, fırıldakçılık |
dolanma |
geçim |
dolanmak |
dolaşmak, geçinmek, gezmek, karışmak |
dolap |
düzen, fırıldak, hile |
dolaşık |
çap, çetrefil, girift |
dolaşma |
devir, tur |
dolaşmak |
belirmek, devretmek, dolanmak, gezinmek, gezmek |
dolay |
civar, ufuk |
dolayı |
çevre, ötürü |
dolaylı |
bilvasıta |
dolaysız |
bilavasıta, direkt, doğrudan doğruya |
doldurma |
ikame, imla |
doldurmak |
beslemek, kaplamak |
doldurulma |
imla |
dolgun |
kalın, şişko |
dolgunca |
bol |
dolma |
dalavere, hile, sarma, yalan |
dolmak |
kaplamak |
dolu |
komple, meşgul, yoğun |
dolunay |
bedir |
domates |
kızanak |
domates dolması |
dolma |
domestik |
evcil, yerel, yerli |
dominant |
baskın |
domur |
kabarcık, tomurcuk |
domuz |
hınzır |
don |
giysi, külot |
donamak |
süslemek |
donanım |
tesisat |
donanımlı |
kuvvetli |
donanma gecesi |
donanma |
donanmak |
bezenmek |
donanmış |
mücehhez |
donatı |
teçhizat |
donatım |
teçhiz |
donatma |
donatım, teçhiz |
donatmak |
azarlamak, sövmek, süslemek |
dondurma |
buzkaymak |
done |
veri |
donsuz |
serseri, yoksul |
donuk |
mat |
dopdolu |
hıncahınç |
doru |
keher |
doruk |
zirve |
dosdoğru |
dimdik, doğru |
dost |
arkadaş, bacanak, sevgili, yâr, yoldaş |
dostça |
sohbet |
dostluk |
hukuk |
dosya |
şahsi iş |
doygu |
rızık |
doygunluk |
tatmin |
doymak |
kanmak |
doymaz |
açgözlü |
doyulmak |
doymak |
doyum |
kanaat, tatmin |
doyumluk |
yağma |
doyunca |
tıka basa |
doyunmak |
doymak |
doyurucu |
tatminkâr |
doz |
derece, miktar |
dökmek |
açıklamak, açığa vurmak, bırakmak, boşaltmak, düşürmek, harcamak, ifşa etmek, kullanmak, ödemek, saçmak, salmak, sarf etmek, serpmek, söylemek, taşımak, yakmak |
dökülmek |
boşalmak, düşmek, hasta olmak, kaplamak, ulaşmak |
döküm yapmak |
dökmek |
döküntü |
berbat, çer çöp, değersiz, enkaz, kötü |
döl |
çocuk, evlat, nesil, tohum, yavru |
döl eşi |
eş, son |
döl yatağı |
karın, rahim |
döndürmek |
bırakmak, bükmek, vermek, yönetmek |
dönek |
kahpe, kancık, kaypak |
dönem |
çağ, devir, devre, fasıl, yarıyıl, zaman |
dönemeç |
büklüm, kıvrım, viraj |
döner |
dönme kebap |
döner kebap |
döner |
döner sermaye |
döner |
döngül |
hayvan |
dönme |
devir, viraj |
dönme kebap |
döner |
dönmek |
benzemek, burulmak, değişmek, devretmek, dönüşmek, hatırlamak, kayıtmak, kesilmek, sapmak, yönelmek |
dönüş |
devir |
dönüşmek |
çevrilmek, dönmek, girmek |
dönüştürmek |
çevirmek |
dönüşüm |
inkılap |
dördül |
kare, rubai |
dört dörtlük |
birlik, mükemmel, tam |
dörtlü |
murabba |
dörtlük |
kıta |
dörtte bir |
çeyrek |
döş |
bağır, göğüs |
döşek |
yatak |
döşekçe |
minder, şilte |
döşem |
tesisat |
döşeme |
mefruşat, taban, zemin |
döşemek |
çekmek |
döşenmemiş |
kuru |
dövme |
dayak, yarma |
dövmek |
çarpmak, çırpmak, ezmek, hırpalamak, silkelemek, tartaklamak, vurmak |
dövüşmek |
vuruşmak |
döyeçlemek |
pataklamak |
dözmek |
katlanmak |
dözüm |
hoşgörü, tahammül, tolerans |
dözümlü |
dayanıklı |
dragon |
ejderha |
dram |
acıklı |
dramatik |
acıklı |
dren |
ark |
dua |
fatiha |
dubara |
düzen, hile, oyun |
dublör |
benzer |
dudak |
ağız |
dudak boyası |
ruj |
dudu |
hanım, papağan |
dudukuşu |
papağan |
duduş |
pipi |
duhul |
giriş |
dulda |
himaye, siper |
duluk |
şakak, yüz |
dumağı |
nezle |
duman |
esrar, kötü, tütsü, tütün, yaman |
duman etmek |
bozmak, yok etmek |
dumanlanmak |
karışmak |
dumanlı |
bulanık, puslu, sarhoş |
dun |
alçak, aşağı, aşağılık |
dupduru |
berrak |
duraç |
kaide |
durağan |
sabit, yerli |
durak |
dayanacak |
duraklık |
durgunluk |
duraksama |
tereddüt |
duraksamadan |
gözü kapalı |
duraksamak |
duraklamak |
duraksız |
direkt, oynak |
duralamak |
duraklamak |
durdurma |
tevkif |
durdurmak |
bastırmak, karşılamak, kesmek |
durgu |
sekte |
durgun |
pasif, sakin, sessiz, sütliman |
durgunlaşmak |
sakinleşmek |
durgunluk |
nekahet, sükûn, sükûnet |
durmadan |
sürekli |
durmak |
beklemek, dayanmak, dinmek, eğlenmek, kalmak, kesilmek, yaşamak, yüzmek |
dursuz duraksız |
durmadan |
duru |
berrak, temiz |
durulmak |
sakinleşmek, uslanmak, yatışmak |
duruluk |
açıklık |
durum |
boyut, gidiş, hal, hâl, hatır, hava, hesap, kalıp, keyfiyet, konum, manzara, mevki, tavır, vaziyet, yağday, yer |
durumunda |
yerinde |
duruş |
mevzi, sekte |
duruşma |
mahkeme |
duşaklamak |
kösteklemek |
duvar |
cidar, engel, hisar |
duyar |
duyarlı, duygulu, hassas |
duyarga |
anten |
duyarlı |
hassas |
duyarlık |
hassasiyet |
duygu |
his, ihtisas, kalp, ruh |
duygulandırmak |
dokunmak |
duygulanım |
teessür |
duygulanma |
ihtisas, kabarma |
duygulu |
hassas, yanık |
duygun |
duygulu, hassas |
duygusal |
birey, romantik |
duygusuz |
kalpsiz |
duyma |
sema |
duymak |
hissetmek, işitmek, sezmek, taşımak, tatmak, yaşamak |
duyu |
his |
duyulan |
mahsus |
duyulmak |
aksetmek, çıkmak, vurmak, yansımak |
duyultu |
şayia |
duyum |
duyu, istihbarat |
duyurmak |
yayımlamak |
duyurmamak |
saklamak |
duyuru |
bildiriş, ilan |
duyurulmayan |
gizli |
duyuş |
şiar |
dü |
iki |
düçar olmak |
uğramak |
düdük |
kaval |
düdüklemek |
aldatmak |
düğme |
çapraz |
düğmelemek |
iliklemek |
düğmük |
düğüm |
düğü |
pirinç |
düğüm |
ukde |
düğümlemek |
bağlamak |
düğümlü |
karışık |
düğün |
cemiyet, deri, dernek, eğlence, toy |
düğürcük |
simit |
dükkân |
kumarhane, mağaza, salon |
düldül |
at |
dülger |
marangoz |
dümbek |
dümbelek |
dümbelek |
dümbek, dümbül, sersem |
dümbük |
pezevenk |
dümbül |
dümbelek |
dümdüz |
basit, sade |
dümen |
dalavere, hile, idare, sükkân, yönetim |
dümenci |
düzenbaz |
dün |
dünen, geçmiş |
dünen |
dün |
dünkü |
acemi, toy, yeni |
dünür |
dünürcü, kuda, elçi |
dünürcü |
dünür, görücü |
dünya |
âlem, camia, cihan, çevre, devran, dış, diyar, herkes, kâinat, küre, ortam, yer, yeryüzü, yüre, zemin |
dünya malı |
servet, varlık |
dünyalık |
mal, mülk, para, servet |
düpedüz |
gerçekten |
dürme |
lahana |
dürmek |
dürüm, yuvalamak |
dürtmek |
değmek, dokunmak, tahrik etmek, uyarmak |
dürü |
armağan, çeyiz, hediye |
dürülmek |
katlanmak, sarılmak, toplanmak |
dürüm |
dürmek |
dürümlemek |
kıvırmak |
dürüst |
ak, doğru, usturuplu |
dürüstlük |
doğruluk, namus |
dürüşt |
kırıcı, sert |
düstur |
kaide, şiar |
düş |
hayal, rüya, umut, uyku |
düşerge |
kamp |
düşey |
şakuli |
düşkün |
manyak, mecbur, meraklı, yangın |
düşkünleşmek |
düşmek |
düşkünlük |
iptila, merak, zaaf, zül |
düşlemek |
hayal etmek |
düşman |
hasım |
düşmanlık |
adavet, husumet |
düşmek |
alışmak, atlanmak, azalmak, bulunmak, değmek, eksilmek, gitmek, inmek, kapılmak, rastlamak, uğramak, vurmak, yağmak, yakışmak, yıkılmak |
düşük |
az, uşak saldırma |
düşün |
fikir |
düşünce |
akıl, endişe, fikir, kanaat, kanı, kaygı, mülahaza, mütalaa, nabız, niyet, rey, sıkıntı, tasa, tasarı, tasavvur |
düşünceler |
efkâr |
düşüncesince |
için |
düşüncesiz |
akıllı |
düşünme |
hatır, tefekkür |
düşünmeden |
ezbere, gözü kapalı |
düşünmek |
anlamak, demek, kaygılanmak, kurmak, muhakeme etmek, paykamak, tasarlamak |
düşünmeksizin |
bedaheten |
düşünücü |
düşünür |
düşünülmüş |
hesaplı |
düşünüm |
fikir |
düşünür |
mütefekkir |
düşünüş |
mütalaa, tefekkür |
düşürmek |
azaltmak, dökmek, sıyırmak |
düşüt |
düşük |
düven |
tahıldöven |
düver |
direk |
düz |
alan, bozkır, direkt, doğru, ova, sade, yalçın, yalın |
düz yazı |
inşa, mensur, nesir |
düz yüzüne demek |
dobra dobra söylemek |
düzbucak |
dikdörtgen |
düze |
doz |
düzelmek |
uslanmak |
düzelti |
düzeltme |
düzeltici |
musahhih |
düzeltme |
ıslah, ıslahat, reform, rötuş |
düzeltmek |
onarmak, toplamak, yapmak |
düzem |
düzey |
düzen |
al, dek, dolap, fırıldak, hile, intizam, kapan, kol, komplo, nizam, olta, oyun, rabıta, seviye, sıra, sistem, tertibat, tertip, uyum, yerleştirme |
düzenci |
çakal, düzenbaz, oyunbaz, oyuncu |
düzenek |
sistem |
düzengâh |
ova |
düzenleme |
tertip |
düzenlemek |
açmak, dizmek, hazırlamak, yapmak |
düzenleniş |
tertibat, tertip |
düzenli |
düzgün, kararlı, manzum, mazbut, muntazam |
düzenlik |
ova |
düzenlilik |
asayiş, karar |
düzensiz |
bulaşık, dağınık, karışık, perişan, savruk |
düzensizlik |
ihtilal |
düzey |
seviye |
düzgün |
iyi, mazbut, muntazam |
düzlem |
düz, ortam, yassı |
düzleşmek |
aşınmak, düzelmek, yatmak |
düzlük |
alan, düz |
düzme |
düzmece, sahte, uydurma |
düzmece |
sahte |
düzmeci |
sahtekâr |
düzmecilik |
sahtekârlık |
düzmek |
söylemek, uydurmak |
düzüm |
dizi |
düzyazı |
nesir |
ebat |
boyut, mikyas, ölçü |
ebe |
mamacı, nine |
ebedi |
sonsuz |
ebedî |
ilelebet, ölümsüz |
ebedî |
sonsuz |
ebedî uyku |
ölüm |
ebeveyn |
anne baba, ata ana, valideyn |
ebleh |
budala |
ecdat |
ata |
ece |
kraliçe |
ecinni |
cin |
ecir |
sevap, ücret |
ecnebi |
yabancı |
eda |
davranış, hava, işve, naz, şive, tavır |
edabazlık |
fiyaka |
edat |
ilgeç |
ede |
ağabey |
edebiyat |
yazın |
eden |
fail |
edep |
incelik, terbiye |
edep etmek |
sıkılmak, utanmak |
edeple |
nazikâne |
edepli |
ince, nazik, uslu |
edepsiz |
densiz, şirret |
eder |
değer, fiyat, paha |
edibane |
nazik |
edilgen |
pasif |
edilgen fiil |
edilgen |
edilgin |
pasif |
edim |
amel, fiil, ivaz |
edimsel |
aktüel |
edinmek |
kazanmak, olmak, yapmak |
edip |
yazar |
edisyon |
baskı |
edviyat |
katık |
edviye |
baharat |
efe |
ağabey, kabadayı, yiğit, zeybek |
efendi |
bey, kibar, koca, nazik |
efendilik |
neciplik |
efendim |
affedersiniz, bağışlayın, beli, evet |
efkâr |
kaygı, tasa |
efkârıumumiye |
içtimai fikir |
efkârlanmak |
kaygılanmak |
efor |
çaba, güç |
efsane |
mit |
efsun |
büyü, sihir |
efsunlamak |
büyülemek |
efsus |
yazık |
eften püften |
çürük, değersiz |
ege |
veli |
egemen |
hükümran |
egemenlik |
buyruk, hüküm |
ego |
ben |
egoist |
bencil |
egzersiz |
meşk |
eğe |
kaburga |
eğe (kemik) |
kaburga |
eğer |
şayet, velev |
eğik |
eğilmiş, eğri, meyilli |
eğiklik |
meyil |
eğilim |
heves, meyil, nabız, temayül |
eğilimli |
istekli, meyyal |
eğilmek |
meyletmek, yamulmak, yatmak |
eğilmiş |
meyyal |
eğim |
meyil |
eğimli |
meyyal |
eğin |
arka, beden, endam, vücut |
eğirmen |
iğ |
eğitim |
terbiye |
eğitim bilimi |
eğitim |
eğitimsiz |
ilkel |
eğitmek |
terbiye vermek |
eğleç |
fren |
eğlek |
han, konak |
eğlemek |
durdurmak, oyalamak |
eğlence |
âlem, cümbüş, düğün, meze, sefa, sefahat, zevk |
eğlenceli |
matrak, şen |
eğlendirici |
maskara |
eğlenme |
tezyif |
eğlenmek |
beklemek, durmak, gezinmek, izlemek, lağa koymak, maskaraya koymak, seyretmek |
eğleşme |
ikamet |
eğleşmek |
durmak, eğlenmek, kalmak, yaşamak |
eğmeç |
kavis |
eğmeçli |
eğri |
eğmek |
bükmek |
eğreti |
bozuk, geçici, muvakkat, muvakkati, öteri, takma, üstünkörü, yararsız |
eğri |
çap |
eğrim |
eğri, girdap |
eğrisine |
yanlama |
ehemmiyet |
önem |
ehemmiyetli |
önemli |
ehil |
cemaat, erbap, eş, sahip, sanatkâr, topluluk, usta, üstat |
ehlî |
ehlileştirme, evcil |
ehlidil |
kalender |
ehlîleşmek |
alışmak |
ehlileşmiş hayvan |
evcil |
ehlileştirme |
ehlî |
ehliyet |
sürücülük vesikası |
ehliyetli |
tam, yeterli |
ehliyetsiz |
yetersiz |
ehram |
köpyak, piramit |
ehven |
ucuz |
ejder |
ejderha |
ejderha |
canavar, ejder |
ek |
devam, ilave, ilişik, koşma, şekilci |
ekalliyet |
azınlık, azlık |
eke |
büyük, kart, yaşlı, yetişkin |
ekecek |
tohum |
ekin |
kültür |
ekin sahası |
çiftlik |
ekinci |
çiftçi, rençper |
ekincilik |
tarım, ziraat |
ekip |
grup, kol, takım |
ekipman |
takım |
eklem |
bent, boğum, mafsal, oynak |
ekleme |
ilave, ilhak |
eklemek |
beslemek, ilave etmek, koşmak, koymak, ulamak |
eklenmek |
binmek, gelmek |
eklenmiş |
ek, ilişik |
ekmek |
aş, çörek, dikmek, kazanç, serpmek, yemek |
eko |
yankı |
ekol |
meslek, okul |
ekolojik ortam |
çevre |
ekonomi |
denlik, iktisat, tutum |
ekonomik |
denlikli, hesaplı, iktisadi |
eksen |
çizgi, dingil, mihver, ok |
ekseri |
genellikle |
ekseriya |
genellikle |
ekseriyet |
çoğunluk, çokluk |
ekseriyetle |
genellikle |
eksik |
az, noksan, sakat, yarım, yarım yamalak |
eksik etek |
kadın |
eksikli |
kadın, muhtaç |
eksiklik |
ayıp, eksi, kusur, noksan, şaibe, zaaf |
eksiksiz |
bütün, harika, iyi, kâmil, komple, mükemmel, tam, tamam, tamamlamak, temiz, tüm |
eksilmek |
azalmak, çıkmak, düşmek |
eksiltme |
ihale |
eksiltmek |
almak |
eksperyans |
deneyim |
ekspoze |
özet |
ekstre |
öz |
ekstrem |
aşırı, uç |
ekşi |
uygunsuz |
ekşi kiraz |
vişne |
ekşimek |
bozulmak, kesilmek, kıçkırmak, sırnaşmak, somurtmak, turşumak, utanmak |
ekşimik |
kesik |
ekşimsi |
buruk |
ekti |
arsız, cimri, yüzsüz |
el |
ahali, aşiret, baskı, defa, etki, halk, il, kez, memleket, mülkiyet, pençe, ülke, yabancı, yönetim, yurt |
el âlem |
herkes |
el alışkanlığı |
maharet |
el birliği |
beraberlik, birgelik, dayanışma |
el işi |
işleme |
el kandalı |
kelepçe |
el kantarı |
kantar |
el sürmek |
dokunmak |
el ulağı |
yamak, yardımcı |
el uzluğu |
maharet |
elan |
daha, hâlâ, henüz, şimdi |
elbet |
elbette |
elbette |
elbet, nasıl, nasılsa, pekâlâ, şüphesiz, zahir |
elbir |
yardakçı |
elbise |
giyim, giysi, paltar |
elbisesiz |
çıplak |
elçekme |
feragat |
elçekmemek |
tebelleş olma |
elçi |
büyükelçi, delege, dünür, görücü, peygamber, sefir |
elçilik |
sefaret |
elde etmek |
almak, çıkarmak, sağlamak, temin etmek, ulaşmak, uydurmak |
elden |
doğrudan, hemen |
ele salma |
iğfal |
elebaşı |
kuldurbaşı |
elektrik |
cazibe, çıngı |
elektriklemek |
etkilemek |
elektron |
çınca |
elektronik |
çıncalık |
elektronik beyin |
bilgisayar |
elem |
acı, dert, keder, üzüntü |
elemek |
çalkalamak |
elemli |
kederli |
elenmek |
süzülmek |
eleştiri |
kritik, sınama, tenkit |
eleştirici |
münekkit, tenkitçi |
eleştirme |
tenkit |
eleştirmeci |
münekkit, tenkitçi |
eleştirmek |
rey vermek, tenkit etmek |
eleştirmen |
münekkit, tenkitçi |
elgin |
garip, yabancı |
elgün |
dünya |
elhak |
doğrusu, gerçekten |
eli açık |
cömert |
eli sıkı |
cimri, hasis |
eli uz |
usta |
elim |
acıklı |
elimine etmek |
elemek |
elinin körü |
kötü |
elit |
seçkin |
elkızı |
eş, gelin, kadın |
elleme |
iyi |
ellik |
eldiven |
elmacık kemiği |
elmacık sümüğü |
elmacık sümüğü |
elmacık kemiği |
elmas |
cevahir |
elmastıraş |
elmas |
eloğlu |
damat, el, koca, yabancı |
elöpen |
kertenkele |
elüstü |
yarım yamalak |
elverişli |
makul, müsait, uygun, yarar |
elverişsiz |
dar, ters |
elvermek |
kifayet etmek |
elzem |
çok lazımlı, zaruri |
em |
ilaç, merhem |
emanet |
can, mevduat, ruh |
emanet etmek |
ısmarlamak |
emare |
alamet, belirti, delil, iz |
embesil |
ahmak, aptal, budala |
emcek |
meme |
emcik |
meme |
emek |
himmet, iş, mesai |
emekçi |
zahmetkeş |
emekli |
tekaüt, zor |
emeksiz |
bedava, kolay |
emektar |
eski |
emektaşlık |
iş birliği, teşrikimesai |
emin |
emniyetli |
emin amanlık |
emniyet, güvenlik |
emin olmak |
güvenmek, inanmak |
emir |
buyruk, ferman, istek, komut, talimat |
emir subayı |
yaver |
emir vermek |
komut vermek |
emisyon |
sürüm |
emlak |
yurt |
emmek |
çekmek, içmek |
emmi |
amca |
emniyet |
asayiş, emin amanlık, güven, güvenlik, itimat, tehlikesizlik |
emniyet etmek |
güvenmek |
emniyetli |
emin, güvenilir |
emniyyet |
güvenlik |
emretmek |
buyurmak |
emreylemek |
buyurmak |
emrihak |
ölüm |
emrivaki |
oldu bitti |
emsal |
benzer, denk, eş, numune, örnek, yaşıt |
emtia |
mal |
emzik |
ibik |
en |
arz, işaret |
en adi |
ilkel |
en az |
asgari |
en çok |
azami |
en dairesi |
enlem |
enam |
halk |
enayi |
budala, giç, ördek, sarsak |
encam |
gelecek |
endam |
kesim |
endamsız |
çelimsiz, kısa |
endaze |
ölçü |
endazeli |
ölçülü |
endeks |
dizin, gösterge |
ender |
nadir |
endirekt |
dolaylı |
endişe |
bulut, düşünce, kaygı, korku, kuşku, tasa |
endişe etmek |
kaygılanmak, korkmak |
endişelenmek |
kaygılanmak |
endüstri |
sanayi |
endüstrileşmek |
sanayileşmek |
endüstriyel |
sınai |
enerjik |
acar, aktif |
enez |
hantal |
eneze |
cılız, zayıf |
enformasyon |
haberleşme |
engebe |
arıza, iniş yokuş, kabarık |
engebelik |
engebe |
engel |
duvar, köstek, mahzur, mani, müşkül, pürüz, yük |
engel olmak |
alıkoymak, çelmek, göğüslemek, menetmek, önlemek |
engelleme |
işgal |
engellemek |
çelmek, hapsetmek, karışmak, kösteklemek |
engellenmeyen |
özgür |
engelleyen |
kırıcı |
engelli |
sakat |
engelsiz |
açık |
enik |
çocuk, küçük |
enikonu |
ince, oldukça |
enişte |
küreken, yezne |
enjeksiyon |
iğne |
enjektör |
iğne |
enkaz |
döküntü, harabe, harabelik, yıkıntı |
enlem |
en dairesi, paralel |
enli |
geniş |
ense |
arka, art, dal |
ensesi kalın |
varlıklı, zengin |
ensiz |
dar |
enstrüman |
çalgı |
entari |
giysi, kadın paltarı |
entegrasyon |
uyum |
entelektüel |
aydın, münevver |
enteresan |
ilginç, meraklı |
enternasyonal |
beynelhalk, uluslararası |
entipüften |
uydurma |
entrika |
dek, hile, oyun |
envai çeşit |
nevbenev |
envanter |
demirbaş |
envestisman |
yatırım |
epey |
bayağı, hayli, oldukça, oldukça çok |
epeyce |
epey |
epeyi |
epey |
epeyice |
epey |
epik |
destani |
epikriz |
hikâye |
epilepsi |
sara |
epizot |
dilim |
epope |
destan |
eprimek |
erimek, yumuşamak |
er |
asker, erkek, erken, kahraman, kişi, koca, mert, nefer, yiğit, zevç |
er avrat |
eş |
er bezi |
haya, yumurta |
er kişi |
erkek |
erbap |
ehil, usta |
erdem |
fazilet |
erdemli |
yüksek |
erden |
bakire |
erek |
amaç, gaye, hedef, maksat, murat |
eren |
aziz, ermiş |
ergen |
bekâr |
ergilik |
şilt |
ergin |
reşit |
ergonomik |
elverişli, kullanışlı |
erik |
alça, kayısı |
erim |
çalım, menzil, muştu |
erimek |
bitmek, tükenmek, yok olmak |
erincek |
tembel, üşengeç |
erinç |
huzur, rahat |
erinçli |
rahat |
erinçsiz |
rahatsız |
erinmek |
üşenmek |
erir |
münhal |
erişim |
ulaşım |
erişkin |
kâmil |
erişme |
idrak |
erişmek |
çatmak, çıkmak, değmek, demek, girmek, ulaşmak, varmak, yetişmek |
erişmiş |
nail |
eritme |
hal |
eritmek |
yok etmek |
eriyebilen |
münhal |
eriyik |
mahlul |
erk |
iktidar, kudret, kuvvet, nüfuz |
erkân |
yol, yöntem |
erkânıharbiyeiumumiye |
genelkurmay |
erkânıharp |
kurmay |
erke |
ışık, kudret |
erkek |
bay, er, kişi, koca, mert, sap |
erkek berberi |
berber |
erkeklik organı |
kamış |
erken |
er |
erken bahar |
ilkbahar |
erketeci |
gözcü |
erkin |
hür, serbest |
erkincilik |
inanç |
erkli |
kadir, muktedir |
erköyün |
şımarık |
erköyünleşmek |
şımarmak |
ermek |
erişmek, kavuşmak, yetişmek |
ermiş |
aziz, evliya, veli |
eroin |
maden |
erteleme |
tecil, tehir |
ertelemek |
atmak, savsaklamak, sonraya saklamak |
ertelenmek |
kalmak |
erzan |
ucuz |
erzel |
alçak, soysuz |
esans |
ıtır, ruh |
esaret |
boyunduruk |
esas |
ana, anayasa, asıl, baş, başlıca, gerekçe, gövde, hakikat, ilke, kök, mahiyet, omurga, temel, üs |
esas kanun |
anayasa |
esasen |
gene, zaten |
esasi |
esas |
esaslanmak |
kökleşmek |
esaslı |
doğru, güzel |
esassız |
asılsız, yalan |
esatir |
mitoloji |
esbabımucibe |
gerekçe |
esbak |
eski, geçmiş |
esef |
kaygı, tasa, üzüntü |
esef etmek |
hayıflanmak |
eseme |
mantık |
esen |
iyi, selamet |
esenleme |
selam |
esenleşmek |
vedalaşmak |
esenlik |
afiyet, sağlık, selamet, sıhhat |
eser |
im, işaret, iz, kitap, ürün, yapıt, yayın |
esermek |
bakmak, beslemek |
esin |
ilham |
esinlenmek |
ilham almak |
esinti |
hava |
esir |
hava, köle, tutsak |
esir etmek |
alıkoymak |
esirgeme |
himaye, rahim |
esirgemek |
himaye etmek, korumak, sakınmak, saklamak |
esirgememek |
kıymak |
esirlik |
esaret |
esirmek |
delirmek, sertleşmek |
eski |
çaput, emektar, ezelî, külüstür, paçavra, sabık |
eskiden |
evvelce, evveller, geçmişte |
eskileşmek |
eskimek |
eskimek |
aşınmak, yaşlanmak, yıpranmak |
eskimiş |
yırtık |
eskiz |
taslak |
eslek |
itaatli |
esletme |
dipnot |
esme |
ürperti |
esmek |
üfürmek |
esmer |
kara, karaca |
esna |
sıra |
espas |
aralık |
espressivo |
duygulu, içten |
espri |
nükte |
esrar |
duman, keyif, maden, mal, ot |
esrarlı |
esrarengiz |
esrik |
dumanlı, sarhoş |
essah |
doğru, gerçek |
estelik |
abide, anıt, yadigâr |
estetik |
bedii |
esvap |
giysi |
eş |
adam, aile, arkadaş, avrat, bayan, benzer, bey, bir, ehil, emsal, er avrat, familya, hanım, harem, hatun, karı, kişi, koca, koşa, kuma, ortak, tay, yoldaş |
eş anlamlı |
anlamdaş |
eş güdüm |
koordinasyon |
eş koşma |
şirk |
eşarp |
atkı, baş örtüsü |
eşek |
merkep |
eşekçe |
kaba |
eşelemek |
deşelemek, eşinmek, kurcalamak |
eşey |
cinsiyet |
eşeysel |
cinsel |
eşik |
astana, başlangıç |
eşinmek |
eşelemek |
eşit |
beraber, müsavi, tay |
eşitlik |
müsavat |
eşkal |
biçim |
eşkâl |
biçim, görünüş, kılık |
eşkin |
filiz, sürgün |
eşkıya |
harami, kuldur |
eşlem |
kopya |
eşleşmek |
çiftleşmek |
eşme |
kaynak, pınar |
eşmek |
araştırmak, incelemek |
eşya |
kayıt, yük |
et |
ten |
et kafalı |
budala, enayi, kaba |
etanol |
alkol |
etap |
adım, aşama |
etçi |
kasap |
etekserpen |
pasaklı |
etiket |
kimlik |
etil alkol |
alkol |
etken |
aktif, faktör, malum, müessir |
etki |
bulaşık, el, hasiyet, hüküm, tesir, yardım |
etki etmek |
savmak |
etkileme |
tesir |
etkilemek |
cezbetmek, dokunmak, işlemek, koymak, silkelemek, tesir etmek |
etkilenmiş |
müteessir |
etkileyicilik |
karizma |
etkili |
aktif, canlı, dokunaklı, güçlü, keskin, kuvvetli, müessir, tesirli, yanık, yüksek |
etkili olmak |
yapmak |
etkime |
tesir |
etkimek |
tesir etmek |
etkin |
aktif, faal |
etkin olmak |
konuşmak |
etkinlik |
faaliyet |
etkinlik merkezi |
oditoryum |
etkisiz |
tesirsiz |
etlenmek |
semirmek, şişmanlamak |
etli |
dolgun, kalın |
etli canlı |
güçlü |
etmek |
buyurmak, görmek, kılmak, yapmak |
etmen |
faktör |
etraf |
civar, çevre, muhit, ortalık, yöre |
etrafını alarak |
çepçevre, çepeçevre |
etsiz |
kuru, sıska, zayıf |
etüt |
mütalaa, müzakere |
etüt etmek |
araştırmak, incelemek |
ev |
aile, beyit, dar, hane, konut, mekân, nesil, ocak, soy, sülale |
ev bark |
ev, mülk |
evcil |
ehlî, ehlileşmiş hayvan, yerli |
evcilleşmek |
alışmak |
evet |
beli, efendim, oldu, olur, peki, tamam, ya |
evetlemek |
onaylamak |
evham |
kuruntu, kuşku, vehim, vesvese |
evhamlanmak |
kuşkulanmak |
evinsiz |
boş, kof |
evirme |
akis |
evirmek |
çevirmek |
evirtim |
akis |
evla |
yeğ |
evlat |
çocuk, döl, soy, yavru |
evlek |
mandal |
evlendirmek |
yapmak |
evlenme |
izdivaç |
evlenmek |
varmak |
evlenmemiş |
mücerret |
evlilik akdi |
nikâh |
evliya |
ermiş |
evolüsyon |
gelişme |
evrak |
senet |
evre |
aşama, basamak, merhale, mertebe, safha |
evren |
âlem, cihan, kâinat |
evrim |
tekâmül |
evsaf |
hususiyet, seciye |
evsiz barksız |
avare, başıboş |
evvel |
geçmiş, ilk, kabak, önce |
evvel bahar |
ilkbahar |
evvela |
ilkin, önce |
evvelce |
eskiden, önce, önceden |
evvelden |
eskiden, evvelce, önceden |
evveli |
eskiden |
evvelki |
sabık |
evveller |
eskiden |
evvelsi |
evvelki |
eyalet |
taşra, vilayet |
eyitmek |
demek |
eylem |
fiil, hareket, iş |
eylemek |
buyurmak, etmek, yapmak |
eyvallah |
hüdahafız |
eyvan |
teras |
ezancı |
müezzin |
ezber etmek |
ezberlemek |
ezberden |
ezbere |
ezbere |
bilmeden, ezberden |
ezel ebet |
ebediyen |
ezelî |
eski |
ezelî takdir |
yazgı |
ezgi |
gidiş, haz, melodi, nağme, sıkıntı, şarkı, tarz, tempo, terane, üzüntü, yol |
ezginlik |
sıkıntı, üzüntü |
ezik |
çürük |
ezinç |
azap |
ezinti |
sıkıntı |
eziştirmek |
tartaklamak, tepelemek |
eziyet |
azap, sıkıntı, zulüm |
eziyet etmek |
zulmetmek |
ezkaza |
kazara |
ezme |
kahır |
ezmek |
çiğnemek, çommak, dövmek, harcamak, kahretmek, kısmak, öğütmek, yenmek |
faal |
aktif, canlı, cevval |
faale |
işçi |
faaliyet |
etkinlik, hareket, icraat, yürürlük |
faaliyetler |
ameliyat |
facia |
afet, fecaat |
facialı |
feci |
faça |
çehre, giysi, surat, yüz |
façalı |
gösterişli |
fahir |
övünç |
fahişe |
celep, kahpe, orospu |
fahişehane |
kerhane |
fahişelik |
fuhuş |
fahretmek |
fahreylemek, iftihar etmek, övünmek |
fahreylemek |
fahretmek, iftihar etmek, övünmek |
fahri |
gönüllü |
faik |
üstün, yüksek |
faikiyet |
yükseklik |
fail |
günahkâr, mukassır, özne |
faiz |
nema, ürem |
faizci |
tefeci |
fak |
kapan, tuzak |
fakat |
ama, ancak, lakin |
fakir |
fukara, kembağal, kimsesiz, yoksul, zavallı |
fakirce |
yoksul |
fakirlik |
zaruret |
faksimile |
tıpkıbasım |
faktör |
unsur |
fakül |
benek |
fakülte |
medrese |
falan festekiz |
falan filan |
falanca |
falan |
falsolu |
YANLIŞ |
familya |
aile, eş, fasile, karı |
fan |
pervane, vantilatör, yelletke |
fanatik |
bağnaz |
fani |
ölümlü |
fâni |
ölümlü |
fantom |
hayalet |
far |
düzgün |
faraş |
hakendaz, turfanda |
faraza |
tutalım ki |
fare |
sıçan |
farfara |
aceleci, boşboğaz, çerenci |
fariğ |
rahat |
farımak |
eskimek, ihtiyarlamak, kocamak, usanmak, vazgeçmek, yaşlanmak, yıpranmak, yorulmak |
fariza |
görev |
fark |
ayrım, üstelik |
fark etmek |
anlamak, ayırmak, değişmek, duymak, görmek, seçmek, sezmek |
farklandırma |
temyiz |
farklanma |
temayüz |
farklı |
başka, değişik |
fars |
güldürü |
Farsça |
Acemce |
farz etmek |
bilmek, düşünmek, sanmak, saymak, tutmak |
fasikül |
cüz |
fasıl |
bölüm, devre, dönem, kısım |
fasıla |
ara, aralık, kesinti |
fasılasız |
durmadan |
fasile |
familya |
fasit |
bozuk, kötü |
fasletmek |
ayırmak, bölmek, çözmek |
fason |
kesim |
fatalite |
kader, yazgı |
fatih |
açık, ruşen |
fatiha |
dua |
faul |
cerime |
fay |
kırık |
fayans |
çini |
fayda |
çıkar, kâr, yarar |
faydalı |
hayır |
faydasız |
nafile, yararsız |
fayrap etmek |
açmak, çıkarmak |
faz |
safha |
fazilet |
erdem |
faziletli |
yüksek |
fazla |
artık, çok, lüks, ziyade |
fazladan |
caba |
fazlalaşmak |
artmak, çoğalmak |
fazlalık |
artı, bolluk |
fecaat |
facia, musibet |
feci |
acıklı, facialı, musibetli |
fecir |
tan |
feda etmek |
harcamak, kıymak, satmak |
fedakârlık |
özveri |
fedakârlık etmek |
vazgeçmek |
fehamet |
değer |
fehmetmek |
anlamak, kavramak |
fehva |
anlam, deyim, kavram, terim |
fek |
ayırma, bozma |
felah |
kurtuluş, selamet |
felaket |
ateş, bela |
felç |
damla, ifliç, nüzul, sekte |
felek |
âlem, baht, dünya, gök, gökyüzü, sema, şans, talih |
fellah |
çiftçi |
felsefe |
hikmet |
feminist |
hatuncu |
feminizm |
hatunculuk |
fen |
bilgi, bilim, hile |
fena |
çok, kötü, pis, şer |
fena olmak |
bozulmak, fenalaşmak |
fenalık |
şer |
fener |
askı |
fenomen |
olay |
fenomenal |
olağanüstü |
fent |
düzen, hile |
fer |
aydınlık, güç, ışık, kuvvet, nüfuz |
feragat |
elçekme, imtina |
ferah |
bol, geniş, hafif, sevinç, sevinçlilik |
ferahi |
bolluk |
ferahlamak |
serinlemek |
ferahlanmak |
rahatlamak |
feraset |
sezgi, zekâ |
ferda |
yarın |
ferdası |
ertesi |
ferde |
top |
ferdî |
kişisel |
ferih |
neşeli |
ferişte |
melek |
ferman |
buyruk, emir |
ferment |
maya |
fermuar |
çapraz |
fersiz |
donuk |
fert |
birey |
feryat |
çığlık |
ferz |
vezir |
fesat |
bozukluk, hile, kargaşalık, kundak |
feshetmek |
bozmak, kaldırmak, lağvetmek |
fesholunmak |
dağılmak |
fesih |
bozma |
festival |
şenlik |
fetha |
üstün |
fethetmek |
açmak, almak, girmek |
fetiş |
put |
feveran |
kaynama |
feveran etmek |
köpürmek, parlamak, sinirlenmek |
fevk |
üst, yukarı |
fevkalade |
olağanüstü |
fevkettabii |
tabiatüstü |
fevri |
hırslı |
fevrî |
yarım yamalak |
fevt olmak |
ölmek, yitmek |
fevvare |
fıskiye |
feyezan |
bereket |
feyiz |
bereket, mutluluk |
feyizli |
verimli |
feza |
gök, uzay |
fezleke |
hülasa, özet |
fidyeinecat |
fidye |
figan |
çığlık |
figan etmek |
inlemek |
fihrist |
dizin, içindekiler |
fiil |
amel, davranış, eylem, hareket, iş |
fiilen |
gerçekten, hakikaten |
fıkıh |
islam hukuku |
fikir |
düşünce, görüş, kuruntu, rey |
fıkır fıkır |
oynak |
fikir söylemek |
değerlendirmek |
fikirler |
efkâr |
fikirleşmek |
tasarlamak |
fikirli |
akıllı |
fıkra |
latife |
fikren |
zihnen |
fikrinden taşınmak |
caymak |
fikrisabit |
saplantı |
fiktif |
itibari |
fil dişi |
fil sümüğü |
fil sümüğü |
fil dişi |
filan |
falan |
filan falan |
falan filan |
fıldır |
çabuk |
file |
ağ |
filhakika |
doğrusu, gerçekten, hakikaten |
filinta |
güzel, yakışıklı |
filiz |
sürgün |
film |
yanka |
filo |
bit |
filoloji |
dil bilimi |
filtre |
süzgeç |
filvaki |
gerçekten, vakıa |
finans |
mal, para |
finansal |
mali |
fingir fingir |
oynak |
fınkırmak |
sümkürmek |
fino |
esrar |
fır |
piç |
firar |
kaçış |
firar etmek |
kaçmak |
firari |
kaçak |
fırdolayı |
çepeçevre |
fire |
eksik, noksan |
firez |
ekin |
fırfıra |
fırıldak, topaç |
fırıldak |
dolap, düzen, fırfıra, fırlangıç, foya, hile |
fırıldakçılık |
dolandırıcılık |
fırlama |
piç |
fırlamak |
atılmak |
fırlangıç |
fırıldak, topaç |
fırlatmak |
atmak, savurmak |
fırsat |
vesile |
fırtık |
sümük |
fırtına |
sıkıntı |
fırtınalı |
karışık |
fısırtı |
fısıltı |
fiske |
çırtma |
fıskiye |
fevvare, fışkırık |
fiskos |
pıçapıç |
fıslamak |
fısıldamak |
fiş |
çengel, makbuz |
fışkırık |
fıskiye, ıslık |
fışkırma |
feveran |
fit |
ödeşme, razılaşma |
fitne |
kargaşa, kundak |
fitnekârlık etmek |
kışkırtmak |
fitnelemek |
gammazlamak, yermek |
fıtrat |
hilkat, yaradılış |
fıtraten |
yaradılıştan |
fıttırmak |
çıldırmak, delirmek |
fiyaka |
caka, çalım, edabazlık, gösteriş, lokalık |
fiyasko |
iflas, muvaffakiyetsizlik |
fiyat |
eder, hediye, paha, yükselmek |
fiyatlanmak |
pahalılaşmak |
fiyatlı |
pahalı |
fizik |
hikmet |
flama |
alev |
flaş |
gözde, ünlü |
flört etmek |
çıkmak, kırıştırmak, konuşmak |
folk |
halk |
folklor |
halk bilimi |
fon |
görüntü, kaynak |
fondöten |
düzgün |
fonetik |
ses bilgisi |
fonksiyon |
işlev |
fonoloji |
ses bilimi |
fora etmek |
açmak, çıkarmak, çözmek |
form |
biçim, şekil |
forma |
biçim, şekil |
format |
biçim, boyut |
formel |
şeklî |
formül |
yöntem |
fors |
saygınlık |
forslu |
güçlü |
fos |
boş, çürük, kof |
fosforlu |
gösterişli, parlak |
fosilleşmek |
gerilemek |
foto |
ışık |
fotoğraf |
kılık, resim, suret, yaçın |
foya |
fırıldak, hile, kelek |
fraksiyon |
hizip |
frape |
meşrubat |
frekans |
tezlik |
fren |
eğleç |
frigorifik |
soğutucu |
frijider |
buzdolabı |
fuhuş |
fahişelik |
fukara |
derviş, fakir, kembağal, yoksul, zavallı |
fukaralık |
güçsüzlük |
fut |
ayak |
futa |
peştamal |
fuzuli |
gereksiz, yersiz |
fücceten |
ansızın |
fürumaye |
soysuz |
füsun |
büyü |
fütur |
usanç |
füze |
roket |
füzyon |
birleşme |
gabi |
ahmak |
gabilik |
ahmaklık |
gacı |
dost, kadın, metres, sevgili |
gaddar |
acımasız, cani, hınzır |
gaf |
yersiz hareket, yersiz iş |
gafillik |
gaflet |
gaflet |
dikkatsizlik, uyku |
gaflet uykusu |
bilgisizlik |
gafleten |
ansızın, birden, birdenbire, zıpçıktı |
gaga |
ağız, dimdik |
gagalamak |
azarlamak, hırpalamak |
gagayı |
martı |
gâh |
bazen, kâh |
gâhname |
ajanda, müfekkire |
gaile |
dert, kaygı, keder, sıkıntı, üzüntü, yük |
gailesiz |
dinç |
galat |
hata |
galebe |
çokluk |
galeyan |
coşkunluk, kaynama |
galeyan etmek |
coşmak, kaynamak |
galiba |
ihtimal ki, olabilir ki |
galip gelmek |
kazanmak |
galiz |
iğrenç |
galsame |
solungaç |
gam |
çile, gam, hüzün, kasvet, kaygı, tasa, teessür, üzüntü |
gamlanmak |
kaygılanmak |
gammaz |
jurnalci |
gammazlamak |
çuğullamak, kötülemek, satkınlık etmek |
gamsız |
rahat |
gamze |
batık |
gamze etmek |
kırıtmak |
gani |
bol, çok, varlıklı, zengin |
garaz |
amaç, hedef, kin, maksat |
garet |
yağma |
garet etmek |
soymak, yağmalamak |
gariban |
biçare, garip, kimsesiz, zavallı |
garip |
abus, acayip, cins, gariban, kimsesiz, tuhaf, yabancı, zavallı |
gariplik |
garabet |
garipsemek |
yadırgamak |
gark etmek |
batırmak, boğmak |
gark olmak |
batmak |
garp |
batı |
gaseyan etmek |
kusmak |
gato |
çörek, pasta |
gâvur |
acımasız, merhametsiz |
gayda |
tulum |
gaye |
amaç, erek, hedef, maksat, meram, murat, uğur, yol |
gayr |
başkası |
gayret |
çaba, himmet, hız |
gayret etmek |
çabalamak, uğraşmak |
gayrı |
başka, diğer, gayri |
gayriadi |
olağanüstü |
gayriciddi |
laubali |
gayrikanuni |
yasa dışı |
gayrilegal |
illegal |
gayrimahdut |
sonsuz |
gayrimakul |
saçma |
gayrimemnun |
kırgın, kızgın, küskün |
gayrimenkul |
emlak |
gayrimeskûn |
boş, ıssız |
gayrimuntazam |
dağınık, gelişigüzel |
gayrimüstakil |
bağımlı |
gayrisafi |
karışık, katışık |
gayritabii |
acayip, sapık |
gayz |
hınç, öfke |
gayzlanmak |
öfkelenmek |
gaz |
tül |
gaza |
cihat |
gazal |
ceylan |
gazap |
hiddet, hınç, hışım, öfke |
gazaplandırmak |
kızdırmak |
gazaplanmak |
kızmak, öfkelenmek |
gazaplı |
kızgın |
gazete |
ceride, yenün |
gazlamak |
kaçmak |
gebe |
boğaz, hamile |
geberik |
ölü |
gebertmek |
öldürmek |
gebeş |
aptal, sersem |
gece |
akşam, geceleyin |
gece kuşu |
yarasa |
gece vakti |
geceleyin |
gecelemek |
konaklamak |
geceleyin |
gece, gece vakti |
geceli gündüzlü |
sürekli |
gecikme |
rötar |
geciktirme |
tehir |
geciktirmek |
savsaklamak, tehire salmak |
geçe |
yaka |
geçek |
güzergâh, hat |
geçen |
sabık |
geçen yıl |
bıldır |
geçende |
bugünlerde, geçenlerde |
geçenek |
aralık, koridor |
geçenlerde |
geçende |
geçer |
makbul |
geçer akçe |
muteber |
geçerlemek |
onaylamak |
geçerli |
itibarlı, makbul, muteber |
geçerli olmak |
konuşmak |
geçerlik |
revaç |
geçerlilik |
hüküm |
geçici |
bulaşıcı, eğreti, muvakkat, muvakkati, öteri, sari, yaya, yolcu |
geçilme |
geçiş |
geçilmek |
bırakmak, terk etmek |
geçim |
anlaşma, dolanma, maişet, uyum |
geçimlik |
nafaka |
geçimsiz |
bedreftar, huysuz, şirret, yola gitmeyen |
geçimsizlik |
hırgür, hırıltı, zıddiyet, zırıltı |
geçindirmek |
bakmak |
geçinme |
geçim, maişet |
geçinmek |
anlaşmak, dolanmak, ölmek, taslamak, uzlaşmak, yaşamak |
geçirme |
nakil |
geçirmek |
etmek, giymek, görmek, iletmek, kalmak, kaydetmek, nakletmek, oturmak, savmak, takmak, tespit etmek, vurmak, yapmak, yazmak |
geçiş |
geçilme, geçme, intikal, transfer |
geçişim |
intikal |
geçişli |
tesirli |
geçişsiz |
lazım, tesirsiz |
geçiştirmek |
kurtulmak, savuşturmak |
geçit |
intikal, transfer |
geçkin |
geçmiş |
geçme |
geçiş, transfer |
geçmek |
aşmak, bırakmak, bitmek, buyurmak, girmek, gitmek, harcamak, işlemek, kalmak, kapmak, olmak, oturmak, sirayet etmek, sönmek, tükenmek, vazgeçmek, yaşamak, yermek, yürümek |
geçmez olmak |
kalkmak |
geçmiş |
dün, evvel, geri, mazi |
geçmişte |
eskiden |
geda |
dilenci, fakir, yoksul |
gedik |
imtiyaz, kertik, yara |
gedmek |
delmek |
gelecek |
ati, encam, ileri, istikbal, müstakbel |
gelenek |
âdet, anane |
gelgeç |
geçici |
gelgit |
kabarma |
geli |
kilo |
gelin |
kukla |
gelin abla |
yenge |
gelin olmak |
evlenmek |
gelincik |
lale |
gelir |
hasılat, medahil |
gelişememek |
küsmek |
gelişememiş |
geri |
gelişigüzel |
itinasız, rastgele, üstünkörü |
gelişim |
inkişaf, tekâmül |
gelişme |
inkişaf, nema, tekâmül, terakki |
gelişmek |
ilerlemek, inkişaf etmek, palazlanmak, parıldamak, serpilmek, şişmanlamak, yetişmek |
geliştirme |
ihya |
gelme |
göçmen |
gelmek |
akmak, başlamak, buyurmak, çıkmak, dayanmak, doğmak, getirmek, izlemek, katılmak, takip etmek, türemek, ulaşmak, uymak, varmak, yönelmek |
gemi |
tekne |
gemilik |
tersane |
gen |
geniş |
genç |
dinç, körpe, toy |
genç erkek |
çocuk |
gençler |
çoluk çocuk |
gene |
esasen, tekrar, yeniden, yine |
genel |
umumi |
genelev |
kerhane, koltuk |
genelge |
tamim |
genelleme |
tamim |
genelleştirme |
tamim |
genellikle |
ekseri, umumen, umumiyetle |
geniş |
çok, ferah, gen, koca, rahat, yaygın |
genişlemek |
büyümek, gelişmek, kabarmak, şişmek |
genişletme |
teşmil |
genişliğinde |
kadar |
genişlik |
arz, boyut, en, vüsat |
genlik |
bolluk, refah |
gerçek |
asıl, başlıca, ciddi, doğru, doğruluk, hak, hakikat, sadık, sahici, tam, temel |
gerçekleme |
teyit |
gerçekleşme |
tahakkuk |
gerçekleşmek |
çıkmak, tutmak |
gerçekleştirmek |
hazırlamak, yapmak |
gerçekli |
muhakkak |
gerçeklik |
asıl, gerçek, hakikat |
gerçekten |
bayağı, doğrudan, fiilen, hakikat, hakikaten, nitekim, sahi, sahiden, yakinen |
gerçi |
vakıa |
gerdanbent |
gerdanlık |
gerdanlık |
gerdanbent |
gereç |
malzeme, materyal |
gereğince |
göre |
gerek |
icap, lazım, lüzum, lüzumlu |
gerek olmak |
gerekmek, istemek |
gerekçe |
delil, esas, münasebet |
gerekli |
lazım, lüzumlu, vacip, zaruri |
gereklik |
icap, lüzum |
gereklilik |
hacet, lüzum, zaruret |
gerekseme |
ihtiyaç |
gereksemek |
muhtaç olmak |
gereksinim |
ihtiyaç |
gereksinmek |
muhtaç olmak |
gereksiz |
abes, boşuna, fuzuli, lüzumsuz, nahak, yararsız |
gerelti |
engel, perde |
gergi |
perde |
gergin |
bozuk, sinirli |
gerginlik |
gerilim |
geri |
aptal, arka, art, geçmiş, geri kalmış, mazi, son, sonuç |
geri bırakmak |
atmak |
geri çekilme |
ricat |
geri dönmek |
kayıtmak |
geri kalmış |
geri |
geri vermek |
kaytarmak |
gerici |
irticacı, mürteci |
gericilik |
irtica |
geride bırakmak |
geçmek |
gerileme |
ricat |
gerilim |
tansiyon |
gerilmek |
kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek |
geriz |
lağım |
germek |
çekmek, uzatmak |
germen |
hisar |
gestalt |
biçim, boy, durum, yapı |
getiri |
faiz, kazanç, ürem, yarar |
getirmek |
gelmek, iletmek, sağlamak, sürüklemek |
getirtmek |
celbetmek |
geveze |
atak, boşboğaz, çaçaron, lafazan, şapır, zevzek |
gevezelik |
çene |
gevher |
cevher |
gevrek |
gözü sulu |
gevşek |
uyuşuk |
gevşek ağızlı |
geveze |
gevşeklik |
rehavet |
gevşemek |
boşalmak, hoşlanmak, sakinleşmek, sevmek, tavsamak, yatışmak, yumuşamak |
gevşetmek |
boşaltmak |
gezelemek |
gezinmek |
gezgin |
seyyah |
gezi |
seyahat |
gezici |
gezgin |
gezinme |
seyran |
gezinmek |
dolaşmak, eğlenmek |
gezinti |
koridor, seyran, sofa |
gezme |
seyran |
gezmek |
başvurmak, bulunmak, dolanmak, dolaşmak, gitmek, görmek, yürümek |
gezmen |
gezgin |
gibi |
kabil, kadar |
gibi olmak |
kesilmek |
gıcık etmek |
kızdırmak |
gıcıklanmak |
huylanmak, kuşkulanmak |
gıcır |
yeni |
gıcır gıcır |
taptaze, yeni |
gıcırı bükme |
anlamsız, yersiz, zoraki |
gıcırtı |
protesto |
gicişme |
uyuz |
gicişmek |
kaşınmak |
giç |
budala, enayi |
gıda |
besin |
gider |
çıkar, mahariç, masraf |
giderek |
tedricen, yavaş yavaş |
giderilmek |
çıkmak |
gidermek |
almak, aradan kaldırmak, bastırmak, çıkarmak, kesmek, yok etmek |
gidi |
pezevenk |
gıdık |
gerdan |
gidiş |
davranış, durum, ezgi, hal hareket, seyir, tempo, tutum |
gidiş geliş |
trafik |
gidiş yolu |
güzergâh |
gidişat |
davranış, durum, tutum |
gidişmek |
kaşınmak |
gına |
bolluk |
gine |
gene, yine |
gıpta etmek |
imrenmek |
gır |
lakırtı, söz, uydurma, yalan |
gır gır |
komik, matrak |
giranbaha |
değerli |
girdap |
burulgan |
girenlemek |
serinlemek |
girev |
diyet, ipotek, rehine |
girev götürmek |
haczetmek |
girgin |
pişkin |
girift |
çapraşık, dolaşık, karışık |
girinti |
tırtıl |
girintisiz çıkıntısız |
düzgün |
giriş |
başlangıç |
girişik |
girift |
girişim |
adım, teşebbüs |
girişimci |
müteşebbis |
girişken |
atak |
girişme |
teşebbüs |
girişmek |
davranmak, girmek, kalkmak, koyulmak, sarılmak, tutmak |
girizgâh |
giriş |
girme |
intisap |
girmek |
almak, başlamak, bulaşmak, buyurmak, dönüşmek, erişmek, fethetmek, geçmek, girişmek, kaçmak, katılmak, sığmak, ulaşmak, vurmak |
git |
yallah |
gitmek |
başvurmak, buyurmak, çalışmak, çıkmak, dayanmak, değerlendirmek, düşmek, geçmek, gezmek, işlemek, karşılamak, ölmek, saymak, ulaşmak, uzanmak, varmak, yakışmak, yapmak, yaraşmak, yetişmek, yetmek, yürümek |
gittikçe |
tedricen |
gıybet |
kötüleme |
gıybet etmek |
yermek |
giyecek |
giyim, giyinecek, giysi, paltar, üst |
giyim |
çul, elbise, giyecek, giysi, kıyafet |
giyinecek |
giyecek |
giyit |
giysi |
giymek |
çekmek, kullanmak, taşımak |
giysi |
çıkarmak, çul, don, elbise, entari, giyecek, giyim, kıyafet, paltar, üst, üzeri |
giz |
peçe, sır |
gizem |
sır |
gizemli |
esrarengiz |
gizleme |
inkâr |
gizlemek |
örtmek |
gizler |
esrar |
gizletmek |
saklamak |
gizli |
illegal, kapalı, mahrem, örtülü, saklı, zımni |
gizlice |
kaçak |
gizlilik |
mahremiyet |
global |
toptan |
gocuk |
kürk |
gocunmak |
acışmak, çekinmek, kaçınmak, üstüne götürmek |
godoş |
pezevenk |
gonca |
tomurcuk |
goygoycu |
dilenci |
göbek |
gömlek, karın, kindik, kuşak, merkez, nesil |
göcen |
kedi, pişik |
göç |
nakil |
göçer |
göçebe |
göçeri |
konar göçer |
göçermek |
değiştirmek, devretmek, göçürmek |
göçkün |
göçebe |
göçmek |
çökmek, oturmak, ölmek, taşınmak, yıkılmak |
göçmen |
gelme, muhacir |
göçük |
çökme, çökük, yıkıntı |
göçürme |
nakil |
göçürmek |
aktarmak, nakletmek |
gödeltmek |
kısaltmak |
göden |
işkembe |
gödeş |
semiz |
göğermek |
morarmak |
göğerti satan |
manav |
göğüs |
bağır, döş, meme, sadır, sine |
göğüslemek |
direnmek, karşı durmak |
göğüslük |
önlük |
gök |
feza, gökyüzü, sema, uzay, yetişmemiş |
gök kubbe |
gök |
gökçe |
mavi, semavi |
gökçe yazın |
edebiyat, yazın |
gökçül |
semavi |
gökdelen |
asumanhıraş, asumanöper |
göksel |
semavi |
gökyüzü |
gök, hava, sema |
göl ayağı |
ayak |
gölcük |
azmak |
gölge |
hayalet |
gölgelendirmek |
bozmak |
gömlek |
basamak, derece, göbek, işlik, kat, kılıf |
gömmek |
bastırmak, batırmak, defnetmek |
gömü |
define |
gömülmek |
gark olmak, kaybolmak, yok olmak |
gömüt |
kabir, mezar |
gön |
deri, kösele |
gönç |
varlıklı, zengin |
gönder |
bayrak ağacı, üvendire |
gönderilmek |
gitmek |
göndermek |
atmak, civermek, çıkarmak, sevk etmek, sunmak, ulaşmak, uzatmak, yollamak |
gönen |
nem, rutubet |
gönenç |
bolluk, refah |
gönençli |
müreffeh |
gönlünü almak |
gönlünü etmek |
gönlünü etmek |
gönlünü almak, razı salmak |
gönül |
arzu, can, dil, hatır, içeri, istek, kalp, karın, sine, yürek |
gönül avcısı |
çapkın |
gönül belası |
dert |
gönül borcu |
minnet, şükran |
gönül borçlusu |
minnettar |
gönül rahatlığı |
huzur |
gönülden |
candan |
gönüllenmek |
alınmak, darılmak, gücenmek |
gönüllü |
fahri |
gönülsüz |
kerhen |
göre |
diye, için, nazaran |
göreceli |
izafi, nispi |
görelik |
bağlılık |
görelilik |
izafiyet |
görenek |
âdet |
göresimek |
özlemek |
göresin |
acaba, acep |
görev |
hizmet, işlev, tapşırık, vazife, yer |
görevlendirmek |
bırakmak, göstermek |
görevli |
memur |
görgü |
deneyim, tecrübe, terbiye |
görgülü |
aydın, efendi |
görgüsüz |
basit, çakal, hıyar, ilkel, kabak, tor, yavan |
görk |
gösteriş |
görkem |
gösteriş, ihtişam, şaşaa, şatafat, tantana |
görkemli |
gösterişli, muhteşem |
görklü |
gösterişli, güzel |
görme |
müşahede |
görme engelli |
âmâ, kör |
görmeden |
gıyaben |
görmek |
almak, anlamak, bakmak, çıkmak, değerlendirmek, gezmek, izlemek, karşılaşmak, kavramak, rastlaşmak, seçmek, seyretmek, sezmek, vermek, yaşamak |
görmemek |
uyumak |
görmez |
görme engelli |
görmezliğe vurmak |
görmezlikten gelmek |
görmezlikten gelmek |
görmezliğe vurmak |
görü |
nezaret |
görücü |
dünürcü, elçi |
görülen |
tanıdık |
görülmedik |
fevkalade |
görülmek |
rastlanmak, seçilmek |
görümce |
baldız |
görünen |
zahirî |
görünme |
cilve, tebarüz, tezahür |
görünmek |
azarlamak, başlamak, benzemek, gelmek, göstermek, gözükmek |
görünmez olmak |
kaybolmak, yitmek |
görüntü |
hayal, hayalet, manzara, sahne |
görüntülemek |
yaratmak |
görüntülük |
ekran |
görünüm |
görünüş, manzara |
görünüş |
çehre, eşkâl, görünüm, manzara, suret, zahir |
görünüşte |
sureta |
görüş |
fikir, göz, inanç, mezhep, mütalaa, randevu, rey, telakki, ufuk, vuslat |
görüşme |
konuşma, musahabe, mülakat, müzakere, temas, ziyaret |
gösterge |
belirti, im, işaret, nişan |
gösteri |
nümayiş, tezahürat |
gösteri yapmak |
çıkış etmek, ifa etmek |
gösteriş |
caka, cila, çalım, fiyaka, göze girme, kurum, lüks, nümayiş, şan, tumturak |
gösterişli |
ağır, ağırbaşlı, görkemli, lüks, oturaklı, zengin |
gösterişlilik |
şan |
gösterişsiz |
basit, mütevazı, sade, ünsüz, yalın |
gösterişsizlik |
tevazu |
gösterme |
tayin, teşhir |
gösterme parmağı |
işaret parmağı |
göstermek |
açıklamak, benzemek, çıkarmak, işaret etmek, tayin etmek |
göstermelik |
numune, örnek |
göt |
dip, kıç |
götürge |
asansör |
götürmek |
atmak, çalmak, dayanmak, iletmek, katlanmak, öldürmek, sevk etmek, sökmek |
götürülmek |
gitmek |
götürüm |
sabır, tahammül |
gövde |
beden, cisim, esas, vücut |
göveri |
sebze |
gövermek |
morarmak, yeşermek |
göverti |
sebze |
göymek |
yakmak |
göynük |
yanık |
göyük |
yanık |
göz |
bakış, bölüm, çekmece, delik, görüş, hane, kaynak, nazar, oda |
göz atmak |
göz gezdirmek |
göz doktoru |
gözcü |
göz erimi |
ufuk |
göz gezdirmek |
göz atmak |
göz hapsi |
göz tutsağı |
göz kamaştırıcı |
görkemli, muhteşem, parlak |
göz kırpımı |
lahza |
göz tutsağı |
göz hapsi |
gözaltı |
nezaret |
gözcü |
gözetmen, nokta |
gözdağı |
tehdit |
gözde |
aziz |
göze girme |
gösteriş |
gözene |
gözlük |
gözenek |
pencere |
gözetçi |
bekçi |
gözetim |
himaye, nezaret |
gözetlemek |
gözlemek, tarassut etmek |
gözetme |
himaye, nezaret |
gözetmek |
bakmak, beklemek, himaye etmek, kayırmak, kollamak, korumak, kovmak, sakınmak |
gözetmen |
gözcü |
gözgü |
ayna |
gözlem |
müşahede, rasat |
gözlemci |
müşahit |
gözlemek |
araştırmak, beklemek, gözetlemek, incelemek, izlemek, kollamak, korumak, müşahede etmek, tarassut etmek |
gözlemevi |
rasathane |
gözlemlemek |
gözlemek, müşahede etmek |
gözlenilmeden |
kazara, zıpçıktı |
gözletmek |
oyalamak |
gözlük |
aynek |
gözsüz |
görme engelli |
gözü aç |
açgözlü |
gözü kapalı |
gözübağlı, kör körane |
gözü kara |
cesaretli |
gözü pek |
cesur, yiğit |
gözü sulu |
gevrek, nazik yürekli |
gözü tok |
tokgözlü |
gözübağlı |
gözü kapalı |
gözükme |
tezahür |
gözyaşı |
yaş |
grado |
derece |
gramer |
dil bilgisi |
grev |
tatil |
gri |
boz, boz renk, kül rengi |
gril |
ızgara |
grup |
camia, deste, hizip, kol, küme, öbek, saf, set, takım, zümre |
gufran |
bağışlama |
gulgule |
gürültü, şamata |
gurbet acısı |
sıkıntı |
gurbetlik |
gurbet |
gurk |
kuluçka |
gurlamak |
guruldamak |
guru |
pir |
gurup etmek |
batmak |
gurur |
benlik, çalım, kasıntı, kibir, kurum, loka, tekebbür |
gururlanmak |
kabarmak, şişmek |
gururlu |
mağrur |
gussalı |
acıklı |
gusto |
beğeni |
gübür |
çöp, süprüntü |
gücendirmek |
incitmek, yaralamak |
gücenik |
küskün |
gücenmek |
burulmak, darılmak, ıkınmak, incimek, incinmek, kırılmak |
gücenmiş |
kırık |
gücük |
bodur, kısa |
gücük ay |
şubat |
gücün |
ancak, zorla |
güç |
ağır, bilek, can, çetin, derman, fer, hâl, hız, kudret, kuvvet, mecal, müşkül, sarp, takat, zor |
güç kuvvet |
hâl |
güçbeğenir |
müşkülpesent |
güçlendirme |
ihya |
güçlendirmek |
perçinlemek |
güçlenmek |
yükselmek |
güçlenmiş |
oturmuş |
güçleşmek |
daralmak |
güçleştirmek |
kesmek |
güçlü |
canlı, dayanıklı, demir, diri, gürbüz, kadir, korkunç, kudretli, kuvvetli, muazzam, üstelik, yüksek |
güçlük |
engel, meşakkat, müşkül, müşkülat, pürüz, sarp, zahmet, zor |
güçlükle |
dar, zor |
güçlükler |
müşkülat |
güçsüz |
âciz, çelimsiz, kof, ölü, pestil |
güçsüzleşmek |
tükenmek |
güçsüzleştirmek |
tüketmek |
güçsüzlük |
zafiyet |
güçten düşmüş |
bitkin |
güdelemek |
kovalamak |
güdü |
saik |
güdücü |
çoban, sürücü |
güdük |
kısa |
güdülebilen |
güdümlü |
güdüm |
idare |
güfte |
söz |
gül |
çiçek, kızılgül |
gül destesi |
buket |
gül renkli |
pembe |
güldeste |
buket |
güldürü |
komedi |
güldürücü |
gülünç, komik, maskara, tuhaf |
güle güle |
yakşı yol |
güleç |
mütebessim |
gülgûn |
pembe |
güllabi |
açıkgöz, kurnaz |
gülle |
kumbara, kurşun, mermi, top mermisi |
güllelemek |
kurşunlamak, vurmak |
güllü kelem |
karnabahar |
gülme |
kahkaha |
gülmece |
mizah |
gülmeceli |
mizahi |
gülmeli |
mizahi |
gülmeyen |
ciddi |
gülücük |
tebessüm |
gülük |
hindi |
gülümseme |
tebessüm |
gülümser |
sevimli |
gülümseyen |
mütebessim |
gülünç |
kepaze, komik, matrak, tuhaf |
güman |
şaibe, şans, zan |
gümbedek |
birdenbire |
gümbürdemek |
ölmek |
gümrah |
zinde |
gümrahlık |
bolluk |
gümrüksüz |
kaçak |
gümüş varak |
varak |
gümüşgöz |
açgözlü, cimri |
gün |
çağ, devir, gündüz, güneş, sıra, tarih, zaman |
gün batımı |
gurup |
gün batısı |
batı |
gün doğusu |
doğu |
gün gülü |
gelincik |
gün ortası |
öğle |
günah |
cürüm, hata, sorumluluk, vebal, yazık |
günahkâr |
fail, sanık |
günahlı |
günahkâr |
günahsız |
arı, masum |
günaydın |
sabahın hayır |
güncek |
şemsiye |
güncel |
aktüel, mühim, şimdiki |
güncellik |
aktüalite, aktüellik |
gündelik |
yevmiye |
gündeş |
güncel |
gündizme |
dallık, köm, takvim |
gündüz |
gün |
gündüz feneri |
zenci |
gündüz gösterimi |
matine |
gündüz seansı |
matine |
güneş |
gün, şems |
güneşli |
müşemmes |
güney |
cenup |
günindi |
batı, garp |
günlük |
jurnal |
günorta |
öğle |
günortada |
öğleyin |
günü |
haset, kuma |
günü geçmiş |
bayat |
günübirlik |
gelişigüzel |
günücü |
kıskanç |
günülemek |
kıskanmak |
güpür |
kumaş |
gür |
bol, verimli |
gürbüz |
güçlü, muhkem, sağlam |
güre |
çekingen, dinç, korkak, kuvvetli, ürkek |
güreşçi |
pehlivan |
güreşçi köprüsü |
köprü |
gürlek |
çağlayan |
gürlük |
bereket |
gürpedek |
ansızın |
güruh |
sürü |
gürüldemek |
tangırdamak |
gürültü |
hengâme, patırtı, şamata |
gürültü patırtı |
gürültü, kavga |
gürültüsüz |
sütliman |
gütmek |
izlemek, otarmak, takip etmek |
güven |
cesaret, emniyet, güvenç, güvenme, hörgüç, itimat, kredi |
güven oyu |
itimat reyi |
güvence |
garanti, teminat |
güvence akçesi |
depozit, depozito |
güvenç |
güven, itimat, kıvanç |
güvenerek |
istinaden |
güveni olmak |
güvenmek, inanmak |
güvenilen |
güvenilir |
güvenilir |
ciddi, emniyetli, itimatlı, muteber, sağlam |
güvenilmez |
kancık |
güvenli |
emin, emniyetli |
güvenlik |
asayiş, emin amanlık, emniyet, tehlikesizlik |
güvenme |
güven |
güvenmek |
dayanmak, inanmak, itibar etmek |
güvey |
damat, küreken, yezne |
güveyi |
damat |
güya |
sanki, sözde |
güz |
payiz, sonbahar |
güzel |
doğru, hoş, iyi, kalburüstü, kıvrak, körpe, leziz, yakışıklı |
güzellik |
letafet, yumuşaklık |
güzellik salonu |
kuaför |
güzergâh |
gidiş yolu |
güzeşt |
ıskonto, taviz |
güzeşte |
geçmiş |
güzgü |
ayna |
güzide |
seçkin, seçme |
güzün |
payizde |
ha |
evet |
hab |
uyku |
habaset |
alçaklık |
haber |
bilgi, havadis, salık, sorak, yenilik, yüklem |
haber vermek |
salık vermek |
haberci |
muhbir, müzevir |
habercilik |
ihbar, jurnal |
haberdar |
muttali |
haberdarlık |
ihtar, ikaz, uyarı |
haberdarlık etmek |
uyarmak |
haberi olmak |
bilmek |
haberler |
istihbarat |
haberleşme |
iletişim, muhabere |
haberli |
agâh, haberdar |
habip |
sevgili |
habitat |
yurt |
hacet |
idrar, lüzum |
hacet yeri |
tuvalet |
hacısı hocası |
hepsi, herkes |
haczetmek |
girev götürmek |
haça |
çatal |
had |
derece, kota, sınır, terim, uç |
hadden artık |
aşırı |
haddinden fazla |
aşırı |
hadi |
haydi |
hadise |
olay, vaka, vukuat |
hafakan |
sıkıntı |
hafi |
gizli, saklı |
hafif |
ferah, kolay, rahat, uçuk, yavaş, yumuşak, yüngül |
hafif yollu |
hafifmeşrep |
hafiflemek |
azalmak, rahatlamak |
hafifletmek |
azaltmak |
hafiflik |
rahatlık |
hafıza |
bellek, hatır, yaddaş |
hafızlamak |
ezberlemek |
hafriyat |
kazı |
hahiş |
rica |
hahiş etmek |
yakarmak |
hail |
engel |
hain |
alçak |
hainlik |
hıyanet, ihanet |
haiz |
sahip |
haiz olmak |
taşımak |
hak |
adalet, doğru, doğruluk, gerçek, hukuk, kazanç, kazı, pay |
hâk |
toprak |
hak yolu |
doğruluk |
hakan |
kağan |
hakaret |
taşlama |
hakendaz |
faraş |
hakeş |
cetvel |
hakeza |
böyle |
hakikat |
asıl, doğru, esas, gerçek, gerçekten |
hakikaten |
doğrudan, fiilen, gerçekten, nitekim, sahiden |
hakikatli |
vefakâr |
hakiki |
gerçek |
hakim |
idare eden, söz geçiren, yargıç |
hâkim |
baskın, egemen |
hâkim |
yargıç |
hâkim olmak |
hükmetmek |
hâkimiyet |
hüküm |
hakir |
değersiz, keyfiyetsiz |
hakkaniyet |
doğruluk |
hakketmek |
kazmak |
hakkında |
baresinde, için, karşı |
haklamak |
bozmak, kırmak, yenmek |
haklar |
hukuk |
haklı |
doğru, yerinde |
haksız |
nahak |
haksızlık |
mağduriyet |
hal |
ben, benek |
hal |
durum |
hal |
puan |
hâl |
davranış, dert |
hâl |
durum, güç, güç kuvvet, hatır, kuvvet |
hâl |
sıkıntı, takat, tavır, tutum, vaziyet |
hal hareket |
gidiş |
hâl tercümesi |
öz geçmiş |
hala |
bibi |
hala |
teyze |
hâlâ |
henüz, şimdiye kadar |
halas |
kurtuluş |
halas etmek |
kurtarmak |
halas olma |
iflah |
halas olmak |
kurtulmak |
halaskâr |
velinimet |
halayık |
cariye |
halbuki |
oysa |
hâlbuki |
oysa |
hale |
ağıl |
halel |
bozma, bozukluk |
haleldar |
bozuk, bozulmuş |
haleldar etmek |
bozmak, sarsmak |
haleldar olmak |
bozulmak, sarsılmak |
halen |
şimdi, şimdice |
hâlen |
hâlâ |
hâlet |
durum |
haletiruhiye |
ahvaliruhiye |
hali |
boş, ıssız, tenha |
haliç |
koy, körfez |
halife |
hükümdar |
halifelik |
hilafet |
halis |
arı, saf |
halis muhlis |
öz |
halisane |
samimi |
halk |
ahali, el, kamu |
halk bilimi |
folklor |
halk etmek |
yaratmak |
halk oylaması |
halk oyu, referandum |
halk oyu |
halk oylaması, referandum |
halk ozanı |
âşık |
halka |
kangal |
halkiyat |
folklor, halk bilimi |
hâllenmek |
değişmek |
halletmek |
çözmek |
hallolmak |
sonuçlanmak |
hallolmuş |
mahlul |
hâlsiz |
bitkin |
halt etmek |
kabahat etmek, sefihlemek |
halta |
tasma |
halvet |
kuytu |
ham |
kaba, kabak, olmamış, tor |
ham madde |
ham mal |
ham mal |
ham madde |
hamakat |
ahmaklık |
hamam |
banyo, sıcak |
hamaset |
cesaret, kahramanlık |
hamasi |
kahramanlık |
hamaylı |
muska |
hamdetmek |
şükretmek |
hamel |
koç |
hamhalat |
çorak, kuru |
hami |
velinimet |
hamı |
topyekûn, tüm |
hamil |
destek |
hamil olmak |
taşımak |
hamile |
gebe |
hamiş |
not |
hamle |
adım, atak, hücum |
hamletmek |
yormak |
hamule |
yük |
hamur |
asıl, maya, öz |
han |
karvansaray |
hanay |
avlu, hol, sofa |
hançer |
kama |
hançere |
gırtlak |
handan |
neşeli, şen |
handikap |
engel |
hane |
basamak, ev, göz, konut |
hanedan |
sülale |
hanek |
konuşma, söz |
hangar |
çardak, talvar |
hangi |
ne |
hanım |
avrat, bayan, eş, hanımefendi, hatun, hayat yoldaşı, kadın |
hanımanne |
kaynana |
hanımefendi |
hanım |
hantal |
abullabut, iri, kaba, kocaman |
hanuman |
ocak |
hap etmek |
yemek, yutmak |
hapaz |
avuç |
hapis |
cezaevi, hapishane, mahpus |
hapishane |
cezaevi, hapis, içeri, kafes, mahpus, tekke |
hapsetmek |
alıkoymak, engellemek, kapamak, sınırlamak, tutuklamak |
hapşırık |
aksırık |
hapşırma |
aksırık |
hapşırmak |
aksırmak |
har |
kızgın, sıcak |
harabat |
meyhane |
harabati |
dağınık, derbeder |
harabe |
enkaz |
harabelik |
enkaz |
haram |
yasak |
harami |
eşkıya, haydut, hırsız, kuldur, yolkesen |
haramzade |
piç |
harap |
bitkin, laçka, perişan, viran, yorgun |
hararet |
coşkunluk, ısı |
hararetlenmek |
canlanmak |
hararetli |
canlı, koyu |
haraza |
gürültü, kavga, öfke, sinir |
harbe |
harbi |
harbi |
askerî, doğru, mert, temiz |
harbi deste |
müfreze |
harbiden |
gerçekten |
harbilik |
doğruluk |
harcama |
gider, sarfiyat |
harcamak |
dökmek, ezmek, geçmek, kullanmak, sarf etmek, tüketmek, vermek, yemek |
harcanmak |
gitmek |
harcırah |
yolluk |
harç |
katışık, mahlul, masraf |
harçenk |
yengeç |
harek |
sedye |
hareket |
akım, davranış, deprem, devinim, eylem, faaliyet, fiil, tutum, yürürlük |
hareket etmek |
davranmak, deprenmek, oynamak, yapmak, yürümek |
hareket tarzı |
tutum |
hareketli |
aktif, atak, canlı, faal, kıvrak, oynak |
hareketsiz |
durgun, ölü, tek |
hareketsizlik |
sükûnet |
harem |
eş, karı |
harfler |
hurufat |
haricî |
yabancı |
haricî işler |
dış işleri, hariciye |
hariciye |
dış işleri, haricî işler |
hariç |
dış, dışarı, müstesna |
haridar |
müşteri |
hariflemek |
bunamak |
harika |
mükemmel, tam |
harikulade |
olağanüstü |
harıldamak |
çalışmak, yanmak |
harimiismet |
ocak |
harın |
hain, huysuz, obur |
harir |
ipek |
haris |
aç, açgözlü |
harislik |
hırs |
harlak |
çağlayan |
harlamak |
alevlenmek |
harman etmek |
harmanlamak |
harmandalı |
sarhoş |
harmanlamak |
karıştırmak |
harmoni |
ahenk, düzen, uyum |
harp |
savaş |
hars |
ekin, kültür |
has |
mahsus, özgü, saf |
hasar |
sur, zarar, ziyan |
hasbelkader |
tesadüfen |
hasbihal |
söyleşi |
hasbihâl |
sohbet |
hasbihâl |
söyleşi |
hasep |
nitelik |
haset |
günü |
haset etmek |
kıskanmak |
hasetçi |
kıskanç |
hasetlenmek |
kıskanmak |
hasıl olmak |
türemek |
hasılat |
gelir, kazanç, ürün |
hasılı |
hülasa |
hasım |
düşman, rakip |
hasımlık |
düşmanlık |
hasır otu |
saz |
hasis |
bayağı, cimri, değersiz, eli sıkı, pinti |
hasiyet |
etki, haslet, hassa, huy, mizaç, yaradılış |
haslet |
hasiyet, huy, tabiat |
hasret |
özlem |
hasretini çekmek |
özlemek |
hasretmek |
vermek |
hassa |
hasiyet, özellik |
hassas |
alıngan, duyarlı, duygulu |
hassaten |
bilhassa, özellikle |
hasse |
duyu |
hasta |
parasız, pestil, rahatsız, züğürt |
hasta bakıcı |
tıp bacısı, tıp kardeşi |
hasta etmek |
tutmak, vurmak |
hasta olmak |
hastalanmak |
hastalanmak |
hasta olmak |
hastalanmış |
hasta |
hastalık |
dert, illet, tutku |
hastalıklı |
çürük, marazi, yarım |
hasut |
kıskanç |
haşarı |
nadinç |
haşat |
bitkin, bozuk, kötü, yorgun |
haşat olmak |
yorulmak |
haşere |
böcek |
haşin |
sert, zahimli |
haşırdamak |
hışıldamak |
haşiv |
doldurma |
haşlamak |
azarlamak, dalamak |
haşlanmak |
kaynamak |
haşmetli |
görkemli |
haşyet |
korku |
hat |
biçim, çizgi, sınır, yazı, yol |
hat çekmek |
çizmek |
hata |
galat, günah, kusur, suç, yanılgı, YANLIŞ, yanlış, zühul |
hatalı |
YANLIŞ |
hatar |
risk |
hatif |
alısün, çınka, telefon |
hatim |
bitirme |
hatime |
son, sonuç |
hatip |
natık |
hatır |
akıl, durum, gönül, hafıza, hâl, kalp, keyif, sevgi, yâd, yâddaş, zihin |
hatıra |
anı, hediye, yadigâr, yazıt |
hatırı sayılır |
oldukça çok |
hatırlamak |
anmak, bilmek, bulmak, çıkarmak, dönmek |
hatırlamamak |
unutmak |
hatırlatmak |
deşmek, okşamak, söylemek |
hatırlı |
saygın |
hatta |
bile, dahi, velev |
hattıhareket |
davranış, tutum |
hatun |
bayan, eş, hanım, kadın, zevce |
hatun kişi |
kadın |
hatuncu |
feminist |
hatunculuk |
feminizm |
hav |
pamuk |
hava |
ahvalruhiye, âlem, beste, cazibe, çevre, durum, eda, esinti, esir, gökyüzü, keyif, muhit, ortam, tarz |
hava gazı |
metan gazı |
hava meydanı |
havalimanı |
hava taşı |
gök taşı |
hava tebdili |
hava değişimi |
havadan |
boş, değersiz |
havadar |
dayı, torpil, velinimet |
havadis |
haber |
havai |
boş, değersiz, uçarı |
havalanmak |
kalkmak |
havale etmek |
devretmek, göndermek, ısmarlamak, yollamak |
havalename |
havale |
havali |
yöre |
havalı |
havadar |
havan topu |
havan |
havandeste |
havaneli |
havaneli |
havandeste |
havari |
yardımcı |
havayi |
bedava, beleş |
havi olmak |
içermek, ihata etmek, kapsamak |
havil |
korku |
havlamak |
ürümek |
havlanmak |
kabarmak |
havlu |
silgi |
havsala |
leğen |
havuç |
kök, yerkökü |
havyar |
kürü |
havza |
bölge, mıntıka, tekne |
hay küy |
şamata, vaveyla |
hayâ |
utanç, utanma |
haya etmek |
utanmak |
hayal |
düş, görüntü, rüya, serap |
hayal etmek |
düşlemek |
hayal gücü |
muhayyile |
hayalci |
hayalperest |
hayalet |
gölge, görüntü |
hayali |
muhayyel |
hayâlı |
sıkılgan, utangaç |
hayallemek |
hayal etmek |
hayat |
avlu, can, meslek, ömür, varlık, yaşam, yaşantı, yazgı |
hayat arkadaşı |
eş |
hayat dolu |
canlı, neşeli |
hayat hikâyesi |
öz geçmiş |
hayat kadını |
fahişe, orospu, sürtük |
hayat tarzı |
yaşantı |
hayat yoldaşı |
hanım, karı, zevç |
hayati |
önemli |
hayatileşme |
tahakkuk |
hayatiyetli |
canlı |
hayatta olmak |
yaşamak |
haydamak |
defetmek, kovmak |
haydavcı |
sürücü, şoför, yöndemci |
haydut |
harami, kuldur, şaki |
haydutlar |
eşkıya |
haydutluk |
soygunculuk |
hayıf |
haksızlık |
hayır |
iyi |
hayırlı |
güzel, hayır, iyi |
hayırsız |
asi |
haykırış |
feryat |
haykırma |
nara |
haykırmak |
çağırmak, seslenmek |
haylaz |
çapkın, hınzır, nadinç, yaramaz |
hayli |
birçok, çok, epey |
haymana |
tembel |
hayret etmek |
şaşmak |
haysiyet |
değer, itibar, onur, saygınlık |
hayta |
başıboş, haylaz, serseri |
hayvan |
döngül |
haz |
ezgi, lezzet, zevk |
haz almak |
hazzetmek |
hazan |
sonbahar |
hazandide |
solgun |
hazar |
barış |
hazfetmek |
çıkarmak, gidermek, kaldırmak, silmek |
hazım |
sindirim |
hazin |
acıklı, dokunaklı |
hazine |
kaynak |
hazır |
amade, tayyar |
hazır olmak |
yetişmek |
hazır para |
nakit |
hazırlamak |
dizmek, kotarmak, kurmak, sağlamak, tayyarlamak |
hazırlanmak |
davranmak, yetişmek |
hazırlanmış |
mücehhez |
hazırlık |
tedarik, tedbir |
hazırlıklı |
mücehhez |
hazmetmek |
dayanmak, katlanmak, sabretmek |
hazne |
depo, hazine |
hazzetmek |
haz almak, hoşlanmak, lezzet almak |
he |
evet |
heba etmek |
mahvetmek |
hedef |
amaç, erek, garaz, gaye, maksat, uğur |
hediye |
armağan, fiyat, hatıra |
hekim |
doktor, sagan, tabip |
hekim hakkı |
vizite |
hela |
ayakyolu, tuvalet |
helak olmak |
ölmek, yok olmak |
hele |
alelhusus, özellikle |
helikopter |
dikuçar |
helke |
kova |
hemasır |
çağdaş |
hemayar |
denk, eşit |
hemen |
çabucak, derhal, sadece, yalnız |
hemencecik |
çabucak |
hemencek |
çabucak |
hemfikir |
kafadar |
hemişe |
daima, hep, vızır vızır |
hemişelik |
daimî |
hempa |
arkadaş |
hemreylik |
dayanışma |
hemsohbet |
muhatap |
hemşire |
bacı, kız kardeş, simil, tıp bacısı |
hengâm |
vakit, zaman |
hengâme |
gürültü, kavga, patırtı |
henüz |
daha, hâlâ, yeni |
hep |
cemi, cümle, daima, hemişe, hepsi, kamu, mecmu |
hepsi |
hep, tüm |
hepten |
tamamıyla |
her daim |
daima |
her hâlde |
diyesin, sağlam |
hercümerç etmek |
karıştırmak |
herhangi |
rastgele |
herif |
adam |
herke |
kova |
herkes |
âlem, cümle, dünya, kâinat, millet |
herze |
abuk sabuk, anlamsız |
hesap |
durum, tahmin, tutum |
hesap etmek |
düşünmek, hesaplamak, tartmak, tasarlamak |
hesap günü |
kıyamet |
hesap pusulası |
hesap |
hesapçı |
tutumlu |
hesaplamak |
zamanlamak |
hesaplanmış |
hesaplı |
hesaplı |
düşünülmüş, hesaplanmış, ölçülü, tedbirli, tutumlu, ucuz |
hesaplıca |
hesaplı |
hesapsız |
müsrif, savruk |
heves |
arzu, eğilim, istek, keyif, merak, şevk |
heves etmek |
yatmak, yeltenmek |
heveskâr |
amatör, hevesli |
hevesli |
aç, heveskâr, istekli, tutku |
heybetli |
büyük, ulu |
heyecan sinyali |
alarm |
heyecanlanmak |
alevlenmek, coşmak, kaynamak |
heyelan |
uçkun |
heyet |
kurul |
heykelci |
heykeltıraş |
hezel |
alay, mizah, şaka |
hezen |
dal, değnek, sopa |
hezeyan |
sayıklama, sersemleme |
hezeyan etmek |
saçmalamak |
hezimet |
darmadağın olma, tarumar olma, yenilgi |
hezimete uğratmak |
çommak, ezmek, sindirmek, yenmek |
hibe |
bağış, bağışlama |
hibe etmek |
bağışlamak |
hibrit |
melez |
hicap |
perde, utanç, utanma |
hiciv |
taşlama, yergi |
hicret |
göç |
hicviye |
yergi |
hiç |
tek |
hiçbir |
tek |
hiddet |
gazap, hışım, öfke |
hiddet etmek |
kızmak, öfkelenmek |
hiddetlendirmek |
kızdırmak |
hiddetlenmek |
kızmak, öfkelenmek |
hiddetli |
kızgın |
hıfzetmek |
bellemek, ezberlemek, saklamak |
hijyen |
temiz |
hijyenik |
temiz |
hikaye |
kıssa |
hikaye |
öykü |
hikâye |
olay |
hikâye |
öykü |
hikâye etmek |
söylemek |
hikâyecik |
fıkra |
hikâyeler |
kısas |
hikmet |
felsefe |
hilaf |
aykırı, karşıt, ters, yalan |
hilat |
kaftan |
hile |
al, dek, dolap, dolma, dümen, düzen, entrika, fesat, fırıldak, foya, kapan, külah, mekir, nakış, olta, oyun, şaibe, tertip |
hileci |
cambaz, hilekâr, madrabaz, oyunbaz, oyuncu, soytarı |
hilekâr |
cambaz |
hilekârlık |
dolandırıcılık |
hilesiz |
harbi |
hilkat |
fıtrat, yaradılış |
hilkaten |
yaradılıştan |
himaye etmek |
esirgemek, gözetmek, kayırmak, kollamak, korumak |
himayecilik |
iltimas |
himayecilik etmek |
kayırmak |
hımbıl |
tembel, uyuşuk |
himmet |
emek, gayret, yardım |
himmet etmek |
kayırmak |
hin |
kurnaz, zaman, zamane |
hıncahınç |
dopdolu |
hınç |
ateş, gazap, hırs, kin |
hindi |
aptal, şaşkın |
Hindistan cevizi |
hint kozu |
hinoğlu |
kurnaz |
hint kozu |
Hindistan cevizi |
hınzır |
domuz, gaddar, haylaz, yaramaz |
hır |
kavga |
hırçın |
aksi, sert, ters |
hırdavatçı |
işportacı |
hırgür |
çekişme, dalaşma, kavga |
hırıltı |
kavga |
hırlamak |
mırıldamak |
hırpalamak |
dövmek, tepelemek |
hırpani |
derbeder, süfli |
hırs |
ateş, harislik, hınç, öfke, tamah |
hırsız |
harami, oğru |
hırsız anahtarı |
maymuncuk |
hırsızlamak |
çalmak |
hırsızlık etmek |
çalmak, çırpmak |
hırslandırmak |
kızdırmak |
hırslanmak |
öfkelenmek |
hırslı |
açgözlü, fevri, kızgın |
hırt |
ahmak, budala, sersem |
hırtapoz |
aptal, sersem, şaşkın |
hırtlık |
ahmaklık |
his |
duygu, duyu, kalp, sezgi |
hisar |
duvar |
hısım |
akraba, kohum |
hislenmek |
duygulanmak |
hisli |
duygulu |
hisse |
pay, tutam |
hissedar |
ortak, paycı |
hissedilen |
mahsus |
hissetmek |
anlamak, duymak, paykamak, sezmek, taşımak, tatmak, yaşamak |
hissî |
duygusal |
hissiselim |
sağduyu |
hışıldamak |
haşırdamak |
hışım |
gazap, hiddet, öfke |
hışımlı |
kızgın, sinirli |
hışır |
aptal, sersem |
hitabe |
söylev |
hitam |
son |
hitap |
müracaat |
hitap etmek |
seslenmek |
hıyanet |
ihanet, suistimal |
hıyanetlik |
hıyanet |
hıyar |
budala, salatalık |
hız |
çaba, gayret, güç, hüküm, sürat, şiddet, takat, yol |
hiza |
cerge, sıra |
hizip |
deste, grup, kısım, tayfa |
hızla |
çabucak |
hızlanmak |
süratlenmek |
hızlı |
çabuk, çapkın, hovarda, seri, sıkı, süratli, uçarı |
hızlı hızlı |
çabucak |
hızlılık |
sürat |
hızma |
küpe |
hizmet |
görev, ihtimam, iş, özen, yumuş |
hizmet etmek |
çalışmak |
hizmetçi |
uşak |
hizmetkâr |
uşak |
hizmetkârlık |
uşaklık |
hoca |
ahunt, molla, muallim, öğretmen |
hodbin |
bencil |
hodkâm |
bencil |
hodpesentlik |
sükse |
hol |
sofa |
homurdanmak |
mırıldanmak |
homurtu |
mırıltı |
hop |
dayan |
hoparlör |
sesucaltan |
hoplamak |
hoppanmak |
hoppa |
hafif, havai |
hoppadak |
hemen |
hoppanmak |
hoplamak |
hor |
aşağı, değersiz |
horlamak |
horuldamak |
hortum |
burağan |
hoş |
güzel, körpe, leziz, maskara, matrak, şirin, yumuşak |
hoş bulduk |
hoş gördük |
hoş gördük |
hoş bulduk |
hoş söz |
iltifat |
hoşaflık |
güçsüzlük |
hoşbaht |
kutlu, mutlu |
hoşgörü |
dözüm, müsamaha, tolerans |
hoşgörülü |
geniş, müsamahakâr |
hoşgörüsüz |
katı |
hoşlanır olmak |
ısınmak |
hoşlanma |
haz, teveccüh |
hoşlanmak |
hazzetmek, sevmek |
hoşlanmamak |
buruşmak, yermek |
hoşluk |
letafet |
hoşnutluk |
yaşa |
hoşur |
bayağı, değersiz, dolgun, kaba, şişman |
hovarda |
avratbaz, çapkın |
hoyrat |
lakayıt, selikasız |
hoyratça |
kaba |
hödük |
korkak, pezevenk, ürkek |
hörgüç |
çıkıntı, güven |
höyük |
kurgan, tepe |
hububat |
tahıl |
hudayinabit |
kendiliğinden |
hudut |
serhat, sınır, son, uç |
hukuk |
hak |
hukuki mühlet |
müruruzaman |
hulliyat |
takı |
hulul |
gelme |
hulul etmek |
girmek |
huluskâr |
dalkavuk, içten, şakşakçı |
huluskârlık |
içtenlik |
humbara |
kumbara |
hummalı |
sıkı, yoğun |
hun |
kan |
hunhar |
kasap |
hurdahaş |
paramparça |
hurdahaş etmek |
parçalamak |
hurdalamak |
bozdurmak |
huriş |
katık |
huruç |
çıkış, göç |
husumet |
adavet, düşmanlık |
husus |
konu, madde, özellik, yön |
hususen |
özellikle |
hususi |
özel |
hususile |
özellikle |
hususiyet |
evsaf, özellik |
hususiyle |
bilhassa |
hususuyla |
özellikle |
husye |
torba |
huşsuz |
unutkan |
huy |
damar, doğa, hasiyet, haslet, mizaç, seciye, tabiat, tıynet, yaradılış |
huylanmak |
işkillenmek, kuşkulanmak, pirelenmek, şeklenmek, şüphelenmek |
huysuz |
aksi, çakal, geçimsiz, suratsız, şirret, ters, yaman, yolagitmez |
huzur |
dinçlik, karşı, kat, keyif, makam, ön, rahat, rahatlık, sükûnet, yamaç, yan |
huzurevi |
kocalar evi |
huzurlu |
rahat |
huzursuz |
bozuk, gergin, karmakarışık, rahatsız, tedirgin |
hüccet etmek |
bahse girmek |
hücum |
atak, hamle, saldırı, taarruz |
hücum etmek |
atılmak, çatmak, saldırmak, sarmak, yürümek |
hüdahafız |
Allah’a ısmarladık, eyvallah |
hükmetme |
tahakküm |
hükmetmek |
çiğnemek |
hükûmet |
iktidar |
hükûmet merkezi |
başkent |
hüküm |
etki, hız, karar, önem, şiddet, yargı |
hükümdar |
halife, padişah |
hükümdarlık |
taht |
hükümlü |
mahkûm |
hükümran |
egemen |
hülasa |
hasılı, öz, özet |
hülasa etmek |
özetlemek |
hülya |
hayal, kuruntu |
hümanist |
insancıl |
hümayun |
kutlu, mutlu |
hüner |
marifet |
hür |
azat, bağımsız, erkin, özgür, serazat, serbest |
hürmet |
saygı |
hürmet etmek |
saymak |
hürmetkâr |
hürmetli |
hürmetli |
muhterem, sayın |
hürmetsiz |
müptezel |
hürriyet |
azatlık |
hüsran |
zarar, ziyan |
hüveyda |
aşikâr |
hüviyet |
kimlik, şahsiyet |
hüzün |
gam, kasvet, keder, sıkıntı |
hüzünlü |
hazin |
iade etmek |
kaytarmak |
iadeli |
iade |
iane |
bağış, yardım |
iare |
eğreti, ödünç |
iaşe |
boğaz |
iaşe etmek |
beslemek |
ibadetgâh |
tapınak |
ibadethane |
tapınak |
ibdai |
özgün |
ibik |
emzik, kenar, köşe, uç |
ibiş |
şapşal |
iblis |
şeytan |
ibne |
inek |
ibnelik etmek |
aldatmak |
ibra etmek |
aklamak |
ibret |
acayip, çirkin, ders, kötü |
ibrişim kurdu |
ipek böceği |
icabet |
razılık |
icap |
gerek, lüzum, zaruret |
icap etmek |
gerekmek |
icar |
kira |
icare |
kira |
icareye vermek |
kiralamak |
icat |
buluş |
icat etmek |
bulmak |
icatçı |
kâşif |
icazet |
diploma, izin, müsaade, onay |
icazetname |
diploma |
ıcığı cıcığı |
hepsi |
iclas |
celse, içtima, meclis, oturum |
icmal |
gösterge, özet |
icmal etmek |
özetlemek |
icra etmek |
vermek, yapmak |
icra vekili |
bakan |
icraat |
faaliyet |
icraiye komitesi |
belediye |
iç |
bağırsak, ciğer, dahil, karın, kucak, mide, muhteva, sine, yürek |
iç işleri |
dahilî işler |
iç oğlanı |
celep |
iç sürme |
ishal |
içalat |
işkembe, sakatat |
içe dönük |
kapalı, karadinmez |
içecek |
içilecek, içki, meşrubat |
içeri |
gönül, hapishane, yürek |
içerik |
mazmun, muhteva, zımni |
içerlemek |
alınmak, bozulmak, kırılmak |
içerme |
ihtiva |
içermek |
havi olmak, ihtiva etmek |
içgüdüsel |
insiyaki |
içi boş |
değersiz, kof |
içi geniş |
rahat |
içici |
ayyaş |
içilecek |
içecek |
için |
diye, göre, hakkında, karşı, özgü |
içinde |
zarfında |
içindekiler |
fihrist |
içki |
cam, içecek, ispirto, tütsü |
içki içmek |
çekmek |
içkici |
ayyaş |
içlenmek |
duygulanmak, kahrolmak |
içli |
duygulu, hassas |
içli dışlı |
samimi |
içmek |
çekmek, emmek, kullanmak |
içsiz |
anlamsız, kuru |
içten |
candan, samimi, yürekten |
içtenlik |
samimiyet |
içtenlikle |
candan, halisane, yürekten |
içtenlikli |
içten, samimi |
içtihat |
görüş |
içtima |
iclas, toplantı |
içtima etmek |
toplanmak |
içtimai |
sosyal, toplumsal |
içtimai fikir |
efkârıumumiye |
içtimai rey |
kamu oyu |
içtimaiyet |
kamu |
içtinap etmek |
çekinmek, kaçınmak, sakınmak |
içyüz |
mahiyet, zamir |
idadi |
lise |
idam cezası |
idam |
idam etmek |
asmak |
idam sehpası |
darağacı |
idare |
daire, dümen, kuruluş, tutum, yönetim |
idare eden |
hakim |
idare etmek |
çevirmek, kurtarmak, örtbas etmek, yetişmek, yetmek, yönetmek |
idareci |
becerikli, tutumlu, yönetici |
idarehane |
büro |
idareli |
tutumlu |
idari |
inzibati |
iddiasız |
mütevazı |
ide |
düşünce |
idea |
düşünce |
ideal |
mefkûre, ülkü |
idefiks |
saplantı |
identik |
özdeş |
idman |
jimnastik |
idmansız |
acemi, ham |
idrak |
dimağ |
idrak etmek |
algılamak, anlamak, erişmek, kavramak, ulaşmak |
idraksiz |
ahmak |
idrar |
hacet, sidik |
idrar torbası |
kavuk |
ifa etmek |
gösteri yapmak, ödemek, yapmak |
ifade |
anlatım, tabir |
iffet |
namus |
ifildemek |
ürpermek |
iflah |
halas olma |
iflah olmak |
düzelmek |
iflas |
fiyasko |
iflas etmek |
batmak |
ifliç |
felç |
ifna etmek |
tüketmek, yok etmek |
ifrat |
aşırı |
ifratçı |
müfrit |
ifrazat |
irin |
ifrite |
cadaloz |
ifsat |
kargaşalık |
ifşa |
yayma |
ifşa etmek |
açığa vurmak, açıklamak, dökmek |
iftar vakti |
iftar |
iftihar |
kıvanç, övünç |
iftihar etmek |
fahretmek, fahreylemek, övünmek |
iftira |
isnat, kara, tezvirat |
iftira etmek |
karalamak |
iftiracı |
karacı |
iğ iplik |
iğ |
iğdiş |
aktalanmış |
iğdiş etmek |
burmak |
iğfal |
ele salma, yoldan çıkartma |
iğfal etmek |
aldatmak |
iğne |
şırınga |
iğne vurmak |
iğne yapmak |
iğne yapmak |
iğne vurmak |
iğneli |
dokunaklı, kırıcı |
iğrenç |
mekruh |
iğrendirici |
pis |
iğrenerek |
kerhen |
iğrenme |
ikrah |
iğrenmek |
tiksinmek |
ığrıp |
düzen, yalan |
iğtinam |
yağma |
iham |
ima, telmih |
ihanet |
hıyanet |
ihanet etmek |
aldatmak |
ihata |
kapsam, kuşatma, ufuk |
ihata etmek |
anlamak, çevirmek, havi olmak, kapsamak, kavramak, kuşatmak, sarmak |
ihbar |
habercilik |
ihbarcı |
muhbir |
ihdas etmek |
kurmak |
ihlal |
bozma |
ıhlamur |
cöke |
ihmal |
dikkatsizlik, itinasızlık, lakayıtlık |
ihmal etmek |
savsaklamak, terk etmek |
ihmalci |
ihmalkâr |
ihmalkâr |
dikkatsiz, itinasız, lakayıt, savsak |
ihracat |
dışsatım |
ihsan |
armağan, lütuf, nimet |
ihsan etmek |
lütfetmek |
ihsanıhümayun |
ödül, rütbe |
ihsas |
ima |
ihtar |
haberdarlık, ikaz, uyarı |
ihtarname |
protesto |
ihtilaç etmek |
çırpınmak |
ihtilaf |
uyuşmazlık |
ihtilal |
devrim, kargaşalık |
ihtimal |
belki, olasılık, şans |
ihtimal ki |
galiba |
ihtimalî |
muhtemel |
ihtimam |
hizmet, özen |
ihtiram |
saygı |
ihtiras |
tutku |
ihtiraslı |
tutku |
ihtisas |
branş, dal, duygu |
ihtiva etmek |
içermek, kapsamak |
ihtiyacı olmak |
gereksinmek |
ihtiyaç |
gereksinim |
ihtiyar |
karı, koca, moruk, pir, seçme, yaşlı |
ihtiyar etmek |
katlanmak |
ihtiyar olmak |
yaşlanmak |
ihtiyarlamak |
kocamak, yaşlanmak |
ihtiyarlık |
güçsüzlük, zayıflık |
ihtiyat |
yedek |
ihtiyat etmek |
sakınmak |
ihtiyatsızlık |
gaflet |
ihtizaz |
titreşim |
ika |
yapma |
ika etmek |
işlemek, yapmak |
ikame |
doldurma, ivaz etme |
ikamet etmek |
oturmak |
ikametgâh |
konut |
ikaz |
haberdarlık, ihtar, tembih, uyarı |
ikaz etmek |
dürtmek, uyarmak |
ikbal |
arzu, istek |
iki canlı |
gebe, hamile |
iki paralık |
değersiz |
ıkıl ıkıl |
zorla |
ikilemek |
tekrarlamak, yinelemek |
ikilik |
tefrika |
ikinci |
ket, tali |
ikinci sınıf |
değersiz, sıradan |
ikincil |
tali |
ıkınmak |
gücenmek |
ikircik |
kuruntu, şüphe, tereddüt |
ikirciklenmek |
işkillenmek, kuşkulanmak |
ikircikli |
mütereddit |
ikirciklik |
tereddüt |
ikiyüzlü |
mürai, riyakâr |
ikiyüzlülük |
riya |
ikiz |
koşa |
iklim |
diyar, ülke |
ikmal |
bitirme, tamamlama |
ikmal etmek |
tamamlamak |
ikmale kalmak |
borcu olmak, payize kalmak |
ikna |
inandırma, kandırma |
ikna olmak |
inanmak, kanmak |
ikrah etmek |
iğrenmek, tiksinmek |
ikrahlık |
tiksinti |
ikram etmek |
ağırlamak |
ikramiye |
mükâfat |
ikrar |
kabul, tasdik |
iktibas |
alıntı |
iktidar |
dirayet, hükûmet, kifayet, kudret |
iktidarlı |
güçlü |
iktidarsız |
yetersiz |
iktidarsızlık |
güçsüzlük |
iktifa |
kanaatlenme, kifayetlenme |
iktifa etmek |
kanmak, yetinmek |
iktiran etmek |
erişmek, ulaşmak |
iktisap etmek |
kazanmak |
iktisat |
ekonomi, tutum |
iktiza etmek |
gerekmek |
il |
el, ülke, vilayet, yurt |
ıl |
renk, tüs |
ilaç |
çare, derman, deva, ot, önlem |
ilahe |
tanrıça |
ilahî |
mükemmel |
ilan |
bildiriş, duyuru |
ilan etmek |
yayımlamak |
ilave |
ek |
ilave etmek |
eklemek, ulamak |
ilbay |
vali |
ilbiz |
salyangoz, sümüklü böcek |
ilçebay |
kaymakam |
ilelebet |
ebedî |
ilenç |
beddua |
ilenme |
beddua |
ilenmek |
kahretmek |
ileri |
gelecek, müterakki, sonra |
ilerici |
müterakki |
ilerleme |
terakki, terfi |
ilerlemek |
gelişmek, kalkınmak, yürümek |
ilerlemiş |
müterakki |
ilerleyiş |
seyir, tempo |
iletilmek |
almak |
iletişim |
haberleşme, komünikasyon, muhabere, ünsiyet |
iletken |
beletçi |
iletmek |
aktarmak, çattırmak, getirmek, götürmek, nakletmek, vermek |
ilga |
lağvetmek |
ilgeç |
edat |
ilgi |
alaka, bağ, dikkat, ilişik, ilişki, nispet, rabıta, rağbet |
ilgilendiren |
ait |
ilgilenmek |
alakalanmak, bakmak |
ilgili |
ait, müntesip |
ilgili olmak |
dokunmak |
ilgililik |
mensubiyet |
ılgım |
serap |
ilginç |
enteresan, meraklı |
ilgisiz |
bigâne, dargın, lakayıt, soğuk |
ilgiyle |
candan |
ilhak |
bağlama |
ilhak etmek |
bağlamak, katmak |
ilham almak |
esinlenmek |
ılıca |
kaplıca |
ılıklaştırmak |
ılıştırmak, ılıtmak |
iliklemek |
düğmelemek |
ilim |
ayrıntı, bilim |
ilim |
nitelik, özellik |
ılım |
itidal |
ılıman |
mutedil |
ılımlı |
itidalli, mutedil, orta, ölçülü, temkinli, veznin |
ılımlılık |
itidal |
ilinti |
ilişki, münasebet, nispet |
ilistir |
süzgeç |
ilişik |
ait, bağlılık, ek, ilgi, ilişki, münasebet |
ilişki |
alışveriş, bağ, bağlantı, ilgi, ilişik, münasebet, rabıta, temas |
ilişkilendirmek |
vurmak |
ilişkin |
ait, bağlı, ilişik |
ilişmek |
bağlanmak, değinmek, değmek, dokunmak, karışmak, müdahale etmek |
iliştirilmiş |
ilişik |
ılıştırmak |
ılıklaştırmak, ılıtmak |
iliştirmek |
takmak |
ılıtmak |
ılıklaştırmak, ılıştırmak |
ilk |
evvel, ön |
ilk kânun |
aralık |
ilk yardım |
acil yardım, tacilî yardım |
ilkbahar |
bahar, yaz |
ilke |
esas, umde, unsur |
ilkel |
barbar, en adi, iptidai |
ilkelce |
ilkel |
ilkgüz |
eylül |
ilkin |
evvela, önce |
ilkokul |
beş, iptidai, iptidai mektep |
ilköğrenim |
ilköğretim |
ilköğretim |
ilköğrenim, iptidai tahsil |
ilkyaz |
ilkbahar |
illa |
hele, ille, özellikle |
illegal |
gayrilegal, gizli, yasa dışı |
illet |
bozukluk, neden, sebep, zehle döken |
illet etmek |
kızdırmak |
ilmek |
değmek, din, dokunmak, ilmik |
ilmi |
bilimsel |
ilmî |
bilimsel |
ilmik |
ilmek |
iltica |
sığınma |
iltica etmek |
sığınmak |
iltifat |
hoş söz |
iltifat etmek |
beğenmek |
iltihak |
katılma, koşulma |
iltihak etmek |
girmek, katılmak |
iltihap |
apse |
iltihaplanmak |
irinlenmek |
iltimas |
himayecilik, kohumbazlık |
iltimas etmek |
kayırmak |
iltisak |
birleşme |
im |
alamet, eser, gösterge, işaret, telmih |
ima |
iham, işare, kinaye |
imaj |
izlenim |
imale etmek |
çevirmek, eğmek |
imam |
molla, önder |
imam suyu |
rakı |
imamkayığı |
tabut |
iman |
inanç |
iman etmek |
inanmak |
imanlı |
mümin |
imansız |
acımasız |
imar |
abadanlık, abatlık, bayındır, bayındırlık |
imdat |
medet |
imdi |
artık, şimdi |
imece |
imecilik |
imecilik |
imece |
imge |
düş, hayal, izlenim |
imgeleme |
tahayyül |
imgelemek |
hayal etmek |
imha |
kökünü kesme |
imha etmek |
yok etmek |
imik |
boğaz, gırtlak |
imitasyon |
taklit |
ımızganmak |
uyuklamak |
imkan |
olanak |
imkân |
olanak |
imkânlılık |
kapasite |
imla |
doldurma, yazım |
imleme |
ima |
imparator |
kağan |
imrenmek |
gıpta etmek, kıskanmak |
imtihan |
sınav |
imtihan etmek |
denemek, sınamak |
imtina |
feragat |
imtina etmek |
çekinmek, kaçınmak |
imtiyaz |
ayrıcalık, muafiyet |
imtiyazlı |
muaf |
imtizaç |
uygunluk |
imtizaç etmek |
bağdaşmak, uyuşmak |
imza etmek |
imzalamak |
in |
insan, kümes, mağara, yuva |
inam |
emanet |
inamsız |
kalleş |
inan |
iman, itikat |
inanan |
mümin |
inanç |
görüş, iman, itikat, kanaat, kanı |
inançlı |
mümin |
inandırma |
ikna |
inanılır |
emniyetli, muteber |
inanılmaz |
olağanüstü |
inanlı |
mümin |
inanma |
emniyet, itikat, kanaat |
inanmak |
bilmek, güvenmek, kani olmak, yutmak |
inanmış |
kani |
inat etmek |
direnmek |
inatçı |
aksi, gâvur, inat, keçi |
inayet |
ihsan, lütuf |
ince |
edepli, narin, nüktedan, yufka, zarif, zayıf |
ince ağrı |
verem |
ince hastalık |
verem |
ince iş |
nakış |
ince yapılı |
narin, nazik, zayıf |
inceden |
duygulu |
inceleme |
tetkik |
incelemeden |
ezbere |
incelemek |
araştırmak, bakmak, eşmek, gözlemek, izlemek, karıştırmak, kaşımak |
incelik |
ayrıntı, edep, letafet, nezaket, zarafet |
incelikle |
nazikâne |
incelmek |
kibarlaşmak, zayıflamak |
incelmemiş |
ham |
inceltmek |
törpülemek |
incik |
baldır, kırgın |
incimek |
gücenmek, kırılmak |
incimiş |
kırgın |
incinmek |
darılmak, gücenmek, kırılmak |
incir |
yemiş |
incitici |
acı, keskin |
incitmek |
acıtmak, batmak, delmek, kırmak, rencide etmek, üzmek, yaralamak |
inç |
parmak |
indeks |
dizin, gösterge |
indifa etmek |
püskürmek |
indikatör |
gösterge |
indirim |
indirme, tenzilat, ucuzlaştırma |
indirme |
indirim |
indirmek |
düşürmek, kapamak, kırmak |
inek |
aptal |
infaz etmek |
uygulamak |
infilak etmek |
patlamak |
infisah etmek |
bozulmak, dağılmak, kokuşmak |
ınga ınga |
viyak viyak |
ingin |
engin, nezle |
inhidam |
çökme |
inhilal etmek |
boşalmak, dağılmak |
inhiraf etmek |
sapmak |
inhisar |
müstemlekecilik, tekel |
inhitat |
çökme |
inhitat etmek |
çökmek, gerilemek |
inikâs |
yankı |
inikâs etmek |
yankılanmak, yansımak |
inikat |
anlaşma |
iniş yokuş |
engebe |
inkâr |
olumsuz |
inkıbaz |
kabız, keder, sıkıntı |
inkılap |
devrim, ıslahat, iyileştirme, reform |
inkişaf |
gelişme |
inkişaf etmek |
gelişmek, kalkınmak |
inkıta |
kesinti |
inleme |
figan |
inme |
felç, nüzul, sekte |
inmek |
atlamak, düşmek, kaymak, konaklamak, ulaşmak, uzamak, varmak, vurmak, yıkılmak |
insafsız |
vicdansız |
insan |
adam, beşer, in, insanoğlu, isim, kişi, ölümlü, sima |
insanca |
insani |
insancı |
insancıl |
insancıl |
insanperver |
insanlık |
beşeriyet |
insanoğlu |
beşer, insan |
insanperver |
insancıl |
insicamlı |
düzgün, tutarlı |
inşa |
düz yazı |
inşa etmek |
dikmek, kurmak, yapmak |
inşaat |
dikinti |
intaç |
bitirme |
intiba |
izlenim |
intibak |
uyum |
intibak etmek |
alışmak, uymak |
intihap |
seçim, seçme |
intikal |
geçiş, geçit |
intikal etmek |
anlamak, gelmek, kavramak |
intikam |
öç |
intisap |
bağlılık, taraftarlık |
intisap etmek |
bağlanmak, girmek |
intişar etmek |
dağılmak |
intizam |
çekidüzen, düzen |
intizamlı |
düzgün |
intizamsız |
karışık |
intizar |
beddua |
intizar etmek |
beklemek, gözlemek |
inzal |
indirme |
inzibati |
idari |
inzibatsız |
başıboş |
inzimam |
katılma |
inzimam etmek |
katılmak, üstelemek |
inziva |
terkidünyalık |
ip |
iplik |
ip ucu |
delil, kelepin ucu |
ipek böceği |
barama kurdu |
ıpıssız |
ıssız |
iplik |
ip |
ipotek |
girev |
ipsiz |
haylaz, serseri |
ipsiz sapsız |
anlamsız, serseri |
iptal |
bozma |
iptal etmek |
bozmak |
iptida |
başlangıç, ilkin |
iptidai |
ilkel, ilkokul |
iptidai mektep |
ilkokul |
iptidai tahsil |
ilköğretim |
iptila |
düşkünlük, müptelalık |
ipucu |
emare, iz |
ıra |
karakter |
irade |
buyruk, dilek, istek |
ırak |
uzak |
ıraklaşmak |
uzaklaşmak |
ıralamak |
karakterize etmek |
irat |
gelir |
irat etmek |
söylemek |
iratçıl |
müşkülpesent |
irca etmek |
çevirmek |
irdeleme |
mütalaa |
irdelemek |
araştırmak |
irfan |
kültür |
ırgalamak |
sarsmak |
ırgalanmak |
sallanmak, sarsılmak, yalpalamak |
ırgamak |
davranmak |
ırganmak |
sallanmak |
ırgat |
rençber, rençper |
iri |
hantal, koca, kocaman, yoğun |
iri un |
irmik |
irin |
cerahat |
irinlenmek |
iltihaplanmak |
ırk |
soy |
irkilmek |
sarsılmak, ürkmek |
irkinti |
korku, tiksinti |
irkmek |
birikmek, tiksinmek, toplamak |
ırlamak |
türkü |
ırmak |
nehir |
irmik |
iri un, yarma |
irs |
kalıtım |
irsal etmek |
göndermek |
irsiyet |
kalıtım, veraset |
irşat etmek |
uyarmak |
irtibat |
bağlantı |
irticacı |
gerici |
irticalen |
bedaheten |
irtifa |
yükseklik, yükselti |
irtihal |
ölüm |
irtihal etmek |
ölmek |
is |
kurum, sürme |
isabet |
vurma |
isabet etmek |
çıkmak, değmek, gelmek, kazanmak, rastlamak, vurmak |
isabetli |
uygun, yerinde |
isabetsiz |
yersiz |
ishal |
amel, sürgün |
ısı |
hararet |
ısıdam |
hamam |
isim |
ad, insan, kişi |
ısınamamak |
yadırgamak |
ısınmak |
alışmak, benimsemek |
ısıölçer |
kalorimetre |
ısırmak |
dalamak, dişlemek, yemek |
ısıtma |
sıtma |
ısıtmak |
kızdırmak |
iskambil kâğıdı |
kâğıt |
iskân |
yerleştirme |
iskandil etmek |
araştırmak |
ıskat etmek |
düşürmek |
iskelet |
çıplak, kuru |
iskemle |
sandalye |
iskonto |
indirim |
ıskonto |
güzeşt |
ıslah |
düzeltme, iyileştirme |
ıslah etmek |
düzeltmek |
ıslah olmak |
uslanmak |
ıslahat |
devrim, düzeltme, inkılap, reform |
ıslak |
nem, nemli, yaş |
ıslakkarga |
çekingen, ürkek |
islam gizemciliği |
tasavvuf |
islam gizemcisi |
mutasavvıf |
islam hukuku |
fıkıh, şeriat |
ıslanmak |
yaşarmak |
ıslık |
fışkırık |
ısmarlama |
havale, sipariş, tapşırık |
ısmarlamak |
buyurmak, buyurtmak, sipariş vermek, tapşırmak |
isnat |
iftira |
isnat etmek |
dayandırmak |
ispat etmek |
ispatlamak, kanıtlamak |
ispati |
sinek |
ispatlamak |
ispat etmek, kanıtlamak |
ispirto |
alkol, içki |
ispit |
jant |
israf etmek |
savurmak |
ısrar etmek |
direnmek, ekşimek, tutturmak, üstelemek, zorlamak |
ıssız |
tenha, yaban |
ıssızlık |
vahşet |
ıstampa |
damga, mühür |
istavroz |
haç |
istek |
arzu, dilek, emir, gönül, heves, irade, kasıt, keyif, meram, murat, rağbet, rıza, sevda, şevk, talep |
istekle |
candan |
isteklendirme |
teşvik |
isteklendirmek |
haydi |
istekli |
hevesli, talip, yavuklu |
isteksiz |
gönülsüz |
istem |
arzu, talep |
isteme |
rıza |
istemek |
beklemek, dilemek |
istemeyerek |
gönülsüz, zoraki, zorla |
istenç |
irade |
ister |
gerek, icap, lüzum |
isteyen |
talip |
isteyerek |
kasten, kasti, mahsus |
istiare |
ödünç |
isticar etmek |
kiralamak |
isticvap |
sorgu |
istida |
dilekçe |
istidat |
yetenek |
istifham |
soru |
istifra etmek |
kusmak |
istihbar etmek |
duymak, öğrenmek |
istihfaf etmek |
küçümsemek |
istihkâmcılık |
istihkâm |
istihlak |
tüketim |
istihlak etmek |
tüketmek |
istihlakçı |
tüketici |
istihsal |
üretim |
istihsal etmek |
çıkmak, elde etmek |
istihzalı |
müstehzi |
istikamet |
rota, yön |
istikbal |
gelecek |
istikbal etmek |
karşılamak |
istikrah etmek |
iğrenmek, tiksinmek |
istikrar |
denge, karar tutma, sabitlik |
istikrarlı |
kararlı |
istikrarsızlık |
zikzak |
istikraz |
ödünç |
istila |
kaplama, salgın, sarma |
istila etmek |
bürümek, kaplamak, sarmak |
istilacı |
müstevli |
ıstılah |
terim |
istimal etmek |
kullanmak |
istimzaç |
yoklama |
istimzaç etmek |
sormak |
istinat |
mesnet |
istinat etmek |
dayanmak |
istinatgâh |
dayanak |
istinkâf etmek |
çekinmek, sakınmak |
istintak |
kovuşturma, sorgu, sorgulama |
istirahat |
tatil |
istirahat etmek |
dinlenmek |
ıstırap |
acı |
istirham etmek |
dilemek, yalvarmak |
istismar etmek |
işletmek, kullanmak, sömürmek |
istisna etmek |
ayırmak |
istişare |
maslahat, müşavere |
istişare etmek |
danışmak |
istop etmek |
durmak |
isyan |
başkaldırı, kozgalan |
isyan etmek |
ayaklanmak, başkaldırmak |
iş |
alışveriş, amel, davranış, emek, eylem, fiil, hizmet, işlem, kâr, konu, maslahat, mesai, mesele, meslek, nöbet, sorun, teamül, uğraş, yumuş, yürürlük |
iş adamı |
sudager, tacir |
iş bırakımı |
grev |
iş bıraktırımı |
lokavt |
iş birliği |
emektaşlık, teşrikimesai |
iş kadını |
iş adamı |
işare |
ima, telmih |
işaret |
alamet, bel, belirti, damga, delalet, en, eser, gösterge, im, koku, nişan |
işaret etmek |
göstermek |
işaret parmağı |
şahadet parmağı |
işaretleme |
ima |
işbaz |
işgüzar |
işçi |
amele, faale |
işçilik |
iş |
işgal etmek |
oyalamak, tutmak |
işgüzar |
işbaz |
ışık |
fer, nur, ziya |
ışıklanmak |
aydınlanmak |
ışıklı |
aydın, aydınlık, mutlu, ziyalı |
ışıksız |
karanlık |
ışıl |
parlak |
ışılak |
parıltı |
ışılamak |
ışıldamak, parlamak |
ışıldamak |
parıldamak, şahlanmak |
ışıldayan |
parlak |
ışıltı |
parıltı |
ışıltılı |
ışıl ışıl, ışıldak |
ışımak |
aydınlanmak |
ışın |
şua |
ışınlamak |
şualamak |
işitilmedik |
fevkalade |
işitme |
sema |
işitmek |
duymak |
işkembe |
içalat, mide |
işkence |
azap |
işkence etmek |
zulmetmek |
işkil |
evham, kuruntu, kuşku |
işkillenmek |
huylanmak, pirelenmek, şüphelenmek |
işlek |
canlı, kıvrak |
işlem |
ameliyat, iş, muamele |
işlemek |
çalışmak, etkilemek, geçmek, gitmek, nakışlamak, yürümek |
işlemez olmak |
durmak |
işlenmiş |
mamul |
işler |
ameliyat |
işletmek |
istismar etmek, kullanmak |
işletmen |
operatör |
işlev |
görev, vazife |
işleyen |
fail |
işleyim |
sanayi |
işlik |
atölye, gömlek |
işporta |
sergi |
işportacı |
hırdavatçı |
işsiz |
avare, boş |
iştahlı |
istekli |
işte |
bu, budur, o, odur |
işten kaçmak |
kaytarmak |
işteş fiil |
işteş |
iştial etmek |
alevlenmek, parlamak |
iştigal etmek |
ilgilenmek, uğraşmak |
iştiha |
iştah |
iştirak |
katılma |
iştirak etmek |
katılmak |
iştirakçi |
işçi |
iştiyak |
arzu |
işve |
cilve, eda, naz |
işveli |
dişi |
işveren |
patron |
işyar |
memur |
it |
köpek |
it canlı |
dayanıklı |
itaat etmek |
dinlemek, ram olmak |
itaatkâr |
itaatli |
itaatkârlık |
teslimiyet |
itaatli |
uslu, uysal |
itap etmek |
azarlamak, paylamak |
ite kaka |
zorla |
iteklemek |
itelemek |
itelemek |
itmek |
itfa etmek |
ödemek |
itfaiye aracı |
itfaiye |
ithalat |
dışalım |
itham etmek |
suçlamak |
itibar |
haysiyet, kadir, kredi, onur, ölçü, rağbet, saygınlık |
itibar etmek |
güvenmek |
itibarlı |
geçerli, saygın |
itibarsız |
kalleş, kaypak |
itici |
soğuk |
itidalli |
ılımlı |
itikat |
inanç |
itila |
yükselme |
itila etmek |
yücelmek, yükselmek |
itilaf |
anlaşma |
itilaf etmek |
anlaşmak, uyuşmak |
itimat |
emniyet, güven, güvenç |
itimat etmek |
güvenmek |
itimat reyi |
güven oyu |
itimatlı |
güvenilir |
itimil |
çikolata |
itina |
özen |
itina etmek |
özenmek |
itinasız |
gelişigüzel, ihmalkâr, vurdum duymaz |
itinasızlık |
ihmal |
ıtır |
esans, koku |
itiraz etmek |
çelişmek, yuhalamak |
itişmek |
çekişmek |
itlaf etmek |
öldürmek, yok etmek |
itmam |
bitirme, tamamlama |
itmam etmek |
tamamlamak |
itmek |
itelemek, sevk etmek, sürüklemek |
itminan |
güvenme |
ittifak |
anlaşma, bağlaşma |
ittifak etmek |
anlaşmak, uyuşmak |
ittihat etmek |
birleşmek |
ittihaz |
tutma |
ivaz |
karşılık, ödün, taviz |
ivaz etme |
ikame |
ivazlık |
almaş, zamir |
ivecen |
aceleci |
ivedi |
acele, tacilî |
iveğen |
aceleci |
ivinti |
hız, sürat |
ıvır zıvır |
cefengiyat, küçük, lakırtı |
iye |
malik, sahip |
iyelik |
mülkiyet |
iyi |
âlâ, bol, çok, düzgün, esen, güzel, hayır, uygun, yakşı, yerinde |
iyi etmek |
kaldırmak |
iyi olmak |
iyileşmek |
iyice |
pir, sıkı, yakinen |
iyileşmek |
dirilmek, kaynamak, yakşılaşmak |
iyileştirme |
inkılap, ıslah, tedavi |
iyileştirmek |
kaldırmak |
iyilik |
ihsan, lütuf, nimet |
iyilikbilir |
kadirşinas |
iyilikbilmez |
nankör |
iyimser |
nikbin |
iz |
alamet, bulaşık, çığır, delalet, emare, eser, kanıt, nişan, yer |
izafe etmek |
bağlamak, eklemek, ilave etmek, katmak, yüklemek |
izafi |
nispi |
izafiyet |
nispilik |
izah |
açıklama |
izah etmek |
açıklamak, tavzih vermek |
izale etmek |
gidermek, yok etmek |
izam etmek |
abartmak |
izan etmek |
düşünmek |
izaz etmek |
ağırlamak |
izbandut |
pezevenk |
izbe |
sapa |
izci |
lepirci |
izdiham |
kalabalık |
ızdırap |
acı, keder, sıkıntı, sızı, üzüntü |
izdivaç etmek |
evlenmek |
izhar etmek |
açıklamak, göstermek |
izin |
icazet, mezuniyet, müsaade, onay, ruhsat |
izinli |
mezun |
izlek |
patika |
izlem |
takip |
izleme |
takip |
izlemek |
eğlenmek, gelmek, görmek, gözlemek, gütmek, incelemek, koşmak, kovalamak, seyretmek, takip etmek, tutmak |
izlenim |
teessürat |
izlev |
işlev |
izleyici |
seyirci |
izmihlal |
çökme |
izolatör |
yalıtkan |
ıztırari |
zorunlu |
izzetinefis |
onur |
izzetüikbal |
saygınlık |
jale |
çiğ, kırağı |
jandarma |
açıkgöz, zaptiye |
janjan |
yanar döner, yanardöner |
janr |
tarz, tür |
jant |
ispit |
japon gülü |
kamelya |
japongülü |
kamelya |
jen |
gen |
jenerasyon |
kuşak |
jeolog |
yer bilimci |
jeoloji |
yer bilimi |
jest |
çalım |
jilet |
ülgüç |
jimnastik |
idman, kültürfizik |
jips |
alçı, alçıtaşı |
jön |
genç |
jurnal |
çuğul, habercilik, kötüleme |
jurnalci |
gammaz, muhbir |
jülide |
dağınık, karışık |
jüpiter |
müşteri |
kaba |
abullabut, çirkin, ham, hantal, kabak, kalas, kötü, köylü, nadan, yoğun, yoz |
kaba but |
kıç |
kaba et |
kıç |
kabadayı |
dayı, efe, koçu, yürekli |
kabadayılık |
caka |
kabahat |
kusur, suç, töhmet |
kabahat etmek |
halt etmek |
kabahatli |
suçlu |
kabak |
bilgisiz, dazlak, evvel, ham, kaba |
kabak kafalı |
aptal, budala, dazlak |
kabak kemane |
kabak |
kabakki |
sabık |
kabaklık |
bilgisizlik |
kabala |
toptan |
kaban |
tepe |
kabar |
nasır |
kabarcık |
tümsek, uçuk |
kabare |
meyhane |
kabarık |
engebe, şiş |
kabarıklık |
tümsek |
kabarma |
gelgit |
kabarmak |
başkaldırmak, böbürlenmek, büyümek, kalkmak, şişmek |
kabartı |
kabarcık |
kabartmak |
atmak |
kabil |
benzer, cins, gibi, mümkün, olabilir, tür, türlü |
kabile |
boy |
kabilinden |
gibi |
kabiliyet |
dirayet, kapasite, yetenek |
kabine |
hela, hükûmet |
kabir |
mezar |
kabız |
makbuz |
kabızlık |
kabız |
kabul etmek |
almak, beğenmek, demek, gelmek, saymak |
kabul olmak |
kaydolmak |
kabul töreni |
resepsiyon |
kabul yeri |
resepsiyon |
kabullenememek |
yutkunmak |
kabullenmek |
benimsemek |
kaburga |
eğe, eğe (kemik) |
kaburgasız |
dalkavuk, yılışık |
kabus |
karabasan |
kâbus |
karabasan |
kabza |
sap |
kaç |
birçok, ne kadar, niçe |
kaçak |
firari |
kaçar |
ne kadar, niçe niçe |
kaçık |
deli, divane |
kaçıncı |
niçenci |
kaçıngan |
çekingen |
kaçınma |
imtina |
kaçınmak |
çekinmek, gocunmak, kaçmak |
kaçıntı |
kaçak, sızıntı |
kaçırmak |
aşırmak, çalmak, delirmek, kaldırmak |
kaçış |
firar |
kaçma |
firar |
kaçmak |
benzemek, girmek, kaçınmak, kırmak, koşmak, sıvışmak, tüymek, yok olmak |
kadağan |
memnu, yasak |
kadağan etmek |
menetmek, yasaklamak |
kadar |
değin, dek, derece, gibi |
kadeh |
cam |
kadem |
adım, ayak, uğur |
kademe |
aşama, basamak, derece, pille |
kademhane |
tuvalet |
kader |
baht, devran, kısmet, talih, tecelli, yazgı |
kadife |
muhmel |
kadifeleşmek |
yumuşamak |
kadim |
eski, ezelî |
kadimî |
sürekli |
kadın |
avrat, bayan, dişi, hanım, hatun, karı |
kadın berberi |
kuaför |
kadın paltarı |
entari |
kadıncıl |
zampara |
kadir |
değer, güçlü, itibar, kıymet, kudretli |
kadit |
iskelet |
kadran |
ölçek |
kafa |
baş, bellek, karın, kelle, saksı, zekâ, zihin, zihniyet |
kafa dengi |
kafadar |
kafa içi |
kafatası |
kafadar |
hemfikir, meslektaş |
kafadaş |
kafadar |
kafası küflü |
gerici |
kafatası |
kelle |
kafes |
hapishane |
kafeterya |
aşhane |
kâffesi |
hepsi |
kâfi |
bes, yeter |
kafiye |
uyak |
kâgir |
taş bina |
kağan |
hakan |
kâğıt |
çönge, pusula, tezkere |
kâğıt torba |
kese kâğıdı |
kağnı arabası |
kağnı |
kağşamak |
ihtiyarlamak, oynamak, zayıflamak |
kâh |
bazen |
kâhı |
marul |
kâhinlik |
kehanet |
kahır |
sıkıntı |
kahpe |
dönek, fahişe |
kahpecik |
oynak |
kahraman |
er, yiğit |
kahramanlık |
hamasi |
kahretmek |
ezmek |
kahve parası |
bahşiş |
kahvedan |
cezve |
kahvedanlık |
cezve |
kahvehane |
kahve |
kahverengi |
kahveyi |
kahveyi |
kahverengi |
kaide |
düstur, kalça, kural, taban |
kail olmak |
inanmak |
kaime |
buyruk, ferman |
kâinat |
dünya, evren, herkes |
kak |
pestil |
kaka |
çirkin |
kakavan |
bilgisiz, budala |
kakımak |
darılmak, kızmak, öfkelenmek, paylamak |
kakınç |
öfke |
kakırdak |
kıkırdak |
kakırdamak |
kurumak, ölmek |
kakırdık |
kıkırdak |
kakmak |
itmek, vurmak |
kaknem |
çirkin, huysuz, kuru, sıska |
kâkül |
perçem |
kal |
laf, lakırtı, söz |
kala |
kalmış |
kalaba |
kalabalık |
kalabalık |
izdiham, kargaşa, ordu |
kalas |
kaba, kereste, tir |
kalay |
küfür |
kalaycı |
sahtekâr |
kalaycılık |
sahtekârlık |
kalaylamak |
sövmek |
kalben |
içten, yürekten |
kalbi kırık |
üzgün |
kalburüstü |
değerli, güzel, seçme |
kalça |
kaide |
kaldığında |
kala |
kaldırıcı |
kriko |
kaldırım |
seki |
kaldırma |
tahammül |
kaldırmak |
almak, aşırmak, atamak, çalmak, çekmek, feshetmek, katlanmak, lağvetmek, saklamak, sıyırmak, taşımak, tayin etmek, toplamak, yakışmak |
kaleci |
kapıcı |
kalem |
çeşit, tür, yazar |
kalem açacağı |
kalemtıraş |
kalem efendisi |
kâtip |
kalem erbabı |
yazar |
kalemtıraş |
kalemyonan |
kalemyonan |
kalemtıraş |
kalensöve |
yüksük |
kalıcı |
sürekli, temelli |
kalıç |
orak |
kalık |
eksik, kalmış, noksan |
kalımlı |
kalıcı, ölümsüz |
kalımsız |
ölümlü |
kalın |
başlık, dolgun, kesif, yoğun |
kalın kafalı |
aptal, budala |
kalıntı |
bulaşık, harabe, işaret, iz, tortu |
kalıp |
biçim, durum, patron |
kalıplı |
düzgün |
kalıplı kıyafetli |
gösterişli |
kalıt |
miras |
kalite |
keyfiyet, nitelik |
kalıtım |
irsiyet, soya çekim, veraset |
kalıtımsal |
irsî |
kalkınmak |
ilerlemek, inkişaf etmek |
kalkışma |
isyan |
kalkışmak |
başlamak, girişmek, yeltenmek |
kalkmak |
başlamak, davranmak, girişmek, havalanmak, kabarmak, taşınmak, uçmak, yeltenmek |
kallavi |
kocaman |
kalleş |
inamsız, itibarsız |
kalmak |
durmak, geçmek, konaklamak, konmak, oturmak, tutmak, yaşamak, yetinmek |
kalmamak |
tükenmek |
kalmış |
kala |
kalorifer |
radyatör |
kalorimetre |
ısıölçer |
kalp |
duygu, gönül, hatır, his, sadır, sahte, sevgi, tembel, yürek |
kalpak |
külah, papak |
kalpsiz |
acımasız, merhametsiz |
kaltaban |
şarlatan, yalancı |
kam |
şaman |
kâm |
dilek, mutluluk |
kâm |
tat, zevk |
kama |
hançer, takoz |
kambur |
çıkıntı, dert, sıkıntı |
kambur zambur |
kambur |
kamelya |
japongülü |
kamer |
ay |
kamera |
sınalga |
kameriye |
çardak |
kamet |
boy, endam |
kamga |
yonga |
kâmil |
ağırbaşlı, mükemmel, olgun |
kâmilen |
toptan |
kamış |
kargı, saz |
kamp |
düşerge |
kampana |
çan |
kampanacı |
düzenbaz, hilekâr, sahtekâr |
kamplaşmak |
bölünmek |
kamu |
bütün, halk, hep, içtimaiyet |
kamu oyu |
içtimai rey |
kamufle etmek |
gizlemek |
kamuoyu |
efkârıumumiye |
kamus |
sözlük |
kamyon |
yük makinası |
kamyonet |
pikap |
kan |
soy |
kan basıncı |
tansiyon |
kanaat |
düşünce, inanç, kanı |
kanaat etmek |
yetinmek |
kanaatçil |
tutumlu |
kanaatlendirici |
tatminkâr |
kanaatlenme |
iktifa, tatmin |
kanal |
arna, hat |
kanalizasyon |
lağım, şebeke |
kanamak |
depreşmek |
kanara |
mezbaha |
kanat |
kol, taraf, yan |
kanayaklı |
çaresiz, kadın, yoksul, zavallı |
kanca |
karmak |
kancık |
dönek |
kandal |
pranga |
kandela |
mum |
kandırıcı |
güzel |
kandırma |
ikna |
kandırmak |
aldatmak, ayarlamak |
kanepe |
divan |
kangal |
halka |
kanı |
akıl, düşünce, inanç, kanaat |
kani olmak |
inanmak, kanmak, yetinmek |
kanık |
tokgözlü |
kanıklanmak |
yetinmek |
kanıklık |
kanaat |
kanıksamak |
alışmak, usanmak |
kanış |
kanaat, kanı |
kanıt |
delil, iz |
kanıtlama |
ispat |
kanıtlamak |
ispat etmek, ispatlamak |
kankırmızı |
üstün, yaman |
kankızıl |
becerikli |
kanlı |
katil |
kanma |
kanaat |
kanmak |
aldanmak, doymak, kani olmak, yetinmek, yutmak |
kanmış |
kani |
kantar |
kapan |
kantarlamak |
sınamak |
kantite |
nicelik |
kanun |
yasa |
kanun dışı |
yasa dışı |
kanun maddesi |
bent, fıkra |
kanuncu |
kanuni |
kanuni |
yasal |
kanunlar |
seçim |
kanunsuz |
yasa dışı |
kanunuesasi |
anayasa |
kânunuevvel |
aralık |
kânunusani |
ocak |
kanunvericilik |
yasama |
kaos |
kargaşa |
kap |
cilt, kapak, örtü, yüz |
kapak |
kap |
kapalı |
bağlı, gizli, içe dönük, müphem, örtülü, saklı, zımni |
kapama |
metres |
kapamak |
hapsetmek, örtmek |
kapan |
düzen, hile, kantar, tele |
kapanca |
düzen, hile |
kapanmak |
kesilmek |
kapasite |
imkânlılık, kabiliyet, yetenek |
kapatılmak |
kesilmek |
kapatma |
metres, yama |
kapatmak |
feshetmek, kapamak, kilitlemek, mühürlemek |
kapçık |
kovan |
kapela |
şapka |
kapı zengi |
tokmak |
kapıcı |
kaleci |
kapik |
köpek |
kapılanma |
intisap |
kapılmak |
düşmek |
kapışmak |
kapmak |
kapital |
sermaye |
kapkaççı |
alelade, üstünkörü |
kapkaranlık |
zifiri |
kaplam |
kapsam, şümul |
kaplama |
istila, şümul |
kaplamak |
almak, basmak, bastırmak, bürümek, dolmak, kuşatmak, örtmek, sarmak, tutmak, yürümek, yüzlemek |
kaplan |
pars, pelenk |
kaplaştırmak |
paketlemek |
kaplıca |
ılıca |
kaplumbağa |
tosbağa |
kapmak |
geçmek, kıstırmak, koparmak, tutmak |
kapsam |
boyut, ihata, şümul |
kapsama |
şümul |
kapsamak |
havi olmak, ihata etmek, ihtiva etmek, şamil olmak |
kaptan |
efe |
kaput |
bozuk, kötü |
kapüşon |
başlık |
kâr |
fayda, iş, kazanç, menfaat, meyve, ticaret, yarar |
kar uçkunu |
çığ |
kara |
esmer, iftira, kötü, leke, siyah, toprak |
kara baht |
kara yazı |
kara düzen |
karışık |
kara pazar |
karaborsa |
kara tahta |
levha, tahta, yazı tahtası |
kara talih |
kara yazı |
kara yer |
mezar |
kara yüzlü |
günahkâr, suçlu |
karabasan |
kabus, kâbus |
karabaş |
rahip |
karabat |
penguen |
karaborsa |
kara pazar |
karabulut |
sıkıntı |
karaca |
esmer |
karacı |
piyade asker |
karacılık |
iftira, isnat |
karadinmez |
içe dönük |
karagül |
astragan |
karahumma |
tifo |
karakabak |
somurtkan |
karakaçan |
eşek |
karakarga |
kuzgun |
karakol |
kol |
karakolcu |
bekçi |
karakoncolos |
hayalet, umacı |
karakorku |
blöf |
karakter |
ıra, mizaç, seciye, tabiat |
karakterize etmek |
nitelemek |
karakul |
karagül |
karakulak |
haberci |
karakutu |
sırdaş |
karalama |
müsvedde |
karaltı |
karartı, leke |
karamak |
karalamak, kötülemek, lekelemek, yermek |
karamal |
büyükbaş (hayvan) |
karamsar |
kötümser, meyus |
karanlık |
çirkin, karışık, sıkıntı, üzüntü, zifiri, zulmet |
karar |
hüküm, rey, tartı, yargı |
karar tutma |
istikrar |
kararlama |
tahminen, tahminî, takribî |
kararlaştırılmış |
muayyen |
kararlaştırma |
tayin |
kararlaştırmak |
kesmek, tayin etmek |
kararlayarak |
kararlama |
kararlı |
azimli, ölçülü |
kararlılık |
istikrar |
kararsız |
çekimser, değişken, karmakarışık, mütereddit, oynak |
kararsız olmak |
bocalamak |
kararsızlık |
tereddüt |
karartı |
karaltı |
karartmak |
yakmak |
karasakız |
zift |
karasinek |
cibin |
karataş |
kurşun kalem |
karavaş |
kul |
kardeş |
birader, küçük bacı, küçük kardeş |
kardeş oğlu |
yeğen |
kardeşlik |
beraberlik, birlik |
kare |
murabba |
kargaşa |
anarşi, fitne, kalabalık, mahşer |
kargaşalık |
fesat, ihtilal |
kargı |
kamış |
kargıma |
lanet, telin |
kargımak |
lanetlemek |
kârgir |
kâgir |
kargış |
beddua, telin |
kargışlı |
melun |
karı |
aile, avrat, bayan, eş, familya, harem, hayat yoldaşı, ihtiyar, kadın, yaşlı, zevce |
karık |
ark |
karikatür |
taslak |
karıkmak |
bocalamak |
karılmak |
karışmak |
karımak |
ihtiyarlamak, kocamak, yaşlanmak |
karın |
akıl, göbek, gönül, iç, kafa, mide, rahim, yürek |
karındaş |
kardeş |
karine |
belirti |
karınmak |
çiftleşmek |
karısı köylü |
kılıbık |
karışık |
bozuk, bulaşık, çapraşık, dağınık, girift, jülide, karanlık, karma, katışık, kompleks, melez, muğlak, pis |
karışıklık |
fesat, fitne, ihtilal, keşmekeş |
karışma |
dahil, müdahale |
karışmak |
akmak, bakmak, dolanmak, engellemek, ilişmek, katılmak, müdahale etmek |
karıştırmak |
araştırmak, deşelemek, deşmek, dokunmak, harmanlamak, incelemek, karmak, katmak, kurcalamak, oynamak |
karma |
karışık, katışık, yığma |
karmak |
çengel, kanca, karıştırmak, olta |
karmakarış |
karmakarışık |
karmakarışık |
karmaşık, perişan |
karmaşa |
kompleks |
karmaşık |
karmakarışık, kompleks, mürekkep |
karmaşıklık |
kompleks |
karnabahar |
güllü kelem |
karnabit |
karnabahar |
karnaval |
şenlik |
karnaval maskesi |
maskara |
karşı |
alın, hakkında, huzur, için, karşıt, kat, muhalif, mukabil, nazır, ön, zıt |
karşı durma |
direniş |
karşı durmak |
direnmek, göğüslemek |
karşılama |
istikbal, mukabele |
karşılamak |
durdurmak, gitmek, önlemek |
karşılaşdırmak |
kıyaslamak |
karşılaşmak |
buluşmak, çatmak, görmek, rastlamak, rastlaşmak |
karşılaştırma |
kıyas, mukayese |
karşılaştırmak |
kıyaslamak, mukayese etmek, salıştırmak |
karşılık |
cevap, ivaz, mukabele, ödenek, tahsisat, taviz, yanıt |
karşılık olmak |
değmek, karşılamak |
karşılıklı |
çapraz, zikzak |
karşılıksız |
bedava, fahri |
karşın |
rağmen |
karşıt |
aksi, aykırı, karşı, zıt |
karşıtlık |
tezat, zıddiyet |
kart |
bayat, kartpostal, köhne |
kartalmak |
yaşlanmak |
kartbasan |
üçkâğıtçı |
karton |
mukavva |
kartpostal |
kart |
kartvizit |
kart |
karvansaray |
han |
karye |
köy |
kas |
adale |
kasa |
sandık |
kasaba |
belde, bucak |
kasap |
hunhar |
kasaphane |
mezbaha |
kasavet |
kaygı, sıkıntı, tasa, üzüntü |
kasavet etmek |
kaygılanmak |
kâse |
çanak, piyale |
kasem |
ant, yemin |
kasılma |
kuruluş |
kasınç |
kramp |
kasıntı |
dikbaş, gurur, kurum, tekebbürlü |
kasır |
köşk |
kasıt |
amaç, istek, komplo, maksat |
kaskatı |
acımasız |
kasmak |
kısaltmak |
kasten |
kasti, mahsus, taammüden |
kasti |
kasten |
kastor |
kunduz |
kasvet |
gam, hüzün, keder |
kaş |
set, uçurum |
kaşalot |
aptal, budala |
kaşe |
damga, mühür |
kaşelemek |
mühürlemek |
kâşı |
çini |
kâşif |
keşfeden |
kaşık düşmanı |
eş, kadın |
kaşımak |
araştırmak, incelemek |
kaşındırmak |
ısırmak, yemek |
kaşınma |
uyuz |
kaşkariko |
dolap, düzen, oyun, yalan |
kaşkaval |
aptal, sersem |
kaşkol |
atkı |
kaşmer |
maskara, soytarı |
kat |
bitirme, daire, defa, gömlek, huzur, karşı, kez, makam, mertebe, mevki, ön, tabaka, yamaç, yan |
kat sayı |
emsal |
katakulli |
düzen, oyun, tuzak |
katalog |
fihrist, yayınevi |
katar |
şimendifer, tren |
katarakt |
perde |
kategori |
grup |
kategorik |
açık, kesin, kesinlikle |
katetmek |
bölmek, kesmek |
kati |
kesin |
kati |
somut |
katı |
acımasız, berk |
katı |
koyu, merhametsiz, misli, muhkem, pek, sert, sıkı |
katı |
tıkız, zalim |
katık |
ayran, edviyat, huriş, yoğurt |
katıksız |
doğal, saf, tabii, tam, yavan |
katil |
cani |
katılaşmak |
sertleşmek |
katileşmek |
kesinleşmek |
katılım |
iştirak |
katılımcı |
delege |
katılma |
iltihak, iştirak |
katılmak |
akmak, benimsemek, binmek, gelmek, girmek, karışmak, kavuşmak, uğunmak, üstelemek |
katılmış |
ek |
katışık |
harç, karışık, karma, melez |
katışıksız |
arı, halis, has, saf, som |
katışmak |
katılmak |
katiyen |
asla, kesinlikle |
katiyetle |
kesinlikle |
katkı |
yardım |
katkısız |
saf, tam |
katlama |
katmer, yufka |
katlamak |
bükmek |
katlanma |
devrim, tahammül |
katlanmak |
çekmek, dözmek, götürmek, hazmetmek, kaldırmak, taşımak, yutmak |
katletmek |
öldürmek |
katliam |
kırgın |
katma |
ilhak |
katmak |
beslemek, karıştırmak, koymak, salmak, ulamak, vermek |
katman |
kat, tabaka |
katmer |
katlama |
katmerleşmek |
artmak, çoğalmak |
katmerli |
aşırı |
katnav |
seyrüsefer, trafik |
katolunmak |
kesilmek |
katran |
zift |
katre |
damla |
kaval |
düdük, tef |
kavara |
gürültü, patırtı, yel |
kavat |
pezevenk |
kavga |
cenk, hengâme, hırgür, hırıltı, savaş |
kavga etmek |
çatışmak |
kavgalı |
dargın |
kavi |
dayanıklı, güçlü |
kavil |
anlaşma, söz, sözleşme |
kavilleşmek |
anlaşmak |
kavim |
millet |
kavkı |
kabuk |
kavlıç |
fıtık |
kavlükarar |
söz, sözleşme |
kavram |
mazmun, mefhum |
kavrama |
intikal |
kavramak |
derk etmek, görmek, ihata etmek, okumak, tutmak |
kavrayış |
ihata, ufuk, zihin |
kavruk |
yanık |
kavrulmuş |
kebap |
kavşak |
ağız |
kavun |
yemiş |
kavun içi |
sarımtıl |
kavurmak |
mahvetmek, yakmak, yok etmek |
kavuşmak |
birleşmek, buluşmak, katılmak, ulaşmak, varmak |
kavuştak |
nakarat |
kavuşturmak |
dolamak |
kavuşum |
içtima |
kavzamak |
kavramak, korumak |
kay etmek |
kusmak |
kayaç |
kaya |
kayağan |
kaypak |
kayar |
pay |
kayarlamak |
küfretmek, sövmek |
kayarto |
melun |
kaybedilmiş |
yitik |
kaybetme |
yenilgi |
kaybetmek |
yitirmek |
kaybolma |
kayıp |
kaybolmak |
yitirmek, yitmek |
kaycı |
makas |
kaydetmek |
söylemek, yazmak |
kaydiyat |
sabıka |
kaydolmak |
kabul olmak |
kaygan |
kaypak, sürüşken, yalçın |
kaygı |
dert, düşünce, efkâr, endişe, gaile, gam, merak, tasa, üzüntü |
kaygılanmak |
düşünmek, meraklanmak |
kaygılı |
meraklı |
kayık |
sandal |
kayın |
kayın ağacı |
kayın ağacı |
kayın |
kayınbaba |
kaynata |
kayınbirader |
kayın |
kayınpeder |
kaynata |
kayınvalide |
kaynana |
kayıp |
yitik |
kayıplar |
zayiat |
kayırıcı |
adam, arka, dayı, torpil |
kayırma |
himmet, iltimas, koltuk |
kayırmak |
gözetmek, himaye etmek, himayecilik etmek, kohumbazlık etmek |
kayırtmak |
kesmek, makaslamak |
kayısı |
erik |
kayıt |
araç, eşya, not, şart, yiyecek |
kayıtmak |
dönmek, geri dönmek |
kayıtsız |
lakayıt |
kaymak |
inmek, kurtulmak, sürüşmek |
kaymakamlık |
ilçe |
kaymış |
kaçık |
kaynak |
asıl, bulak, göz, hazine, kaynama, kök, memba, menşe, pınar |
kaynakça |
kaynaklar, kitabiyat |
kaynaklar |
kaynakça |
kaynama |
feveran, galeyan, kaynak |
kaynamak |
artmak, coşmak, çoğalmak, iyileşmek, yoğunlaşmak |
kaynar |
kaynak, pınar |
kaynarca |
kaynak |
kaynaşmak |
birleşmek, hareket etmek |
kaynatmak |
konuşmak |
kaypak |
dönek, itibarsız, kaygan |
kayra |
ihsan, lütuf |
kayran |
alan |
kayta |
tekrar |
kaytaban |
başıboş |
kaytadan |
tekrar |
kaytak |
dalkavuk, kuytu, yağcı |
kaytarmak |
geri vermek, işten kaçmak |
kayyum |
vasi |
kaz |
budala |
kaza |
ilçe, yargı |
kazaen |
kazara |
kazalı |
tehlikeli |
kazamat |
cezaevi |
kazanç |
çıkar, ekmek, hak, hasılat, kâr, para, yarar |
kazançlı |
iyi |
kazandırmak |
vermek |
kazanılmak |
gelmek |
kazanma |
isabet |
kazanmak |
almak, çıkmak, galip gelmek, yenmek |
kazanmış |
nail |
kazara |
bilmeden, gözlenilmeden, rastgele, tesadüfen, yanlışlıkla |
kazı |
hak |
kazık |
direk, sopa |
kazıklamak |
oymak |
kazıl |
sicim |
kazıma |
kürtaj |
kazımak |
çıkarmak, temizlemek, yok etmek |
kazma |
külünk |
kazmak |
deşmek, oymak |
kazulet |
kocaman, pezevenk |
kebap |
yanık |
kebir |
büyük, ulu, yaşlı |
keçe |
çadır |
keçi yolu |
patika |
keder |
acı, bulut, dert, elem, gaile, hüzün, kasvet, sıkıntı, tasa, üzüntü, zehir |
kederli |
acıklı |
kedi |
göcen, pişik |
kefalet |
zaminlik |
kefaret |
diyet |
kefenci |
zorba |
kefil |
zamin |
kefillik |
kefalet |
keher |
doru |
kehle |
bit |
keke |
kekeme, pepe |
kekeç |
kekeme |
kekeme |
keke, peltek |
kelam |
söz |
kele |
boğa, tosun |
kelek |
aptal, foya |
kelem |
lahana |
kelep |
çile, demet |
kelepçe |
bilezik, el kandalı |
kelepin ucu |
ip ucu |
keleş |
cesur, çirkin, kel, kötü, yiğit |
kelime |
lafız, lügat, söz, sözcük |
kelimesi kelimesine |
tıpkı |
kelimesiz |
sessiz |
kelle |
baş, kafa, kafatası |
kellesinden olmak |
ölmek |
keloğlan |
hindi |
kem |
eksik, noksan |
keman |
yay |
kembağal |
fakir, fukara, sefil, yoksul, züğürt |
kement |
urgan |
kemik |
mızrap, sümük |
kemikli |
sıska, sümüklü |
kemiksiz |
açık, kesin |
kemirmek |
yemek |
kemiyet |
nicelik |
kemre |
gübre, tezek |
kenar |
ağız, bucak, ibik, kıyı, taşra, yaka, yan |
kenar etmek |
azletmek |
kendi |
öz, özü, zat |
kendi hâlinde |
sessiz |
kendi kendine |
kendiliğinden |
kendilik |
benlik |
kendince |
için |
kendir |
kenevir |
kenef |
berbat, pis, tuvalet |
kenetlemek |
bentlemek, bitiştirmek, kilitlemek |
kenevir |
çetene, kendir |
keniz |
cariye |
kent |
köy, şehir |
kentçi |
köylü |
kentli |
köylü |
kentlileşmiş |
medeni |
kepaze |
değersiz, gülünç, rezil, utanmaz |
kepazelik |
rezalet |
kepenek |
pervane |
kepenk |
pencere kapağı |
kepez |
dağ |
kepmek |
çökmek, yıkılmak |
ker |
kudret, kuvvet, sadasız, sağır |
kere |
defa, kez, sefer, yol |
kerem |
asalet, lütuf |
kerenti |
tırpan |
kereste |
kalas |
kerhane |
fahişehane |
kerhen |
gönülsüz |
kerih |
iğrenç |
kerim |
asil, cömert, soylu |
keriz |
aptal, çirkef, kumar, pislik |
kerki |
keser |
kermen |
hisar, kale |
kerpiç |
tuğla |
kerte |
basamak, derece, radde |
kertik |
çentik |
kertikli |
çentik |
kertme |
çentik |
kesafet |
çokluk |
kesbetmek |
elde etmek, kazanmak |
kese |
kestirme |
kese kâğıdı |
kâğıt torba |
kesek |
tezek |
kesenek |
aidat |
keser |
kerki |
kesif |
kalın, sık, yoğun |
kesik |
kısa |
kesiksiz |
devamlı, sürekli, süreli |
kesilme |
kat |
kesilmek |
benzemek, dinmek, dönmek, durmak, ekşimek |
kesilmeme |
devam |
kesim |
anlaşma, bölge, bölüm, endam, kesit, kısım, parça, pazarlık |
kesimevi |
mezbaha |
kesin |
kati, kesinlikle, mutlak |
kesinkes |
kesinlikle |
kesinleşmek |
katileşmek |
kesinlik |
katiyet |
kesinlikle |
katiyen, kesin, keskinlikle, muhakkak, mutlak, mutlaka, nasıl, pekâlâ |
kesinti |
fasıla, tutma, tutulma |
kesintisiz |
durmadan, tam |
kesir |
küsur |
kesit |
kesim |
keski |
tırnak |
keskin |
acı, kırıcı, kuvvetli, sert, zampara |
keskinlikle |
kesinlikle |
kesme |
kat, kesin, lokum |
kesmek |
ayırmak, azaltmak, biçmek, bölmek, dayandırmak, doğramak, durdurmak, gidermek, kararlaştırmak, kırpmak, kötülemek, parçalamak, susmak, yontmak |
kesret |
çokluk |
kestane |
şabalıt |
kestirim |
tahmin |
kestirme |
kese |
kestirmece |
tahminî, yaklaşık |
kestirmek |
sezmek |
keş |
aptal, ayyaş, esrarkeş |
keşfeden |
kâşif |
keşfetmek |
bulmak |
keşif |
tahmin |
keşik |
nöbet, sıra |
keşikçi |
bekçi |
keşiş |
rahip |
keşke |
bari |
keşki |
keşke |
keşşaf |
izci |
ket |
engel, ikinci, saniye |
ketenpere |
dolandırıcılık |
ketmen |
çapa |
ketmenlemek |
çapalamak |
kevgir |
sarkaç, süzgeç |
keyfi |
özbaşına |
keyfiyet |
durum, kalite, nitelik, sıfat |
keyfiyetsiz |
derme çatma, hakir |
keyif |
afiyet, esrar, hatır, hava, heves, huzur, istek, rahat, sağlık, zevk |
keyifli |
neşeli |
keyifsiz |
durgun, rahatsız |
kez |
defa, el, kat, kere, nöbet, öğün, sefer, su, yol |
ki |
kim |
kibar |
değerli, efendi, seçkin, soylu, zengin |
kibarlaşmak |
incelmek |
kibarlık |
incelik |
kibir |
benlik, böbür, burun, gurur |
kibirlenme |
tekebbür |
kibrit |
alışkan, kükürt, odluçöp |
kibritçi |
cimri |
kıç |
ayak, bacak, dip, küfe |
kıçkırmak |
ekşimek |
kifayet |
iktidar, liyakat |
kifayet etmek |
elvermek, yetmek |
kifayetlenme |
iktifa |
kifayetlenmek |
yetinmek |
kifayetli |
yeterli |
kifayetsiz |
yetersiz |
kıfıllamak |
kilitlemek |
kik |
futa |
kıkırdak |
kıkırdak |
kıkırdamak |
ölmek |
kıl kuyruk |
çelimsiz, zayıf, züğürt |
kıl payı |
neredeyse |
kılavuz |
mürşit, öncü, rehber |
kılavuz gemisi |
kılavuz |
kılavuz kaptan |
kılavuz |
kılavuzluk |
delalet |
kılbaz |
dalkavuk |
kılçıklı |
çapraşık, karışık |
kile |
ölçek |
kiler |
ambar |
kılga |
makine |
kılgılı |
kullanışlı, uygulamalı |
kılgısal |
uygulamalı |
kılıbık |
avratağız |
kılıç |
tığ |
kılıf |
gömlek |
kılık |
eşkâl |
kılıklamak |
oyalamak |
kılıklı |
güzel, temiz |
kılıksız |
süfli |
kilim |
sergi |
kilitlemek |
kenetlemek, kıfıllamak |
kilitsiz küreksiz |
açık |
kiliz |
saz |
kılkapan |
kehribar |
kılkoparan |
kehribar |
kılmak |
etmek, yapmak |
kilo |
geli |
kilogram |
kilo |
kilolu |
ağır, şişman |
kilometre |
çağrım |
kılsız |
kelek |
kılükal |
dedikodu, söylenti |
kim |
ki |
kimesne |
kimse |
kimi |
bazen, bazı, bazısı, birtakım, kimisi |
kımıldamak |
debelenmek, deprenmek, kımıldanmak, kıpırdamak, oynamak, sallanmak |
kımıldamayan |
sakin |
kımıldanmak |
deprenmek, kımıldamak |
kımıldatma |
tahrik |
kımıldayan |
oynak |
kimisi |
bazısı, kimi |
kimlik |
çehre, etiket, hüviyet, şahsi vesika, üzeri |
kimlik belgesi |
kimlik |
kimlik kartı |
kimlik |
kimse |
sima |
kimsesiz |
fakir, gariban, garip, öksüz |
kin |
garaz, hınç |
kınamak |
ayıplamak |
kinaye |
ima |
kinci |
kindar |
kınç |
polis, sakçı |
kindar |
kinli |
kindik |
göbek |
kinli |
kindar |
kınnap |
sicim |
kip |
dayanıklı, kalıp, örnek, sağlam |
kıpır kıpır |
hamarat |
kıpırdak |
canlı |
kıpırdamak |
kımıldamak |
kıpırdanmak |
kıpırdamak |
kıpkızıl |
aşırı, koyu |
kıpmak |
kırpmak |
kıpramak |
kıpırdamak |
kir |
çirk, leke, pasak, pislik |
kir |
şaibe |
kır |
beyaz, çal |
kır |
sahra |
kır |
yazı |
kır sakız olmak |
sırnaşmak |
kır vermek |
kırıtmak |
kira |
icare |
kıraat |
okuma |
kıraat etmek |
okumak |
kıraathane |
kahve |
kırağı |
jale |
kırak |
kıyı |
kiralamak |
icareye vermek |
kıran |
afet, bayır, çevre, kenar, kıyı, tepe, uç |
kırat |
değer, düzey, nitelik, seviye |
kıray |
asi, delikanlı, genç |
kırba |
matara |
kırcı |
dolu |
kırçıllanmak |
ağarmak |
kırgavul |
sülün |
kırgın |
incik, incimiş, katliam |
kırıcı |
acı, ağır, keskin |
kırıcı olmak |
sertleşmek |
kırık |
kırıntı, melez, üzgün |
kırık dökük |
çürük, değersiz, eski |
kırıklamak |
ufalamak |
kırılan |
alıngan |
kırılmak |
alınmak, azalmak, darılmak, gücenmek, içerlemek, incimek, incinmek, sınmak, yatışmak |
kırım |
katliam |
kırınmak |
oynamak |
kırıntı |
kırık |
kırışmak |
öldürmek, paylaşmak, yok etmek |
kırıştırmak |
oynaşmak |
kırıtma |
cilve, işve |
kırıtmak |
gamze etmek, kır vermek, naz etmek |
kırkmak |
kırpmak |
kirlenmek |
batmak |
kirletmek |
batırmak, becermek, lekelemek, pislemek |
kirli |
bulaşık, murdar, pasaklı, pis |
kirli kartopu |
kuyruklu yıldız |
kirlilik |
pislik |
kırma |
melez |
kırmak |
delmek, haklamak, incitmek, kaçmak, sındırmak, uzaklaşmak, yaralamak, yok etmek |
kirmen |
iğ |
kırmızı |
al, kızıl |
kırmızılaşmak |
kızarmak |
kırnak |
cariye, çevik, güzel, titiz |
kıro |
çuşka |
kırpıntı |
kesinti |
kırpma |
makas |
kırpmak |
kesmek, kırkmak |
kirşan |
pudra |
kırtasiyecilik |
bürokrasi |
kısa |
kesik |
kısaboy |
bodur |
kısaca |
hülasa, kısa |
kısacası |
hasılı, velhasıl |
kısaltarak |
kısa |
kısaltım |
taksir |
kısaltma |
taksir |
kısaltmak |
almak, budamak, gödeltmek, kasmak, özetlemek |
kısık |
ağır |
kısım |
bölüm, fasıl, hizip, kesim, kol |
kısır |
çorak, yararsız, yoz |
kısıtlamak |
mahdutlaştırmak, sınırlamak |
kısıtlanmış |
kısıtlı |
kısıtlı |
mahdut |
kıskançlık |
haset |
kıskançlık etmek |
kıskanmak |
kıskanmak |
imrenmek |
kıskı |
kama, takoz |
kıskıvrak |
berk, muhkem |
kısma |
kısıntı, taksir |
kısmak |
azaltmak, büzmek, ezmek |
kısmet |
kader, nasip, şans, talih |
kısmık |
cimri |
kıssa |
hikaye, veciz |
kıssalar |
kısas |
kıstak |
dil |
kıstas |
miyar, ölçüt |
kıstırmak |
kapmak |
kişi |
can, er, erkek, eş, insan, isim, koca, nefer, nüfus, şahıs, şahsiyet, zat |
kişiler |
zevat |
kişileştirme |
teşhis |
kişilik |
benlik, şahsiyet |
kişioğlu |
insan, insanoğlu |
kışır |
kabuk |
kişisel |
şahsi |
kişiselleştirmek |
bağlamak |
kişizade |
soylu |
kışkırtma |
tahrik |
kışkırtmak |
fitnekârlık etmek, körüklemek, tahrik etmek |
kişmiri |
çekici, esmer |
kit |
macun |
kıta |
parça, tane |
kitabe |
yazıt |
kitabevi |
kütüphane |
kitabiyat |
kaynakça |
kıtal |
savaş |
kitap |
eser, yapıt |
kitapça |
broşür |
kitapçık |
risale |
kitaplık |
kütüphane |
kitapsız |
zalim |
kıtipiyoz |
bayağı, değersiz, kötü |
kıtır |
yalan |
kıtlamak |
incitmek, ısırmak |
kitle |
kütle, yığın |
kıtlık |
kesat |
kıvanç |
güvenç, iftihar, övünç, sevinç |
kıvançla |
memnuniyetle |
kıvançlanmak |
övünmek |
kıvançlı |
memnun, mutlu |
kıvanma |
iftihar |
kıvcı |
mühendis |
kıvılcım |
alev |
kıvırcık |
cingelek |
kıvırcık koyun |
kıvırcık |
kıvırcık marul |
kıvırcık |
kıvırmak |
burmak, bükmek, sapmak |
kıvracık |
hamarat |
kıvrak |
aceleci, canlı, güzel, şık, yakışıklı |
kıvrantı |
sıkıntı |
kıvrılmak |
dönmek, katlanmak, kırılmak, sapmak |
kıvrım |
ayrım, büklüm, dönemeç, lüle |
kıvrıntı |
dönemeç, kıvrım |
kıya |
cinayet |
kıyacı |
cani |
kıyafet |
giyim, giysi |
kıyak |
gaddar, mükemmel, zalim |
kıyam etmek |
ayaklanmak, başkaldırmak |
kıyamet |
afet |
kıyamet günü |
kıyamet |
kıyas |
karşılaştırma, mukayese |
kıyasıya |
korkunç, müthiş |
kıyasla |
nazaran |
kıyaslama |
mukayese |
kıyaslamak |
karşılaştırmak, mukayese etmek, salıştırmak |
kıygı |
haksızlık, zulüm |
kıygın |
mağdur |
kıygınlık |
mağduriyet |
kıyı |
kenar, kırak, sahil, yaka |
kıyıcı |
gaddar |
kıyık |
çuvaldız |
kıyın |
zulüm |
kıymak |
zulmetmek |
kıymet |
değer, kadir, not, paha |
kıymetiharbiye |
değer, önem |
kıymetlendirmek |
değerlendirmek |
kıymetli |
değerli |
kıymetsiz |
değersiz |
kıymettar |
değerli |
kıytırık |
basit, bayağı, değersiz |
kız kardeş |
bacı, hemşire, simil |
kızamık |
kızılca |
kızanak |
domates |
kızarmış |
kebap |
kızdırma |
ateş |
kızdırmak |
ısıtmak |
kızgın |
bozuk, hırslı, sert |
kızgınlık |
gazap, hiddet, hırs, hışım, öfke |
kızıl |
al, altın, kırmızı, kızılca |
kızılca |
kızamık, kızıl |
kızılgül |
gül |
kızılkuş |
doğan |
kızıllık |
düzgün, pudra |
kızışık |
kızgın |
kızışmak |
artmak, hızlanmak |
kızıştırmak |
körüklemek, pompalamak |
kızmak |
asabileşmek, gazaplanmak, hiddetlenmek, öfkelenmek, sinirlenmek |
kızoğlan |
bakire |
kızoğlankız |
bakire |
klakson |
korna |
klan |
boy |
klas |
sınıf |
klasik |
alışılmış |
klasman |
küme, tasnif |
klik |
hizip |
klon |
kopya |
koca |
adam, ağa, bey, büyük, efendi, er, erkek, eş, geniş, ihtiyar, iri, kişi, kocaman, moruk, pir, ulu, yaşlı, yüksek, zevç |
kocabaş |
büyükbaş |
kocabaşı |
muhtar |
kocakarı |
anne |
kocalar evi |
huzurevi |
kocalmak |
kocamak, yaşlanmak |
kocamak |
ihtiyarlamak, yaşlanmak |
kocaman |
büyük, hantal, iri, koca |
kocaoğlan |
ayı |
koçak |
cömert, yürekli |
koçaklama |
savaş |
koçan |
özek |
koçmak |
kucaklamak |
koçu |
kabadayı |
kod |
harf |
kodak |
aile, odbaşı |
kodaman |
büyük |
kodes |
cezaevi |
kof |
içi boş, mazmunsuz |
kofa |
saz |
kofluk |
ahmaklık, bilgisizlik, güçsüzlük |
koğuş |
kovuk |
kohum |
akraba, hısım |
kohumbazlık |
iltimas |
kohumbazlık etmek |
kayırmak |
koklamak |
kokmak |
koklaşmak |
kokuşmak |
kokmak |
koklamak, kokuşmak |
kokmuş |
değersiz, miskin, tembel |
kokoroz |
mısır |
kokoz |
züğürt |
kokteyl |
karışım |
koku |
belirti, işaret, ıtır |
koku alma organı |
burun |
kokuşma |
tefessüh |
kokuşmak |
kokmak |
kol |
bölüm, branş, dal, destek, dizi, düzen, grup, kanat, karakol, kısım, şube, tutacak |
kolay |
asan, basit, hafif |
kolayca |
kolay |
kolaylık |
kolay |
kolaylıkla |
çabucak, rahat |
kolcu |
muhafız |
kolektif |
ortaklaşa |
kolera |
veba |
kollamak |
gözetmek, gözlemek, himaye etmek, korumak |
kollayan |
muhafız |
kolon |
sütun |
koloni |
sömürge |
kolpo |
dalavere |
koltuk |
destek, makam, sandalye |
koltuklamak |
pohpohlamak |
kolye |
boyunbağı |
kom |
çiftlik |
kombinasyon |
tertip |
kombine |
toplu |
kombinezon |
gömlek |
komedi |
güldürü |
komedya |
komedi |
komik |
gülünç, mezeli |
komisyoncu |
simsar |
kompetan |
uzman |
komple |
dolu, mükemmel, tam, tamamen |
kompleks |
karışık, karmaşık, mürekkep |
komplike |
karmaşık |
komplo |
düzen, kasıt, suikast, tertip, tuzak |
kompozit |
karma |
kompozitör |
bestekâr |
komprime |
hap |
kompüter |
bilgisayar |
komşu |
bitişik |
komut |
emir |
komut vermek |
emir vermek |
komutan |
bey |
komünikasyon |
alaka, iletişim, rabıta, ünsiyet |
komünist |
kızıl |
komütatör |
anahtar |
konak |
menzil, merhale, misafir |
konakçı |
konak, mihmanhane, otel |
konaklamak |
dincelmek, gecelemek, inmek, kalmak |
konar göçer |
göçeri |
kondisyon |
durum, şart |
kondu |
gecekondu |
kondüktör |
beletçi |
konferans |
konuşma |
konferansçı |
hatip |
konfirme etmek |
onaylamak |
konfor |
rahatlık |
kongre |
kurultay |
konkre |
somut |
konkur |
yarış, yarışma |
konmak |
kalmak, konulmak, koyulmak, salınmak |
konsantre |
yoğun |
konsantre olmak |
yoğunlaşmak |
konsept |
düzen, görüş, kavram, tarz |
konservatör |
tutucu |
konsey |
kurul, şura |
konson |
ünsüz |
konsonant |
ünsüz |
konstitüsyon |
anayasa |
konstrüksiyon |
yapı |
konsulto |
konsültasyon |
kont |
derebeyi |
kontak |
bağlantı, ilgi, temas |
kontak lens |
lens |
kontekst |
çevre |
kontra |
aksi, karşı, karşıt |
kontrast |
karşıt, tezat |
kontrat |
bağlaşma, mukavele, sözleşme |
kontrol |
denetçi, denetim, muayene, nezaret, yoklama |
kontrol etmek |
denetlemek, ölçmek |
kontrolcü |
denetçi |
kontrolör |
denetçi, kontrol |
konu |
bahis, husus, iş, laf, mevzu, sayfa, sermaye |
konu olmak |
geçmek |
konuk |
mesken, misafir |
konuk olmak |
konmak |
konukçu |
mihmandar |
konukevi |
misafirhane |
konuksever |
misafirperver |
konulmak |
konmak |
konum |
durum, vaziyet, yer |
konusunda |
dair |
konuş |
konum |
konuşamayan |
dilsiz |
konuşkan |
danışkan |
konuşma |
görüşme, konferans, laf, musahabe, müzakere, nutuk, sanat, sohbet |
konuşmacı |
hatip |
konuşmak |
bahsetmek, danışmak |
konuşmama |
sükût |
konut |
ev, hane, ikametgâh, menzil, mesken, yurt |
konvansiyon |
anlaşma |
konvoy |
kafile |
koordinasyon |
alakalandırılma, alakalandırma |
koparmak |
almak, kapmak |
kopça |
çapraz |
kopmak |
çıkmak, kurtulmak |
kopuk |
serseri |
kopya |
nüsha, suret, yüz |
kor |
dert, sıkıntı, üzüntü |
koridor |
aralık, dehliz, gezinti |
korkak |
ödlek |
korkakça |
korkak |
korkmadan |
pervasız |
korkmak |
utanmak, ürpermek, yılmak |
korkmama |
yürek |
korku |
çekinmek, endişe, tehlike, vahşet |
korkulmak |
korkmak |
korkulu |
ağır, kritik, netameli, tehlikeli, vahim |
korkunç |
güçlü, müthiş |
korkusuz |
pervasız, yürekli |
korkusuzluk |
yürek |
korkutan |
korkulu |
korluk |
mangal |
korna |
sinyal |
korna çalmak |
sinyal vermek |
korner |
köşe |
korse |
lastik |
korte |
flört |
kortej |
alay, maiyet |
korteks |
kabuk |
koru |
meşecik |
korucu |
meşebeyi |
koruma |
himaye, muhafaza, müdafaa |
korumacılık |
himayecilik |
korumak |
bakmak, beklemek, esirgemek, gözetmek, gözlemek, himaye etmek, kollamak, müdafaa etmek, sakınmak, saklamak, savunmak |
korunan |
mahfuz |
koruncak |
mahfaza |
korunmak |
sakınmak, sığınmak |
korunmuş |
mahfuz |
korunum |
muhafaza |
koruyan |
hafız |
koruyucu |
hami, kalkan, muhafız |
koruyuculuk |
himaye |
koskoca |
muazzam |
koskocaman |
büyük, geniş, muazzam |
kostak |
kabadayı, kibar, yakışıklı, yiğit, yürekli, zarif |
koşa |
çift, eş, ikiz |
koşam |
avuç |
koşma |
ek |
koşmak |
eklemek, izlemek, kaçmak, kovalamak, yüğürmek |
koşturmak |
çabalamak, uğraşmak |
koşu |
koşun |
koşuk |
koşma, şiir, türkü |
koşul |
şart |
koşullar |
şerait |
koşulma |
iltihak |
koşum takımı |
koşum |
koşun |
koşu, ordu, saf, yarış |
koşuntu |
tayfa |
koşuşturmak |
koşmak |
koşut |
paralel |
kota |
had, norma |
kotarmak |
boşaltmak, hazırlamak |
kotlamak |
şifrelemek |
kotlet |
pirzola |
kotur |
uyuz |
kov |
gıybet |
kovalamak |
izlemek, koşmak, kovmak, takip etmek |
kovan |
arı peteği, arı teknesi, yayık |
kovcu |
gammaz |
kovculuklar |
tezvirat |
kovlamak |
gammazlamak, kötülemek |
kovmak |
atmak, defetmek, gözetmek, kovalamak, savmak, sepetlemek, süpürmek |
kovuk |
koğuş, oyuk |
kovuşturma |
istintak, takibat, takip |
kovuşturmak |
takip etmek |
kovuşturulma |
takip |
koyak |
vadi |
koygun |
acıklı, dokunaklı |
koymak |
almak, atmak, ayırmak, bırakmak, çekmek, dokunmak, eklemek, etkilemek, katmak, salmak, terk etmek, vazetmek, vurmak, yakınmak |
koyu |
derin, katı, tok, yoğun |
koyulaşmak |
koyulmak |
koyulaştırma |
teksif |
koyulmak |
başlamak, çıkmak, girişmek, konmak |
koyun |
kucak |
koyun bakışlı |
budala, şaşkın |
koyun dede |
aptal |
koyuntu |
keder, sıkıntı, üzüntü |
koyuverme |
mola |
koyuvermek |
koymak, salmak |
koz |
ceviz |
koza |
barama, kozalak |
kozak |
kozalak |
kozalak |
koza, şiş |
kozgalan |
isyan, başkaldırı |
kozmos |
evren |
köçek |
rakkas, rakkase |
köhne |
çağ dışı, kart |
köhneleşmek |
küflenmek |
kök |
asıl, cins, dip, esas, havuç, kaynak, köken, nesep, sap, şişman, temel, üs |
kök salmış |
oturmuş |
kökelen |
semiz |
kökelmek |
şişmanlamak |
köken |
asıl, kök, menşe, soy |
kökeninden |
esasen |
kökenli |
asıllı |
kökertmek |
köklemek |
köklemek |
ayarlamak |
köklenme |
ayar |
kökler |
usul |
kökleşme |
teessüs |
kökleşmek |
oturmak |
köklü |
kökten |
kökten |
temelden |
kökten sürme |
soylu |
kökünü kesme |
imha |
köle |
bende, esir, kul |
kölelik |
esaret |
kölük |
araba, otomobil |
köm |
dallık, gündizme, takvim |
kömek |
muzaheret, torpil, yardım |
kömek etmek |
desteklemek |
kömekçi |
yamak |
kömüş |
manda |
köndelen |
yanlama |
köpek |
it |
köpürme |
feveran |
köpürmek |
sinirlenmek |
köpyak |
ehram, piramit |
kör |
âmâ, görme engelli, kötü |
kör körane |
gözü kapalı |
kör sıçan |
köstebek |
körlemeden |
bilmeden |
körlük |
frengi |
körpe |
genç, güzel, hoş |
körüklemek |
kışkırtmak, pompalamak, tahrik etmek |
kösele |
gön |
kösele suratlı |
utanmaz |
kösnü |
şehvet |
kösnümek |
kızmak |
köstek |
bukağı, cidar, engel |
kösteklemek |
bukağılamak, engellemek |
köşe |
bucak, çene, ibik, künç |
köşe yazısı |
fıkra |
köşk |
kulübe |
kötek |
baston, dayak, sopa |
kötü |
acı, aşağı, aşırı, berbat, çok, döküntü, duman, fena, ibret, kaba, kaput, kara, kör, melun, nadan, nahoş, pis, sıfır, şer, tehlikeli, yaman, yaş |
kötüleme |
gıybet, jurnal |
kötülemek |
gammazlamak, kesmek, pislemek, yamanlamak |
kötülük |
şer |
kötümser |
bedbin, bozuk, karamsar, pesimist |
kötürüm |
oturak |
köy |
kent |
köy muhtarı |
muhtar |
köy yeri |
köy |
köydeş |
köylü |
köylü |
kaba, kentçi, kentli |
köylük yer |
köy |
kredi |
borç, güven, itibar, para, saygınlık |
kredili |
güvenilir, itibarlı |
kredisiz |
itibarsız |
kristal |
billur |
kriter |
ölçüt |
kritik |
ciddi, eleştiri, korkulu, nazik |
kritik etmek |
araştırmak, eleştirmek, incelemek |
kriz |
buhran, bunalım |
kubat |
kaba |
kucak |
iç, koyun, ocak, ortam |
kucaklamak |
kuşatmak, sarılmak, sarmak |
kuda |
dünür |
kudret |
güç, iktidar, ker, yetenek |
kudret hamamı |
ılıca |
kudretli |
güçlü, kadir, üstün |
kudretten |
yaradılıştan |
kudurganlık |
azgınlık |
kudurmak |
öfkelenmek |
kuduruk |
saldırgan |
kuduz olmak |
kudurmak |
kûhi |
ıssız |
kukla |
gelin |
kul |
bende, köle |
kulaklı |
kazan |
kuldur |
çapulcu, eşkıya, harami, haydut, şaki |
kuldur destesi |
çete, şebeke |
kuldurbaşı |
elebaşı |
kullanılır olmak |
yaramak, yerleşmek |
kullanılmamak |
ölmek |
kullanılmamış |
sıfır |
kullanımda olmak |
geçmek |
kullanıvermek |
kullanmak |
kullanmak |
almak, değerlendirmek, dökmek, giymek, harcamak, içmek, istismar etmek, işletmek, sarf etmek, sömürmek, takmak, tutmak, yönetmek |
kulluk |
karakol |
kullukçu |
uşak |
kulp |
bahane |
kuluduk |
çılgın, deli |
kulumak |
bozulmak, çıldırmak, delirmek |
kulübe |
köşk |
kulüp |
pakt |
kuma |
eş, günü, ortak |
kumanda etmek |
yönetmek |
kumandan |
komutan |
kumanya |
azık |
kumar |
oyun |
kumarbaz |
üçkâğıtçı |
kumarcı |
kumarbaz |
kumarhane |
dükkân |
kumbara |
gülle |
kumbaşı |
kumsal |
kumkuma |
çömlek |
kumlu |
kumsal |
kumluk |
çöl, kumsal |
kumpas |
düzen, hile |
kumpir |
patates |
kumsal |
plaj, sahil |
kundak |
dipçik, fesat, fitne |
kundaklamak |
aldatmak |
kunt |
boks, mülakeme |
kupa |
yürek |
kupür |
kesik |
kur |
düzey |
kurada |
cılız |
kural |
kaide, nizam |
kural dışı |
müstesna |
kuram |
nazariye |
kuramsal |
nazari |
kurander |
cereyan |
kuraştırma |
kurgu |
kurbağa adam |
dalgıç |
kurcalamak |
deşmek, eşelemek, karıştırmak |
kurgan |
höyük |
kurgu |
anahtar, çatı, kuraştırma, montaj, spekülasyon |
kurma |
inşa |
kurmak |
düşünmek, hazırlamak, sağlamak, tasarlamak, yapmak |
kurnaz |
açıkgöz, cambaz, çakal, kurt, uyanık |
kurs |
çörek |
kursak |
boğaz |
kurşun |
gülle, mermi |
kurşun kalem |
karataş |
kurşunlamak |
güllelemek, vurmak |
kurt |
canavar, kurnaz |
kurtarıcı |
halaskâr |
kurtarmak |
bitmek, halas etmek, idare etmek, tüketmek |
kurtluca |
meşecik |
kurtulma |
firar |
kurtulmak |
boşanmak, geçiştirmek, halas olmak, kaymak, kopmak |
kurtulmalık |
fidye |
kurtuluş |
halas, selamet |
kuru |
çelimsiz, çıplak, iskelet, sıska, zayıf |
kurul |
heyet, konsey |
kurulaşmak |
yozlaşmak |
kurulma |
teşekkül |
kurulmak |
böbürlenmek, yerleşmek |
kurulu |
oturmuş |
kuruluş |
bünye, idare, kurum, müessese, tesis, teşkilat, üretim, yapı |
kuruluşlar bütünü |
kompleks |
kurum |
cemiyyet, çalım, gösteriş, gurur, is, kasıntı, kuruluş, müessese, tekebbür |
kurumak |
sertleşmek, zayıflamak |
kurumlu |
mağrur |
kurun |
çağ |
kuruntu |
evham, fikir, kuşku, şüphe, vehim, vesvese |
kurup takma |
montaj |
kurusıkı |
blöf, korku |
kurutmak |
yok etmek |
kuruyasıca |
kötü |
kuskunsuz |
derbeder, perişan |
kusmak |
boşaltmak, reddetmek |
kusur |
arıza, ayıp, hata, kabahat, noksan, özür, pürüz, şaibe |
kusurlar |
taksirat |
kusurlu |
eksik, yarım yamalak |
kusursuz |
düzgün, harika, mükemmel, tam |
kuş beyinli |
aptal |
kuşak |
göbek, jenerasyon, nesil |
kuşanmak |
takmak |
kuşatan |
sapan |
kuşatma |
abluka, ihata, muhasara |
kuşatmak |
çevirmek, ihata etmek, kaplamak, kucaklamak, muhasara etmek, sarmak |
kuşku |
endişe, evham, kuruntu, narahatlık, şüphe |
kuşkulanmak |
huylanmak, pirelenmek, şüphelenmek |
kuşkusuz |
elbette, malum, şüphesiz, zahir |
kut |
bereket, mutluluk |
kutlama |
tebrik |
kutlamak |
kutlulamak, tebrik etmek |
kutlu |
hoşbaht, mübarek |
kutlulamak |
kutlamak |
kutsal |
mukaddes, mübarek |
kutsallaştırmak |
kutsamak |
kutsama |
takdis |
kutsi |
kutsal |
kutsuz |
kötü, zavallı |
Kutup Yıldızı |
Demir Kazık |
kutur |
çap |
kuvertür |
örtü |
kuvve |
düşünce, niyet |
kuvvet |
bilek, cebir, fer, güç, hâl, ker, mecal, nüfuz, şiddet, takat, zor |
kuvvetlendirme |
takviye |
kuvvetleştirme |
tekit |
kuvvetli |
demir, güçlü, keskin, saygın, üstelik, üstün |
kuvvetlice |
kuvvetli |
kuvvetsizlik |
güçsüzlük |
kuyan |
tavşan |
kuyruklu |
akrep |
kuytu |
halvet, siper, tenha |
kuyu anası |
öcü, umacı |
kuyumcu |
zerger |
kuzey |
şimal, yıldız |
kuzguni |
kara |
kuzuluk |
ağıl |
küçe |
sokak |
küçük |
bayağı, değersiz, enik, ıvır zıvır, ufak |
küçük abdest |
idrar |
küçük bacı |
kardeş |
küçük çay |
dere |
küçük dil |
dilcek |
küçük kardeş |
kardeş |
küçülmek |
daralmak, ufalmak |
küçümencik |
küçücük, küçük |
küçümseme |
alay |
küf |
pas |
küf atmak |
küflenmek |
küfe |
kıç |
küflenmek |
küf atmak |
küflü |
köhne |
küfretmek |
okumak, sıvamak, sövmek |
küfür |
kalay, sövüş |
küfürbaz |
sövüşçül |
kükremek |
aslan, bağırmak, deniz, şahlanmak, taşmak |
kükürt |
kibrit |
kül |
bütün, tüm |
kül etmek |
kavurmak, yakmak |
kül rengi |
gri |
külah |
hile, kalpak, oyun, papak |
küldöken |
eş, kadın |
külfet |
sıkıntı |
külhanbeyi |
başıboş, kabadayı, serseri |
külhani |
kabadayı, serseri |
küllenmek |
unutulmak, yadırgamak |
külliyen |
tamamen, tamamıyla |
külliyet |
bolluk, çokluk |
küllük |
tabla |
külot |
don |
kült |
din |
külte |
demet, külçe |
kültür |
ekin, irfan, medeniyet, tarım |
kültürel |
medeni |
kültürfizik |
jimnastik |
kültürlü |
aydın |
kültürsüz |
ilkel |
külünk |
çapa, kazma |
külüstür |
eski |
kümbet |
kubbe |
küme |
grup, kütle, öbek, takım, tomar, topa, yığın |
kümelemek |
yığmak |
kümelenmek |
topalaşmak, yığılmak |
kümes |
in |
künç |
köşe |
künde |
düzen, hile, köstek, oyun, tuzak |
künh |
kök, öz |
küp |
sarhoş |
küp şeker |
kesme şeker |
küpe |
sırga |
küplü |
ayyaş |
küre |
dünya, yeryüzü |
küre kuşağı |
kuşak |
kürecik |
bilye |
küreken |
damat, enişte, güvey |
kürevi |
toparlak |
kürk |
gocuk |
kürsü |
bölüm, sandalye |
kürtaj |
uşak saldırma, uşak salma |
kürtün |
palan |
kürü |
havyar |
küs |
dargın |
küseğen |
çıtkırıldım |
küskün |
dargın |
küsmek |
darılmak |
küsmüş |
küs |
küstahça |
küstah |
küşade |
açık |
küşat |
açma |
küşayiş |
açıklık |
küşüm |
kaygı, kuşku |
küşümlenmek |
kaygılanmak, kuşkulanmak |
kütle |
cemaat, küme, yığın |
kütük demir |
kütük |
küy |
müzik |
lacerem |
elbette |
laçın |
laçın |
laçka |
harap |
laçkalaşmak |
bozulmak |
laf |
bahis, dedikodu, konu, konuşma, lakırtı, mevzu, söz |
laf anlamaz |
kaba |
laf cambazlığı |
demagoji |
lafazan |
geveze |
lafçı |
geveze |
lafız |
kelime, söz |
laflamak |
konuşmak |
lagar |
çelimsiz, zayıf |
lağ |
alay |
lağa koymak |
eğlenmek |
lağım |
kanalizasyon |
lağım döşemi |
kanalizasyon |
lağlağıcı |
şaklaban |
lağvetmek |
feshetmek, ilga, kaldırmak |
lahana |
kelem |
lahana sarması |
sarma |
lahika |
ek |
lahut |
kutsal |
lahza |
an, göz kırpımı |
lahzada |
çabucak |
lain |
melun |
lakap |
müstear |
lakayıt |
hoyrat, ihmalkâr, vurdum duymaz |
lakayıtlık |
ihmal |
lakin |
ama, fakat |
lakırdı |
söz |
lakırtı |
dedikodu, ıvır zıvır, laf, söz |
lakırtı ebesi |
geveze |
lakırtı etmek |
konuşmak |
lakırtı kavafı |
geveze |
lakırtıcı |
geveze, konuşkan |
lakonik |
veciz |
lal |
dilsiz |
lala |
daye |
lale |
gelincik |
lalettayin |
gelişigüzel, rastgele, sıradan |
lalüebkem |
dilsiz |
lama |
deve |
lamba |
çıra |
lamba karpuzu |
karpuz |
lambacık |
ampul |
lanet |
beddua |
lanet etmek |
lanetlemek |
lanetleme |
telin |
lanetli |
melun |
lanse etmek |
meşhur etmek, tariflemek |
larp |
ansızın |
larpadak |
ansızın |
laso |
kement |
lastik |
korse |
laşe |
leş |
latif |
leziz |
latifçe |
hoş, latif |
latife |
fıkra, şaka |
latilokum |
lokum |
lavabo |
ayakyolu, hela, musluk, tuvalet, yüznumara |
lavta |
ebe |
layemut |
ölümsüz |
layiha |
proje, tasarı |
layık |
müstahak, şayan |
layık bilmek |
tenezzül etmek |
layık görmek |
tenezzül etmek |
lazım |
geçişsiz, gerek, gerekli, lüzumlu |
lazım olmak |
gerekmek |
lazıme |
gerekçe |
lazımlık |
ördek |
lazut |
mısır |
leçek |
başörtüsü |
legal |
yasal |
leğen |
havsala |
lehim yapmak |
lehimlemek |
lehimlemek |
lehim yapmak |
lehtar |
taraftar |
leke |
kara, karaltı, kir, pis, şaibe |
lekelenmek |
kirlenmek |
lekeli humma |
tifüs |
lektör |
okutman |
lenger |
çapa |
lengimek |
tavsamak |
lengitmek |
savsaklamak, tehire salmak |
lengüistik |
dil bilimi |
lenk |
mıymıntı |
lens |
mercek |
lento |
boyunduruk |
leopar |
böbür, pars |
lep |
dudak, kenar |
lepirci |
izci |
lerze |
titreme |
leşker |
asker, ordu |
letafet |
incelik, letafet, yumuşaklık |
levber |
çapa |
levent |
uzun |
levha |
kara tahta, resim |
leylaç |
üçkâğıtçı |
leyli |
yatılı |
leziz |
güzel, hoş, latif, zevkli |
lezzet |
haz, tat, zevk |
lezzet almak |
hazzetmek |
lezzetli |
leziz |
libas |
giysi |
lider |
reis, şef, yolbaşçı |
liet |
şarkı |
lif |
tel |
lig |
küme |
likidasyon |
tasfiye |
likit |
nakit, sıvı |
limanlamak |
sakinleşmek, yatışmak |
lime |
parça |
lime lime |
cırık cındır, parça parça |
limit |
sınır, son had |
limonluk |
merdiven |
linet |
ishal |
linolyum |
muşamba |
lira |
teklik |
liralık |
lira |
lisan |
dil |
lisaniyat |
dil bilimi |
lisans |
ali tahsil |
lisans belgesi |
diploma, şahadetname |
lise |
idadi |
liste |
cetvel, siyahe |
literatür |
edebiyat, kaynak |
liva |
sancak |
liyakat |
kifayet, uygunluk |
loda |
demet, küme, yığın |
lodos |
güney |
lodosluk |
güney |
lojik |
mantık, mantıklı |
lojman |
devlet evi |
loka |
çalım, gurur |
lokal |
yerel |
lokalanmak |
böbürlenmek, övünmek |
lokalık |
fiyaka |
lokalize etmek |
sınırlamak |
lokanta |
aşçı, aşhane, restoran |
lokma |
yemek |
lokma tatlısı |
lokma |
lot |
tutam |
lup |
büyüteç |
lügat |
kelime, söz, sözcük, sözlük |
lüks |
aşırı, fazla, gösteriş, gösterişli, şatafat |
lüle |
kıvrım, namlu |
lünet |
gözlük |
lütfetmek |
bağışlamak, söylemek, vermek |
lütfeylemek |
lütfetmek |
lütuf |
ihsan, nimet, yardım |
lütufkâr |
kibar |
lüzuci |
yapışkan |
lüzum |
gerek, hacet, icap |
lüzumlu |
gerek, gerekli, lazım |
lüzumsuz |
gereksiz |
ma |
ve |
maaile |
ailevi |
maalmemnuniye |
memnuniyetle |
maarif |
öğrenim |
maaş |
aylık |
maatteessüf |
maalesef |
mabat |
kıç |
mabet |
tapınak |
mabeyin |
ara |
mabude |
sevgili, tanrıça |
macera |
serüven |
maceracı |
maceraperest |
maceralı |
karmaşık |
macerasız |
basit, sıradan |
macun |
mala |
madara |
kötü |
madde |
husus, öz, şey |
maddesel |
maddi |
madem |
mademki |
mademki |
madem |
maden |
esrar, metal, mineral, mızrap, uyuşturucu |
maden suyu |
mineral suyu |
mader |
ana, anne |
madik |
dolap, hile |
madun |
alt |
mafevk |
üst, yukarı |
mafsal |
boğum, eklem, oynak |
mağara |
in |
mağaza |
dükkân, salon |
mağduriyet |
adaletsizlik, haksızlık |
mağdurluk |
mağduriyet |
mağfiret |
bağışlama |
mağlubiyet |
yenilgi |
mağlup |
yenik |
mağlup etmek |
bozmak, sındırmak, yenmek |
mağrip |
batı |
mağşuş |
karışık |
mahal |
mevki, mevzi, yer, yöre |
mahalle muhtarı |
muhtar |
mahalli |
yerel |
maharetli |
becerikli, usta |
mahariç |
gider |
mahbes |
cezaevi |
mahcup |
utangaç |
mahcup olmak |
ekşimek, morarmak, şişmek, utanmak |
mahcur |
kısıtlı |
mahdudiyetli |
münhasır |
mahdum |
oğul |
mahdut |
az, basit, dar, kısıtlı |
mahdutlaştırma |
tahdit |
mahdutlaştırmak |
kısıtlamak, sınırlamak |
mahfaza |
mücre, sandıkça |
mahfazalı |
mahfuz |
mahfi |
gizli, saklanmış |
mahfilik |
mahremiyet |
mahfuz |
korunmuş, saklanmış, saklı |
mahir |
becerikli, sanatkâr, usta, uzman, yırtıcı |
mahirane |
becerikli |
mahiye |
aylık |
mahiyet |
asıl, esas, nitelik, öz, vasıf |
mahkeme kapısı |
mahkeme |
mahkeme kararı |
hüküm |
mahkûm |
hükümlü, mecbur |
mahlas |
tahallüs |
mahluk |
yaratık |
mahlul |
harç |
mahlut |
karışım, katışık |
mahmul |
dolu, yüklem |
mahmur |
uykulu |
mahmurlaşmak |
süzülmek |
mahpus |
hapis, hapishane |
mahpushane |
cezaevi |
mahrek |
yörünge |
mahrem |
gizli, sırdaş |
mahremiyet |
gizlilik, mahfilik |
mahrukat |
yakıt |
mahrum |
yoksun |
mahrut |
koni |
mahsul |
mamul, ürün, verim, yapıt |
mahsuldar |
verimli |
mahsuldarlık |
randıman, verim |
mahsullü |
velut |
mahsus |
aşikâr, belli, has, kasten, münhasır, özel, özellikle, özgü, şakadan |
mahsusen |
özellikle |
mahsusi |
münhasır |
mahsustan |
özellikle |
mahşer |
kargaşa |
mahşer günü |
kıyamet |
mahveden |
tüketici |
mahvetme |
kahır |
mahvetmek |
batırmak, heba etmek, kavurmak, yakmak, yemek, yok etmek |
mahviyet |
alçak gönüllülük |
mahvolma |
yıkıntı |
mahvolmak |
yıkılmak, yok olmak |
mahzun |
üzgün |
mahzur |
engel, sakınca |
mai |
mavi |
mail |
eğri |
maişet |
geçim |
majör |
büyük, önemli |
makale |
yazı |
makam |
huzur, kat, koltuk, mesnet, mevki, post, sandalye, terane, yer |
makara |
tel |
makas |
dirsek, kaycı |
makaslamak |
kayırtmak, kesmek |
makaslanmak |
kesilmek |
makat |
kıç |
makber |
kabir, mezar |
makbere |
sanduka |
makbul |
geçerli |
makbuz |
fiş, kabız |
makine |
araba, kılga, otomobil |
makro |
büyük, geniş |
maksadıyla |
için |
maksat |
amaç, erek, garaz, gaye, hedef, kasıt, meram, niyet, tasavvur, yol |
maksi |
uzun |
maksimal |
azami, maksimum |
maksimum |
azami |
makta |
kesit |
maktu |
kesik, kesin |
makul |
akıllı, elverişli, mantıklı, uygun |
makule |
çeşit, takım |
makûs |
kötü |
mal |
esrar, orospu, varlık |
mal olmak |
çıkmak, gelmek, oturmak, patlamak |
mala |
macun |
malaklamak |
manda |
malarya |
sıtma |
malayani |
saçma |
maldar |
celep |
malihülya |
kara sevda, kuruntu |
malik |
sahip |
maliyetli |
değerli |
maliyetsiz |
değersiz |
maltalık |
avlu |
malul |
şikest |
malum |
belli |
malumat |
bilgi, veri |
malumatsız |
bilgisiz |
malzeme |
materyal |
mama |
abla |
mamacı |
ebe |
mamul |
mahsul, mamulat |
mamulat |
mamul |
mamur |
bayındır |
mamure |
bayındırlık |
mana |
anlam |
manalı |
manidar |
manasız |
anlamsız, boş, yararsız, yersiz |
manav |
göğerti satan, sebzevatçı |
manca |
yiyecek |
manda |
camış |
mandal |
sıkaç |
mandepsi |
oyun, tuzak |
maneviyat |
moral |
mangır |
para |
mangiz |
para |
mani |
engel |
mâni |
engel |
mâni olmak |
alıkoymak, engellemek, önlemek |
mânia |
engel |
manidar |
manalı |
manifesto |
bildiri |
manita |
sevgili |
manivela |
kaldıraç |
mankafa |
aptal |
mantar |
yalan |
mantar hastalığı |
mantar |
mantarcı |
düzenbaz |
mantıki |
mantıklı |
mantıklı |
makul, mantıki |
mantıksal |
mantıklı |
mantinota |
metres |
manyak |
düşkün, müptela |
manzara |
durum, görüntü, görünüm, görünüş |
manzum |
muntazam |
manzume |
şiir |
mapus |
cezaevi, hapishane, mahpus |
mapushane |
cezaevi |
maraba |
çiftçi |
maral |
ren geyiği |
marangoz |
dülger |
maraza |
çekişme, kavga |
marazlanmak |
hasta olmak, hastalanmak |
marazlı |
hasta |
marifet |
bilgi, bilim, hüner |
marifetli |
usta |
marj |
pay |
marjinal |
aykırı |
markaj |
tutma |
martaval |
palavra, yalan |
martı |
gagayı |
martir |
şehit |
maruf |
belli, meşhur |
marul |
kâhı |
maruza |
tebliğ |
maruzat |
arz |
masal |
nağıl |
masif |
som |
maskara |
hoş, rimel, sevimli, soytarı |
maskaralık |
rezalet |
maskaraya koymak |
eğlenmek |
maske |
peçe |
maskelenmek |
gizlemek |
maslahat |
istişare, iş, mesele |
maslahatçı |
danışman |
masnu |
düzmece, sahte, uydurma, yapma |
masraf |
gider, harç, sarfiyat |
masum |
saf, temiz |
masumca |
temiz |
masun |
korunmuş, saklanmış |
maşa |
alet |
maşer |
toplum |
maşeri |
toplumsal |
maşerî |
toplumsal |
maşrık |
doğu |
mat |
donuk |
mat etmek |
bozmak |
mat kalmak |
şaşalamak |
matbaa |
basımevi |
matbuat |
basın |
matem |
yas |
matematik |
cebir |
materyal |
malzeme |
materyalist |
maddeci |
matine |
gündüz seansı |
matkap |
burgu |
matlaşmak |
solgunlaşmak |
matlup |
alacak |
matrak |
değnek, gülünç, hoş |
mavera |
öte |
mavra |
palavra |
mavracı |
geveze |
maya |
cevher, damızlık, hamur, tıynet, yatırım |
maya koymak |
yatırım yapmak |
mayalanmak |
ekşimek |
mayi |
sıvı |
maymun |
taklitçi |
mayo |
çimme tumanı |
mazarrat |
zarar |
mazbata |
tutanak |
mazbut |
ahlaklı, düzgün |
mazeret |
bahane, özür |
mazeret kâğıdı |
tezkere |
mazeretli |
mazur |
mazhakeli |
mizahi |
mazhar olmak |
arzuya yetişmek, ulaşmak |
mazi |
geçmiş, geri, öten, ötmüş |
mazlum |
çilekeş |
mazmun |
anlam, içerik, kavram, muhteva |
mazmunsuz |
kof |
maznun |
sanık |
mazot |
süt |
mazruf |
içerik |
meal |
anlam, kavram, mefhum, netice, sonuç |
mebde |
baş, başlangıç, ilke, kaynak, kök |
mebus |
milletvekili |
mebzul |
bol, çok |
mebzuliyet |
bolluk, çokluk |
mecal |
derman, dinçlik, güç, kuvvet, takat |
mecbur |
bağlı, düşkün, mahkûm, zorunlu |
mecbur etmek |
zorlamak |
mecburi |
zorunlu |
mecburiyet |
zor |
meccanen |
bedava |
meccani |
bedava, parasız |
mecelle |
kitap |
meclis |
divan, iclas, toplantı, yığıncak |
mecmu |
bütün, hep, toplam |
mecmua |
dergi |
mecnun |
çılgın, deli |
mecnun olmak |
çıldırmak, delirmek |
mecra |
yatak |
mecruh |
yaralı |
meczup |
deli, sapık |
medahil |
gelir |
medar |
dayanak, yardımcı |
medarımaişet |
iş |
medcezir |
gelgit |
medeni |
kültürel, uygar |
medenî |
uygar |
medenilik |
uygarlık |
medeniyet |
kültür, uygarlık |
medet |
yardım |
medih |
övgü |
medlul |
anlam |
medyun |
borçlu |
mefhum |
kavram |
mefkûre |
ideal, ülkü |
mefret |
büyük, iri, kocaman, muazzam |
mefruşat |
döşeme |
mefsuh |
bozulmuş |
meftuh |
açık, bâz |
meful |
tümleç |
meğer |
meğerse, oysa, oysaki, sen deme |
meğerse |
meğer |
mehabet |
heybet |
mehabetli |
büyük, ulu, yüce |
mehil |
mühlet, vade |
mehterhane |
hapishane |
mehzur |
sakınca |
mekân |
belde, ev, uzay, yer, yurt |
mekanizma |
sistem |
mekik |
uzay gemisi |
mekir |
hile |
meknuz |
saklı |
mekruh |
iğrenç |
mektep |
okul |
mektep çocuğu |
acemi, toy |
mektepli |
öğrenci |
mektup |
name, yazı |
melahatli |
şirin |
melal |
dert, hüzün, usanç, üzüntü |
melankoli |
hüzün, kara sevda |
melce |
sığınak |
melez |
hibrit, karışık, katışık, kırık |
melik |
hakan, hükümdar, padişah |
melodi |
beste, ezgi, nağme, şarkı |
melul |
üzgün |
melun |
kötü |
memat |
ölüm |
memba |
kaynak, pınar |
meme |
göğüs |
memişhane |
tuvalet |
memleket |
el, şehir, ülke, yurt |
memleketler arası |
uluslararası |
memleketli |
hemşehri |
memluk |
köle |
memnu |
kadağan, yasak |
memnuiyet |
yasak |
memnun |
mutlu |
memnunluk |
kıvanç |
memul etmek |
beklemek, ummak |
memur |
yükümlü |
memurluk |
memuriyet |
menajer |
yönetici |
mendebur |
iğrenç, pis |
menekşe |
benefşe |
menent |
benzer, eş |
menetmek |
kadağan etmek, yasaklamak |
menfaat |
çıkar, kâr, yarar |
menfez |
açma, delik |
menfi |
aksi, olumsuz |
menfur |
iğrenç |
meni |
bel |
menkıbe |
dini hikaye |
menkul |
taşınır |
mensur |
düz yazı |
menşe |
başlangıç, kaynak, köken, sebep |
menşur |
nişancı |
menteşe |
reze |
menus |
alışık |
menzil |
çalım, daire, konak, konut, merhale |
mera |
otlak |
merak |
düşkünlük, heves, kaygı, tasa |
merak etmek |
kaygılanmak |
meraklanan |
mütecessis |
meraklanmak |
kaygılanmak, umursamak |
meraklı |
amatör, araştırıcı, düşkün, enteresan, ilginç, müptela, mütecessis, zevkli |
meram |
amaç, gaye, istek, maksat |
meraret |
acılık |
merasim |
tören |
merasimsiz |
sade, yalın |
merbut |
bağlı, ilişik |
merbutiyet |
bağlılık |
mercan balığı |
mercan |
mercek |
lens |
merdiven korkuluğu |
tırabzan |
merhaba |
salameleyküm, selam |
merhale |
aşama, basamak, derece, konak, menzil, safha |
merhamet |
acıma |
merhamet etmek |
acımak |
merhametli |
müsamahakâr |
merhametsiz |
acımasız, gâvur, kalpsiz, katı |
merhametsizce |
acımasız |
merhem |
çare |
merhum |
rahmetli |
merhum olmak |
ölmek |
merhume |
rahmetli |
meri |
geçerli |
meridyen |
boylam |
meridyen düzlemi |
öğlen |
meriyet |
yürürlük |
merkat |
kabir, mezar |
merkep |
eşek |
merkez |
biçim, göbek, mihrak, odak, özek, tarz |
merkezcilik |
merkeziyetçilik |
merkeziyet |
merkeziyetçilik |
mermi |
gülle, kurşun |
mersi |
rahmet |
mersiye |
ağıt |
mert |
er, erkek, harbi, yiğit |
mertebe |
aşama, derece, kat, rütbe, safha, san |
mes |
bakır |
mesabe |
değer, derece, rütbe |
mesabesinde |
yerinde |
mesafe |
açıklık, ara, aralık |
mesafelik |
aralık |
mesaha |
yüz ölçümü |
mesai |
emek, iş |
mesaj |
düşünce |
mescit |
cami |
mesel |
atasözü |
mesela |
örneğin, söz gelimi, söz gelişi |
mesele |
iş, maslahat, problem, sıkıntı, sorun |
meselen |
örneğin, söz gelimi |
meserret |
sevinç |
mesken |
konuk, konut |
meslek |
çığır, hayat, iş, okul, uğraş |
mesleksel |
mesleki |
meslektaş |
kafadar |
mesnet |
dayak, dayanak, istinat, makam, mevki |
mest |
sarhoş |
mestur |
gizli, kapalı, örtülü |
mesture |
gizli, kapalı, örtülü |
mesul |
sorumlu |
mesuliyet |
sorumluluk |
mesuliyetli |
sorumlu |
mesut |
mutlu |
meşakkatli |
güç |
meşal |
meşale |
meşale |
meşal |
meşbu |
dolmuş, dolu |
meşe |
orman |
meşebeyi |
korucu |
meşecik |
koru |
meşgul |
dolu |
meşgul etmek |
oyalamak |
meşgul olmak |
bakmak, otlamak, uğraşmak |
meşguliyet |
uğraş |
meşhur |
maruf, tanınmış, ünlü |
meşhur etmek |
lanse etmek |
meşhut suç |
suçüstü |
meşk |
egzersiz |
meşrep |
huy, karakter, mizaç, yaradılış |
meşru |
yasal |
meşrubat |
içecek |
meşveret etmek |
danışmak |
met |
kabarma |
meta |
sermaye |
metafor |
mecaz |
metal |
maden, mühür |
metan gazı |
hava gazı |
metanetli |
dayanıklı, metin |
metazori |
zorla |
metelik |
zırnık |
meteliksiz |
züğürt |
meteor |
gök taşı |
meteor taşı |
gök taşı |
meteorit |
gök taşı |
metfen |
kabir, mezar |
methal |
giriş |
methetmek |
övmek |
methiye |
övgü |
metin |
dayanıklı, dimdik, sağlam |
metis |
melez |
metot |
usul, yol, yöntem |
metres |
oynaş |
mevcudiyet |
varlık |
mevcut |
var |
mevcut olmak |
bulunmak |
mevduat |
emanet, yatırım |
mevhibe |
bağış, ihsan, vergi |
mevize |
öğüt, vaaz |
mevki |
devlet, durum, kat, mahal, makam, mesnet, rütbe, sandalye, yer |
mevki tutmak |
mevzilenmek |
mevkuf |
tutuklu |
mevkut |
periyodik, süreli |
mevkute |
periyodik |
mevla |
efendi, malik, sahip |
mevlit |
doğum |
mevlut |
mevlit |
mevsim |
zaman |
mevsimli mevsimsiz |
gereksiz, yersiz |
mevsuk |
doğru, sağlam |
mevt |
ölüm |
mevta |
ölü |
mevzi |
duruş, mahal, yer |
mevzii |
yerel |
mevzilenmek |
mevki tutmak |
mevzu |
bahis, konu, laf, sadet |
mevzun |
düzgün, ölçülü |
mey |
şarap |
meyan |
ara, orta |
meydan |
alan, ortalık, saha |
meydan okumak |
rest çekmek |
meydana gelmek |
çıkmak |
meydana koymak |
serdetmek |
meydanca |
pist |
meydanda |
açık, aşikâr, belli |
meydanlık |
açıklık |
meyhane |
rap |
meyhaneci |
rapçi |
meyil |
eğilim, temayül |
meyilli |
meyyal |
meyit |
ceset |
meyletme |
temayül |
meyletmek |
eğilmek, yeltenmek |
meymenet |
uğur |
meyus |
karamsar, üzgün |
meyus etmek |
üzmek |
meyve |
kâr, semere, sonuç, ürün, yemiş |
meyyal |
eğilmiş, meyilli |
meyyit |
ölü |
mezar |
çukur, kabir |
mezbaha |
sallakhane |
meze |
alay, eğlence |
mezeli |
komik |
mezhep |
görüş |
mezun olmak |
çıkmak |
mezuniyet |
bitirme, izin, yetki |
mezür |
ölçü |
mide |
iç, işkembe, karın, yürek |
midi |
orta |
midye |
balıkkulağı |
miftah |
anahtar |
miğfer |
tolga |
mıh |
çivi, mismar, üvendire |
mıhça |
üvendire |
mihenk taşı |
mihenk |
mıhlamak |
çakmak |
mıhlı |
dimdik, sabit |
mihman |
kalıcı, konuk |
mihmanhana |
otel |
mihmanhane |
konakçı, otel |
mihnet |
sıkıntı, yumuş |
mihrak |
merkez, odak |
mihriban |
babacan, sevecen |
mihsap |
abaküs |
mıhsıçtı |
cimri |
mihver |
dingil, eksen, önemli |
mikâp |
küp |
mıknatıs |
ahenrüba, çaşak |
mikro |
dar |
mikroplanmak |
kirlenmek |
miktar |
doz, nicelik, ölçü, rakam |
miktarda |
kadar |
mikyas |
boyut, ebat, ölçek, ölçü |
mil |
balçık |
milimi milimine |
tam |
millet |
herkes, kavim, ulus |
milletlerarası |
uluslararası |
milletvekili |
mebus, vekil |
milli |
ulusal |
millî |
ulusal |
milliyet |
tabiiyet |
milliyetsever |
milliyetçi |
milyon |
pekmen |
mimari |
mimarlık, yapı |
mimarlık |
mimari |
minder |
döşekçe |
mineral |
maden |
mineral suyu |
maden suyu |
minicik |
küçücük |
minimal |
asgari |
minimini |
küçücük |
minimum |
asgari |
minnetdarlık |
şükran |
minnettarlık |
şükran |
mıntıka |
bölge |
minval |
biçim, tarz, yol |
mir |
amir, baş, bey, emir |
miras |
tereke |
mirat |
ayna |
mırıldamak |
hırlamak |
mırıldanmak |
homurdanmak |
mırıltı |
homurtu |
mırlanmak |
mırıldanmak |
misafir |
konak, konuk |
misafirperver |
konuksever |
misak |
antlaşma, bağlaşma, sözleşme |
misal |
benzer, örnek |
mısdak |
ölçüt |
misil |
benzer, defa, eş, kat, kez, miktar, örnek |
mısır |
darı |
mısır tavuğu |
hindi |
mısır yasemini |
yasemin |
misk |
mis |
misket |
bilye |
miskin |
âciz, zavallı |
miskinlik |
uyuşuk |
misli |
defa, katı |
mismar |
çivi, mıh |
mısra |
dize |
misyon |
amaç, görev |
mit |
efsane |
mitos |
mit |
miyar |
kıstas, ölçü, ölçüt |
miyavıldamak |
miyavlamak |
miyavlamak |
miyavıldamak |
mıymıntı |
ataletli, lenk |
mız |
tatarcık, titrersinek |
mizaç |
hasiyet, huy, karakter, sağlık, tabiat, yaradılış |
mizaçsız |
rahatsız |
mizahi |
gülmeli, mazhakeli |
mizan |
ölçü, terazi |
mızıkçı |
oyunbozan, şıltak, şuluk |
mızıldanmak |
sızıldanmak |
mızırdanmak |
sızıldanmak |
mızrap |
kemik, maden, tezene |
model |
benzer, biçim, örnek, sistem |
modern |
çağdaş, muasır |
modül |
parça |
mola |
teneffüs |
molekül |
madde |
molla |
hoca, imam |
momentum |
hız |
monopol |
tekel |
montaj |
kurgu |
monte |
montaj |
monte etmek |
kurmak |
moral |
ahlak, maneviyat |
morarmak |
göğermek |
morg |
ölühane |
mortlamak |
ölmek |
morto |
ölü |
mortocu |
imam |
moruk |
baba, ihtiyar, koca |
moruklaşmak |
ihtiyarlamak, yaşlanmak |
moskof |
acımasız, zalim |
mosmor olmak |
bozulmak |
mostra |
göstermelik, örnek |
motif |
nakış |
motor |
kozgaltka |
motto |
slogan |
möble |
mobilya |
mösyö |
bay |
muaddel |
değişik |
muadele |
beraberlik, denklem |
muaf |
imtiyazlı, özgür, serbest |
muafiyet |
imtiyaz |
muahede |
antlaşma |
muaheze |
eleştiri |
muaheze etmek |
ayıplamak, kınamak, paylamak |
muahharen |
sonradan |
mualecehane |
muayenehane |
mualla |
yüce, yüksek |
muallak |
asılı |
muallel |
eksik, sakat |
muallim |
hoca, okutman, öğretmen |
muallime |
öğretmen |
muamelat |
işlem |
muamele |
alışveriş, davranış, işlem, yol, yöntem |
muamele etmek |
davranmak |
muamma |
bilmece |
muammer olmak |
yaşamak |
muaraza |
çekişme, kavga |
muarefe |
tanışma |
muasır |
çağdaş, modern |
muasır olmayan |
çağ dışı |
muattal |
boş |
muavenet |
yardım |
muavin |
orunbasar, yardımcı |
muayene |
kontrol, yoklama |
muayene etmek |
araştırmak, incelemek |
muayenehane |
mualecehane |
muayyen |
belli |
muayyen etmek |
belirlemek |
muazzam |
güçlü, önemli |
muazzez |
aziz, sevgili |
mucize |
olağanüstü, şaşırtıcı |
mudil |
karmaşık |
mugayir |
aykırı |
muğber |
küskün |
muğber olmak |
gücenmek, küsmek |
muğlak |
çapraşık, karışık |
muhabbet |
sevgi |
muhabbet tellalı |
pezevenk |
muhabere |
haberleşme, iletişim |
muhaccer |
tırabzan |
muhaceret |
göç |
muhacir |
göçmen |
muhafaza etmek |
beklemek, korumak, saklamak |
muhafazakâr |
tutucu |
muhakeme etmek |
düşünmek, yargılamak |
muhakkak |
kesinlikle, mutlak, sağlam, şüphesiz |
muhalif |
aykırı, karşı |
muhammedî |
müslüman |
muhannet |
alçak, korkak, namert |
muharebe |
savaş |
muharebe etmek |
savaşmak |
muharrir |
yazar |
muhasamat |
düşmanlık |
muhasara |
abluka, kuşatma |
muhasara etmek |
kuşatmak |
muhasaraya almak |
çevirmek |
muhasebeci |
sayman |
muhasip |
sayman |
muhasır |
kuşatan |
muhassasat |
ödenek |
muhatap |
hemsohbet |
muhatap olmak |
karşılaşmak |
muhatara |
korku, tehlike, zarar, ziyan |
muhataralı |
tehlikeli |
muhayyel |
hayali |
muhazara |
ders |
muhbir |
çuğul, haberci, jurnalci |
muhik |
DOĞRU |
muhip |
dost |
muhit |
çevre, etraf, hava, ortam, vasat, yöre |
muhkem |
dinç, gürbüz, katı, kıskıvrak, sağlam, tıkız |
muhmel |
kadife |
muhtaç olmak |
gereksinmek |
muhtar |
özerk |
muhtariyet |
otonomi |
muhtariyetlik |
özerk |
muhtekirlik |
vurgun |
muhtel |
bozuk |
muhtelif |
çeşitli, türlü |
muhtelit |
karma |
muhtemel |
ihtimalî, mümkün, olası |
muhtemelen |
belki, olabilir |
muhterem |
hürmetli, saygıdeğer, sayın |
muhteris |
hırslı |
muhteriz |
çekingen |
muhteşem |
büyük, görkemli |
muhteva |
iç, içerik, mazmun |
muhteviyat |
içindekiler |
muin |
yardımcı |
mukabele |
karşılık |
mukabil |
karşı, rağmen |
mukaddema |
eskiden, evvelce, önce |
mukadderat |
yazgı |
mukaddes |
kutsal, veli |
mukaddime |
başlangıç, ön söz |
mukallit |
taklitçi |
mukannen |
belli |
mukarenet |
uygunluk |
mukassır |
fail |
mukataa |
kesim |
mukavele |
antlaşma, kontrat, sözleşme |
mukavelename |
sözleşme |
mukavemet |
direnç, direniş |
mukavemet etmek |
dayanmak |
mukavemetli |
dayanıklı, güçlü |
mukavim |
dayanıklı, güçlü |
mukavva |
karton |
mukavves |
eğri |
mukayese |
karşılaştırma, kıyas |
mukayese etmek |
karşılaştırmak, kıyaslamak, salıştırmak |
mukayeseli |
karşılaştırmalı |
mukayyet olmak |
gözetmek, korumak |
muktesit |
tutumlu |
mukteza |
gerekli |
muktezi |
gerekli |
mum |
şam |
mumluk |
şamdan |
mundar |
murdar |
munis |
sevimli, uygun, uysal |
munsap |
ağız, kavşak |
muntazam |
düzgün, manzum |
muntazır olmak |
beklemek, gözlemek |
munzam |
ek |
murabahacı |
tefeci |
murabba |
kare, reçel |
murahhas |
delege |
murakabe |
nezaret, teftiş |
murakabe etmek |
denetlemek |
murakıp |
denetçi |
murat |
amaç, dilek, erek, gaye, istek |
murat etmek |
dilemek, istemek |
murdar |
kirli, pis |
murdarilik |
omurilik |
musahabe |
görüşme, konuşma, mülakat, söyleşi |
musallat olmak |
sataşmak, tutmak, yapışmak |
musandıra |
yüklük |
musanna |
uydurma |
musannif |
yazar |
musibet |
fecaat |
musibetli |
feci |
mustatil |
dikdörtgen |
muştu |
müjde |
muştulamak |
müjdelemek |
muştuluk |
müjde |
mut |
mutluluk |
muta |
veri |
mutaassıp |
bağnaz |
mutabakat |
muvafıklık, uygunluk, uyum, yekdillik |
mutabık |
birge, uygun, yekdil |
mutabık olmak |
anlaşmak |
mutantan |
görkemli |
mutasarrıflık |
sancak |
mutasavver |
düşünülmüş |
mutasavvıf |
sufi |
mutat |
alışılmış |
muteber |
değerli, geçerli, güvenilir, saygın |
mutedil |
ılımlı |
mutekit |
dindar, mümin |
mutena |
önemli, seçkin |
mutfak |
aşhane |
mutlak |
bağımsız, kesin, kesinlikle, muhakkak, salt |
mutlaka |
kesinlikle |
mutlu |
bahtiyar, hoşbaht, memnun, mesut |
mutluluk |
devlet, saadet, sevinç |
mutsuz |
bedbaht, zavallı |
muttali |
agâh, haberdar |
muttasıl |
durmadan |
muvafakat etmek |
onaylamak |
muvaffak olmak |
başarmak |
muvaffakiyet |
başarı |
muvaffakiyetsizlik |
fiyasko |
muvafık |
uygun |
muvafıklık |
mutabakat |
muvakkat |
eğreti, geçici, muvakkati |
muvakkaten |
muvakkati |
muvakkati |
eğreti, geçici, muvakkat, muvakkaten |
muvasala |
ulaşım |
muvasalat etmek |
ulaşmak, varmak |
muvazene |
denge |
muvazene etmek |
karşılaştırmak |
muvazeneli |
ölçülü |
muvazi |
paralel |
muzaheret |
kömek, yardım |
muzip |
zarafatçıl |
muzlim |
gizli, karanlık |
mübadele etmek |
değişmek |
mübahase etmek |
bahse girmek, tartışmak |
mübalağa |
abartı |
mübalağa etmek |
abartmak, artırmak |
mübalağakâr |
abartılı |
mübarek |
kutlu, kutsal, verimli |
mübareze |
çekişme, mücadele |
mübayaa etmek |
satın almak |
mübayenet |
uyuşmazlık |
mücadele |
mübareze, savaş, uğraş |
mücadele etmek |
çatışmak, güreşmek, savaşmak, uğraşmak |
mücahede |
gayret |
mücavir |
komşu |
mücella |
parlak |
mücerret |
bekâr, soyut |
mücevher |
cevahir, cevher |
mücevherci |
kuyumcu |
mücre |
mahfaza |
mücrim |
suçlu |
müdafaa |
savunma |
müdafaa etmek |
korumak, savunmak, tutmak |
müdafaaname |
savunma |
müdahale etmek |
ilişmek, karışmak |
müdana |
minnet |
müddeiumumi |
savcı |
müddet |
süre |
müdebbir |
tedbirli |
müdevver |
yuvarlak |
müdür |
yönetmen |
müdürlük |
müdüriyet |
müebbet |
ömürlük |
müeddep |
edepli, uslu |
müellif |
yazar |
müessese |
kuruluş, kurum |
müessir |
dokunaklı |
müessir olmak |
etkilemek |
müessiriyet |
etkinlik |
müeyyide |
ceza, yaptırım |
müezzin |
ezancı |
müfekkire |
ajanda, gâhname |
müfettiş |
denetçi |
müfredat programı |
ders programı |
müfret |
teklik |
müfreze |
harbi deste |
müfrit |
aşırı, ifratçı |
müft |
bedava, beleş |
müfte |
beleş |
müfteri |
karacı |
mühendis |
kıvcı |
müheyya |
hazır |
mühim |
güncel, önemli |
mühimmat |
cephane |
mühimsemek |
önemsemek |
mühlet |
mehil, vade |
mühlik |
tehlikeli |
mührelemek |
düzeltmek |
mühtedi |
dönme |
mühür |
damga, kaşe, metal |
müjde |
muştu |
müjdeci |
öncü |
müjgân |
kirpik |
mükafat |
ödül |
mükâfat |
ikramiye |
mükâfat |
ödül, prim |
mükedder |
kederli, üzgün |
mükellef |
yükümlü |
mükellefiyetli |
yükümlü |
mükemmel |
harika, kâmil, komple, şahane, tam |
mükemmellik |
tam |
mükerrer |
tekrarlanmış |
mülahaza |
düşünce |
mülahham |
şişman |
mülakat |
görüşme, musahabe |
mülakeme |
boks, kunt |
mülaki olmak |
buluşmak, kavuşmak |
mülakim |
boksör |
mülayemet |
yumuşaklık |
mülevves |
karışık, kirli, pis |
mülhem olmak |
esinlenmek |
mülk |
ülke, varlık |
mülki |
sivil |
mülkiyet |
el |
mümasil |
benzer |
mümbit |
verimli |
mümessil |
temsilci |
mümin |
müslüman |
mümkün |
kabil, muhtemel, olabilir, olası |
mümkünlük |
olanak |
mümtaz |
seçkin |
münakale |
ulaşım |
münakaşa |
tartışma |
münakaşa etmek |
tartışmak |
münasebet |
alışveriş, gerekçe, ilişik, ilişki, neden, sebep, temas, vesile |
münasebetsiz |
aksi, çirkin, ters, uygunsuz |
münasip |
usturuplu, uygun, yerinde |
münasip olmak |
uymak, yakışmak |
münazaa |
çekişme, düşmanlık, kavga, münakaşa |
münderecat |
içindekiler |
münebbih |
çalar saat |
münekkit |
tenkitçi |
münevver |
aydın, ziyalı |
münezzeh |
arı, temiz, uzak |
münfail |
kırgın |
münfesih |
bozulmuş |
münfesih olmak |
dağılmak |
münhal |
açık, boş |
münhani |
eğri |
münhasır |
mahdudiyetli, mahsus, mahsusi |
münhasıran |
özellikle, yalnız |
münhat |
engin |
münhezim |
bozulmuş |
münkesir |
kırgın, kırık |
münteha |
son |
müntehap |
seçme |
müntehip |
seçmen |
münteşir |
yaygın |
münzevi |
terkidünya |
müphem |
kapalı, örtülü |
müptedi |
acemi, özne |
müptela |
âşık, manyak, meraklı, vurgun |
müptela olmak |
alışmak, düşmek |
müptelalık |
iptila |
müptezel |
değersiz, hürmetsiz |
müracaat |
başvuru, hitap |
müracaat etmek |
başvurmak, danışmak |
müradif |
eş anlamlı |
mürai |
ikiyüzlü |
mürailik |
ikiyüzlülük |
müreccah |
yeğ |
mürekkep |
karmaşık, kompleks |
mürgüleme |
şekerleme |
mürgülemek |
uyuklamak |
mürşit |
kılavuz |
mürteci |
gerici |
mürtefi |
yüce, yüksek |
mürur |
geçme |
müruruzaman |
hukuki mühlet |
mürüvvet |
sevinç |
müsaade |
icazet, izin, ruhsat |
müsaade etmek |
lütfetmek |
müsabaka |
yarışma |
müsademe |
çarpışma, vuruşma |
müsadif olmak |
rastlamak |
müsait |
elverişli, uygun |
müsamaha |
hoşgörü, yumuşaklık |
müsamahakâr |
merhametli, yumuşak |
müsavat |
beraberlik |
müsavi |
eşit |
müselles |
üçgen |
müslim |
müslüman |
müslüman |
dindar, mümin |
müsmir |
verimli |
müspet |
olumlu |
müsriflik |
israf |
müstacel |
acele |
müstacelen |
çabucak |
müstahak |
layık |
müstahsil |
üretici |
müstakbel |
gelecek |
müstakil |
bağımsız |
müstamel |
eski |
müstear |
lakap, takma |
müstebit |
zorba |
müstehase |
fosil |
müstehlik |
tüketici |
müstehzi |
istihzalı |
müstekreh |
iğrenç |
müstemleke |
sömürge, tekel |
müstemlekecilik |
inhisar |
müstenkif |
çekimser |
müsterih |
dinç, sakit |
müstesna |
hariç |
müsteşrik |
şarkşinas |
müstevi |
düz |
müstevli |
istilacı, salgın |
müsvedde |
karalama |
müşabih |
benzer |
müşahede |
gözlem |
müşahede etmek |
gözlemek, tarassut etmek |
müşahhas |
somut |
müşavere |
istişare |
müşavir |
danışman |
müşekkel |
gösterişli, iri |
müşemmes |
güneşli |
müşevveş |
karışık |
müşfik |
sevecen |
müşir |
gösterge |
müşkül |
çetin, engel, güç, zor |
müşkülpesent |
iratçıl, titiz |
müştehi |
istekli |
müşteki olmak |
yakınmak |
müşterek |
bir, birlikte, ortak |
müştereken |
ortaklaşa |
müşteri |
alıcı, haridar |
mütalaa |
düşünce, görüş, müzakere |
mütalaa etmek |
okumak |
müteaddi |
geçişli |
müteaddit |
birçok |
mütebessim |
güleç |
mütecaviz |
saldırgan, tecavüzkâr |
mütecessis |
araştırıcı, meraklanan, meraklı |
mütedeyyin |
dindar |
mütefekkir |
düşünür |
müteferrik |
dağınık |
mütegallibe |
zorba |
mütehammil |
dayanıklı |
mütehassıs |
uzman |
mütehavvil |
değişken |
mütehevvir |
kızgın |
mütekait |
emekli |
mütemadi |
sürekli |
mütemadiyen |
devamlı |
mütemekkin |
yerleşik |
mütemmim |
tümleç |
mütenakız olmak |
çatışmak, çelişmek |
mütenasip |
uygun |
mütenevvi |
çeşitli, türlü |
müteradif |
eş anlamlı |
müterakki |
ileri, ilerici |
müteselli olmak |
avunmak |
müteşebbis |
teşebbüskâr |
mütetebbi |
araştırıcı |
mütevazı |
alçak gönüllü |
müteveffa |
ölü |
mütevehhim |
korkak, ödlek |
müteyakkız |
uyanık |
müthiş |
korkunç |
müzaheret etmek |
desteklemek |
müzahir |
yardımcı |
müzakere |
görüşme, konuşma, mütalaa |
müzayaka |
sıkıntı |
müzd |
ücret |
müzebzep |
karmakarışık |
müzelik |
eski, köhne |
müzevir |
haberci |
müziç |
sıkıcı |
müzik |
çalgı, küy, musiki |
müziklendirmek |
süslemek |
naaş |
ceset |
nabekâr |
avare, haylaz, serseri |
nabız |
düşünce, eğilim, niyet |
naçar |
çaresiz, düşkün, zavallı |
naçiz |
değersiz |
nadan |
bilgisiz, cahil, kaba, kötü |
nadanlık |
cehalet |
nadim |
pişman |
nadinç |
haşarı, haylaz |
nadir |
ender, seyrek |
nadiren |
seyrek |
nafile |
boşuna, faydasız, yararsız |
nagehan |
ansızın |
nağıl |
masal |
nağme |
ezgi, melodi, terane |
nahak |
boşuna, gereksiz |
nahak yere |
boşuna |
nahif |
cılız, çelimsiz, zayıf |
nahiv |
söz dizimi |
nahiye |
bölge, bucak |
nahoş |
çirkin, kötü |
naif |
saf |
nail olmak |
bulmak, erişmek, kavuşmak, ulaşmak |
nakil |
atama, göç, göçürme |
nakil |
taşıma, tayin |
nâkil |
iletken |
nakil aracı |
taşıt |
nakil vasıtası |
taşıt |
nakıs |
eksi, eksik, noksan |
nakisa |
kusur |
nakısa |
kusur |
nakış |
dantel, desen, hile, motif |
nakışlamak |
işlemek |
nakit |
akça, para |
nakız |
bozma |
nakkal |
çenebaz |
nakletmek |
aktarmak, göçürmek, iletmek |
nakliyat değişmek |
aktarma yapmak |
nakliyatçı |
taşımacı |
nakliyeci |
taşımacı |
nakolay |
sakar |
nakşetmek |
kazımak |
nakzetmek |
bozmak |
nalbur |
hırdavatçı |
nalça |
nal |
nalın |
takunya |
nallamak |
öldürmek |
nam |
ad, ün |
namahrem |
el, yabancı |
namazlık |
seccade |
namdar |
ünlü |
name |
mektup |
namert |
alçak |
namertlik |
alçaklık |
namevcut |
yok |
namına |
yerine |
namlı |
ünlü |
namlu |
lüle |
namus |
doğruluk, iffet |
namus borcu |
borç |
namuslu |
DOĞRU |
namussuzluk |
leke |
namünasip |
uygunsuz |
namzet |
aday, yavuklu |
nan |
ekmek |
nanay |
yok |
nanemolla |
üşengeç |
nanıaziz |
ekmek |
nâr |
ateş |
narahat |
tedirgin |
narahatlık |
kuşku |
narenci |
turuncu |
narenç |
turunç |
narin |
ince, nazik |
narkotik |
uyuşturucu |
nasbetmek |
atamak |
nasihat |
öğüt |
nasıl |
elbette, kesinlikle, ne, nice |
nasılsa |
elbette |
nasip |
baht, kısmet, talih |
nasıp |
atama |
nasip olmak |
elvermek, kavuşmak, ulaşmak |
nasır |
kabar |
naşi |
ötürü |
naşı |
toy |
naşir |
yayan |
natamam |
eksik |
natık |
hatip |
natür |
doğa |
natürel |
doğal |
nav |
oluk |
naylon |
düzmece, sahte |
naz |
cilve, eda, işve, şive |
naz etmek |
kırıtmak, nazlanmak |
nazar |
bakış, göz |
nazar boncuğu |
göz boncuğu, tek |
nazara almak |
zamanlamak |
nazara çattırmak |
vurgulamak |
nazaran |
göre |
nazarıitibar |
dikkat, ilgi |
nazenin |
narin |
nazik |
edepli, efendi, kritik, narin, tetik |
nazik yürekli |
alıngan, gözü sulu |
nazikâne |
edeple |
nazikçe |
ince, nazik |
naziklik |
nezaket |
nazım |
şiir |
nazir |
benzer, eş |
nazir |
örnek |
nazır |
bakan |
nazır |
karşı |
nazır |
taraf |
nazire |
söz |
nazırlık |
vekâlet |
nazlanmak |
naz etmek |
nazlı |
nazik |
ne |
hangi, nasıl, ne, neden |
ne için |
neden |
ne kadar |
kaç, kaçar |
nebat |
bitki |
necabetli |
asil |
necaset |
pislik |
necat |
kurtuluş |
necip |
soylu, temiz |
neciplik |
asalet, efendilik |
neden |
illet, münasebet, ne, ne için, niçin, niye, sebep |
nedeniyle |
yüz |
nedret |
azlık |
nefaset |
nefislik |
nefer |
er, kişi |
nefes |
soluk |
nefes almak |
solumak |
nefeslemek |
üflemek |
nefha |
esinti |
nefis |
kişilik |
nefis izzeti |
izzetinefis |
nefislik |
nefaset |
nefiy |
sürgün |
nefret |
tiksinti |
negatif |
menfi, olumsuz |
nehir |
ırmak |
nekahet |
durgunluk |
nekes |
cimri |
nem |
ıslak, rutubet |
nema |
faiz, gelişme, ürem |
nemlenmek |
yaşarmak |
nemli |
ıslak |
nene |
anne, babaanne, büyükanne, nine |
neoplazma |
ur |
nerttahta |
tavla |
nesep |
asıl, kök |
nesiç |
doku |
nesil |
döl, ev, göbek, kuşak, tohum |
nesilsiz |
soysuz |
nesim |
esinti |
nesir |
düz yazı, düzyazı |
nesir kafiyesi |
seci |
nesne |
şey, zat |
neşe |
bayram, sefa, sevinç, şenlik, şevk |
neşelendiren |
şen |
neşelenmek |
keyiflenmek |
neşeli |
şad, şen |
neşesiz |
durgun |
neşet etmek |
doğmak |
neşir |
baskı, saçma, yayma |
neşretmek |
saçmak, yayımlamak |
neşriyat |
yayın, yayınevi |
neşterlemek |
deşmek |
neşvünema |
gelişme |
netameli |
korkulu, tehlikeli |
netice |
sonuç |
neticelenmek |
sonuçlanmak |
nev |
cins, çeşit, tür |
neva |
ahenk, nağme, ses |
nevale |
azık |
nevazil |
nezle |
nevaziş |
iltifat |
nevbahar |
ilkbahar |
nevbenev |
envai çeşit |
neve |
torun |
nevmit |
çaresiz |
neymiş |
güya |
nezaket |
incelik, zarafet |
nezaketle |
nazikâne |
nezaketli |
ince, nazik |
nezaret |
bakanlık, kontrol, murakabe |
nezaret etmek |
bakmak, denetlemek |
nezarethane |
nezaret |
nezih |
temiz |
nezretmek |
adamak |
nice |
birçok, nasıl |
nicelik |
kemiyet, miktar, oran, rakam |
niçe |
kaç |
niçe niçe |
kaçar |
niçenci |
kaçıncı |
niçin |
neden, niye |
nida |
ünlem |
nihai |
son |
nihan |
gizli |
nihayet |
son |
nikap |
peçe |
nikbet |
düşkünlük |
nikbin |
iyimser |
nim |
yarı |
nimet |
ihsan, lütuf |
nine |
babaanne, büyük anne, büyükanne, ebe, nene |
nisa |
kadın |
nısfınnehar |
öğlen |
nısıf |
yarı |
nispet |
ilgi, oran |
nispeten |
oldukça |
nispetle |
nispeten |
nispetsiz |
farklı |
nispi |
izafi |
nispilik |
izafiyet |
nişan |
alamet, belirti, çentik, dağ, gösterge, işaret, iz, rozet |
nişancı |
antlaşma |
nişane |
belirti, eser, hedef, iz |
nişangâh |
hedef |
nişanlık |
belirti, işaret |
nite |
nasıl, niçin |
nitekim |
gerçekten, hakikaten |
nitelemek |
karakterize etmek |
niteleyerek |
diye |
nitelik |
boyut, damga, ilim, kalite, keyfiyet, mahiyet, renk, vasıf |
nitelikler |
evsaf |
niteliksiz |
basit, düz, kepaze |
niyaz etmek |
yakarmak |
niye |
neden, niçin |
niyet |
düşünce, maksat, nabız, tasavvur |
niyet etmek |
düşünmek |
niyetlenmek |
tasarlamak |
niza |
çekişme, kavga |
nizam |
çekidüzen, düzen, kural |
nizamname |
tüzük |
nobran |
nadan |
nobranca |
kaba, kırıcı, sert |
nod |
yumru |
nodullamak |
dürtmek, uyarmak |
nohut |
bezelye |
noksan |
eksik, kusur, yarım |
nokta |
bekçi, benek, derece, gözcü, nöbetçi, puan, radde, sınır, yer |
noktalama |
tenkit |
norma |
kota |
normal |
olağan, uygun |
nosyon |
kavram |
not |
derece, kayıt, kıymet |
not etmek |
kaydetmek |
nöbet |
defa, iş, kez, sıra |
nöbetçi |
nokta |
nöker |
uşak, yamak |
nötr |
tarafsız, yansız |
numara |
dalavere, düzen, hile, ölçü, rakam, yalan |
numaracı |
düzenbaz |
numaralamak |
kotlamak |
numune |
emsal, göstermelik, örnek |
nur |
aydınlık, ışık, parıltı, ziya |
nurlu |
aydınlık, parlak |
nutuk |
konuşma, söylev, söz |
nü |
çıplak |
nüans |
fark |
nüfus |
ahali, kişi |
nüfuz |
fer, kuvvet |
nüfuz etmek |
anlamak, geçmek, işlemek, sinmek |
nüfuzkâr |
güçlü |
nüfuzlu |
kuvvetli |
nüks etmek |
depreşmek |
nükteci |
nüktedan |
nüktedan |
ince |
nükûl etmek |
caymak, kayıtmak, vazgeçmek |
nümayende |
delege, temsilci |
nümayiş |
gösteri, gösteriş |
nümayiş ettirmek |
sergilemek |
nüsha |
aynı, benzer, kopya, reçete, sayı, suret |
nüzul |
felç |
o |
işte |
o an |
derken |
o hâlde |
demek ki |
o taraf |
öte |
o vakit |
derken |
oba |
çadır, el |
obaştanlık |
sahur |
obje |
nesne |
ocak |
aile, ev, kucak, soy, şömine |
ocaklık |
baca, mutfak, ocak |
ocumak |
çekinmek, ürkmek |
od |
ateş |
oda |
göz |
odacı |
hademe, müstahdem |
odak |
merkez, mihrak |
odalık |
padişah |
odbaşı |
aile, kodak |
oditoryum |
dershane |
odluçöp |
kibrit |
odunsu |
iri, kaba |
odur |
işte |
ofans |
atak |
ofis |
büro, daire |
oflaz |
güzel, iyi, mükemmel |
oğlan |
bacak |
oğru |
hırsız |
oğul |
velet |
oğurlamak |
çalmak |
ok |
dingil, eksen |
okazyon |
fırsat |
okkalamak |
pohpohlamak |
okkalı |
ağır, çok, fazla, hürmetli |
okside olmak |
paslanmak |
okşamak |
benzemek, sevmek, sıvamak, sıvazlamak |
okşar |
özdeş |
okşayıcı |
güzel, yumuşak |
okul |
mektep, meslek |
okul çocuğu |
öğrenci |
okullu |
öğrenci |
okuma |
kıraat |
okumak |
kavramak, küfretmek, sövmek |
okumamış |
cahil |
okumuş |
aydın |
okuntu |
davetiye |
okus pokus |
dolap, düzen, hile |
okutman |
muallim |
olabildiğince |
oldukça |
olabilen |
ihtimalî |
olabilir |
kabil, muhtemelen, mümkün, olur |
olabilir ki |
galiba |
olabilirlik |
ihtimal, olasılık |
olağan |
adi, alelade, alışılmış, basit, tabii |
olağanüstü |
çılgın, dehşet, fevkalade, gayriadi, harikulade, mucize |
olanak |
imkan, imkân, mümkünlük |
olanaklı |
kabil, mümkün |
olanca |
bütün, son, var |
olası |
muhtemel, mümkün |
olasılı |
ihtimalî, muhtemel |
olasılık |
ihtimal |
olay |
hadise, hikâye, vaka, vakıa |
olaysız |
sütliman |
oldu |
evet, tamam |
oldu bitti |
emrivaki |
oldubitti |
emrivaki |
oldukça |
bayağı, epey, nispeten |
oldukça çok |
epey |
ole |
yaşa |
olgu |
vakıa |
olgun |
bilgi, değmiş, kâmil, pişkin, yetişmiş |
olgunlaşma |
tekâmül |
olgunlaşmak |
gelişmek, kızarmak, olmak, yetmek |
olgunlaşmamış |
gök, olmamış, tor |
olgunlaşmış |
yetişkin |
olgunluk |
tekâmül |
olmak |
başlamak, bulunmak, çıkmak, geçmek, tamamlanmak, yapmak, yetişmek |
olmamış |
ham |
olmayan |
sıfır |
olsa olsa |
nihayet |
olta |
düzen, hile, karmak, oyun, yem |
oluk |
nav |
olumlama |
icap |
olumlu |
müspet, tasdik |
olumsuz |
aksi, inkâr, menfi |
olur |
evet, olabilir, tamam, yakşı |
oluş |
teşekkül, vuku |
oluşma |
teşekkül, tezahür |
oluşmak |
başlamak, çıkmak, peyda olmak, teşekkül etmek |
oluşturmak |
kurmak |
oluşum |
teşekkül, teşkil |
omur |
fıkra |
omurga |
esas, temel |
omuz |
çiğin, dal |
omuz omuza |
birlikte |
omuzlamak |
aşırmak |
on paralık |
hiç |
onama |
tasvip |
onarım |
tamir, tamirat |
onarma |
tamir |
onarmak |
düzeltmek, tamir etmek, yapmak |
onat |
düzgün, uygun |
onay |
icazet, izin, tasdik |
onaylama |
icazet, kabul, tasdik |
onaylamak |
beğenmek, denetlemek, paylaşmak, tasdik etmek |
ongun |
ağaç, bayındır, bol, kutlu, mesut, mutlu |
ongunluk |
bereket, bolluk, mutluluk, saadet |
onma |
iflah, şifa |
onulmaz |
çaresiz |
onur |
haysiyet, itibar, izzetinefis, şeref |
onurlu |
vakur |
onursal |
fahri |
operasyon |
ameliyat |
operatör |
cerrah |
operatris |
operatör |
opsiyon |
seçenek |
optimist |
iyimser |
orak ayı |
temmuz |
oran |
nicelik, nispet, orantı, tahmin, tartı, tenasüp |
oranla |
nazaran, nispeten |
oranlama |
hesap, kıyas, tahmin |
oranlamak |
demek, hesaplamak, karşılaştırmak, kıyaslamak, ölçmek |
oranlı |
uygun |
orantı |
oran, orta, tenasüp |
orantılı |
uygun |
orası |
ora |
ordu |
kalabalık, koşun |
ordubozan |
oyunbozan, varis |
organ |
aza, uzuv |
organik |
uzvi |
organizasyon |
kuruluş, kurum, teşkilat |
organize etmek |
örgütlemek |
orijin |
başlangıç, kaynak, köken |
orijinal |
özgün |
orman |
meşe |
orospu |
fahişe, mal |
orospu çocuğu |
haylaz, hilekâr, kalleş, serseri |
orospuluk |
fahişelik |
orostopolluk |
dalavere, dolap |
orta |
ılımlı, orantı, tutarlı, vasat |
orta mektep |
ortaokul |
ortada |
mahsus |
ortada olmaksızın |
gıyaben |
ortak |
eş, hissedar, kuma, müşterek |
ortak olmak |
katılmak |
ortakça |
ortaklaşa |
ortaklaşa |
birge, birlikte |
ortaklık |
iştirak, şeriklik, şirket |
ortalama |
vasati, yaklaşık |
ortalık |
çevre, etraf, meydan, piyasa |
ortam |
âlem, ara, dünya, hava, kucak, muhit, vasat, zemin |
ortaokul |
orta mektep |
ortaöğretim |
lise |
ortaya koymak |
çıkarmak, dökmek |
orun |
makam, mesnet, mevki |
orunbasar |
muavin, vekil, yardımcı |
oryantalizm |
şarkiyat |
ot |
esrar, ilaç, zehir |
otacı |
hekim |
otağ |
çadır |
otalamak |
zehirlemek |
otama |
tedavi |
otantik |
orijinal |
otarmak |
gütmek |
otel |
konakçı, mihmanhane |
otlak |
mera |
otlatmak |
otarmak |
otokton |
yerli |
otomatik |
kendiliğinden |
otomobil |
araba, kölük |
otonom |
özerk |
otonomi |
muhtariyet |
otopsi |
açma |
otorite |
sulta |
otoş |
trafik magandası |
oturak |
kötürüm, ördek, taban, yerleşik |
oturaklı |
ağır, gösterişli, sabit, sağlam, veznin |
oturma |
istikrar |
oturmak |
geçmek, göçmek, kalmak, kökleşmek, yaşamak, yerleşmek |
oturmuş |
kök salmış, yerleşik |
oturtmak |
koymak |
oturum |
celse, iclas |
ova |
düz, düzengâh, düzenlik, yazı |
oy |
rey, ses |
oy vermek |
rey vermek, ses vermek |
oyalama |
işgal |
oyalamak |
aldatmak, gözletmek, kılıklamak, uzatmak |
oyalanmak |
aldanmak, avunmak, beklemek, eğlenmek, sallanmak |
oydaş |
hemfikir |
oylamak |
sese koymak |
oylaşma |
müzakere |
oylum |
hacim |
oylumlu |
büyük, geniş |
oymak |
aşiret, deşmek, kazmak, tayfa, yemek |
oynak |
değişken, eklem, mafsal |
oynamak |
aldatmak, hareket etmek, karıştırmak, kımıldamak |
oynaş |
metres |
oynaşmak |
kırıştırmak |
oynatmak |
sarsmak |
oysa |
halbuki, meğer, oysaki |
oysaki |
meğer, oysa |
oyuk |
kovuk |
oyulgalamak |
saplamak, sokmak |
oyulgalanmak |
birikmek |
oyulmak |
kazıklanmak |
oyumlamak |
tutmak |
oyun |
dans, düzen, entrika, hile, kumar, külah, olta, sahne, temaşa, temsil |
oyun ebesi |
ebe |
oyunbaz |
palyaço |
oyunbozan |
mızıkçı |
oyuncu |
aktör, aktris |
oyunluk |
sahne |
oyuntu |
çukur, oyuk |
ozan |
âşık, şair |
öbek |
deste, grup, küme |
öbür |
başka, diğer, öteki, özge |
öbürkü |
öbürü |
öbürü |
başkası, diğeri, öteki, özgesi |
öcü |
umacı |
öç |
intikam |
öçürge |
bozan, silgi |
öd kesesi |
safra kesesi |
ödeme |
ifa, tediye |
ödemek |
bayılmak, dökmek, ifa etmek, vermek |
ödememek |
yemek |
ödence |
tazminat |
ödenek |
karşılık, tahsisat |
ödenti |
aidat |
ödeşme |
fit |
ödev |
borç, tapşırık, vazife, vecibe |
ödevcil |
vazifeşinas |
ödlek |
korkak |
ödül |
armağan, mükafat, mükâfat |
ödün |
ivaz, taviz |
ödünç |
borç, istikraz |
ödünleme |
ödün |
öfke |
akciğer, ateş, gazap, hiddet, hırs, hışım, sinir |
öfkelendirmek |
kızdırmak |
öfkelenme |
feveran |
öfkelenmek |
alevlenmek, asabileşmek, gayzlanmak, gazaplanmak, hiddetlenmek, kızmak, kudurmak, sinirlenmek |
öfkeli |
hırslı, kızgın |
öge |
eleman, ilke, unsur |
öğe |
unsur |
öğle |
günorta, öğlen |
öğle vakti |
öğleyin |
öğlen |
öğle |
öğleyin |
günortada |
öğrenci |
şakirt, talebe |
öğrenim |
maarif, tahsil |
öğrenimli |
okumuş |
öğrenmek |
bellemek, yetişmek |
öğreti |
inanç, meslek, mezhep |
öğretim |
tahsil, talim |
öğretim programı |
ders programı, müfredat programı |
öğretim yardımcısı |
okutman |
öğretmek |
göstermek, işlemek |
öğretmen |
hoca, muallim |
öğün |
defa, kez |
öğür |
takım, zümre |
öğürmek |
böğürmek |
öğürtlemek |
ayırmak, seçmek, temizlemek |
öğüt |
ders, nasihat |
öğütçü |
vaiz |
öğütleme |
nasihat |
öğütmek |
çekmek, çiğnemek, ezmek |
ökçe |
taban, topuk |
öksemek |
istemek, özlemek |
öksürmek |
yötelmek |
öksürük |
yötel |
öksüz |
kimsesiz, yetim |
ölçek |
çap, kadran, mikyas |
ölçü |
boyut, çap, değer, ebat, itibar, miktar, mikyas, miyar, ölçüt, tartı, vezin |
ölçülmüş |
ölçülü |
ölçülü |
hesaplı, ılımlı, kararlı |
ölçülülük |
itidal, ölçülü |
ölçüm |
takdir |
ölçümlemek |
muhakeme etmek |
ölçüsünde |
kadar |
ölçüsüz |
aşırı, gelişigüzel, rastgele |
ölçüşmek |
karşılaştırmak, mukayese etmek |
ölçüştürmek |
karşılaştırmak, mukayese etmek |
ölçüt |
kıstas, miyar, ölçü |
öldürme |
katil |
öldürmek |
götürmek, katletmek, kırışmak, temizlemek, vurmak |
öldürücü |
sıkıcı |
öldürürcesine |
öldüresiye |
ölme |
kabız |
ölmek |
geçinmek, gitmek, göçmek, solmak, yürümek |
ölü açımı |
otopsi |
ölü doğmak |
düşmek |
ölü salı |
teneşir |
ölühane |
morg |
ölüm |
son, vefat |
ölüm cezası |
idam |
ölümlü |
fani, insan |
ölümlülük |
fena |
ölümsek |
ölümcül |
ölümsüz |
ebedî |
ömre bedel |
değerli, güzel |
ömür |
hayat, varlık, yaşam |
ömürlük |
müebbet |
ön |
civar, huzur, ilk, karşı, kat, yamaç, yöre |
ön ad |
sıfat |
ön deyi |
kehanet, ön söz |
ön gösterim |
gala |
ön gün |
arife |
ön söz |
mukaddime |
önce |
evvel, evvela, evvelce, ilkin, peşin |
önceden |
evvelce, peşin, peşinen |
önceki |
eski, evvel, evvelki, sabık |
öncelemek |
lanse etmek, takdim etmek |
öncesiz |
ezelî |
öncü |
bayrak, birinci, kılavuz, önder |
öncül |
kılavuz, öncü |
önder |
başçı, imam, lider, öncü, rehber, şef, yolbaşçı |
önel |
mehil |
önem |
ehemmiyet, hüküm, yer |
önemli |
büyük, ciddi, mihver, muazzam, mutena, mühim |
önemlice |
ciddi |
önemsemek |
mühimsemek, saymak, takmak |
önemsiz |
cılız, değersiz, derme çatma, içi boş, ıvır zıvır, küçük |
önerge |
teklif |
öneri |
teklif |
önerme |
teklif |
önermek |
teklif etmek |
önlem |
ilaç, tedbir, tılsım |
önlemek |
karşılamak |
önsezi |
duygu |
öpücük |
buse |
öpüş |
öpücük |
ördek |
enayi, oturak |
örek |
duvar |
ören |
harabelik |
örenlik |
harabelik |
örf |
anane |
örfi idare |
sıkıyönetim |
örge |
motif |
örgen |
organ, uzuv |
örgensel |
uzvi |
örgü |
ağ, örme, yapı |
örgüt |
teşekkül, teşkilat |
örgütleme |
teşkil |
örgütlemek |
teşkil etmek |
örgütlenmek |
teşkilatlanmak |
örme |
dantel, örgü |
örneğin |
mesela, meselen, söz gelişi |
örnek |
emsal, göstermelik, misal, numune |
örnekseme |
kıyas |
örneksemek |
kıyaslamak |
örs |
zindan |
örselemek |
hırpalamak, sarsmak, zedelemek |
örtbas etmek |
idare etmek |
örtmece |
kandırma |
örtmek |
almak, atmak, basmak, bürümek, çekmek, gizlemek, kapamak, kaplamak, saklamak, sarmak |
örtü |
antika, dam, kap, paravan, tente |
örtük |
kapalı, örtülü |
örtülü |
gizli, kapalı, müphem, saklı |
örtüsüz |
açık |
örü |
otlak |
örümce |
örümcek |
öte |
çok, o taraf, üst |
ötede |
aşırı |
öteki |
diğer, diğeri, öbür, öbürü, sair |
ötekisi |
başkası, diğeri |
öteleme |
intikal |
öten |
mazi |
öteri |
eğreti, geçici |
ötme |
terennüm |
ötmek |
şakımak |
ötmüş |
mazi |
ötümlü |
sedalı, sürekli, yumuşak |
ötümsüz |
sert |
ötürü |
dolayı |
ötürük |
ishal |
övgü |
medih, tarif |
övme |
medih |
övmek |
cilalamak, methetmek, tariflemek |
övünç |
fahir, iftihar, kıvanç |
övünme |
gurur, iftihar, kıvanç, övünç |
övünmek |
fahretmek, fahreylemek, iftihar etmek, lokalanmak |
öykü |
hikaye, hikâye |
öyküler |
kısas |
öykünme |
taklit |
öyleyse |
bari, o hâlde |
öz |
arı, çay, dere, hamur, hülasa, kendi, madde, mahiyet, ruh, saf, sonuç, zat |
öz geçmiş |
biyografi, tercümeihal, yaşam öyküsü |
öz saygı |
haysiyet, izzetinefis |
öz yapı |
karakter |
özbaşına |
keyfi |
özdek |
madde |
özdekçi |
maddeci |
özden |
candan, içten, samimi |
özdeş |
aynı, bir cür, okşar |
özdeyiş |
vecize |
öze |
özgü |
özek |
koçan, merkez |
özel |
hususi, mahsus, şahsi |
özellik |
çeşni, hassa, husus, hususiyet, ilim |
özellikle |
alelhusus, bilhassa, hele, hususen, hususile, mahsus |
özen |
dikkat, hizmet, ihtimam, itina |
özenç |
istek |
özendirme |
teşvik |
özenme |
özen |
özenmek |
itina etmek, yeltenmek |
özensiz |
dikkatsiz, gelişigüzel |
özensizlik |
dikkatsizlik, itinasızlık |
özenti |
taklit |
özerk |
muhtar, muhtariyetlik |
özerklik |
muhtariyet, otonomi |
özet |
hülasa, sonuç |
özetlemek |
hülasa etmek, kısaltmak |
özge |
başka, diğer, öbür, yabancı, yad |
özgesi |
öbürü |
özgü |
has, için, mahsus |
özgülemek |
hasretmek, vermek |
özgülük |
hasiyet, hassa |
özgün |
asıl, orijinal |
özgür |
azat, bağımsız, hür, muaf, serbest |
özgürlük |
hürriyet |
özlem |
hasret |
özlemek |
aramak, darıkmak, hasretini çekmek, sağınmak, susamak |
özlenti |
hasret, özlem |
özleştirme |
tasfiye |
özlük |
kişi, mahiyet, zat |
özne |
fail, müptedi |
özü |
kendi |
özül |
temel |
özümleme |
temsil |
özür |
kusur, mazeret |
özürlü |
sakat |
özveri |
fedakârlık |
özverili |
fedakâr |
pabuç |
ayakkabı |
paçarız |
çapraz |
paçavra |
cındır, çaput, eski |
paçoz |
fahişe |
padişah |
hükümdar, sultan |
pafta |
leke |
paha |
değer, eder, fiyat, kıymet |
pahal |
ağır, aksi, hantal, ters |
pahalanmak |
pahalılaşmak |
pahalılanmak |
pahalanmak |
pahalılaşmak |
pahalanmak |
pak |
temiz, veli |
paket |
bağlama |
paket etmek |
paketlemek |
paketlemek |
kaplaştırmak, yakalamak, yığıp bağlamak |
pakt |
anlaşma, antlaşma |
palamut |
sivri |
palan |
semer |
palas |
kolay, rahat |
palas pandıras |
telesik |
palavra |
balon, yalan danışma |
palazlanmak |
büyümek, gelişmek, varlanmak |
palazlaşmak |
büyümek, gelişmek |
palet |
tırtıl |
paltar |
elbise, giyecek, giysi |
palyaço |
oyunbaz, telhek |
palyatif |
geçici |
pancar |
pancar |
pandül |
sarkaç |
pansuman |
sargı, sarık |
panter |
pars |
pantolon |
şalvar |
panzehir |
tiryak |
papağan |
dudukuşu |
papak |
kalpak, külah |
papatya |
çobanyastığı |
papaz |
peder |
para |
kazanç, kredi, nakit, pul, vakıf, varlık |
para cüzdanı |
çarık |
paradigma |
dizi, örnek |
paradoks |
çelişki |
parafin |
beyaz |
paragraf |
fıkra |
paralamak |
parçalamak |
paralanmak |
didinmek |
paralel |
enlem |
paralıca |
zengin |
parametre |
değişken |
paramparça |
hurdahaş, parça parça |
paramparça olmak |
kırılmak |
parantez |
ayraç |
parasal |
mali |
parasız |
bedava, hasta, yoksul |
paravan |
örtü, perde |
paravana |
paravan |
parça |
devam, kesim, kıta, tane |
parça parça |
lime lime, paramparça |
parça pürçük |
az |
parçacık |
kırıntı |
parçalama |
bölme |
parçalamak |
bölmek, kesmek, paralamak, sındırmak |
parçalanmak |
didinmek, sınmak |
parçalanmamış |
bütün |
parçalanmış |
yırtık |
pardon |
affedin, bağışlayın |
pare |
adet, kısım, parça, tane |
parıldamak |
gelişmek, ışıldamak, parlamak, yanmak, yükselmek |
parıltı |
nur, şaşaa, şimşek |
parıltılı |
ışıl ışıl |
parke |
parke taşı |
parke taşı |
seki taşı |
parlaklık |
cila, fer, şaşaa |
parlama |
feveran |
parlamak |
parıldamak, şahlanmak, şıkırdamak, yanmak |
parlamaz olmak |
sönmek |
parlamenter |
milletvekili |
parlayan |
ışıldak, parlak |
parmaklamak |
dürtmek |
pars |
kaplan, leopar, pelenk |
parsellemek |
paylaşmak |
partal |
yalan |
parti |
kazanç, kısım, vurgun |
partner |
eş, ortak |
pas |
küf |
pasaj |
parça |
pasak |
kir |
pasaklı |
kirli |
pasif |
çekingen, durgun, edilgen, tepkisiz |
paslı |
üzgün |
paspas |
ayaksilen, silecek |
pasta |
rulo |
paşa |
ağırbaşlı, uslu |
pat |
yassı |
patadak |
ansızın |
patak |
dayak, kötek |
pataklamak |
döyeçlemek |
patates |
çisil, yerelması |
patavatsızlık |
gaf |
patetik |
dokunaklı |
patika |
çığır |
patırtı |
gürültü, hengâme, şamata |
patlak |
yırtık |
patlamak |
yeşermek |
patlatılmak |
atılmak |
patolojik |
bozulmuş |
patron |
kalıp |
patronaj |
yönetim |
pattadak |
ansızın |
pay |
hak, hisse, üleş |
pay etmek |
bölüşmek, paylaşmak, üleşmek |
payan |
nihayet, son, sonuç |
payanda |
dayak, destek |
payansız |
sonsuz |
paycı |
hissedar |
paydaş |
hissedar |
paydaşlık |
iştirak |
paydos |
teneffüs |
paye |
aşama, derece, rütbe |
payitaht |
başkent, başşehir |
payiz |
güz, sonbahar |
payizbülbülü |
saka |
payizde |
güzün |
payize kalmak |
ikmale kalmak |
paykamak |
anlamak, bilmek, düşünmek, hissetmek, sezmek, ukmak |
paylamak |
acılamak, azarlamak, darılmak, tanlamak |
paylaşmak |
benimsemek, kırışmak, onaylamak, üleşmek |
pazar |
alışveriş, piyasa |
pazarlık |
kesim |
pazarlık etmek |
kırışmak |
peçe |
giz, nikap, sır |
peçelemek |
gizlemek |
peçete |
peşkir |
peder |
ata, baba, papaz |
pehpehlemek |
pohpohlamak |
pejmürde |
dağınık, perişan, yırtık |
pek |
çok, dayanıklı, katı, sağlam, sert |
pek iyi |
âlâ |
pekâlâ |
elbette, kesinlikle, peki |
peki |
evet, pekâlâ, tamam, yakşı |
pekişmek |
artmak, çoğalmak, katılaşmak, sertleşmek |
pekiştirme |
şiddetlendirme, takviye |
pekiştirmek |
beslemek, sertleşmek |
pekitme |
tekit |
pekiyi |
âlâ |
pekleşmek |
katılaşmak, sertleşmek |
peklik |
direnç, kabız |
pekmen |
milyon |
pelenk |
kaplan, pars |
pelit |
palamut |
peltek |
kekeme, pepe |
pelteleşmek |
yumuşamak |
pembe |
gül renkli |
pena |
mızrap |
pencere |
cam |
pencere kapağı |
kepenk |
pençe |
el |
pençeli |
güçlü |
penguen |
karabat |
pens |
pense |
pepe |
keke, peltek |
pepeme |
pepe |
perakende |
dağınık, perişan |
perçem |
kâkül, yele |
perdahlamak |
küfretmek, sövmek |
perde |
hicap, paravan, zar |
perdelemek |
gizlemek |
perdesiz |
utanmaz |
perese |
derece, durum |
perestiş etmek |
sevmek |
perhiz |
diyet |
periferi |
çevre, kıyı |
perişan |
berbat, dağınık, harap, karmakarışık, pejmürde, perakende, zavallı |
perişan etmek |
haklamak, kahretmek, yemek |
perişanlık |
karanlık |
periton |
kavram |
periyodik |
devrî, süreli |
periyot |
devir, dönem |
perşembe |
cuma akşamı |
pert |
zarar |
pertavsız |
büyüteç |
peruk |
suni saç |
perukar |
berber |
perva |
korku |
pervane |
kepenek |
pervasız |
cüretli, korkusuz |
pervaz |
çerçeve |
pervaz etmek |
uçmak |
pes |
teslim |
pesimist |
kötümser |
pespaye |
alçak, aşağılık, bayağı, soysuz |
pespayelik |
alçaklık |
pestenkerani |
saçma |
pestil |
hasta, kak |
peş |
arka, art |
peşin |
önce, önceden |
peşin fikir |
ön yargı |
peşin hüküm |
ön yargı |
peşin yargı |
ön yargı |
peşinen |
önceden |
peşkeş çekmek |
peşkeş etmek |
peşkeş etmek |
peşkeş çekmek |
peşkir |
peçete |
peştamal |
futa |
petek |
radyatör |
peyda |
açık, belli |
peyda etmek |
çıkarmak |
peyda olmak |
belirmek, çıkmak, oluşmak, sadır olmak |
peydah olmak |
peyda olmak |
peydahlanmak |
oluşmak |
peyderpey |
dalbadal |
peygamber |
elçi |
peyk |
uydu |
peylemek |
ısmarlamak, sağlamak, temin etmek |
peyvent |
aşı |
pezevenk |
dümbük, godoş, hödük, izbandut, kavat, kazulet, yeke, zorba |
pıçapıç |
fiskos |
pike yapmak |
şığımak |
piknik |
seyir |
pilaki |
ahmak, aptal |
pille |
kademe |
pilleken |
basamak |
pimpirik |
bozuk, harap, virane |
pimpiriklenmek |
kuşkulanmak |
pınar |
bulak, çeşme, kaynak, memba |
pineklemek |
tembellik etmek |
pinhan |
gizli, saklı |
pinpon |
yaşlı |
pinti |
cimri, hasis |
pintilik etmek |
kısmak |
pipet |
kamış |
pipi |
duduş |
pir |
ihtiyar, koca |
piramit |
ehram, köpyak |
pırasa |
sebze nevi |
pirelenmek |
huylanmak, işkillenmek, kuşkulanmak, şüphelenmek |
pırıldamak |
ışıldamak |
pırıltılı |
parlak |
pirinç |
düğü |
pırpırı |
hovarda, uçarı |
pırtı |
eşya |
pırtlak |
patlak |
pis |
çirkli, fena, karışık, kirli, kötü, leke, murdar |
pisi pisine |
boşuna |
pisik |
göcen, kedi |
pislemek |
kötülemek, yermek |
pislenmek |
kirlenmek |
pisletmek |
pislemek |
pislik |
kir |
pist |
meydanca |
pişdar |
öncü |
pişe |
zanaat |
pişeğen |
pişkin |
pişek |
pişkin |
pişik |
göcen, kedi |
pişirmek |
yakmak |
pişkin |
girgin, olgun, sırtık, utanmaz |
pişmanlık |
nedamet |
piştahta |
tezgâh |
pıtrak |
sık |
piyade |
yaya, yayan |
piyade asker |
karacı |
piyale |
kâse |
piyasa |
ortalık, pazar |
piyasa etmek |
dolaşmak |
piyata |
yassı |
piyes |
oyun, temaşa |
piyon |
piyade |
plaçkacı |
çapulcu |
plaj |
çimerlik, kumsal |
plak |
plaka |
plaka |
plak |
plan |
çekim, düşünce, maksat, niyet, tasavvur |
planet |
gezegen |
planlı |
hesaplı, ölçülü |
plasman |
yatırım |
platform |
ortam |
plato |
yayla |
platonik |
eflatuni |
plebisit |
halk oylaması |
plüralist |
çoğulcu |
polat |
çelik |
polis |
kınç, sakçı, zabıta |
politik |
siyasal, siyasi |
politika |
siyaset, yöntem |
politikacı |
siyasi |
pompalamak |
körüklemek |
ponzalamak |
ovmak, temizlemek |
popo |
kıç |
popülarite |
tutulma |
popülasyon |
nüfus, varlık |
porsumak |
pörsümek |
portbagaj |
bagaj |
porte |
değer, önem |
posa |
tortu |
post |
makam |
posta |
defa, kez, kol, sefer, takım, vardiya |
poşet |
torba |
pot |
gaf, hata |
potansiyel farkı |
gerilim |
poyra |
göbek |
poz |
çalım, kurum |
pozisyon |
durum, konum |
pozitif |
artı, olumlu |
pöçük |
kuyruk |
pörsümemiş |
diri |
pörsümüş |
porsuk |
pranga |
kandal |
pratik |
kullanışlı, tatbikî, teamül, uygulamalı |
prediksiyon |
kehanet |
prensip |
ilke |
pres |
baskı, cendere, mengene |
prestij |
saygınlık |
prezervatif |
kaput |
prim |
mükâfat |
primat |
maymun |
primitif |
ilkel |
print |
baskı |
problem |
mesele, sıkıntı, sorun |
prodüktör |
üretici, yapımcı |
profesyonel |
hevesli, meraklı |
program |
bağdarlama |
programcı |
yapımcı |
proje |
layiha |
projektör |
ışıldak |
proleter |
emekçi |
prosedür |
işlem, yöntem |
proses |
süreç |
prostela |
önlük |
protesto |
gıcırtı |
protesto etmek |
itiraz etmek, reddetmek |
protez |
takma |
prova |
sınama, yoklama |
provoke etmek |
kışkırtmak |
puan |
benek, hal, nokta |
pudra |
kirşan |
pul |
para |
pulsuz |
bedava, beleş, züğürt |
punt |
fırsat |
pupa |
kıç |
pusarık |
puslu, serap |
pusat |
araç |
puslu |
dumanlı |
pusmak |
sinmek |
pusula |
kâğıt, tezkere |
putrel |
bağlama |
pünez |
raptiye |
pürçek |
zülüf |
pürneşe |
neşeli |
pürüz |
engel, kusur |
pürüzlü |
karışık |
püskül |
saçak |
püskürtmek |
sıkmak |
püskürtü |
lav |
püsür |
tembel |
rabıt |
bağ, bağlama, bent |
rabıta |
bağ, bağlantı, düzen, ilgi, ilişki, komünikasyon, sıra, ulaşım |
rabıtalı |
ağırbaşlı, düzgün, tutarlı |
raci olmak |
dayanmak, dokunmak, ilgilenmek |
racon |
fiyaka, gösteriş, usul, yol, yöntem |
radde |
derece, nokta |
raddelerinde |
sularında |
radikal |
kökten |
radyatör |
petek |
radyo |
ünalgı |
rafine |
duygulu, hassas, ince, nazik, seçkin |
rağbet |
arzu, ilgi, istek, itibar |
rağmen |
bakmayarak, karşın, mukabil |
rahat |
ak, geniş, hafif, huzur, keyif, rahatlık, sıkıntı, sükûnet |
rahat etmek |
dinlenmek |
rahatça |
rahat |
rahatlamak |
sakinleşmek |
rahatlık |
huzur, konfor, rahat |
rahatsız |
hasta, tedirgin |
rahatsız etmek |
tırmalamak |
rahatsızlanmak |
hastalanmak |
rahatsızlık |
zor |
rahim |
acıma, balalık, karın, uşaklık |
rahimsiz |
acımasız, merhametsiz |
rahip |
keşiş |
rahle |
dayak, destek |
rahmet |
mersi, yağmur |
rahmetli |
merhum |
rahmetli olmak |
ölmek |
rahmetlik |
merhum |
rahmetlik olmak |
ölmek |
rakam |
miktar, nicelik |
raket |
tokaç |
rakik |
ince, narin |
rakım |
yükselti |
rakip |
hasım |
rakiplik |
rekabet |
rakkas |
köçek, sarkaç |
rakkase |
köçek |
raks |
dans |
raks etmek |
oynamak |
ramak kalmak |
az kalmak |
randevu |
görüş |
randıman |
mahsuldarlık, verim |
randımanlı |
verimli |
rantabl |
verimli |
rap |
meyhane |
rapçi |
meyhaneci |
rapor |
anlatım, ifade |
raporlu |
kaçık |
rappadak |
ansızın |
raptetmek |
berkitmek, tutturmak |
rasat |
gözlem |
rast |
doğru, düzgün, tesadüf |
rast gelmek |
rastlamak, rastlaşmak |
rastgele |
gelişigüzel, kazara, tesadüfen |
rastık |
sürme |
rastlamak |
çatmak, düşmek, karşılaşmak, rast gelmek |
rastlanmamak |
eksilmek |
rastlantı |
tesadüf |
rastlaşmak |
görmek, karşılaşmak, rast gelmek |
rasyo |
oran |
rasyonel |
hesaplı, ölçülü |
raşelenmek |
titremek, ürpermek |
ratıp |
nemli, yaş |
razı olmak |
yatmak |
razı salmak |
gönlünü etmek |
razılaşma |
fit |
razılık |
icabet |
reaksiyon |
tepki |
realist |
gerçekçi |
rebabi |
duygulu, ince |
reçel |
murabba |
reçete |
çare, nüsha, yol, yöntem |
reddetme |
iade |
reddetmek |
kusmak, terslemek, yalanlamak |
reddeylemek |
reddetmek |
reddol |
defol |
redif |
yedek |
reel |
gerçek |
refahlı |
müreffeh, rahat |
refakat |
yoldaşlık |
referandum |
halk oylaması, halk oyu |
referans |
başvuru, kaynak, tavsiye |
refetmek |
gidermek |
refik |
arkadaş, dost, eş, koca, zevç |
refika |
eş, karı |
reform |
düzeltme, inkılap, ıslahat |
reha |
kurtuluş |
rehabilitasyon |
iyileştirme |
rehber |
delil, kılavuz, önder, yönetici |
rehine |
girev |
reis |
başkan, lider |
reis bey |
başkan |
reisicumhur |
cumhurbaşkanı |
rejim |
diyet, düzen |
rejisör |
yönetmen |
rekabet |
yarış, yarışma |
rekabet etmek |
yarışmak |
rekzetmek |
dikmek, kurmak, saplamak |
remiz |
sembol, simge |
ren geyiği |
maral |
rencide etmek |
incitmek |
rençber |
ırgat |
rençper |
çiftçi, ekinci, ırgat |
renk |
ıl, nitelik, tüs |
renksiz |
soluk |
repertuvar |
dağarcık |
repo |
faiz |
reprodüksiyon |
çoğaltma |
resen |
doğrudan doğruya, kendiliğinden |
resesyon |
durgunluk |
resi bey |
başkan |
resim |
levha, suret, tasvir, tören |
resmetmek |
çizmek, işlemek |
resmî |
ciddi |
resmiyet |
mesafe |
resmiyetçilik |
bürokrasi |
rest çekmek |
meydan okumak |
restoran |
lokanta |
restore etmek |
onarmak |
resul |
haberci |
reva |
uygun, yerinde |
revaç |
sürüm |
reviş |
gidiş, tutum, yol |
revize etmek |
düzeltmek |
rey |
düşünce, fikir, görüş, karar, oy, ses |
rey vermek |
eleştirmek, oy vermek, ses vermek |
rey yazmak |
değerlendirmek |
rezalet |
rezillik, skandal |
reze |
menteşe |
rezerv |
ihtiyat, yedek |
rezil |
alçak, aşağılık, kepaze, rüsva |
rezillik |
rezalet |
rezistans |
direnç |
rezonans |
titreşim |
riayet etmek |
uymak |
riayetkâr olmak |
uymak |
riayetsiz |
kaba |
rica |
dilek, hahiş |
rica etmek |
dilemek |
rikkat |
incelik |
rikkatli |
ince, kibar, nazik |
rimel |
maskara |
rint |
kalender |
risale |
broşür, kitapçık |
risk |
hatar, tehlike |
ritüel |
ayin |
rivayet |
söylenti |
riya |
ikiyüzlülük |
riyakâr |
ikiyüzlü |
riyakârlık |
ikiyüzlülük |
rıza |
istek |
rızık |
azık, ruzi, yiyecek |
riziko |
risk |
roket |
füze |
rol |
gösteriş |
romanesk |
duygusal |
romantik |
duygusal |
rota |
istikamet |
rozet |
nişan |
röfle |
gölge |
röportaj |
mülakat |
rötar |
gecikme |
rötuş |
düzeltme |
ruba |
giyecek, giysi |
ruh |
duygu, emanet, esans, öz |
ruhlu |
canlı |
ruhsal |
ruhi |
ruhsal çöküntü |
bunalım |
ruhsat |
izin, müsaade |
ruhsatname |
ruhsat |
ruhsuz |
miskin |
rulo |
pasta, tomar |
rumuz |
simge |
rustai |
köylü |
ruşen |
açık, fatih |
rutubet |
nem |
rutubetlenmek |
ıslanmak |
rutubetli |
nemli |
ruz |
gün |
ruzi |
rızık |
ruzname |
gündem |
ruzuşeb |
sürekli |
rücu etmek |
kayıtmak |
rüsva |
rezil |
rüşvet |
arpa |
rütbe |
aşama, derece, mertebe, mevki, paye |
rüya |
düş, hayal, umut |
rüzgar |
yel |
rüzgâr |
yel |
rüzgârlamak |
esmek, savurmak |
saadet |
mutluluk |
saadetli |
mutlu |
saat |
sayaç, vakit, zaman |
sabah |
sabahleyin, seher, yarın |
sabah akşam |
daima, devamlı, sürekli |
sabah sabah |
sabahleyin |
sabah vakti |
sabahleyin |
sabahın hayır |
günaydın |
sabahleyin |
sabah |
sabık |
eski, evvelki, kabakki |
sabıka |
kaydiyat |
sabırsız |
aceleci |
sabit |
oturaklı, tutarlı |
sabit fikir |
saplantı |
sabitleme |
tespit |
sabitlemek |
tespit etmek |
sabitlik |
istikrar |
sabote etmek |
baltalamak |
sabretmek |
dayanmak, hazmetmek |
sabreylemek |
sabretmek |
sabuklanma |
hezeyan |
sacayak |
sacayağı |
saçak |
püskül |
saçalamak |
saçmak, serpmek |
saçan |
naşir |
saçıntı |
döküntü |
saçma |
neşir |
saçma sapan |
abuk sabuk |
saçmak |
dökmek, neşretmek, savurmak, serpmek |
saçmalama |
hezeyan |
saçmalamak |
zırvalamak |
sadakat |
bağlılık |
sadakatli |
sadık |
sadakatsizlik |
ihanet |
sadasız |
ker |
sade |
ancak, düz, sadece, yalın, yalnız |
sadece |
bir, hemen, sade, yalnız |
sadet |
mevzu |
sadık |
bağlı, doğru, gerçek |
sadır |
başkan, göğüs, kalp, sadrazam, sine, yürek |
sadır olmak |
peyda olmak |
sadme |
çarpışma, sarsıntı, tokuşma, vurma |
sadrazam |
başvezir, sadır |
saf |
arı, aydınlık, dizi, doğal, grup, halis, has, koşun, masum, öz, sıra, som, tabii |
safderun |
saf |
safdil |
saf |
safha |
merhale, mertebe |
safi |
duru, sadece, temiz, yalnız |
safiha |
ince, levha |
safiyet |
saflık |
saflık |
safiyet |
safra |
öd |
saftirik |
acemi, budala, saf |
sagan |
doktor, hekim, tabip |
sagu |
ağıt |
sağ |
esen, sağlam |
sağ olmak |
yaşamak |
sağ salim |
sağ selamet |
sağ selamet |
salimen |
sağalmak |
iyileşmek |
sağaltım |
tedavi |
sağaltma |
tedavi |
sağılan |
sağmal |
sağımlı |
sağmal |
sağınmak |
darıkmak, özlemek |
sağır |
ker |
sağlam |
berk, ciddi, dayanıklı, dek, dinç, gürbüz, güvenilir, metin, muhakkak, muhkem, oturaklı, pek, üstelik, zinde |
sağlamak |
bulmak, çıkarmak, elde etmek, getirmek, hazırlamak, kurmak, temin etmek, uydurmak |
sağlamlaştırılmış |
muhkem |
sağlamlaştırma |
takviye, tekit |
sağlamlaştırmak |
berkitmek, perçinlemek |
sağlamlık |
metanet |
sağlanılmak |
gelmek |
sağlanmak |
çıkmak |
sağlığını bozmak |
dokunmak |
sağlık |
afiyet, keyif, mizaç, sıhhat, tost |
sağlık muayenesi |
muayene |
sağlıklı |
dimdik, doğru, esen, gerçek, güvenilir, iyi, sağlam |
sağlıksız |
yarım |
sağtöre |
ahlak |
saha |
alan, arsa, meydan, yakut |
sahabet etmek |
kayırmak, korumak |
sahan |
sapılca |
sahi |
gerçekten |
sahici |
gerçek |
sahiden |
gerçekten, hakikaten |
sahife |
sayfa |
sahih |
doğru, gerçek |
sahil |
kıyı, kumsal, yaka, yalı |
sahip |
ehil, haiz, malik |
sahip olmak |
kazanmak, sağlamak, yapmak |
sahiplenmek |
gözetmek, korumak |
sahiplik |
el, mülkiyet |
sahipsiz |
kimsesiz |
sahn |
avlu |
sahne |
görüntü, oyun |
sahne olmak |
görmek |
sahnelemek |
temaşaya koymak |
sahra |
çöl, kır |
sahte |
düzmece, kalp, uydurma, yapmacık |
sahteci |
sahtekâr |
sahtecilik |
sahtekârlık |
sahtekârlık |
yolsuzluk |
sahur |
obaştanlık |
saik |
sebep |
saika |
sebep, yıldırım |
sair |
başka, diğer, öteki |
sait |
sesli, ünlü |
sak |
sap, uyanık |
saka |
payizbülbülü |
sakaf |
çatı, dam |
sakamet |
bozukluk |
sakametli |
bozuk, kötü |
sakar |
nakolay |
sakat |
çürük, eksik, sakat, şikest, yarım |
sakatat |
içalat |
sakatlamak |
bozmak |
sakatlık |
hata, kusur, yanlış |
sakçı |
kınç, polis |
sakil |
ağır, çirkin, kaba |
sakim |
bozuk, eksik, yanlış |
sakin |
durgun, sessiz, sütliman |
sakın |
çekin |
sakın |
zinhar |
sakin olmak |
oturmak |
sakınca |
mahzur, mehzur, zerer |
sakıncasız |
emin |
sakince |
sakin |
sakınım |
ihtiyat, tedbir |
sakınımlı |
tedbirli |
sakinlemek |
sakinleşmek |
sakinleşmek |
durulmak, rahatlamak, yatışmak |
sakinlik |
durgunluk, sükûnet |
sakınma |
ihtiyat, imtina |
sakınmadan |
pervasız |
sakınmak |
esirgemek, gözetmek, ihtiyat etmek, korumak |
sakıntı |
ihtiyat |
sakır sakır |
sürekli |
sakırga |
kene |
sakit |
müsterih, sessiz, sütliman |
sakıt |
düşük |
sakitleşmek |
yatışmak |
sakız |
çiklet |
saklama |
muhafaza |
saklamak |
alıkoymak, ayırmak, bırakmak, esirgemek, gizletmek, kaldırmak, korumak, örtmek, tutmak |
saklanmak |
sinmek |
saklanmış |
mahfuz |
saklayan |
hafız |
saklayarak |
gizli |
saklı |
gizli, kapalı, mahfuz, örtülü |
saklık |
teyakkuz |
sakmak |
satın almak |
saksı |
baş, kafa |
sal |
tabut |
salacak |
teneşir |
salahiyet |
yetki |
salak |
ahmak, aptal, dingil |
salameleyküm |
merhaba |
salaş |
tufeyli |
salat |
namaz |
salatalık |
hıyar |
salavat parmağı |
işaret parmağı |
saldırgan |
mütecaviz, tecavüzkâr |
saldırı |
atak, hücum, taarruz, tecavüz |
saldırıcı |
mütecaviz, saldırgan, tecavüzkâr |
saldırış |
atak, hamle |
saldırmak |
atılmak, hücum etmek, salmak, sarmak, yürümek |
salgılamak |
yapmak |
salgın |
istila, müstevli |
salı |
çarşamba akşamı |
salık |
haber, tavsiye |
salık vermek |
haber vermek |
salim |
esen, sağlam, sakin |
salimen |
sağ selamet |
salıncak |
yellencek |
salınım |
raks |
salınmak |
konmak |
salip |
haç |
salıştırmak |
karşılaştırmak, kıyaslamak, mukayese etmek |
salıvermek |
terk etmek |
salkımak |
pörsümek |
salkın |
serin |
sallakhane |
mezbaha |
sallamak |
sarsmak, savsaklamak, savurmak, yellemek |
sallandırmak |
asmak |
sallanmak |
ırgalanmak, kımıldamak, sarkmak, titremek |
salmak |
ağırlık, bırakmak, dökmek, katmak, koymak, saldırmak |
salmalık |
otlak |
salon |
dükkân, mağaza |
saloz |
salak |
salpa |
tembel |
salt |
arı, mutlak, tek, yalnız |
saltanatlı |
görkemli, gösterişli |
saltçılık |
mutlakiyet |
saltık |
mutlak |
salyangoz |
ilbiz |
samankapan |
kehribar |
samimi |
candan, halisane, içli dışlı, içten, senli benli |
samimilik |
içtenlik, samimiyet |
samimiyet |
içtenlik |
samit |
sessiz, ünsüz |
samut |
suskun |
san |
mertebe, şan, şöhret, unvan, ün |
sanal |
farazi, tahminî |
sanarak |
diye |
sanat |
konuşma, zanaat |
sanatçı |
sanatkâr |
sanatkâr |
ehil, mahir, usta, zanaatkâr |
sanatkârca |
sanatkârane |
sanayi |
endüstri |
sancak |
bayrak, toplu iğne |
sancı |
sıkıntı |
sancımak |
ağrımak, burulmak, tutmak |
sançmak |
batmak, saplamak |
sandal |
kayık |
sandalet |
sandal |
sandalye |
iskemle, koltuk, kürsü, makam, mevki |
sandık |
kasa |
sandıkça |
mahfaza |
sanduka |
makbere, serdabe |
sanem |
put |
sanı |
zan |
sanık |
günahkâr, taksirkâr |
sanılmak |
gelmek |
sanıvermek |
sanmak |
saniye |
ket |
sanki |
güya, sözde |
sanlı |
maruf, ünlü |
sanmak |
bellemek, bilmek, ummak, zannetmek |
santimantal |
duygulu, hassas |
santimantalite |
içtenlik |
santralci |
santral |
sap |
erkek, kabza, kök, saplak |
sapa |
ücra |
sapan |
kuşatan |
sapılca |
sahan |
saplak |
sap |
saplamak |
çakmak, sançmak, sokmak |
saplanmak |
batmak, girmek, sançmak |
saplantı |
fikrisabit, sabit fikir |
sapmak |
dönmek, kıvırmak |
saptama |
tespit |
saptamak |
tespit etmek |
saptırma |
spekülasyon |
sarahat |
açıklık, aydınlık |
saraka |
alay, istihza |
saraka etmek |
eğlenmek |
sarakacı |
müstehzi |
sarf etmek |
dökmek, harcamak, kullanmak, tüketmek |
sarfınazar etmek |
vazgeçmek |
sarfiyat |
masraf |
sargaç |
korse |
sargı |
bağ, pansuman |
sargın |
içten, yürekten |
sarhoş |
dumanlı, küp, mest |
sarhoş olmak |
olmak |
sari |
geçici |
sarı |
solgun, soluk |
sâri |
bulaşıcı |
sâri |
geçici |
sarıerik |
kayısı |
sarih |
açık, aydın |
sarık |
pansuman |
sarıkız |
esrar, inek |
sarıklı |
hoca |
sarılaşmak |
sararmak |
sarılmak |
benimsemek, girişmek, kucaklamak, yapışmak |
sarımtıl |
kavun içi |
sarkaç |
kevgir, rakkas |
sarkıntı |
sataşma |
sarkıntı olmak |
sataşmak |
sarkıntılık |
sataşma, tecavüz |
sarkıntılık etmek |
sataşmak |
sarkıtmak |
bırakmak, salmak |
sarkmak |
sallanmak, uğramak |
sarma |
dolma, istila |
sarmak |
almak, boğmak, bürümek, çekmek, çevirmek, dolamak, hücum etmek, ihata etmek, kaplamak, kucaklamak, kuşatmak, örtmek, saldırmak, tutmak |
sarman |
iri |
sarp |
dik, güç, yalçın |
sarpın |
silo |
sarraf |
kuyumcu |
sarrafiye |
baş |
sarsak |
enayi |
sarsalamak |
sarsmak |
sarsılmak |
deprenmek, ırgalanmak, irkilmek |
sarsıntı |
deprem, titreme |
sarsmak |
sallamak, silkelemek, silkmek |
sasıma |
tefessüh |
sasımak |
kokuşmak |
sataşkan |
mütecaviz, saldırgan |
sataşma |
sarkıntılık |
sataşmak |
bulaşmak, dokunmak, yapışmak |
saten |
atlas |
sathi |
üstünkörü |
satıh |
üzeri, yüz, yüzey |
satılmak |
geçmek, gitmek |
satın almak |
sakmak |
satir |
yergi |
satır arası |
ima |
satış |
bey |
satkınlık etmek |
gammazlamak |
satma |
bey |
satmak |
taslamak, vermek |
satranç |
şahmat |
satrap |
vali |
sav |
atasözü, dava, haber, iddia, söz, tez |
sav söz |
slogan |
sava |
haber, muştu |
savacı |
haberci |
savak |
aptal, salak |
savan |
örtü |
savaş |
cenk, harp, kavga, muharebe, mücadele, sefer |
savaşçı |
cengâver |
savaşım |
mücadele |
savaşma |
muharebe |
savaşmak |
çarpışmak, uğraşmak, vuruşmak |
savlet |
hamle |
savmak |
defetmek, kovmak, savuşturmak |
savran |
merdiven |
savruk |
dağınık, dikkatsiz |
savrukluk |
dikkatsizlik |
savrulmak |
dağılmak |
savsak |
ihmalkâr |
savsaklama |
ihmal |
savsaklamak |
ertelemek, lengitmek, sallamak, uğunmak |
savsaklanmak |
sallanmak |
savsama |
ihmal |
savsamak |
savsaklamak, sermek |
savunma |
müdafaa |
savunmak |
korumak, müdafaa etmek |
savunu |
savunma |
savurgan |
bedharç |
savurganlık |
israf |
savurmak |
saçmak, sallamak |
savuşmak |
ekmek, iyileşmek, kaçmak |
savuşturmak |
defetmek, geçiştirmek, savmak |
say |
emek |
sayaç |
saat |
saydam |
şeffaf |
saye |
gölge, yardım |
sayfa |
konu, sahife |
sayfalama |
mizanpaj |
saygı |
çekinmek, hürmet, ihtiram |
saygıdeğer |
muhterem |
saygılı |
hürmetli |
saygın |
itibarlı, kuvvetli, muteber |
saygınlık |
değerli, haysiyet, itibar, kredi |
saygısız |
hürmetsiz |
saygıyla |
nazikâne |
sayha |
çığlık |
sayı |
adet, nüsha |
sayıklama |
hezeyan |
sayılan |
saygın |
sayılı |
mahdut, önemli |
sayılma |
ad |
sayım bilimi |
istatistik |
sayımlama |
istatistik |
sayın |
hürmetli, muhterem |
sayışma |
takas |
saykallamak |
cilalamak |
saylamak |
seçmek |
saylav |
seçim |
saylavcı |
seçmen |
sayma |
ad, telakki |
saymaca |
itibari |
saymak |
bilmek, demek, gitmek, hürmet etmek, önemsemek, sıralamak, tanımak, tutmak |
sayman |
muhasip |
saymanlık |
muhasebe |
sayrı |
hasta |
sayrıl |
marazi |
sayrılık |
tutku |
saz |
bağlama, çalgı, kamış |
saz şairi |
ozan |
sazak |
bataklık |
se |
üç |
seans |
oturum |
sebebiyle |
yüz |
sebep |
illet, menşe, münasebet, neden, saik, vesile |
sebze nevi |
pırasa |
sebzevat |
sebze |
sebzevatçı |
manav |
seci |
nesir kafiyesi |
seciye |
evsaf, huy, karakter, yaradılış |
seçenek |
şık, tutum, yöntem |
seçici |
seçmen |
seçilmek |
sivrilmek |
seçilmiş |
güzide, seçme |
seçim |
saylav |
seçimlik |
ihtiyari |
seçki |
güldeste |
seçkin |
güzide, kibar, mutena, seçme, üstün |
seçkinleşme |
temayüz |
seçme |
güzide, ihtiyar, kalburüstü, seçkin, teşhis |
seçmek |
ayırmak, bulmak, görmek, tanımak |
seçmen |
saylavcı, seçici |
seda |
ses |
sedef hastalığı |
sedef |
sedir |
divan, taht |
sedye |
harek |
sefa |
eğlence, neşe, zevk |
sefahat |
eğlence |
sefer |
defa, kere, kez, savaş, yol |
sefer etmek |
gezmek |
sefih |
budala, uçarı |
sefihlemek |
halt etmek |
sefil |
alçak, kembağal, yoksul |
sefillik |
alçaklık |
sefine |
gemi |
sefir |
büyükelçi, elçi |
sefirikebir |
büyükelçi |
seğrimek |
seğirmek |
seher |
sabah |
sehim |
hisse, pay |
sehiv |
yanılgı, YANLIŞ |
sehpa |
darağacı |
sehven |
yanlışlıkla |
sekans |
dizi |
seki |
kaldırım, set, teras |
seki taşı |
parke taşı |
sekil |
seki |
sekmen |
basamak, tabure |
seks |
cinsiyet |
seksiyon |
bölüm, oturum |
seksüel |
cinsel |
sekte |
bozukluk, duruş, felç |
sektör |
bölüm, dal, kesim, kol |
sel |
baskın, yığın |
selam |
merhaba |
selamat kalın |
Allah’a ısmarladık |
selamet |
esen, kurtuluş |
selamünkavlen |
felç |
selbetmek |
kapmak |
selek |
cömert |
seleksiyon |
seçme |
selemci |
tefeci |
selen |
bilgi, haber, ses |
selikalı |
derli toplu |
selikasız |
hoyrat |
selim |
doğru, dürüst |
sellace |
buzdolabı |
selvi |
servi |
sem |
zehir |
sema |
gök, gökyüzü |
semavi |
ulvi |
sembol |
bayrak, remiz, simge |
seme |
ahmak, sersem |
semer |
palan |
semere |
meyve, ürün, verim, yemiş |
semereli |
verimli |
semih |
cömert |
semirmek |
şişmanlamak |
semirtmek |
beslemek |
semiz |
kökelen, şişman |
semizlemek |
semirmek |
sempatik |
sevimli |
semptom |
belirti |
semt |
cihet, taraf, veçhe, yaka, yan, yön |
sen deme |
meğer |
sena |
övgü |
sendikacılık |
kazanç |
sendrom |
belirti, sıkıntı |
sene |
yıl |
senet |
belge, evrak, vesika |
senetli |
belgesel |
senger |
siper |
senli benli |
samimi |
sentaks |
söz dizimi |
sentetik |
yapay |
sepetlemek |
kovmak |
sepici |
tabak |
sepilemek |
uygulamak |
sepmek |
serpmek |
ser |
baş, başkan, kafa, reis |
serap |
hayal, ılgım |
serazat |
azat, hür |
serbest |
erkin, hür, muaf, özgür |
serbestlik |
azatlık |
serdabe |
sanduka |
serdengeçti |
fedai |
serdetmek |
meydana koymak |
sere |
sele |
sere serpe |
serbest |
seremoni |
tören |
serencam |
akıbet |
seretan |
yengeç |
sergen |
raf, vitrin |
sergerde |
elebaşı |
sergi |
kilim |
sergileme |
teşhir |
sergilemek |
nümayiş ettirmek, sergiye koymak |
sergiye koymak |
sergilemek |
sergüzeşt |
macera |
serhat |
hudut, sınır |
seri |
dizi, süratli |
serian |
çabucak |
serin |
salkın |
serin kanlı |
soğukkanlı |
serinkanlı |
soğukkanlı |
serinleşmek |
serinlemek |
serkeşlik etmek |
başkaldırmak |
serlevha |
başlık |
sermaye |
kapital, konu, servet, varlık |
sermek |
yazmak |
sermest |
sarhoş |
serpilmek |
büyümek, gelişmek |
serpiştirmek |
serpmek |
serpmek |
dökmek, ekmek, saçmak, sepmek, vermek |
serpuş |
başlık |
sersefil |
üzgün, yoksul |
sersem |
dümbelek, şaşkın |
sersemleme |
hezeyan |
serseri |
avare, aylak |
sert |
berk, demir, dik, haşin, hırçın, katı, keskin, kızgın, pek, sıkı, ters |
sertelmek |
sertleşmek |
sertlenmek |
sertleşmek |
sertleşmek |
katılaşmak, kurumak |
sertlik |
husumet, şiddet |
serüven |
macera |
serüvenci |
maceraperest |
servet |
sermaye |
servet sahibi |
varlıklı, zengin |
servi ağacı |
servi |
serzeniş etmek |
yakınmak |
ses |
oy, rey, seda, tavış, ün, yaygara |
ses etmek |
seslenmek |
ses seda |
alamet, belirti, haber, iz |
ses soluk |
gürültü, patırtı |
ses vermek |
oy vermek, rey vermek |
sese koymak |
oylamak |
seslem |
hece |
seslemek |
çağırmak |
seslendirmek |
kaydetmek |
seslenme |
hitap, nida |
seslenmek |
çağırmak, çığırmak, haykırmak |
sesli |
sait, ünlü |
sesli harf |
ünlü |
sessiz |
durgun, sakin, sakit, samit, suskun, tek, ünsüz, yumuşak |
sessiz harf |
ünsüz |
sessizlik |
sükûnet, sükût |
sesucaltan |
hoparlör |
set |
bent, grup, kaş, seki, takım |
setretmek |
gizlemek |
sevap |
DOĞRU |
sevatsız |
ümmi |
sevda |
aşk, istek |
sevdalı |
âşık, vurgun |
sevecen |
mihriban, müşfik |
sevecenlik |
şefkat |
sevgi |
bağlılık, hatır, kalp, muhabbet |
sevgili |
dava, dost, yâr, yavuklu |
sevi |
aşk |
sevilmeyen |
itici |
sevim |
sevgi |
sevimli |
babacan, can, maskara, munis, şad, şirin, yavuklu |
sevimsiz |
itici |
sevinç |
bayram, ferah, kıvanç, mutluluk, neşe, şenlik, şevk |
sevinçli |
mesut, neşeli, şen |
sevinçlilik |
ferah |
sevinme |
memnuniyet |
sevir |
boğa |
sevişmezlik |
zıddiyet |
seviye |
düzen, düzey |
sevk etmek |
göndermek, götürmek, itmek, sürüklemek |
sevme |
teveccüh |
sevmek |
hoşlanmak, okşamak |
seyahat |
gezi |
seyir |
gidiş, piknik, temaşa |
seyirci |
temaşacı |
seyirtmek |
koşmak |
seyran |
gezinti |
seyran etmek |
gezinmek, gezmek |
seyrek |
nadir, nadiren |
seyretme |
temaşa |
seyretmek |
bakmak, eğlenmek, görmek, izlemek |
seyrüsefer |
katnav, trafik |
seyyah |
gezgin |
seyyar |
gezgin |
seyyare |
gezegen |
sezgi |
feraset, his |
sezi |
sezgi |
sezinlemek |
sezmek |
seziş |
feraset |
sezme |
his, irfan, keşif |
sezmek |
anlamak, çıkarmak, duymak, görmek, hissetmek |
sezon |
mevsim |
sıcacık |
içten, samimi, sevimli |
sıcak |
hamam |
sıcakkanlı |
sevimli |
sıcaklık |
alev, hararet |
sıcaklıkölçer |
derece, termometre |
sicilli |
müseccel |
sıçan |
fare |
sıçandişi |
antika |
sıçmak |
bozmak |
sidik |
çiş, idrar |
sıdk |
doğruluk |
sıfat |
bet, keyfiyet |
sifilis |
frengi |
sıfır |
kötü, yeni |
sıfıra inmek |
yok olmak |
siftinlik |
adi, bayağı, berbat |
sigar |
puro |
sığa |
kapasite |
sığınma |
iltica |
sığınmacı |
mülteci |
sığınmak |
barınmak |
sığmak |
girmek |
sıhhat |
doğruluk, sağlık |
sıhhatli |
esen, sağlam |
sıhhi imdat |
ilk yardım |
sihir |
büyü, efsun |
sihirlemek |
büyülemek |
sık |
kesif |
sıkaç |
mandal |
sıkı |
cimri, dar, katı, sert, tıkız, yoğun |
sıkı denetim |
sansür |
sıkıca |
sıkı |
sıkılamak |
zorlamak |
sıkılgan |
utangaç |
sıkılma |
hicap |
sıkılmak |
bunalmak, utanmak |
sıkılmaz |
utanmaz, yüzsüz |
sıkınmak |
zorlamak |
sıkıntı |
cefa, çile, düşünce, ezgi, eziyet, fırtına, gaile, hâl, hüzün, kahır, kambur, karanlık, keder, kor, külfet, mesele, mihnet, problem, rahat, sancı, sorun, usanç, zaruret, zehir, zor |
sıkıntılar |
teessürat |
sıkıntılı |
bozuk, dar, dumanlı, kara |
sıkıntısız |
ak, hafif |
sıkışık |
yoğun |
sıkışmak |
daralmak |
sıkıştırma |
tazyik |
sıkıştırmak |
kısmak, kıstırmak, tıkmak, zorlamak |
sıklaştırma |
teksif |
sıklet |
sıkıntı, yük |
sıklık |
kesafet |
sıkmak |
üzmek, zorlamak |
siktirici |
adi, aşağılık, bayağı |
sıla |
vatan |
silecek |
paspas |
silgeç |
silecek |
silgi |
bozan, havlu, öçürge |
silgiç |
silecek |
sili |
arı, temiz |
sililik |
iffet |
silkelemek |
dövmek, etkilemek, sarsmak |
silkelenmek |
silkinmek |
silkmek |
sarsmak |
silme |
iptal, tamamen |
silmek |
yok etmek |
silsile |
sıra |
silüet |
gölge, karaltı |
sim |
gümüş, işaret |
sima |
insan, kimse, yüz |
sımak |
bozmak, kırmak, yenmek |
simek |
ada, aral |
simge |
bayrak, remiz, rumuz, sembol |
simgeleme |
temsil |
simil |
bacı, hemşire, kız kardeş |
simsar |
tellal |
sin |
kabir, mezar, yaş |
sınaat |
zanaat |
sınalga |
kamera |
sınalgı |
televizyon |
sınama |
deneme, eleştiri, prova, tecrübe |
sınamak |
denemek, tecrübe etmek |
sınav |
imtihan |
sincap |
değin |
sındı |
makas |
sindirim |
hazım |
sındırmak |
kırmak, parçalamak |
sindirmek |
çommak, ezmek, hazmetmek, sındırmak |
sine |
bağır, göğüs, gönül, iç, sadır, yürek |
sinek |
cibin |
sinerji |
güç |
singin |
sıkılgan, utangaç |
sıngın |
çekingen |
sıngın |
ürkek, üzgün |
sınıf |
dershane, derslik |
sınıflama |
tasnif |
sınık |
kırık |
sinir |
asap |
sinir |
öfke |
sınır |
çizgi, had, hat, hudut, limit, nokta |
sınır |
serhat, son, uç |
sınırlamak |
belirlemek, hapsetmek, kısıtlamak, mahdutlaştırmak |
sınırlandırmak |
sınırlamak |
sınırlanmak |
kalmak |
sınırlanmış |
bağlı, kısıtlı, mahdut, münhasır |
sinirlemek |
hazmetmek |
sinirlendirmek |
germek, kızdırmak |
sinirlenmek |
asabileşmek, kızmak, köpürmek, öfkelenmek |
sinirli |
asabi |
sinirli |
gergin |
sınırlı |
bağlı, dar |
sınırlı |
münhasır |
sinirsel |
asabi |
sinirsiz |
sakin |
sınırsız |
sonsuz |
sınmak |
arızalanmak, bozulmak, kırılmak |
sinmek |
suspus olmak |
sinonim |
eş anlamlı |
sinyal |
korna |
sinyal vermek |
korna çalmak |
sipariş |
ısmarlama, tapşırık |
sipariş etmek |
ısmarlamak |
sipariş vermek |
ısmarlamak |
siper |
kuytu, senger, yağmur |
siperlik |
siper |
sır |
giz, peçe |
sıra |
aralık, dizi, düzen, gün, hiza, nöbet, rabıta, saf, silsile |
sırada |
tam |
sıradan |
adi, alelade, bayağı |
sıralama |
tanzim, tertip |
sıralamak |
saymak |
sırat |
yol |
sirayet etmek |
bulaşmak, dağılmak, geçmek |
sırça |
cam |
sırdaş |
mahrem |
sırga |
küpe |
sırgavıl |
anten |
sırıklamak |
çalmak |
sırılsıklam |
sırsıklam |
sirkeleşmek |
ekşimek |
sirküler |
genelge, tamim |
sırlar |
esrar |
sırnaşmak |
ekşimek, kır sakız olmak |
sırsıklam |
sırılsıklam |
sırt |
dal |
sırtarmak |
sırıtmak |
sırtçı |
hamal |
sırtık |
pişkin |
sıska |
cılız, çelimsiz, kuru |
sıskalaşmak |
kurumak |
sisli |
bulanık |
sistem |
cümle, düzen, tertibat, yol, yöntem |
site |
kent, şehir |
sıtma |
titreme |
sıvalamak |
sıvamak |
sıvamak |
küfretmek, okşamak, sıvalamak, sıvazlamak |
sıvaşmak |
sıvışmak |
sıvazlamak |
okşamak, sıvamak |
sıvı |
mayi |
sıvık |
vıcık vıcık |
sivil |
çıplak, mülki |
sivil polis |
sivil |
sivilce |
sızanak |
sivilize |
uygar |
sıvışmak |
bulaşmak, kaçmak, sızmak |
sivri |
aşırı, palamut |
sivrileşmek |
sivrilmek |
sivrilme |
temayüz |
sivrilmek |
seçilmek, yükselmek |
siyah |
kara |
siyahe |
bordro, liste |
siyahi |
zenci |
siyahlaşmak |
kararmak |
siyahlık |
karartı |
sıyanet etmek |
korumak |
siyasa |
politika |
siyasal |
siyasi |
siyaset |
politika |
siyasetçi |
siyasi |
siyasi |
siyasal |
sıygı |
hacim |
sıyırma |
çekmece |
sıyırmak |
düşürmek, kaldırmak |
sıyrılmak |
boşanmak, çıkmak, kurtulmak |
sızanak |
sivilce |
sızgıt |
kavurma |
sızıldanmak |
sızlanmak |
sızıltı |
şikâyet |
sızırmak |
süzmek |
sızlamak |
vızıldamak, yakınmak |
sızlanma |
şikâyet, vızıltı, yaygara |
sızlanmak |
ağlamak, sızıldanmak, vızıldamak, yakınmak |
sızmak |
çıkmak, sıvışmak |
skala |
gam |
skandal |
rezalet |
ski |
kayak |
skolastik |
eski |
skor |
sayı, sonuç |
slayt |
saydam |
slogan |
şiar |
smaç |
küt |
snop |
züppe |
sobelemek |
yakalamak |
sodyum klorür |
tuz |
sofa |
gezinti, hol |
sofi |
mutasavvıf |
sofistike |
karmaşık, yapmacık |
sofra |
desterhan |
soğuk |
dargın, itici, şekerrenk |
soğukkanlı |
serin kanlı, serinkanlı |
soğukkanlılık |
itidal |
soğuklaşmak |
soğumak |
soğurmak |
emmek |
soğutkan |
soğutucu |
soğutmaç |
soğutucu |
soğutucu |
buzdolabı |
sohbet |
konuşma, söyleşi |
sohbet etmek |
konuşmak |
sokak |
küçe |
sokmak |
saplamak, tıkmak, zehirlemek |
sokulmak |
girmek, vurmak, yaklaşmak, yanaşmak |
sokum |
lokma |
sokur |
köstebek |
soldurmak |
almak |
solgun |
sarı |
solgunlaşmak |
matlaşmak |
solmak |
atmak, ölmek |
solmamış |
diri |
solmuş |
solgun, soluk |
soluk |
nefes, sarı, tarz, uçuk |
soluklanmak |
dinlenmek |
solumak |
nefes almak |
solungaç |
galsame |
solunum |
teneffüs |
som |
saf |
somurmak |
emmek |
somurtkan |
abus, karakabak, suratsız |
somurtmak |
ekşimek |
somut |
açık, aydın, kati, müşahhas |
son |
akıbet, geri, hudut, nihai, nihayet, olanca, ölüm, sınır, uç |
son had |
limit |
son kânun |
ocak |
son teşrin |
kasım |
sona ermek |
geçmek |
sonbahar |
güz, payiz |
sonbaharda |
güzün |
sonra |
bilahare, ileri |
sonradan |
bilahare |
sonraları |
bilahare |
sonrasız |
sonsuz |
sonraya koymak |
tehire salmak |
sonraya saklamak |
ertelemek |
sonsuz |
çok, ebedi, ebedî, tükenmez |
sonuç |
akıbet, geri, meyve, netice, öz, özet |
sonuçlanmak |
bitmek, neticelenmek |
sonuçlu |
müessir |
sonuçsuz |
hava, kısır |
sonuncu |
nihai |
sopa |
dayak, değnek, kazık, kötek |
sopalamak |
dövmek |
sorak |
haber |
sorgu |
istintak |
sorgulama |
dindirme, istintak |
sormaca |
anket |
sormak |
araştırmak |
sorti |
çıkış |
soru |
sual |
sorum |
sorumluluk |
sorumak |
emmek |
sorumlu |
mesul |
sorumluluk |
boyun, günah, mesuliyet |
sorun |
dava, dert, iş, mesele, problem, sıkıntı |
soruşturma |
anket, tahkikat |
soruşturmak |
araştırmak |
sorutkan |
somurtkan |
sorutmak |
beklemek |
sosyal |
içtimai, toplumsal |
sosyete |
cemiyet, topluluk, toplum, zadegân |
soy |
asıl, cins, çeşit, damar, ev, evlat, ırk, kan, köken, ocak, sülale, tür |
soy ağacı |
şecere |
soy sop |
döl |
soya çekim |
kalıtım |
soygun |
vurgun, yağma |
soygunculuk |
yağma |
soygunçu |
şaki |
soylu |
asil, asıllı, kibar, necip |
soylular |
zadegân |
soyluluk |
asalet |
soymak |
çıkarmak, garet etmek, vurmak, yüzmek |
soysuz |
alçak, asılsız, nesilsiz, pespaye |
soysuzlaşmak |
bozulmak, yozlaşmak |
soytarı |
maskara, telhek |
soyut |
mücerret |
sökel |
hasta, malul |
sökmek |
ayırmak, çıkartmak, götürmek |
sökülmek |
harcamak |
sölpümek |
pörsümek |
sömestir |
yarıyıl |
sömestre |
yarıyıl |
sömürge |
müstemleke |
sömürgecilik |
müstemlekecilik |
sömürme |
istismar |
sömürmek |
istismar etmek, kullanmak |
sönmek |
geçmek, tükenmek, yitmek, yok olmak |
sönük |
durgun, zayıf |
söve |
çerçeve |
sövgü |
küfür |
sövme |
kalay, küfür |
sövmek |
çıkışmak, küfretmek, okumak, yermek |
sövüş |
küfür |
sövüşçül |
küfürbaz |
söykemek |
dayamak, yaslamak |
söylem |
ifade, telaffuz, tez |
söyleme |
kelam |
söylemek |
atmak, ayıtmak, beyan etmek, buyurmak, çekmek, çıkarmak, dökmek, kaydetmek, lütfetmek, yazmak |
söylence |
efsane |
söylenegelmiş |
menkul |
söyleniş |
telaffuz |
söylenmek |
azarlamak, çıkışmak, eleştirmek, sızlanmak, yakınmak |
söylenti |
rivayet, söz |
söyleşi |
hasbihal, musahabe, sohbet |
söylev |
nutuk |
söyleyiş |
ifade, telaffuz |
söz |
alay, güfte, kelam, kelime, laf, lafız, lakırdı, lakırtı, lügat, nazire, nutuk, söylenti, sözcük |
söz başı |
ön söz |
söz geçiren |
hakim |
söz gelimi |
mesela, meselen, söz gelişi |
söz gelişi |
mesela, örneğin, söz gelimi, temsil |
söz misali |
söz gelişi |
söz temsili |
söz gelişi |
sözcü |
vekil |
Sözcük |
Eş Anlamlılar |
sözcük |
kelime, lügat, söz |
sözde |
güya, sanki |
söze bakan |
uslu, uysal |
sözleşme |
anlaşma, kontrat, mukavele |
sözlü |
namzet, yavuklu |
sözlük |
lügat |
sözünü etmek |
ilişmek, temas etmek |
sözünübilmez |
patavatsız |
spekülasyon |
kurgu, vurgun |
spermatozoit |
tohum |
spesiyal |
özel |
spesiyalist |
uzman |
spesiyalite |
özellik |
spontane |
kendiliğinden |
spor |
yöndün |
spot |
peşin |
stabil |
dayanıklı, düz, kararlı, oturmuş, sağlam |
stabilizasyon |
istikrar |
star |
yıldız |
statü |
heykel, tüzük |
step |
bozkır |
steril |
kısır |
stil |
tarz |
stratejik |
önemli |
strüktür |
yapı |
su |
ab, deniz, kez |
su sığırı |
manda |
su taşkını |
sel |
sual |
soru |
sual etmek |
sormak |
sualtı kayık |
denizaltı |
subay |
bekâr, zabit |
sucu |
saka |
suç |
cürüm, hata, kabahat |
suçlama |
itham, töhmet |
suçlar |
taksirat |
suçsuz |
masum |
sudager |
iş adamı |
sudan ucuz |
bedava |
sufi |
mutasavvıf |
sugötürmez |
kesin |
suhulet |
yumuşaklık |
suiistifade |
suistimal |
suikast |
komplo |
suistimal |
hıyanet, suiistifade |
suizan |
kuşku |
sukut etmek |
düşmek |
sulamak |
suvarmak |
sulanmış |
ıslak |
sularında |
yakınlığında |
sulh |
barış |
sulh olmak |
uzlaşmak |
sulp |
döl, katı, nesil, omurga |
sultan |
padişah |
sultanlık |
saltanat |
sulu |
bulaşık, vıcık vıcık |
sulu zırtlak |
limon |
sulugözlü |
gözü sulu |
sumsuk |
yumruk |
sundurma |
hangar, hayat |
sundurmak |
vermek |
suni |
takma, yapay, yapma, yapmacık |
suni saç |
peruk |
sunma |
arz, ikram, takdim |
sunmak |
arz etmek, çıkarmak, göndermek, takdim etmek, tutmak, yollamak |
sunturlu |
görkemli, gösterişli, yaman |
sunu |
arz, takdim |
sunulan |
maruz |
sunum |
lokma, parça |
sunuş |
maruzat, ön söz |
sur |
hasar, talih, uğur |
surat |
yüz |
suratsız |
aksi, çirkin, huysuz, somurtkan |
suret |
biçim, çehre, görünüş, kopya, nüsha, resim, tarz, yol, yüz |
sureta |
yalandan |
susak |
aptal, salak |
susama |
hararet |
susamak |
özlemek |
susamış |
teşne |
susku |
sükût |
suskun |
sessiz |
susma |
sükût |
susmak |
kesmek |
susmuş |
sakit |
suspus olmak |
sinmek |
susturmak |
bastırmak, gidermek |
susuzluk |
hararet |
sutaş |
su |
suvarmak |
sulamak |
sübvanse etmek |
desteklemek |
süfli |
adi, alçak, aşağı, aşağılık, bayağı |
süje |
konu, özne |
sükkân |
dümen |
sükse |
başarı, hodpesentlik |
sükûn |
durgunluk, sükûnet |
sükûnet |
durgunluk, huzur, rahat, sükûn |
sükûnetli |
durgun, sakin |
sükûti |
suskun |
sülale |
aile, ev, hanedan, soy, tohum |
sülf |
kükürt |
sülün |
kırgavul |
sümbül |
başak |
sümkürmek |
fınkırmak |
sümük |
fırtık, kemik |
sümüklü |
kemikli |
sümüklü böcek |
ilbiz |
sünepe |
uyuşuk |
sünnet olmak |
kesilmek |
süprüntü |
çer çöp, zirzibil |
süpürmek |
çalmak, kovmak, tüketmek |
sürat |
hız, tempo |
süratle |
çabucak |
süratlenmek |
hızlanmak |
süratli |
seri, tez |
sürçmek |
yanılmak |
sürdürmek |
kalmak, olmak |
sürdürümcü |
abone |
süre |
müddet |
süre aşımı |
müruruzaman, zaman aşımı |
sürekli |
daima, daimi, daimî, devamlı, durmadan, kalıcı, temelli |
süreli |
devrî, periyodik |
sürgit |
ilelebet |
sürgü |
dayak, sürme |
sürgün |
filiz, ishal |
sürme |
devam, is, sürgü, sürme |
sürmek |
bitmek, çekmek, çıkmak, dökmek, gitmek, salmak, serpmek, sevk etmek, vurmak, yaşamak, yeşermek |
sürtünmek |
sürünmek |
sürtüşme |
uyuşmazlık |
sürur |
sevinç |
sürücü |
çoban, şoför |
sürücü belgesi |
ehliyet |
sürücülük vesikası |
ehliyet |
sürüklemek |
getirmek, itmek, sevk etmek, sürümek |
sürüklenmek |
kapılmak |
sürüm |
revaç |
sürümek |
sürüklemek |
sürümü olmak |
geçmek |
sürüşken |
kaygan |
sürüşmek |
kaymak |
sürveyan |
gözetmen |
süs |
bezek, ziynet |
süsen |
susam |
süsleme |
tezhip |
süslemek |
bezemek |
süslenmek |
bezenmek, donanmak |
süsler |
tezyinat |
süssüz |
basit, çıplak, düz, sade, yalın |
süst |
uyuşuk |
süt kuzusu |
bebek, yavru |
sütliman |
durgun, sakin, sakit |
sütlü |
sağmal |
sütnine |
daye |
sütre |
örtü, perde |
sütsüz |
kart |
sütun |
dergi, direk |
süzek |
süzgeç |
süzgeç |
kevgir |
süzme |
saf |
süzmek |
taramak |
süzük |
zayıf |
süzülmek |
akmak, arıklamak, zayıflamak |
şabalıt |
kestane |
şad |
neşeli, sevimli |
şadlık |
tören |
şafak |
tan |
şahadet parmağı |
işaret parmağı |
şahadetname |
lisans belgesi |
şahane |
mükemmel |
şahika |
doruk, zirve |
şahıs |
birey, kişi, zat, zevat |
şahit |
tanık |
şahlanmak |
coşmak, ışıldamak, kükremek, parlamak |
şahmat |
satranç |
şahsen |
bizzat |
şahsi |
kişisel, özel |
şahsi iş |
dosya |
şahsi vesika |
kimlik |
şahsiyet |
benlik, hüviyet, kişi, kişilik |
şaibe |
ayıp, güman, hile, kir, kusur, leke, şüphe |
şair |
ozan |
şak |
yarma |
şaka |
latife |
şaka etmek |
ilişmek |
şakadan |
mahsus |
şaki |
haydut, kuldur, soygunçu |
şakımak |
ötmek |
şakirt |
çırak, öğrenci |
şakkadak |
ansızın |
şakketmek |
parçalamak, yarmak |
şaklaban |
dalkavuk, lağlağıcı |
şakramak |
şakımak |
şakşakçı |
yaltak |
şakuli |
dikey, düşey |
şalban |
tomruk |
şallak |
çıplak |
şalter |
anahtar, gişe |
şalvar |
pantolon |
şam |
mum |
şamar |
şapalak |
şamata |
gürültü, hay küy, patırtı |
şamdanlık |
şamdan |
şamil olmak |
kapsamak |
şan |
gösteriş, san, şöhret, ün |
şanından olmak |
yaraşmak |
şanlı |
büyük, tanınmış, ulu, ünlü, yüce |
şans |
baht, güman, ihtimal, kısmet, talih, uğur, yıldız |
şansız |
ünsüz |
şanson |
melodi, şarkı |
şantiye |
dikinti meydanı |
şapadanak |
ansızın |
şapalak |
şamar, tokat |
şapalaklamak |
tokatlamak |
şapır |
geveze |
şappadak |
ansızın |
şapşal |
aptal |
şarampol |
çala çukur |
şarap |
çakır |
şarj etmek |
yüklemek |
şark |
doğu |
şarki |
doğu |
şarkı |
ezgi, melodi |
şarkiyat |
şarkşinaslık |
şarkşinas |
müsteşrik |
şarkşinaslık |
şarkiyat |
şart |
kayıt, koşul |
şart şurt |
kural |
şartlar |
şerait |
şaşaa |
parıltı |
şaşaalı |
görkemli, gösterişli |
şaşalamak |
mat kalmak, şaşmak |
şaşırma |
hayret |
şaşırmak |
sapıtmak, şaşalamak, şaşmak, tanlamak |
şaşırtan |
şaşırtıcı |
şaşırtıcı |
mucize |
şaşırtmak |
çarpmak, şaşmak |
şaşkın |
budala, hindi, sersem |
şaşma |
taaccüp |
şaşmak |
bocalamak, şaşalamak, tanlamak |
şataf |
çalım, süs |
şatafat |
lüks, tumturak |
şatafatlı |
görkemli, lüks |
şatır |
neşeli, şen |
şavalak |
aptal, budala, sersem |
şavk |
ışık |
şavkımak |
parlamak |
şavullamak |
araştırmak |
şayan |
değer, layık, uygun |
şayeste |
uygun |
şayet |
eğer |
şaz |
müstesna |
şeb |
gece |
şebeke |
ağ, kanalizasyon, kuldur destesi |
şebnem |
çiy |
şeci |
yiğit, yürekli |
şef |
lider, önder |
şefaat |
affetme, bağışlama |
şeffaf |
berrak, saydam |
şefik |
müşfik, sevecen |
şefkatli |
müşfik, sevecen |
şehadet parmağı |
işaret parmağı |
şehadetname |
diploma |
şehbender |
konsolos |
şehir |
belde, kent, memleket |
şehirci |
kentçi |
şehirli |
kentli |
şehremaneti |
belediye |
şehriyâr |
hükümdar, padişah |
şek |
şüphe |
şekavet |
soygunculuk |
şeker hastalığı |
şeker |
şekerleme |
mürgüleme, uyuklama |
şekerli |
tatlı |
şekerrenk |
soğuk |
şekersiz |
sade |
şekil |
biçim, tarz, tutum, yol |
şekilci |
ek |
şeklen |
zahiren |
şeklenmek |
huylanmak |
şekva |
şikâyet |
şekva etmek |
sızlanmak |
şekvacı olmak |
yakınmak |
şelale |
çağlayan |
şem |
mum |
şemail |
huy, karakter |
şembe |
cumartesi |
şems |
güneş |
şemsiye |
çetir |
şen |
neşeli |
şenaat |
alçaklık |
şenelmek |
büyümek, keyiflenmek, serpilmek |
şenlik |
bayram, cümbüş, neşe, sevinç, şölen |
şer |
fena, kötü |
şerait |
vasat |
şerare |
kıvılcım |
şeref |
onur, ün |
şereflendirme |
teşrif |
şerh |
açma, ayırma, yorum |
şerha |
dilim, parça, yara |
şeriat |
islam hukuku |
şerif |
kutsal, soylu, temiz |
şerik |
ortak |
şeriklik |
şirk |
şeş |
altı |
şetaret |
neşe, sevinç, şenlik |
şev |
bayır, meyilli |
şeveke |
twerk |
şevekeci |
twerkçü |
şevk |
heves, istek, neşe, sevinç |
şevket |
heybet |
şevkli |
tutku |
şey |
madde, nesne, zat |
şeytan |
iblis |
şeytanca |
şeytani |
şeytanlık |
hile |
şiar |
düstur, slogan, ülkü |
şiddet |
hız, hüküm, kuvvet |
şiddetlendirme |
pekiştirme |
şiddetlendirmek |
körüklemek, pompalamak |
şiddetlenmek |
hızlanmak, yükselmek |
şiddetli |
acı, aşırı, güzel, kızgın, korkunç, kuvvetli, yüksek |
şifrelemek |
kotlamak |
şığımak |
pike yapmak |
şiir |
manzume, nazım |
şık |
kıvrak, seçenek, uygun, yerinde |
şikâr |
av |
şikâyet |
yaygara |
şikayet etmek |
yakınmak |
şikâyet etmek |
sızlanmak |
şikâyet etmek |
yakınmak |
şikest |
malul, sakat |
şikeste |
kederli, kırgın, kırık |
şıkırdamak |
aydınlanmak, parlamak |
şıltak |
mızıkçı |
şilte |
döşekçe |
şimal |
kuzey |
şımarık |
erköyün |
şımarmak |
erköyünleşmek |
şimdi |
demin, halen |
şimdice |
halen |
şimdiki |
güncel |
şimdilerde |
bugünlerde |
şimdiye kadar |
hâlâ |
şimendifer |
katar, tren |
şimşek |
parıltı |
şimşek taşı |
gök taşı |
şimşekli |
sinirli |
şimşirlik |
kafes |
şiniklemek |
ölçmek |
şipşak |
çabucak |
şırakkadak |
ansızın |
şirin |
aziz, hoş, melahatli, sevimli, tatlı |
şırınga |
iğne |
şirk |
şeriklik |
şirniyat |
tatlı |
şirret |
edepsiz, geçimsiz, huysuz |
şiş |
kabarık, kozalak, ur |
şişe |
cam |
şişik |
kabarık, şiş |
şişinmek |
kabarmak |
şişirme haber |
uydurma |
şişirmek |
abartmak |
şişkin |
kabarık, şiş |
şişkinlik |
tümsek |
şişko |
dolgun, şişman, toplu |
şişlik |
şiş |
şişman |
kök, semiz, şişko, tulum, yoğun |
şişmanca |
tıknaz |
şişmanlamak |
gelişmek, kökelmek, semirmek, toplanmak |
şişmek |
kabarmak, utanmak |
şişmiş |
şiş |
şita |
kış |
şive |
eda, naz |
şizoit |
bozuk |
şoför |
haydavcı, sürücü, yöndemci |
şok |
şaşırtıcı |
şopar |
küstah, şımarık, yaramaz |
şorolop |
yalan |
şov |
gösteri |
şöhret |
ad, san, şan, ün |
şöhretli |
tanınmış, ünlü |
şöhretsiz |
ünsüz |
şölen |
şenlik, ziyafet |
şömine |
buhari, ocak |
şömiz |
gömlek |
şu denli |
çok, fazla |
şua |
ışın |
şualamak |
ışınlamak |
şube |
büro, dal, kol |
şuh |
dişi |
şule |
alev |
şuluk |
mızıkçı |
şunca |
çok, epey |
şura |
konsey |
şûra |
meclis |
şut |
darbe |
şuur |
bilinç |
şuuraltı |
tahteşşuur |
şükran |
minnetdarlık |
şükretmek |
hamdetmek |
şükreylemek |
şükretmek |
şümul |
kaplama, kapsam |
şüphe |
kuruntu, kuşku, şaibe, şek |
şüphe etmek |
kuşkulanmak |
şüphelenmek |
huylanmak, işkillenmek, kuşkulanmak, pirelenmek |
şüpheli |
çirkin |
şüphesiz |
elbette, muhakkak, zahir |
şürekâ |
taraftar |
şvester |
hemşire, kız kardeş |
taaccüp etmek |
şaşmak |
taaffün etmek |
kokuşmak |
taahhüt etmek |
bağlamak, üstlenmek |
taalluk |
ilgi |
taam |
çeşni, yemek, yiyecek |
taammüden |
kasten |
taannüt etmek |
direnmek |
taarruz |
hücum, saldırı |
taarruz etmek |
saldırmak |
taayyün etmek |
belirmek |
tab |
huy, karakter, mizaç, tabiat |
tababet |
tıp |
tabak |
boşkap |
tabaka |
derece, kat |
taban |
aya, dip, döşeme, kaide, oturak, ökçe, temel, yaradılıştan, zemin |
tabankeş |
çekecek |
tabansız |
ödlek |
tabanvay |
yayan |
tabasbus etmek |
yaltaklanmak |
tabela |
levha |
tabetmek |
basmak, çap etmek |
tabi |
bağımlı |
tabi olmak |
uymak |
tabiat |
beğeni, doğa, haslet, huy, karakter, mizaç, yaradılış, zevk |
tabiaten |
yaradılıştan |
tabiatıyla |
kendiliğinden |
tabiatsız |
geçimsiz, huysuz |
tabiatüstü |
fevkettabii |
tabii |
doğal, olağan, saf |
tabiiyet |
bağlılık, milliyet, tebaalık, uyruk, vatandaşlık |
tabip |
doktor, hekim, sagan |
tabir |
anlatım, deyim, ifade |
tabl |
davul |
tablo |
levha, manzara |
tabur |
grup, küme, yığın |
tabut |
sal |
tabütüvan |
güç, kuvvet, takat |
tacilî |
acele, ivedi |
tacilî yardım |
ilk yardım |
tacir |
iş adamı, tüccar |
taç |
yan |
tadat etmek |
saymak |
tadil etmek |
değiştirmek |
tadilat |
tadil |
tadımlık |
çeşni |
tafsil |
açıklama |
tafsilat |
ayrıntı, detay |
tagayyür etmek |
değişmek |
tağşiş etmek |
karıştırmak |
tağyir |
bozma |
tağyir etmek |
bozmak, değiştirmek |
tahakkuk |
gerçekleşme, hayatileşme |
tahakküm |
baskı |
tahakküm etmek |
hükmetmek |
tahallüs |
mahlas |
tahammül |
dözüm |
tahammül etmek |
dayanmak, gelmek, götürmek, kaldırmak, katlanmak |
taharetsiz |
cünüp |
taharetsizlik |
cenabet |
taharri etmek |
araştırmak |
taharrüş etmek |
irkilmek |
tahassun |
sığınma |
tahassür |
özlem |
tahaşşüt |
yığınak |
tahattur etmek |
hatırlamak |
tahavvül etmek |
değişmek, dönüşmek |
tahayyül etmek |
hayal etmek |
tahdit |
mahdutlaştırma |
tahdit etmek |
kısıtlamak, sınırlamak |
tahıl |
hububat |
tahıldöven |
düven |
tahkik |
soruşturma |
tahkikat |
soruşturma |
tahkim etmek |
berkitmek |
tahlil etmek |
çözümlemek |
tahliye etmek |
boşaltmak |
tahmin |
çama, hesap, keşif, oran |
tahmin etmek |
çamalamak, söylemek, ummak |
tahminen |
kararlama, yaklaşık |
tahminî |
kararlama |
tahrif etmek |
bozmak, değiştirmek |
tahrik etmek |
dürtmek, kışkırtmak, körüklemek |
tahril |
çizgi |
tahrip |
bozma |
tahrip etmek |
bozmak, yıkmak |
tahripkâr |
yıkıcı |
tahriş etmek |
kurcalamak, tırmalamak, yakmak |
tahsil |
öğrenim, öğretim |
tahsis |
ayırma |
tahsis etmek |
açmak, adamak, ayırmak, bağlamak |
tahsisat |
karşılık, ödenek |
taht |
divan, sedir |
tahta |
kara tahta |
tahta biti |
tahtakurusu |
tahtabiti |
tahtakurusu |
tahtaboş |
teras |
tahtakurusu |
tahtabiti |
tahtası eksik |
budala, şaşkın |
tahtelbahir |
denizaltı |
tahterevalli |
yellencek |
tahteşşuur |
şuuraltı |
tahvil vermek |
devretmek |
takanak |
alacak, borç, ilişki |
takas |
ayırbaş, değişim, sayışma |
takas etmek |
değiştirmek |
takat |
derman, güç, hâl, hız, kuvvet, mecal |
takatli |
dayanıklı, güçlü |
takatsiz |
yorgun |
takbih etmek |
ayıplamak |
takdim etmek |
sunmak, tanıştırmak |
takdir |
yazgı |
takdir etmek |
alkışlamak |
takdiriilahî |
yazgı |
takdirname |
takdir |
takdis etmek |
kutsamak |
takibat |
kovuşturma |
takılgan |
muzip |
takılmak |
ilişmek |
takım |
cihaz, dest, grup, küme, set, zümre |
takip |
kovuşturma |
takip etmek |
anlamak, gelmek, gütmek, izlemek, kovalamak, tutturmak, yetişmek |
takır takır |
takır tukur |
takışmak |
dalaşmak, tutaşmak |
takkadak |
birden, hemen |
takke |
arakçın |
taklit |
özenti |
taklitçi |
maymun, mukallit |
takma |
eğreti, müstear, suni |
takma ad |
mahlas |
takmak |
kullanmak, önemsemek, vurmak |
takoz |
kama |
takriben |
yaklaşık |
takribî |
kararlama, yaklaşık |
takrir |
önerge, yerleştirme |
taksim |
bölme |
taksim etmek |
bölmek, bölüşmek |
taksir |
cürüm |
taksirat |
kusurlar, taksirler |
taksirkâr |
sanık |
taksirler |
taksirat |
takunya |
nalın |
takvim |
dallık, gündizme, köm |
takviye |
destek, pekiştirme |
takviye etmek |
berkitmek, desteklemek |
talan |
yağma |
talan etmek |
yağmalamak |
talancı |
çapulcu |
talaz |
dalga, kasırga |
talebe |
öğrenci |
talep |
dilek, istek |
tali |
ikinci, yan |
talih |
alın yazısı, baht, devlet, devran, kader, kısmet, nasip, sur, şans, uğur, yıldız |
talihsiz |
bedbaht |
talik etmek |
asmak, ertelemek |
talim |
öğretim |
talimat |
emir, yönerge, yönetmelik |
talimatname |
yönetmelik |
talip |
istekli, isteyen |
talip olmak |
istemek |
talipli |
talip |
talkın |
telkin |
tallahi |
vallahi |
talvar |
çardak, hangar |
tam |
bütün, gerçek, harika, komple, mükemmel, tıpkı, tüm |
tam yol |
süratli |
tamah |
hırs |
tamahkâr |
açgözlü |
tamam |
bütün, doğru, evet, oldu, olur, peki, tüm |
tamam olmak |
tamamlanmak |
tamamen |
komple, temelli, top |
tamamı |
hepsi, tüm |
tamamıyla |
tıpkı |
tamamlama |
ikmal |
tamamlamak |
bağlamak |
tamamlanmak |
bitmek, olmak |
tamamlanmış |
tamam |
tamamlık |
tümleç |
tamim |
genelge |
tamir |
onarım |
tamir etmek |
onarmak, yapmak |
tamirat |
onarım |
tamlama |
tamamlama |
tamlamak |
tamamlamak |
tamlayan |
tayin |
tamlık |
bütün |
tamtakır |
bomboş |
tamu |
cehennem |
tan |
şafak |
tandans |
eğilim |
tane |
adet, kıta, parça |
tangırdamak |
gürüldemek |
tanı |
teşhis |
tanıdık |
aşina, bildik, tanış, yâr |
tanık |
şahit |
tanım |
tarif |
tanıma |
teşhis |
tanımak |
bilmek, saymak, seçmek |
tanımama |
inkâr |
tanımamak |
reddetmek |
tanımlamak |
tarif etmek |
tanınan |
maruf |
tanınmayan |
yabancı, yeni |
tanınmış |
meşhur, şöhretli, ünlü |
tanış |
aşina, bildik, tanıdık |
tanış etmek |
tanıştırmak |
tanış olma |
tanışma |
tanışma |
tanış olma |
tanıştırma |
takdim |
tanıştırmak |
takdim etmek, tanış etmek |
tanıt |
ispat |
tanıtlama |
ispat |
tanıtlamak |
ispat etmek, ispatlamak |
tanıtma |
takdim |
tanıtma adı |
jenerik |
tanıtma kartı |
kimlik |
tanıtma yazısı |
jenerik |
tanıtmak |
takdim etmek, tanıştırmak |
tanıtmalık |
tarife |
tanlamak |
azarlamak, paylamak, şaşmak |
tanlanmak |
çıkışmak |
tanrı |
hak, ilah, yaradan |
tansık |
mucize, şaşırtıcı |
tansiyon |
gerilim |
tantana |
tezahürat, tören |
tantanalı |
görkemli, gösterişli |
tanzim etmek |
sıralamak |
tapa |
tıpa |
tapan |
sürgü |
tapınak |
mabet |
tapınma |
ibadet |
tapmak |
bağlanmak, bulmak |
tapsız |
bitkin |
tapşırık |
görev, ısmarlama, ödev, sipariş, vazife, yumuş |
tapşırmak |
buyurmak, devretmek, ısmarlamak, teslim etmek |
taptaze |
gıcır gıcır |
taraça |
seki, teras |
taraf |
cephe, cihet, kanat, nazır, semt, veçhe, yaka, yan, yer, yön, yöre, yüz |
taraflar |
etraf |
tarafsız |
yansız |
taraftar olmak |
tutmak |
taraftarlık |
intisap |
taraklamak |
taramak |
taramak |
süzmek |
tarassut etmek |
gözetlemek, gözlemek, müşahede etmek |
taravetli |
körpe, taze |
tarazlaştırmak |
dengelemek |
tardetmek |
savmak |
tarh etmek |
çıkarmak |
tarhana çorbası |
tarhana |
tarif |
övgü, tanım |
tarif etmek |
tanımlamak |
tariflemek |
lanse etmek, övmek |
tarih |
gün |
tarik |
yol |
tarım |
ekincilik, kültür, ziraat |
tariz |
taşlama |
tariz etmek |
sataşmak |
tarla |
toprak |
tartaklamak |
dövmek, eziştirmek |
tartı |
karar, oran, ölçü, vezin |
tartılı |
ölçülü |
tartışma |
münakaşa |
tartışmak |
mübahase etmek |
tarumar |
dağınık, karışık, perişan |
tarumar etmek |
karıştırmak |
tarumar olma |
hezimet |
tarumar olmak |
dağılmak, karışmak |
tarz |
biçim, ezgi, hava, merkez, minval, soluk, suret, şekil, tempo, tür, usul, vadi, yol |
tasa |
düşünce, efkâr, endişe, gam, kaygı, keder, merak, üzüntü |
tasalanmak |
düşünmek, kaygılanmak, meraklanmak |
tasallut |
sarkıntılık |
tasannu |
yapmacık |
tasar |
yazı |
tasarı |
düşünce, layiha |
tasarım |
tasavvur |
tasarlamak |
düşünmek, fikirleşmek, kurmak |
tasarlayarak |
taammüden |
tasarruf |
tutum |
tasarruf etmek |
artırmak, tutmak |
tasavvur |
amaç, düşünce, maksat, niyet |
tasdik |
olumlu, onay |
tasdik etmek |
onaylamak |
tasfiye |
temizleme |
tasfiye etmek |
temizlemek |
tashih |
düzeltme |
tashih etmek |
düzeltmek |
tasım |
kıyas |
taslak |
karikatür |
taslamak |
geçinmek, satmak |
tasma |
halta |
tasni |
suni, uydurma, yapma |
tasrif |
çekim |
tasrif etmek |
çekmek |
tasriflenme |
çekim |
tastamam |
tıpatıp |
tastir etmek |
yazmak |
tasvip etmek |
beğenmek |
tasvir |
resim |
taş arabası |
aptal, sersem |
taş bina |
kâgir |
taşak |
haya |
taşaklı |
yiğit |
taşıl |
fosil |
taşıma |
nakil, transfer |
taşımacı |
nakliyeci |
taşımacılık |
nakliyat |
taşımak |
çekmek, dökmek, duymak, giymek, hissetmek, kaldırmak, katlanmak, üstlenmek |
taşımalık |
nakliye |
taşınabilir |
taşınır |
taşınır |
menkul |
taşınma |
göç, nakil |
taşınmak |
çıkmak, göçmek, kalkmak |
taşınmazlar |
emlak |
taşıt |
araç, vasıta |
taşıtçı |
sürücü |
taşıyan |
haiz |
taşıyıcı |
hamal |
taşkın |
aşırı |
taşlama |
hakaret, hiciv |
taşlık |
katı |
taşmak |
azmak, kükremek |
taşra |
eyalet, kenar |
tat |
çeşni, dilsiz, lezzet, zevk |
tat alma organı |
dil |
tatarcık |
mız, titrersinek |
tatbik etmek |
uygulamak |
tatbikî |
uygulamalı |
tatil |
grev, istirahat |
tatlı |
şirin, şirniyat, yumuşak |
tatlıca |
güzel, hoş, içten |
tatlılık |
tat |
tatlılıkla |
tatlı |
tatmak |
duymak, hissetmek |
tatmin |
kanaatlenme |
tatmin olmak |
doymak, rahatlamak |
tatminkâr |
kanaatlendirici, uygun |
tatsız |
yavan |
taun |
veba |
tavassut |
aracılık |
tavik |
tehir |
tavır |
davranış, durum, eda, hâl, tutum, vaziyet |
tavış |
ses, ün |
taviz |
güzeşt, ivaz, karşılık, ödün |
tavla |
nerttahta |
tavlamak |
aldatmak |
tavlandırmak |
beslemek |
tavlanmak |
şişmanlamak |
tavlı |
semiz, şişman |
tavsamak |
lengimek, yavaşlamak |
tavsiye |
salık |
tavşan |
kuyan |
tavşan anahtarı |
maymuncuk |
tavşan yürekli |
korkak |
tavukgötü |
siğil |
tavzih |
açıklama |
tavzih etmek |
açıklamak |
tavzih vermek |
açıklamak, izah etmek |
tay |
denk, eş, eşit |
taya |
dadı |
tayf |
görüntü, hayalet, ruh |
tayfa |
aşiret, hizip, oymak, uşak |
tayfun |
tufan |
tayin |
atama, nakil, tamlayan |
tayin etmek |
atamak, belirlemek, göstermek, kaldırmak, kararlaştırmak |
tayyar |
hazır |
tayyare |
uçak |
tayyarlamak |
hazırlamak |
tayyetmek |
çıkarmak, yok etmek |
tazallüm etmek |
sızlanmak |
tazammun etmek |
içermek |
taze |
dinç, yaş |
tazelemek |
tekrarlamak |
tazelenmek |
tepmek |
tazeleşmek |
canlanmak |
taziyet |
taziye |
tazmin etmek |
ödemek |
tazyik |
basınç, baskı |
teali |
yükselme |
teamül |
davranış, iş, verdiş |
tebaa |
uyruk, vatandaş |
tebaalık |
tabiiyet |
tebahhur etmek |
uçmak |
tebarüz etmek |
belirmek |
tebdil etmek |
değiştirmek |
tebdilihava |
hava değişimi |
tebelleş olma |
elçekmemek |
tebellür etmek |
belirmek |
teber |
balta |
teberru |
bağış |
teberru etmek |
bağışlamak |
tebessüm etmek |
gülümsemek |
tebligat |
bildiriş |
tebliğ |
bildiri, çıkış, maruza |
tebrik |
kutlama |
tebrik etmek |
kutlamak |
tebrik kartı |
tebrik |
tebriye etmek |
aklamak |
tebşir etmek |
müjdelemek |
tecavüz |
saldırı, sarkıntılık |
tecavüz etmek |
aşmak, geçmek, hücum etmek, saldırmak |
tecavüzkâr |
mütecaviz, saldırgan |
teceddüt |
yenilik |
tecelli |
cilve, kader |
tecemmu |
yığınak |
tecennün etmek |
çıldırmak, delirmek |
tecessüm etmek |
belirmek, canlanmak |
tecil etmek |
ertelemek |
tecim |
ticaret |
tecimen |
tacir, tüccar |
tecrübe |
deneme, deney, deneyim, sınama |
tecrübe etmek |
denemek, sınamak |
tecrübesiz |
toy |
tecrübi |
uygulamalı |
tecziye etmek |
cezalandırmak |
teçhiz |
donatım |
tedai |
çağrışım |
tedarik etmek |
bulmak, sağlamak, temin etmek |
tedariklemek |
sağlamak |
tedavi |
iyileştirme |
tedavi etmek |
düzeltmek |
tedavül |
sürüm |
tedavülde olmak |
geçmek |
tedbir |
önlem |
tedbirli |
hesaplı |
tedenni etmek |
düşmek, gerilemek |
tedirgin |
narahat, rahatsız |
tedirgin etmek |
bulaşmak, dokunmak, sarmak, yemek |
tedirgin olmak |
huylanmak |
tedirginlik olmak |
kaynamak |
tediye etmek |
ödemek |
tedricen |
yavaş yavaş |
tedris |
öğretim |
tedrisat |
öğretim |
tedvin etmek |
derlemek |
tedvir etmek |
çevirmek, yönetmek |
teeddüp |
utanma |
teeddüp etmek |
sıkılmak, utanmak |
teehhül etmek |
evlenmek |
teehhür |
gecikme |
teessüf etmek |
acımak, kınamak |
teessür |
gam, üzüntü |
teessür etmek |
acımak |
teessürat |
izlenim |
tef |
kaval |
tefeci |
selemci |
tefekkür etmek |
düşünmek |
teferruat |
ayrıntı, detay |
teferrüç |
gezinti |
tefessüh etmek |
çürümek, kokuşmak |
tefevvuk etmek |
bastırmak |
tefeyyüz |
yükselme |
tefeyyüz etmek |
ilerlemek, yükselmek |
tefrik |
ayrım |
tefrik etmek |
ayırmak |
tefriş etmek |
döşemek |
tefsir |
yorum |
teftih |
açma |
teftiş |
denetim, murakabe |
teftiş etmek |
denetlemek |
tefviz |
ihale |
tehcir |
sürme |
tehevvür etmek |
köpürmek, öfkelenmek |
tehi |
boş |
tehir etmek |
ertelemek |
tehire salmak |
geciktirmek, lengitmek, sonraya koymak, yubatmak |
tehlike |
ateş, korku, risk |
tehlikeli |
ağır, ciddi, korkulu, kötü, netameli |
tehlikesiz |
emin, korkusuz |
tehlikesizlik |
emniyet, güvenlik |
tek |
bir, biricik, birlik, hiç, hiçbir, salt, sessiz, tekil, tenha, uslu, vahit, yegâne |
tek tük |
az, seyrek |
tekabül etmek |
karşılamak |
tekâmül |
evrim, gelişme |
tekâmül etmek |
gelişmek |
tekâsüf etmek |
toplanmak, yoğunlaşmak |
tekaüt |
burs, emekli |
tekdir etmek |
azarlamak, paylamak |
tekdüze |
kuru, yeknesak |
tekebbür |
çalım, gurur, kurum |
tekebbürlenmek |
böbürlenmek |
tekebbürlü |
kasıntı |
tekel |
inhisar, müstemleke |
tekellüf |
gösteriş |
tekellüm |
konuşma |
teker |
tekerlek |
tekerlemek |
yuvarlamak |
tekerlenmek |
dönmek |
tekessür etmek |
artmak, çoğalmak |
tekevvün etmek |
oluşmak |
tekil |
tek, teklik |
tekit etmek |
üstelemek |
tekke |
dergâh, hapishane |
teklemek |
kekelemek |
teklif |
önerge, öneri |
teklif etmek |
önermek |
teklifsiz |
laubali |
teklifsizce |
laubali |
teklik |
lira, tekil |
tekmil |
bitirme, bütün, tamamlama, tüm |
tekmillemek |
tamamlamak |
tekne |
gemi |
teknik |
yol, yöntem |
tekrar |
gene, kayta, kaytadan, yeniden, yine |
tekrar etmek |
yinelemek |
tekrarlamak |
yinelemek |
tekrarlanmış |
mükerrer |
tekrarlı |
mükerrer |
tekrir etmek |
tekrarlamak |
teksir |
çoğaltma |
tekst |
metin |
tekvin etmek |
yaratmak |
tekzip etmek |
yalanlamak |
tel |
lif, makara |
telaffuz etmek |
söylemek |
telafi etmek |
karşılamak |
telakki |
görüş |
telaş |
aldıraşlık, endişe, kargaşa, kaygı, sıkıntı, tasa |
telaşlanmak |
kaygılanmak |
telaşlı |
aceleci |
telaşsız |
soğukkanlı |
tele |
kapan, tuzak |
telef etmek |
mahvetmek |
telef olmak |
ölmek |
telefon |
alısün, çınka, hatif |
telefon etmek |
zeng etmek |
telek |
yelek |
telesik |
acele, palas pandıras |
telesimek |
zayıflamak |
teleskop |
böng |
telesmek |
acele etmek, aşıkmak |
televizyon |
sınalgı |
telfin |
takoz |
telgraf |
tel |
telhek |
palyaço, soytarı |
telhis |
özet |
telhis etmek |
özetlemek |
telif hakkı |
telif |
telin etmek |
lanetlemek |
telkih |
aşı |
tellak |
berber |
tellal |
simsar |
telmih |
iham, im, işare |
teltik |
hata, yanlış |
tema |
düşünce, görüş |
temadi |
sürme |
temas |
bağlantı, görüşme, ilişki, münasebet, ulaşım |
temas etmek |
bahsetmek, değinmek, değmek, dokunmak |
temaşa |
oyun, seyir, temsil |
temaşa etmek |
bakmak, seyretmek |
temaşacı |
seyirci |
temaşaya koymak |
sahnelemek |
temayül |
eğilim, meyil |
temayüz |
farklanma |
temayüz etmek |
sivrilmek |
tembel |
erincek, kalp, uyuşuk, üşengeç |
tembellik |
rehavet |
tembellik etmek |
pineklemek, üşenmek, yüksünmek |
tembih |
ikaz, uyarı |
tembih etmek |
söylemek, uyarmak |
tembihlemek |
uyarmak |
temdit etmek |
uzatmak |
temeddüh etmek |
övünmek |
temek |
pencere |
temel |
ana, anayasa, asıl, baş, çizgi, esas, gerçek, kök, omurga, özül, taban, üs, zemin |
temel taşı |
dayanak, esas |
temelden |
kökten |
temelinden |
esasen |
temelleşme |
teessüs |
temelleşmek |
yerleşmek |
temelli |
daimî, devamlı, kalıcı, sürekli, tamamen |
temelsiz |
asılsız, yanlış |
temenni |
dilek |
temenni etmek |
dilemek |
temettü |
kazanç |
temeyyüz etmek |
sivrilmek |
temin etmek |
bulmak, elde etmek, sağlamak |
temiz |
ak, arı, aydınlık, berrak, duru, harbi, masum, necip, pak |
temizleme |
tasfiye |
temizlemek |
almak, çalmak, kazımak, öldürmek, tüketmek, yok etmek |
temizlenmek |
bitmek |
temizlik |
saflık |
temkinli |
ağırbaşlı, ılımlı |
temkinlilik |
vakar |
tempo |
ezgi, gidiş, sürat, tarz, vuruş |
temsil |
oyun, söz gelişi, temaşa |
temsil etmek |
göstermek |
temsilci |
ajan, nümayende |
temyiz |
farklandırma |
ten |
cilt, deri, et, vücut |
tenakuz |
çelişki, zıddiyet |
tenasüp |
oran, orantı |
tendürüst |
dinç, sağlam |
teneffüs |
mola, paydos, solunum |
teneffüs etmek |
yaşamak |
teneklik |
bağ |
tenevvür etmek |
aydınlanmak |
tenezzüh |
gezinti |
tenezzül etmek |
layık bilmek, layık görmek |
tenge gelmek |
bıkmak |
tenha |
ıssız, kuytu, tek, yalnız |
tenhalaşmak |
boşalmak |
tenkis etmek |
azaltmak |
tenkit |
eleştiri, noktalama |
tenkit etmek |
eleştirmek |
tenkitçi |
münekkit |
tensel |
cinsel |
tensik etmek |
düzeltmek |
tente |
örtü |
tentene |
dantel |
tenzil |
indirme |
tenzilat |
indirim, ucuzlaştırma |
tepe |
höyük, yığın |
tepecik |
tümsek |
tepeden inme |
şaşırtıcı |
tepelemek |
eziştirmek, hırpalamak, yakşıca dövmek |
tepesi atmak |
öfkelenmek |
tepesi üstü |
tepetakla |
tepik |
tekme |
tepinmek |
debelenmek |
tepirlemek |
elemek |
tepki |
aksi cevap |
tepkili uçak |
jet |
tepkime |
teamül |
tepkisiz |
pasif |
tepme |
tekme |
tepmek |
depreşmek |
terakki |
gelişme, yükselme |
terakki etmek |
ilerlemek |
terakkiperver |
ilerici |
teraküm etmek |
birikmek, yığılmak |
terane |
ezgi, makam, nağme |
terapi |
tedavi |
teras |
artırma, seki |
terazi |
vezne |
terbiye |
edep, eğitim |
terbiye etmek |
eğitmek, törpülemek |
terbiye vermek |
eğitmek |
terbiyelemek |
eğitmek |
terbiyeli |
edepli |
tercih etmek |
yeğlemek |
tercüme |
çeviri |
tercüme etmek |
aktarmak, çevirmek |
tercümeihal |
biyografi, öz geçmiş |
tercümeihâl |
öz geçmiş |
tereddi etmek |
yozlaşmak |
tereddüt etmek |
duraklamak |
tereke |
miras |
terennüm etmek |
şakımak |
teres |
pezevenk |
terettüp etmek |
gerekmek |
terfi |
yükselme |
terhis etmek |
bırakmak, terk etmek |
terim |
had, ıstılah |
terk etmek |
bırakmak, koymak, vazgeçmek |
terkidünya |
münzevi |
terkidünyalık |
inziva |
terlan |
doğan |
termin |
randevu |
termometre |
derece |
ters |
aksi, aykırı, hırçın, huysuz, münasebetsiz, sert, zıt |
tersane |
tezgâh |
tersine |
aksine, aykırı, bilakis |
tersinmek |
hiddetlenmek |
terslemek |
azarlamak, reddetmek |
tertemiz |
pırıl pırıl |
tertibat |
düzen, sistem |
tertip |
dizgi, düzen, hile, komplo |
tertip etmek |
hazırlamak |
tertiplemek |
hazırlamak |
tertipsiz |
dağınık |
terütaze |
körpe |
terviç etmek |
desteklemek |
terzihane |
terzi |
tesadüf |
rastlantı |
tesadüf etmek |
rastlamak, rastlaşmak |
tesadüfen |
kazara, rastgele |
tesadüfen gelmek |
düşmek |
tesahup etmek |
benimsemek |
tesanüt |
dayanışma |
teselsül |
silsile, sıra |
teshin etmek |
ısıtmak |
teshir etmek |
büyülemek, fethetmek |
tesir |
etki |
tesir etmek |
etkilemek |
tesirli |
dokunaklı, geçişli |
tesirsiz |
geçişsiz |
tesis |
kuruluş |
tesis etmek |
kurmak |
tesit |
kutlama |
tesit etmek |
kutlamak |
teskere |
sedye |
teslim |
pes |
teslim etmek |
bırakmak, devretmek, tapşırmak, terk etmek |
teslimiyet |
itaatkârlık |
tespit etmek |
belirlemek, saptamak, vermek |
test |
sınav |
test etmek |
denemek, ölçmek, sınamak |
testi |
bardak |
testis |
torba |
tesviye etmek |
ödemek, vermek |
teşebbüs |
girişim |
teşebbüs etmek |
denemek, girişmek, koyulmak |
teşebbüskâr |
müteşebbis |
teşekkül |
oluşum, örgüt |
teşekkül etmek |
belirmek, oluşmak |
teşekkürname |
teşekkür |
teşhir etmek |
göstermek, sergilemek |
teşhis |
seçme |
teşkil |
oluşum |
teşkil edilmek |
teşkilatlanmak |
teşkil etmek |
örgütlemek |
teşkilat |
kuruluş, örgüt |
teşkilatlandırmak |
örgütlemek |
teşkilatlanmak |
teşkil edilmek |
teşmil |
yayma |
teşri |
yasama |
teşrih |
iskelet |
teşrikimesai |
emektaşlık, iş birliği |
teşrinisani |
kasım |
teşvik etmek |
kışkırtmak |
teşyi etmek |
uğurlamak |
tetebbu etmek |
araştırmak |
tetik |
çevik, nazik, uyanık |
tetkik etmek |
araştırmak, incelemek |
tevabi |
maiyet |
tevahhuş etmek |
ürkmek |
tevakki etmek |
çekinmek, sakınmak |
tevakkuf etmek |
durmak, eğlenmek |
tevazu |
alçak gönüllülük |
tevazukâr |
alçak gönüllü |
tevazulu |
uysal |
tevcih etmek |
çevirmek |
tevdi etmek |
bırakmak, vermek |
tevdiat |
mevduat |
teveccüh etmek |
yönelmek |
tevekkeli |
boşuna |
tevellüt |
doğum |
tevessül etmek |
başlamak, girişmek |
tevettür |
gerilim |
tevil etmek |
çevirmek |
tevkici |
nişancı |
tevkif etmek |
tutmak, tutuklamak |
tevsi |
yayma |
tevzi |
tevziat, yaydırma, yayma |
tevziat |
tevzi |
teyze |
hala |
tez |
acele, çabuk, süratli, yarım yamalak |
tezahür |
belirti |
tezahür etmek |
belirmek |
tezahürat |
alkış, gösteri, tantana |
tezat |
çelişki |
tezayüt etmek |
artmak, çoğalmak |
tezce |
çabucak |
tezelden |
çabucak |
tezene |
mızrap |
tezevvüç etmek |
evlenmek |
tezgâh |
piştahta, tersane |
tezgâhtarlık etmek |
methetmek |
tezkere |
kâğıt, pusula |
tezlik |
frekans |
tezvir |
dedikodu |
tezvirat |
böhtan, iftira |
tezyif etmek |
eğlenmek |
tezyifkâr |
adi, bayağı, kötü |
tezyin etmek |
süslemek |
tezyit |
artırma, çoğaltma |
tezyit etmek |
artırmak |
ticani |
gerici, yobaz |
ticaret |
kâr |
tıfıl |
acemi, toy |
tifo |
yatalak |
tığ |
biz, kılıç |
tıka basa |
doyunca |
tıkaç |
tıpa |
tike |
dilim, lokma |
tikel |
cüzi |
tıkıldatmak |
tıklatmak |
tıkır |
para |
tıkışıklık |
izdiham |
tıkız |
berk, katı, muhkem, sıkı, tıknaz |
tıklatmak |
tıkıldatmak |
tıkmak |
sokmak |
tıknaz |
tıkız, toplu |
tiksindiren |
iğrenç |
tiksindirici |
mekruh |
tiksinerek |
kerhen |
tiksinme |
ikrah, nefret, tiksinti |
tiksinmek |
buruşmak, iğrenmek, yermek |
tiksinti |
nefret |
tıksırıklı |
rahatsız |
tilmiz |
öğrenci |
tılsım |
çare, önlem |
tımarhane |
delihane |
timsal |
simge |
tin |
ruh |
tınaz |
yığın |
tıngıldamak |
tıngırdamak |
tıngır |
boş, para, parasız, züğürt |
tınlamak |
çınlamak |
tınmak |
önemsemek, takmak |
tıntın |
bilgisiz, bomboş, boş, cahil |
tip |
çeşit, sima, sistem, tür |
tıp bacısı |
hasta bakıcı, hemşire |
tıp kardeşi |
hasta bakıcı |
tıpa |
tıkaç |
tıpatıp |
tıpkı |
tıpkı |
aynı, tam, tamamıyla, tıpatıp |
tıpkı tıpkısına |
tıpatıp |
tıpkıçekim |
fotokopi |
tıpkısı |
aynı, örnek |
tıpkısı tıpkısına |
tıpatıp |
tıpkısının aynısı |
tıpatıp |
tir |
kalas, tomruk |
tir tir |
zangır zangır |
tırabzan |
muhaccer |
tiran |
acımasız, gaddar |
tıraş bıçağı |
jilet |
tıraş etmek |
kazımak |
tıraşçı |
asılsız, yalan |
tıraşlamak |
kazımak, yontmak |
tirbuşon |
burgu |
tırı vırı |
aptal, boş, değersiz |
tırıl |
parasız, züğürt |
tirildemek |
titremek |
tırkaz |
sürgü |
tırmık |
tarak |
tırmıklamak |
tırmalamak |
tırnaklamak |
tırmalamak |
tırpan |
kerenti |
tırsmak |
çekinmek, korkmak, ürkmek |
tırtık |
çentik |
tırtıkçı |
yankesici |
tırtıklamak |
aşırmak, çalmak |
tırtıl |
çıkıntı, girinti |
tırtırkçı |
yankesici |
tiryak |
afyon, panzehir |
tiryakilik |
iptila |
titiz |
çakal, müşkülpesent |
titizlenmek |
öfkelenmek |
titr |
san |
titrek |
ışıldamak |
titreme |
sarsıntı, sıtma, ürperti |
titremek |
sallanmak, zangırdamak |
titrersinek |
mız, tatarcık |
titretmek |
sarsmak |
titreyiş |
sarsıntı |
tiyatro |
temaşa |
tıynet |
huy, maya, yaradılış |
toht |
tasma |
tohum |
döl, nesil, sülale |
tok |
koyu |
toka etmek |
vermek |
tokaç |
raket |
tokat |
şapalak |
tokatçı |
dolandırıcı |
tokatçılık |
dolandırıcılık |
tokatlamak |
şapalaklamak |
tokgözlü |
gözü tok |
tokmak |
kapı zengi |
tokuşma |
çarpışma, dek |
tokuşmak |
çarpışmak |
tolerans |
dözüm, hoşgörü |
tolga |
miğfer |
tolkun |
dalga |
tomar |
küme, rulo, top, topa |
tombul |
tulum, yoğun, yuvarlak |
tombullaşmak |
şişmanlamak |
tomdaş |
arkadaş, dost, yoldaş |
tomruk |
şalban, tir |
tomurcuk |
gonca |
tonga |
düzen, hile, tuzak |
top |
tamamen, tomar, toparlak |
top mermisi |
gülle |
top zambak |
zambak |
topa |
küme, tomar |
topaç |
fırfıra, fırlangıç |
topal |
aksak |
topalaşmak |
kümelenmek |
topallamak |
aksamak |
toparlak |
top, yuvarlak |
toplam |
mecmu, yekûn, yekün |
toplama |
cem, tahsil |
toplama işareti |
artı |
toplamak |
derlemek, dermek, düzeltmek, kaldırmak |
toplanma |
içtima |
toplanmak |
şişmanlamak, üşüşmek, yığılmak |
toplanmış |
mecmu, toplu |
toplantı |
deri, dernek, içtima, meclis, yığıncak |
toplaşmak |
toplanmak |
toplu |
şişko, tıknaz, yığın |
toplu iğne |
sancak |
topluluk |
camia, cemaat, cemiyet, ehil, sosyete, toplum, zümre |
toplum |
cemiyet, sosyete, topluluk |
toplumsal |
içtimai, sosyal |
toprak |
arazi, bölge, kara, tarla, ülke |
toprak kayması |
heyelan |
toprak sahası |
arsa |
topu |
hepsi |
topu topu |
hepsi |
topuk |
ökçe |
topuz |
amut |
topyekûn |
hamı, umumi |
tor |
acemi, ağ, çekingen, ham, toy, utangaç, yabani |
torba |
poşet |
torlak |
derviş, genç, toy |
torpido |
torpil |
torpil |
arka, havadar, kömek |
tortu |
posa |
torun |
neve |
tosbağa |
kaplumbağa |
tost |
sağlık |
tosun |
buruk |
toto |
kıç |
toy |
acemi, çaylak, düğün, genç, naşı, tecrübesiz, tor, ziyafet |
toz olmak |
kaçmak, uzaklaşmak |
töhmet |
kabahat |
tökezmek |
tökezlemek |
töre |
âdet |
tören |
merasim, resim, şadlık, tantana |
töz |
asıl, cevher, kök |
tradisyon |
gelenek |
trafik |
katnav, seyrüsefer |
trafik magandası |
otoş |
trafik polisi |
yol sakçısı |
trajedi |
facia |
trajik |
feci |
traksiyon |
çekim |
transfer |
geçiş, geçit, geçme, taşıma |
transparan |
saydam, şeffaf |
transport |
nakil, nakliyat |
trap |
hendek, tuzak |
travma |
sarsıntı |
tren |
katar, şimendifer |
tren yolu |
demir yolu |
trup |
takım |
tuf |
yuf |
tuf tuf etmek |
yuhalamak |
tufan |
tayfun |
tufeyli |
virane |
tuğ |
sorguç |
tuğla |
kerpiç |
tuğra |
tura |
tuğrakeş |
nişancı |
tuğyan olmak |
coşmak, taşmak |
tuhaf |
acayip, antika, cins, garip, gülünç |
tuhaflık |
garabet |
tul |
boylam |
tul derecesi |
boylam |
tullanmak |
atlamak |
tuluk |
tulum |
tulum |
şişman, tombul, tüp |
tumağı |
nezle |
tuman |
don, şalvar |
tumturak |
gösteriş, şatafat |
tumturaklı |
gösterişli |
tunç |
bronz |
tur |
devir |
turfa |
eski, nadir |
turfa olmak |
çürümek |
turfanda |
faraş |
turist |
gezgin, seyyah |
turkuaz |
firuze |
turlamak |
dolaşmak |
turşu |
bitkin, yorgun |
turşu olmak |
ekşimek |
turşumak |
ekşimek |
turuncu |
narenci |
turunç |
narenç |
turunçgiller |
narenciye |
tuşe etmek |
değmek, dokunmak |
tutacak |
kol |
tutaç |
tutacak |
tutak |
kabza, rehine, tutacak |
tutalım ki |
faraza |
tutam |
hisse |
tutanak |
zabıt |
tutarak |
sara |
tutarga |
sara |
tutarık |
sara |
tutarlı |
orta, sabit |
tutarlık |
rabıta, uygunluk |
tutarsız olmak |
çelişmek |
tutaşmak |
takışmak |
tutkal |
yapışkan |
tutku |
hevesli, ihtiras, ihtiraslı, şevkli |
tutkulu |
ihtiraslı |
tutkun |
bağlı, düşkün, hasta, mecbur, meftun, yangın |
tutkun olmak |
sevdalanmak |
tutma |
kesinti |
tutmak |
ağrımak, alıkoymak, avlamak, bağlamak, başlamak, beğenmek, benimsemek, bürümek, girişmek, izlemek, kalmak, kaplamak, kapmak, kavramak, kullanmak, müdafaa etmek, saklamak, sarmak, saymak, sunmak, taraftar olmak, tutuklamak, uğramak, ulaşmak, varmak, yakalamak, yapışmak, yapmak, yenmek, yönelmek, zapt etmek |
tutsak |
esir |
tutsaklık |
esaret |
tutturmak |
bağlamak, raptetmek, takip etmek |
tutu |
ipotek, rehin |
tutucu |
muhafazakâr |
tutuk |
çekingen, durgun, kapalı, kesik, sıkılgan, tutuklu |
tutukevi |
dam, tomruk |
tutuklama |
tevkif |
tutuklamak |
hapsetmek, tutmak |
tutuklu |
mevkuf |
tutulma |
kesinti |
tutulmak |
kazanmak, kesilmek, olmak, sevmek |
tutulmuş |
müptela |
tutum |
davranış, ekonomi, gidiş, hâl, hareket, hareket tarzı, hesap, idare, iktisat, seçenek, şekil, tavır |
tutumlu |
hesaplı, kanaatçil |
tutumsuz |
müsrif, savruk, savurgan |
tutumsuzluk |
israf |
tutunmak |
çıkışmak, dayanmak, direnmek, kullanmak, sataşmak, yerleşmek |
tutuşmak |
girişmek, kızarmak, yanmak |
tutuşturmak |
dökmek, yakmak |
tutya |
çinko, sürme |
tuvalet |
ayakyolu, hela, wc, yüznumara |
tuzak |
ağ, al, komplo, tele |
tüberküloz |
verem |
tüccar |
tacir |
tükenmek |
bitmek, erimek, geçmek, sönmek |
tükenmeyen |
tükenmez |
tükenmez |
sonsuz |
tükenmez kalem |
tükenmez |
tüketici |
istihlakçı |
tüketilmek |
gitmek |
tüketmek |
harcamak, kurtarmak, sarf etmek, süpürmek, temizlemek, yemek |
tüm |
bütün, hamı, hepsi, kül, tam, tamam, tümsek |
tümbek |
tümsek |
tümce |
cümle |
tümce bilgisi |
söz dizimi |
tümen |
yığın |
tümleç |
tamamlık |
tümlemek |
tamamlamak |
tümör |
ur |
tümsek |
kabarcık, tepecik, tüm, yükselti |
tümsekli |
kabarık |
tümü |
hepsi |
tümüyle |
sırf |
tün |
gece |
tüp |
tulum |
tür |
cins, çeşit, kabil, kalem, nev, soy, tarz, türlü, zümre |
türap |
toprak, toz |
türe |
adalet |
türedi |
zıpçıktı |
türel |
hukuki |
türemek |
çoğalmak, gelmek, hasıl olmak, üremek |
türlü |
çeşit, çeşitli, kabil, muhtelif, tür |
tüs |
ıl, renk |
tütsü |
duman, içki |
tütsülü |
bulanık, karışık |
tütün |
duman |
tüvana |
canlı, dinç, kuvvetli |
tüydürmek |
aşırmak, çalmak |
tüymek |
kaçmak, yayınmak |
tüyo |
kopya |
tüysüz |
kabak |
tüze |
hukuk |
tüzel |
hukuki |
tüzük |
nizamname |
twerk |
şeveke |
twerkçü |
şevekeci |
uca |
yüce |
ucuz |
adi, bozuk, erzan, hesaplı |
ucuzlamak |
ucuzlaşmak |
ucuzlaşmak |
ucuzlamak |
ucuzlaştırma |
indirim, tenzilat |
uç |
ağız, had, hudut, ibik, sınır, son |
uçak |
tayyare |
uçarı |
bozgun, havai, sefih |
uçarılık |
sefahat |
uçkun |
heyelan |
uçlanmak |
vermek |
uçmak |
belirmek, cennet, kalkmak |
uçmuş |
uçuk |
uçuk |
hafif, kabarcık, soluk |
uçurmak |
koparmak, savurmak |
uçurum |
kaş, yar |
uçuş |
pervaz |
ufacık |
küçücük |
ufacık tefecik |
çelimsiz |
ufak |
küçük |
ufak tefek |
küçük, zayıf |
ufaklık |
bit |
ufalanmak |
dağılmak |
ufalmak |
küçülmek |
ufki |
yatay |
ufuk |
çevre, görüş, ihata |
ufunet |
cerahat, irin |
uğramak |
düşmek, sarkmak, tutmak, yaklaşmak |
uğraş |
cenk, iş, meslek, meşguliyet, mücadele |
uğraşı |
meşgale |
uğraşma |
müsademe, savaş |
uğraşmak |
bakmak, didişmek, savaşmak |
uğraştırma |
işgal |
uğratmak |
çıkmak, düşürmek, kovmak, salmak, savmak |
uğru |
hırsız |
uğrulamak |
çalmak |
uğruna |
için |
uğunmak |
katılmak, savsaklamak |
uğur |
amaç, gaye, hedef, sur, şans, talih, yol |
uğurlu |
kutlu, mübarek |
uğursuz |
kara, meşum, musibet, şom |
uhde |
görev, sorumluluk |
ukde |
düğüm, yumru |
ukmak |
anlamak, düşünmek, paykamak |
ukubet |
ceza |
ulak |
haberci |
ulam |
nicelik, nitelik |
ulama |
bağlama, ek, ilave, katkı |
ulamak |
birleştirmek, eklemek, ilave etmek, katmak |
ulaşım |
alaka, rabıta, temas |
ulaşma |
idrak |
ulaşmak |
aksetmek, bulmak, çatmak, dayamak, dayanmak, değmek, elde etmek, erişmek, gelmek, girmek, gitmek, göndermek, inmek, kavuşmak, mazhar olmak, tutmak, uzanmak, varmak, vasıl olmak, yansımak, yetişmek, yetmek |
ulaşmış |
nail |
ulaştırmak |
iletmek |
ulu |
koca, yüce |
ululamak |
ağırlamak |
ulular |
kibar |
ululuk |
heybet |
ulus |
millet |
ulusal |
milli |
ulusalcı |
milliyetçi |
ulusallık |
milliyet |
ulusçu |
milliyetçi |
uluslararası |
beynelmilel, enternasyonal, milletlerarası |
ulvi |
semavi, yüce |
umacı |
öcü |
umar |
çare |
umde |
ilke |
umma |
ümit |
ummak |
beklemek, demek, sanmak |
umman |
okyanus |
umu |
arzu, istek, umut |
umulmayan |
şaşmak |
umulur |
muhtemel |
umum |
ahali, bütün, halk, herkes, kamu, tüm |
umumen |
genellikle |
umumi |
genel, topyekûn |
umumiyetle |
genellikle |
umursamak |
meraklanmak |
umursamamak |
savsaklamak |
umursamaz |
lakayıt |
umut |
düş, rüya, ümit |
umut etmek |
ummak |
umutsuzluk |
ümitsizlik |
unsur |
faktör, ilke, öğe, uzuv |
unutkan |
huşsuz |
unutmak |
bağışlamak, bırakmak, çıkmak |
unutulmak |
küllenmek |
unvan |
adres, san |
ur |
dert, şiş, tümör, yenitüreme |
uran |
endüstri, sanayi |
uray |
belediye |
urba |
giysi |
urgan |
kement |
uruk |
soy, sülale |
uruk uşak |
çoluk çocuk |
us |
akıl |
usa vurma |
muhakeme |
usanç |
sıkıntı, üzüntü |
usanmak |
bezmek, bıkmak, kanıksamak, yılmak |
uskur |
pervane |
uslanmak |
durulmak, düzelmek, ıslah olmak |
uslu |
akıllı, edepli, itaatli, paşa, söze bakan, tek, yüzüyola, zeki |
usta |
becerikli, cambaz, ehil, erbap, mahir, sanatkâr, üstat |
ustalık |
ehliyet, iş, maharet, marifet |
ustalıklı |
usturuplu |
usturuplu |
dakik, dürüst, münasip, uygun |
usul |
metot, tarz, yol, yöntem |
usulsüzlük |
yolsuzluk |
uşak |
çocuk, hizmetçi, hizmetkâr, kullukçu, nöker, tayfa |
uşak bahçesi |
anaokulu |
uşak saldırma |
düşük, kürtaj |
uşak salma |
kürtaj |
uşaklık |
rahim |
utanç |
hicap |
utangaç |
mahcup, sıkılgan, tor |
utangaçlık |
mahcubiyet |
utangan |
utangaç |
utanma |
hicap, yüz |
utanmak |
çekinmek, ekşimek, haya etmek, korkmak, sıkılmak, şişmek |
utanmaz |
arsız, kepaze, pişkin, yüzsüz |
utkulu |
muzaffer |
utmak |
yenmek |
uyak |
kafiye |
uyandırma |
ikaz |
uyandırmak |
kaldırmak, uyarmak |
uyanık |
açıkgöz, agâh, ayık, kurnaz, tetik |
uyanıklık |
dikkat, teyakkuz |
uyanmak |
belirmek, depreşmek |
uyarı |
haberdarlık, ihtar, ikaz, tembih |
uyarım |
tembih |
uyarlamak |
aktarmak |
uyarlanmak |
alınmak |
uyarlık |
uygunluk |
uyarma |
ihtar, ikaz, irşat, tembih |
uyarmak |
dürtmek, haberdarlık etmek |
uyartı |
ihtar, uyarı |
uydu |
peyk |
uydurma |
asılsız, blöf, derme çatma, sahte, uyduruk, uydurulmuş, yalan |
uydurmaca |
düzmece, sahte |
uydurmak |
becermek, bulmak, elde etmek, sağlamak |
uyduruk |
uydurma |
uydurulmuş |
uydurma |
uygar |
çağdaş, medeni, medenî |
uygarlık |
medeniyet |
uygulama |
infaz |
uygulamak |
tatbik etmek, vurmak, yapmak |
uygulamalar |
icraat |
uygulamalı |
tatbikî, tecrübi |
uygulanan |
geçerli |
uygulanmaz olmak |
kalkmak |
uygun |
elverişli, iyi, makul, munis, mutabık, muvafık, münasip, müsait, şayan, şık, tatminkâr, usturuplu, yarar, yaraşıklı, yerinde |
uygun olmak |
bağdaşmak, sığmak, yakışmak, yaklaşmak |
uygunluk |
liyakat, mutabakat, uyum |
uygunsuz |
ekşi, münasebetsiz, yersiz |
uyku |
düş, gaflet |
uykulu |
mahmur |
uykuluk |
dalak |
uylaşmak |
anlaşmak, uzlaşmak |
uyma |
intibak, riayet, takip |
uymak |
bağdaşmak, dinlemek, gelmek, yaraşmak |
uymayan |
uygunsuz |
uymaz |
aykırı |
uyruk |
tabiiyet, tebaa, vatandaş |
uyrukluk |
tabiiyet |
uysal |
itaatli, munis, söze bakan, yumuşak, yüzüyola |
uyuklama |
şekerleme |
uyuklamak |
dalmak, mürgülemek |
uyum |
ahenk, düzen, geçim, intibak, mutabakat, uygunluk |
uyumak |
dalmak, yatmak |
uyumamış |
uyanık |
uyumsuz |
dağınık, eğreti |
uyuntu |
miskin, tembel, uyuşuk |
uyuşma |
anlaşma, ittifak |
uyuşmak |
yola gitmek |
uyuşmazlık |
ihtilaf, zıddiyet |
uyuşmuş |
uyuşuk |
uyuşturucu |
maden |
uyuşuk |
süst, tembel |
uyutmak |
aldatmak |
uyuz |
gicişme, kaşınma, kotur |
uyuzlu |
uyuz |
uz |
becerikli, güzel, iyi, mahir |
uzak |
ırak |
uzaklanmak |
nazlanmak |
uzaklaşmak |
kırmak |
uzaklaştırmak |
ayırmak, azletmek, çıkarmak, kovmak, kurtarmak, sökmek |
uzaklık |
açıklık, mesafe |
uzaktan |
şahsen |
uzam |
vüsat |
uzamak |
inmek |
uzanım |
boyut, nitelik, ölçü, özellik |
uzanmak |
gitmek, ulaşmak, yetişmek |
uzantı |
uzatılmış |
uzatılmış |
uzantı |
uzatmak |
atmak, dayamak, germek, göndermek, oyalamak, uzatmak, vermek |
uzay |
feza, gök, mekân |
uzay gemisi |
mekik |
uzay taşı |
gök taşı |
uzlaşma |
ahenk, mutabakat |
uzlaşmak |
bağdaşmak, barışmak, geçinmek |
uzlaştırıcı |
ara bulucu |
uzlaştırma |
telif |
uzluk |
ehliyet |
uzman |
mahir, mütehassıs |
uzmanlaşma |
ihtisas |
uzmanlık |
ihtisas, marifet |
uzun dişli |
açgözlü, hırslı, tamahkâr |
uzun etek |
şapşal |
uzun hayvan |
yılan |
uzun kulaklı |
eşek |
uzunluk |
boy |
uzunluk dairesi |
boylam |
uzuv |
aza, organ, unsur, üye |
ücra |
sapa |
ücret |
müzd |
üç buçuk |
değersiz, üstünkörü |
üçayak |
sacayağı |
üçbucak |
üçgen |
üçgen |
üçbucak |
üçkâğıt |
dolap, düzen, hile |
üçkağıtçı |
dolandırıcı |
üçkâğıtçı |
kartbasan, kumarbaz, leylaç |
üçkâğıtçılık |
dolandırıcılık |
üflemek |
üfürmek |
üfürmek |
esmek, üflemek |
üfürükçülük etmek |
okumak |
üleş |
pay |
üleşmek |
ayırmak, bölünmek, bölüşmek, paylaşmak |
üleştirme |
tevzi |
üleştirmeler |
tevziat |
ülfet |
görüşme, tanışma |
ülgüç |
jilet |
ülke |
devlet, diyar, el, iklim, il, memleket, mülk, toprak, yer |
ülkü |
dava, ideal, mefkûre, şiar |
ülküsel |
ideal |
ülser |
yara |
ümit |
umut |
ümit etmek |
beklemek, ummak |
ümitsizlik |
yeis |
ümmi |
sevatsız |
ümran |
bayındırlık |
ümranlı |
bayındır |
ümük |
boğaz, gırtlak |
ün |
ad, nam, san, ses, şan, şeref, şöhret, tavış |
ünalga |
diktafon |
ünalgı |
radyo |
ünite |
birim |
üniversal |
evrensel |
ünlem |
nida |
ünlemek |
seslenmek |
ünlü |
meşhur, sait, sesli, şöhretli, tanınmış |
ünsiyet |
iletişim, komünikasyon |
ünsüz |
samit, sessiz |
ürem |
faiz, nema |
üremek |
artmak, çoğalmak, türemek, yetişmek |
üretici |
müstahsil |
üretim |
istihsal, kuruluş |
üretme |
çoğaltma |
üretmek |
çıkarmak, yapmak |
ürkek |
çekingen |
ürkekçe |
ürkek |
ürkmek |
çekinmek, irkilmek, yılmak |
ürküntü |
vahşet |
ürpermek |
korkmak |
ürperti |
esme, titreme |
ürümek |
havlamak |
ürün |
eser, hasılat, mahsul, meyve, semere |
üryan |
çıplak |
üs |
asıl, esas, kök, temel |
üslup |
hava, tarz |
üst |
arka, beden, giyecek, giysi, öte, vücut, yan, yüzey |
üst dikili |
üstyapı |
üst üste |
sıkışık |
üstat |
ehil, usta |
üsteleme |
tekit |
üstelemek |
depreşmek, direnmek, katılmak, zorlamak |
üstelik |
bile, caba, fark, güçlü, kuvvetli, sağlam |
üstenme |
taahhüt |
üstlenme |
taahhüt |
üstlenmek |
taşımak |
üstler |
erkân |
üstlük |
aba |
üstün |
faik, kudretli, kuvvetli, seçkin |
üstüne |
dair |
üstüne düşmek |
durmak |
üstüne götürmek |
gocunmak |
üstünkörü |
eğreti, gelişigüzel, sathi, yalandan, yarım yamalak, yüngül |
üstünlük |
galebe |
üstyapı |
üst dikili |
üşenen |
erincek |
üşengeç |
erincek, tembel |
üşengen |
üşengeç |
üşenmek |
erinmek, tembellik etmek, yüksünmek |
üşmek |
üşüşmek |
üşüntü etmek |
üşüşmek |
üşüşmek |
birikmek, toplanmak, yığışmak |
ütmek |
yenmek |
ütülmek |
kaybetmek |
üvendire |
gönder, mıh, mıhça |
üye |
aza, uzuv |
üzere |
gibi, neredeyse |
üzeri |
beden, boyun, giysi, kimlik, satıh, varlık, vücut, yüz, yüzey |
üzerine |
dair, hakkında |
üzgü |
cefa, eziyet |
üzgün |
bitkin, kırık, mahzun, meyus |
üzmek |
incitmek, sıkmak, yormak |
üzücü |
acı, acıklı, fena |
üzülme |
teessür |
üzülmek |
hayıflanmak, kaygılanmak, kıvranmak, meraklanmak |
üzülmüş |
müteessir, üzgün |
üzünç |
üzüntü |
üzüntü |
acı, dert, elem, ezgi, gaile, gam, karanlık, kaygı, keder, kor, tasa, teessür, usanç, yara, yeis |
üzüntüler |
teessürat |
üzüntülü |
kederli, müteessir, yanık, yaralı |
vabeste |
bağlı |
vacip |
gerekli |
vade |
mehil, mühlet |
vadeli hesap |
vadeli pul |
vadeli mevduat |
vadeli hesap |
vadeli pul |
vadeli hesap |
vadi |
alan, tarz, yol |
vahametli |
vahim |
vahdaniyet |
birlik |
vahdet |
birlik, teklik |
vahi |
boş, saçma |
vahim |
ağır, ciddi, korkulu |
vahit |
bir, birim, tek |
vahşet |
korku |
vahşi |
yaban, yabani, yamyam |
vahvahlanmak |
yakınmak |
vaka |
hadise, olay |
vakar |
temkinlilik |
vakarlı |
ağırbaşlı |
vakfe |
duruş |
vakfedilmiş |
mevkuf |
vakıa |
gerçi, olay, olgu |
vakıf |
para |
vâkıf olmak |
bilmek, öğrenmek |
vakit |
aralık, çağ, saat, zaman |
vakit kaybetmeden |
hemen |
vaktizamanında |
vaktiyle |
vakur |
ağırbaşlı, ciddi, veznin |
vale |
bacak, oğlan |
valf |
vana |
valide |
ana, anne |
valideyn |
ebeveyn |
valilik |
il, vilayet |
valiz |
camedan |
valör |
anlam, değer |
vandöz |
satıcı |
vantilatör |
fan, yelletke |
var |
mevcut, olanca |
var olmak |
çıkmak, durmak, yaşamak, yatmak |
varak |
yaprak |
varaka |
varak |
varakpare |
mektup, name |
vardırmak |
götürmek |
varidat |
gelir |
variyet |
varlık |
varlanmak |
palazlanmak |
varlı |
zengin |
varlık |
hayat, mal, mevcudiyet, mülk, ömür, para, sermaye, üzeri, vücut |
varlıklı |
zengin |
varmak |
çıkmak, dayamak, dayanmak, erişmek, evlenmek, gelmek, gitmek, inmek, kavuşmak, tutmak, ulaşmak, vasıl olmak, yetişmek |
varoluş |
mevcudiyet |
varsayım |
faraziye |
varsayımsal |
farazi |
varsaymak |
bilmek, saymak, tutmak |
varsıl |
zengin |
varyemez |
cimri |
vasat |
muhit, orta, ortam, şerait |
vasati |
ortalama |
vasi |
kayyum |
vâsi |
engin, geniş |
vasıf |
mahiyet, nitelik |
vasıflar |
evsaf |
vasıl olmak |
çatmak, ulaşmak, varmak, yetişmek |
vasıta |
anahtar, aracılık, araç, taşıt |
vasıtacı |
ara bulucu |
vasıtacılık |
delalet |
vasıtalı |
dolaylı |
vasıtalık |
aracılık |
vasıtasız |
doğrudan |
vasiyet |
vasiyetname |
vasiyetname |
vasiyet |
vatan |
sıla, yurt |
vatandaş |
tebaa, uyruk, yurttaş |
vatandaşlık |
tabiiyet |
vatvat |
yarasa |
vaveyla |
çığlık, hay küy |
vazetmek |
koymak |
vazgeçilmez |
elzem |
vazgeçirmek |
sökmek |
vazgeçme |
ricat |
vazgeçmek |
caymak, geçmek, terk etmek |
vazgelmek |
vazgeçmek |
vazife |
görev, işlev, ödev, tapşırık, vecibe, yevmiye, yumuş |
vazıh |
açık, aydın, aydınlık, belli |
vaziyet |
durum, hâl, konum, tavır, yer |
vazolunmak |
konulmak |
ve |
ma |
veba |
kolera |
vebal |
günah |
veca |
ağrı |
vecibe |
borç, ödev, vazife |
vecih |
çehre, yüz |
veciz |
aydın, kıssa |
veçhe |
semt, taraf, yön |
veda etmek |
vedalaşmak |
vedia |
emanet |
vefalı |
vefakâr |
vefasız |
hayırsız |
vefasızlık |
hıyanet |
vefat |
ölüm |
vefat etmek |
ölmek |
vehim |
evham, kuruntu |
vehleten |
ansızın |
vejetasyon |
ur |
vekâlet |
bakanlık, nazırlık |
vekil |
bakan, milletvekili, sözcü |
vekillik |
bakanlık, vekâlet |
veladet |
doğum |
veledizina |
piç |
velespit |
bisiklet |
velet |
çocuk, oğul |
velev |
eğer, hatta, velevki |
velevki |
velev |
veli |
ermiş, mukaddes, pak |
velinimet |
ana, halaskâr, hami, havadar |
veliyullah |
veli |
velur |
kadife |
velut |
barlı, mahsullü, verimli |
veraset |
irsiyet, kalıtım |
verdiş |
teamül |
verecekli |
borçlu |
veremli |
verem |
vergici |
tahsildar |
vergili |
verimli |
veri |
bilgi, malumat |
verilen |
maruz |
verilmek |
çıkmak |
verim |
mahsul, mahsuldarlık, randıman, semere |
verimkâr |
verimli |
verimli |
cömert, dişi, mahsuldar, mübarek, velut, zengin |
verimsiz |
boş, çorak, kısır, sıfır, yetersiz |
veriş |
alışveriş |
verme |
tevdi |
vermek |
ayırmak, bayılmak, çevirmek, dayamak, görmek, harcamak, hasretmek, iletmek, katmak, lütfetmek, ödemek, satmak, serpmek, tespit etmek, uzatmak |
vermemek |
kesmek |
versiyon |
sürüm, yorum |
vertikal |
dikey |
vesair |
diğer |
vesika |
belge, senet |
vesikalık fotoğraf |
vesika |
vesile |
anahtar, bahane, fırsat, münasebet, sebep |
vesvese |
evham, kuruntu |
veteriner |
baytar |
vetire |
süreç |
veya |
veyahut, ya, yahut |
veyahut |
veya, yahut |
vezin |
ölçü, tartı |
vezinli |
ölçülü |
veziriazam |
sadrazam |
vezne |
terazi |
veznin |
ağır, ağırbaşlı, ciddi, ılımlı, oturaklı, vakur |
vibrasyon |
titreşim |
vicdansız |
yüzsüz |
vıcık vıcık |
değersiz, sıvık |
vıcık vıcıklık |
yumuşaklık |
vıcırdamak |
hareket etmek |
vikaye etmek |
esirgemek, korumak |
vilayet |
eyalet, il |
vınlamak |
vıyıldamak |
vira etmek |
almak, toplamak |
viraj |
büklüm, dönemeç, dönme |
virajsız |
düz |
viran |
berbat, harap |
virane |
tufeyli, yıkıntı |
viranelik |
yıkıntı |
vişne |
albalı |
vitrin |
camekan |
viyak viyak |
ınga ınga |
viyaklamak |
ağlamak, çığırmak |
vıyıldamak |
vınlamak |
vızıldamak |
sızlamak, sızlanmak |
vızıldanmak |
sızlanmak, yakınmak |
vızır vızır |
daima, hemişe |
vizite |
hekim hakkı |
vızlamak |
vızıldamak |
vizyon |
görünüm, ülkü |
vokal |
ünlü |
voli |
kâr, kazanç, vurgun |
volkan |
yanardağ |
voltaj |
gerilim |
vualet |
örtü |
vukuat |
ahvalat, hadise |
vukuf |
bacarıklık, bilgi, bilik |
vukufsuz |
bilgisiz |
vukufsuzluk |
bilgisizlik |
vuraç |
raket |
vurdum duymaz |
itinasız, lakayıt |
vurgulamak |
nazara çattırmak |
vurgun |
âşık, muhtekirlik, müptela, soygun, spekülasyon |
vurgunculuk |
spekülasyon |
vurma |
dayak, isabet |
vurma işareti |
çarpı işareti |
vurmak |
aksetmek, basmak, çakmak, çalmak, çarpmak, çekmek, çıkmak, dayamak, desteklemek, dokunmak, dövmek, düşmek, girmek, güllelemek, inmek, koymak, kurşunlamak, öldürmek, soymak, takmak, uygulamak, yansımak, yaralamak |
vuru |
vuruş |
vurulmak |
sevdalanmak |
vurulmuş |
meftun |
vurunmak |
koymak |
vuruş |
darbe, tempo |
vuruşma |
müsademe |
vuruşmak |
çarpışmak, savaşmak |
vuslat |
görüş |
vuzu |
abdest |
vuzuh |
açıklık, aşikârlık, aydınlık |
vücut |
beden, cisim, gövde, ten, üst, üzeri, varlık |
vürut |
gelme |
wc |
tuvalet |
ya |
bes, evet, veya |
yaban |
ıssız, vahşi, yabani |
yabancı |
bigâne, ecnebi, el, garip, haricî, özge, yad |
yabancılamak |
yadırgamak |
yabani |
tor, vahşi, yaban, yamyam |
yabanıl |
vahşi, yabani |
yabanıllık |
vahşet |
yabanlık |
kişilik |
yabansı |
acayip, çirkin, kanunsuz, kötü |
yaçın |
fotoğraf, kılık |
yad |
özge, yabancı |
yâd |
hatır |
yâd |
zihin |
yad el |
gurbet |
yad eller |
gurbet |
yâd etmek |
anmak, hatırlamak |
yaddaş |
hafıza |
yâddaş |
hatır |
yadigâr |
anı, armağan, hatıra |
yadırgamak |
garipsemek, küllenmek |
yadırgamaz olmak |
ısınmak |
yadırganan |
acayip |
yadırgatıcı |
tuhaf |
yadsıma |
inkâr |
yağar |
yağmur |
yağcı |
dalkavuk, yaltak |
yağdanlık |
dalkavuk |
yağday |
durum, hâl, vaziyet |
yağdırmak |
sağlamak, savurmak, söylemek, vermek |
yağı |
düşman, hasım |
yağılık |
düşmanlık |
yağır |
kel |
yağış |
yağmur |
yağışsız |
kurak |
yağız |
esmer, siyah, yiğit |
yağlı |
semiz |
yağlı ip |
darağacı |
yağlık |
çevre, mendil |
yağma |
garet, soygun, soygunculuk, talan |
yağma etmek |
yağmalamak |
yağmak |
düşmek |
yağmalamak |
garet etmek, talan etmek |
yağmur |
bereket, bolluk, çokluk, siper, yağış |
yağsız |
ince, zayıf |
yahut |
veya, veyahut |
yaka |
kenar, kıyı, sahil, semt, taraf, yakalık |
yakacak |
yakıt |
yakalamak |
anlamak, belirlemek, paketlemek, tutmak |
yakalanmak |
kazanmak |
yakalık |
yaka |
yakarış |
dua |
yakarma |
niyaz |
yakarmak |
hahiş etmek, yalvarmak |
yakasız gömlek |
kefen |
yakasız mintan |
kefen |
yakıcı |
dokunaklı |
yakın |
DOĞRU |
yakında |
geçenlerde, şimdi |
yakinen |
gerçekten, yakşıca |
yakınlar |
etraf |
yakınlarında |
DOĞRU |
yakınlaşmak |
yaklaşmak |
yakınlığında |
sularında |
yakınlık |
hususiyet |
yakınma |
şikâyet |
yakınmak |
ağlamak, koymak, sızlamak, sızlanmak, şikayet etmek |
yakıntı |
şikâyet |
yakışık |
uygunluk |
yakışık almak |
düşmek |
yakışıklı |
güzel, kıvrak, yaraşıklı |
yakışıksız |
ekşi, münasebetsiz, müstehcen |
yakışır |
uygun, yaraşıklı |
yakışma |
tenasüp |
yakışmak |
düşmek, gitmek, kaldırmak, yaraşmak |
yakışmamış |
eğreti |
yakıştırmak |
uydurmak, yormak |
yakıt |
yakacak, yanacak |
yaklaşan |
yakın |
yaklaşık |
ortalama, tahminen, takriben, takribî |
yaklaşmak |
benzemek, uğramak |
yaklaştırmak |
tutmak |
yakmak |
acıtmak, bestelemek, dağlamak, dökmek, kavurmak, mahvetmek |
yakşı |
iyi, olur, peki |
yakşı yol |
güle güle |
yakşıca |
yakinen |
yakşıca dövmek |
tepelemek |
yakşılaşmak |
iyileşmek |
yakut |
saha |
yalabık |
güzel, ikiyüzlü, kaypak, parıltı, parlak, sevimli, şimşek, yakışıklı |
yalabımak |
ışıldamak, parıldamak, parlamak |
yalaka |
arsız, dalkavuk, sırnaşık |
yalama olmak |
aşınmak |
yalan |
dolma, mantar, uydurma |
yalan danışma |
palavra |
yalan yanlış |
karmakarışık, üstünkörü |
yalancıktan |
yalandan |
yalandan |
sureta, üstünkörü, yalancıktan |
yalanlama |
tekzip |
yalanlamak |
reddetmek, tekzip etmek |
yalavaç |
peygamber |
yalaz |
alaz, alev |
yalçın |
dik, düz, kaygan, sarp |
yaldırak |
parlak |
yaldız |
zer, zerli |
yaldızlama |
tezhip |
yalgın |
serap |
yalı |
sahil |
yalım |
alev, şule |
yalın |
alev, basit, bezeksiz, çıplak, dal, düz, sade |
yalın durum |
mücerret |
yalın kat |
basit, üstünkörü |
yalıncak |
çıplak |
yalınç |
basit |
yalınlaşmak |
sadeleşmek |
yalınlık |
açık |
yalıtıcı |
yalıtkan |
yallah |
git |
yalman |
dik, sarp |
yalnız |
ama, bir, hemen, sade, sadece, salt, tenha |
yalnızca |
ancak, sadece, salt, sırf, tek, yalnız |
yalnızlık |
vahşet |
yalpak |
dalkavuk, uçurum |
yalpalamak |
ırgalanmak |
yalpı |
yamaç |
yalpık |
yayvan |
yaltak |
dalkavuk, şakşakçı, yağcı |
yaltakçı |
yaltak |
yaltaklanmak |
yılışmak |
yaltaklık etmek |
yaltaklanmak |
yalvaç |
peygamber |
yalvarış |
rica |
yalvarma |
niyaz |
yalvarmak |
yakarmak |
yamaç |
huzur, kat, ön |
yamak |
kömekçi, nöker, yardımcı |
yamalamak |
yamamak |
yamamak |
yamalamak |
yaman |
duman, huysuz, kötü |
yamanlamak |
kötülemek |
yamru yumru |
yumru |
yamuk yumuk |
yamru yumru |
yamulmak |
eğilmek |
yamyam |
adamyiyen, vahşi, yabani |
yamyaş |
sırılsıklam |
yan |
cephe, cihet, huzur, kanat, kat, kenar, semt, taç, tali, taraf, üst, yer, yön, yüz |
yan taraf |
böğür |
yan yan |
yanlamasına |
yan yana |
birlikte |
yanacak |
yakıt |
yanar döner |
janjan |
yanarca |
meşale |
yanardağ |
volkan |
yanardöner |
alıştım yandım, janjan |
yanaşma |
tutma |
yandaki |
bitişik |
yandaş |
taraftar |
yandaşlık |
taraftarlık |
yandırmak |
yakmak |
yangı |
iltihap |
yangılanmak |
iltihaplanmak |
yangın |
âşık, coşkunluk, düşkün |
yanık |
dokunaklı, duygulu, kebap |
yanılarak |
yanlışlıkla |
yanılgı |
hata, sehiv, YANLIŞ, yanlış |
yanılma |
galat, hata |
yanılmak |
aldanmak, atlamak, sürçmek |
yanılmazlık |
isabet |
yanıltı |
sehiv |
yanında |
birlikte |
yanında olmak |
desteklemek, yardımcı olmak |
yanıt |
cevap, karşılık |
yanıtlamak |
cevap vermek |
yanka |
film |
yankı |
akis, aksiseda |
yankılanmak |
aksetmek, aksiseda vermek |
yanlama |
çepine, eğrisine, köndelen, yanlamasına |
yanlamasına |
yanlama |
yanlar |
etraf |
yanlış |
hata, sehiv, yanılgı |
yanlışlık |
cürüm, hata |
yanlışlıkla |
bilmeden, kazara, sehven |
yanlışsız |
dürüst |
yanmak |
çabalamak, parıldamak, parlamak |
yanmış |
kebap |
yansıma |
akis |
yansımak |
aksetmek, ulaşmak, vurmak |
yansıtmak |
aktarmak, iletmek |
yansız |
bitaraf, tarafsız |
yanşak |
geveze |
yapabilmek |
yetişmek |
yapak |
yapağı |
yapamamak |
kalmak |
yapan |
fail |
yapay |
suni, yapmacık |
yapı |
bina, bünye, kuruluş, mimari, örgü |
yapı taşı |
esas, temel |
yapı yeri |
şantiye |
yapıcı |
olumlu |
yapılanma |
oluşum |
yapılanmak |
oluşmak |
yapılaşmak |
oluşmak |
yapılı |
iri |
yapılış |
bünye, kuruluş, nitelik |
yapılmak |
çıkmak |
yapılmış |
mamul |
yapım |
imal, inşa, inşaat |
yapımevi |
imalathane |
yapınmak |
özenmek |
yapıp etmek |
yapmak |
yapışkan |
bulaşık, tutkal, yapıştırıcı, zamk |
yapışmak |
sarılmak, sataşmak, tutmak |
yapıştırıcı |
yapışkan |
yapıt |
eser, kitap, mahsul, yayın |
yapma |
suni, yapmacık |
yapmacık |
sahte, suni, yapay, yapma, zahirî |
yapmacıksız |
içten, samimi |
yapmak |
açmak, çıkarmak, davranmak, düzeltmek, etmek, gitmek, görmek, hareket etmek, ifa etmek, kılmak, kurmak, olmak, onarmak, tamir etmek, tutmak, uygulamak, yaratmak |
yaprak |
varak |
yaprak sigarası |
puro |
yapraklanmak |
yeşermek |
yaptırım |
ceza, müeyyide |
yar |
uçurum |
yâr |
dost, sevgili, tanıdık |
yâr |
yardımcı |
yara |
acı, cerahat, dert, üzüntü |
yaradılış |
damar, fıtrat, hasiyet, hilkat, huy, mizaç, seciye, tabiat, tıynet |
yaradılıştan |
taban, tabiaten |
yarak |
silah |
yaralamak |
incitmek, kırmak, vurmak |
yaralanmak |
gücenmek, incinmek, kırılmak |
yaramaz |
çapkın, haylaz, hınzır |
yarar |
çıkar, elverişli, fayda, kâr, kazanç, menfaat, uygun |
yararlanma |
istifade |
yararlanmak |
anlamak, istismar etmek |
yararlı |
hayır, iyi, olumlu |
yararsız |
beyhude, boş, çöp, eğreti, faydasız, gereksiz, kısır, nafile |
yaraşan |
layık, yaraşıklı |
yaraşık |
uygunluk |
yaraşıklı |
uygun, yakışıklı |
yaraşır |
layık, şayan, uygun |
yaraşırlık |
liyakat |
yaraşmak |
gitmek, uymak, yakışmak |
yaraşmayan |
uygunsuz |
yaraştırma |
tensip |
yaratan |
mucit |
yaratıcı |
mucit |
yaratık |
mahluk |
yaratma |
halk |
yaratmak |
yapmak |
yarayan |
yarar |
yarbay |
kaymakam |
yardakçı |
elbir |
yardım |
bağış, etki, himmet, iane, katkı, kömek, lütuf, medet, muzaheret |
yardımcı |
muavin, orunbasar, yamak, yâr, yaver |
yardımcı olmak |
desteklemek |
yâren |
arkadaş |
yârenlik |
muhabbet, sohbet |
yargı |
hüküm, karar |
yargı yeri |
mahkeme |
yargıcı |
hakem |
yargıç |
hakim |
yargıevi |
mahkeme |
yargılama |
eleştiri, muhakeme |
yargılamak |
muhakeme etmek |
yarık |
patlak, yara |
yarılmak |
patlamak |
yarım |
buçuk, eksik, noksan, sakat |
yarım akıllı |
aptal |
yarım yamalak |
eksik, elüstü, fevrî, tez, üstünkörü |
yarımlık |
fıtık |
yarın |
sabah |
yarış |
koşun, rekabet, yarışma |
yarışım |
yarışma |
yarışlık |
pist |
yarışma |
müsabaka, rekabet, yarış |
yarıyıl |
dönem, sömestir, sömestre |
yarlıgama |
bağışlama |
yarlık |
ferman |
yarma |
dövme, irmik |
yarmak |
açmak, dilmek |
yas |
matem |
yasa |
kanun |
yasa dışı |
gayrikanuni, illegal, kanunsuz |
yasak |
haram, kadağan, memnu, yok |
yasak etmek |
yasaklamak |
yasakçı |
bekçi, nöbetçi |
yasaklamak |
kadağan etmek, menetmek |
yasal |
kanuni, meşru |
yasalı |
kanuni |
yasama |
kanunvericilik, teşri |
yasasız |
kanunsuz |
yaslamak |
dayak olmak, dayamak, söykemek |
yaslanan |
müstenit |
yaslanma |
istinat |
yaslanmak |
dayanmak, güvenmek |
yaslı |
acıklı |
yasmık |
mercimek |
yastamak |
dayamak, yaslamak |
yastıklama |
yığma |
yaş |
çağ, ıslak, kötü, taze, zor |
yaşa |
yaşasın |
yaşam |
hayat, ömür |
yaşam biçimi |
hayat tarzı |
yaşam öyküsü |
öz geçmiş |
yaşama |
can |
yaşamak |
durmak, duymak, geçinmek, geçmek, görmek, hissetmek, kalmak, oturmak |
yaşantı |
hayat, hayat tarzı |
yaşarmak |
ıslanmak |
yaşasın |
yaşa |
yaşayan |
canlı |
yaşıt |
emsal |
yaşlanmak |
büyümek, eskimek, ihtiyarlamak, kocamak |
yaşlı |
ihtiyar, karı, koca, pinpon |
yaşlı başlı |
olgun |
yaşlılar yurdu |
huzurevi |
yatak |
denk, döşek, mecra |
yataklı |
yataklı vagon |
yataklık |
karyola |
yatalak |
tifo |
yatay |
ufki |
yatır |
evliya |
yatırım |
maya, mevduat |
yatırım yapmak |
maya koymak |
yatırmak |
bastırmak, düzeltmek, harcamak |
yatışma |
sükûnet |
yatışmak |
durulmak, kırılmak, sakinleşmek, sakitleşmek |
yatıştırıcı |
müsekkin |
yatkın |
çürük |
yatkın olmak |
yaraşmak |
yatmak |
bulunmak, eğilmek, uyumak |
yavan |
bilgisiz |
yavanlaşmak |
yozlaşmak |
yavaş |
ağır, alçak, hafif |
yavaş olmak |
yavaşlamak |
yavaş yavaş |
tedricen |
yavaşça |
usulca |
yavaşlamak |
tavsamak |
yave |
boşboğazlık, cefengiyat |
yaver |
yardımcı |
yavru |
bala, çocuk, döl, evlat |
yavşak |
sirke |
yavuklu |
istekli, namzet, sevgili, sevimli |
yavuz |
çetin, fena, güçlü, gürbüz, güzel, iyi, kötü |
yavuzlanmak |
sertleşmek |
yavuzlaşmak |
sertleşmek |
yay |
keman, zemberek |
yaya |
ayakla, geçici, piyade, yayan |
yaya kaldırımı |
kaldırım |
yayan |
ayakla, bilgisiz, naşir, piyade, yaya |
yayçizer |
pergel |
yaydırma |
tevzi |
yaygara |
bağırtı, çığırtı, ses, şikâyet |
yaygı |
pala, sergi |
yaygın |
geniş |
yayık |
kovan, yayvan |
yayılma |
istila |
yayılmak |
aksetmek, büyümek, çıkmak, çökmek, otlamak, sirayet etmek, sıvışmak, sızmak, yansımak, yaygınlaşmak |
yayılmış |
yayık |
yayım |
neşir |
yayımcı |
naşir, tabi |
yayımlamak |
açıklamak, çap etmek, çıkarmak, neşretmek |
yayımlanmak |
çıkmak |
yayın |
eser, neşriyat, yapıt |
yayınevi |
neşriyat |
yayınmak |
tüymek |
yaylak |
otlak |
yaylım |
otlak |
yayma |
neşir, teşmil, tevzi |
yaymaca |
propaganda |
yaymak |
neşretmek, vermek, yazmak |
yayvan |
yayık |
yaz |
bahar, ilkbahar |
yazar |
edip, kalem, muharrir, müellif |
yazboz tahtası |
kara tahta |
yazgı |
alın yazısı, hayat, kader, takdir, yazı |
yazı |
alfabe, hat, kır, makale, mektup, ova, yazgı |
yazı tahtası |
kara tahta |
yazı yaban |
kır, ova |
yazıcı |
yazar |
yazığı gelmek |
acımak |
yazıhane |
büro |
yazık |
günah |
yazıklanma |
teessüf |
yazılmak |
geçmek, girmek, kaydolmak, sevmek |
yazım |
imla |
yazın |
edebiyat |
yazınsal |
edebî |
yazışma |
haberleşme, muhabere |
yazıt |
hatıra, kitabe |
yazma |
çit, değirmi |
yazmak |
açmak, kaydetmek, sermek, söylemek |
yazman |
kâtip |
yeçim |
çözüm |
yeçmek |
çözmek |
yedek |
ihtiyat, redif, yular |
yedinci sanat |
sinema |
yedirmek |
beslemek |
yegâne |
biricik, tek |
yeğ |
daha güzel, daha yakşı |
yeğen |
bacı oğlu, kardeş oğlu |
yeğin |
baskın, iyi, katı, üstün |
yeğinlik |
şiddet |
yeğleme |
tercih |
yeğni |
hafif |
yeis |
ümitsizlik, üzüntü |
yek |
bir, tek |
yekdil |
mutabık |
yekdillik |
mutabakat |
yeke |
iri, kocaman, pezevenk |
yekinmek |
davranmak, kımıldamak |
yekpare |
bütün |
yeksan |
bir, düz, eşit |
yekta |
tek |
yekten |
birden, birdenbire, derhal |
yekûn |
toplam |
yekün |
toplam |
yel |
rüzgar, rüzgâr |
yeldoksan |
aralık |
yele |
perçem |
yeleç |
havadar |
yeleken |
havadar |
yeleme |
havai |
yelken |
yelkenli |
yelkenli |
yelken |
yelkovan |
akrep |
yellemek |
sallamak |
yellencek |
salıncak, tahterevalli |
yelletke |
fan, vantilatör |
yelsemek |
bayatlamak |
yeltenmek |
demek, kalkmak, meyletmek, özenmek |
yem |
olta |
yeme |
yiyecek |
yemeden içmeden |
hemen |
yemek |
aş, batmak, çizmek, dalamak, delmek, ekmek, harcamak, ısırmak, kemirmek, lokma, mahvetmek, oymak, taam, tüketmek |
yemeni |
çit, değirmi |
yemin |
ant |
yemiş |
incir, kavun, meyve, semere |
yemlemek |
beslemek |
yemlik |
rüşvet |
yengeç |
harçenk |
yengi |
galebe, galibiyet, zafer |
yeni |
acar, gıcır gıcır, henüz, sıfır |
yeni ay |
hilal |
yeni baştan |
yeniden |
yeniden |
gene, tekrar, yine |
yenik |
mağlup |
yenilenmek |
canlanmak |
yenilgi |
bozgun, hezimet, mağlubiyet |
yenilik |
haber |
yenilme |
yenilgi |
yenilmek |
kaybetmek |
yenirce |
frengi |
yenişmek |
çekişmek |
yenitüreme |
ur |
yenmek |
aşınmak, bastırmak, bozmak, çommak, ezmek, haklamak, kazanmak, tutmak |
yenmiş |
muzaffer, yenik |
yenün |
ceride, gazete |
yepelek |
narin, zarif |
yepyeni |
görülmemiş |
yer |
alan, arazi, arsa, arz, belde, bucak, durum, dünya, görev, iz, konum, mahal, makam, mekân, mevki, mevzi, nokta, önem, taraf, ülke, vaziyet, yan, zemin |
yer biçimleri |
engebe |
yer bilimci |
jeolog |
yer bilimi |
jeoloji |
yer kabuğu |
yeryüzü |
yer sarsıntısı |
deprem |
yer sıçanı |
köstebek |
yer yağı |
petrol |
yer yuvarı |
dünya |
yer yuvarlağı |
dünya |
yeraltı |
aykırı |
yerdegezen |
yılan |
yerden bitme |
türedi |
yere devrilmek |
düşmek |
yeregeçen |
havuç |
yerel |
mahalli, mevzii |
yerelması |
çisil, patates |
yerey |
arazi |
yergi |
hiciv |
yerinde |
iyi, münasip, şık, uygun, yeterli |
yerindelik |
isabet |
yerinme |
teessüf |
yerinmek |
hayıflanmak |
yerkökü |
havuç |
yerküre |
dünya |
yerleşik |
oturak, oturmuş |
yerleşim |
iskân |
yerleşme |
istikrar, teessüs |
yerleşmek |
oturmak |
yerleşmiş |
oturmuş |
yerleştirme |
düzen, iskân |
yerli |
evcil |
yerme |
gıybet |
yermek |
geçmek, pislemek, sövmek, tiksinmek |
yersiz |
abes, anlamsız, fuzuli, uygunsuz |
yersiz hareket |
gaf |
yersiz iş |
gaf |
yeryüzü |
arz, dünya, küre, zemin |
yeşermek |
patlamak |
yeşillenmek |
yeşermek |
yetenek |
istidat, kabiliyet, kapasite, kudret |
yetenekli |
mahir |
yeteneksiz |
zayıf |
yeter |
bes, kâfi |
yeter olmak |
çıkışmak, dayanmak, gitmek |
yeter sayı |
nisap |
yeterli |
yerinde |
yeterli olmak |
kifayet etmek |
yeterlik |
kifayet |
yeterlilik |
ehliyet, kifayet, liyakat |
yetersiz |
dar, yoksul |
yetersizlik |
zaaf |
yeti |
bellek |
yetik |
olgun, yetişmiş |
yetim |
öksüz |
yetinme |
idare, iktifa, kanaat |
yetinmek |
avunmak, kalmak, kani olmak, kanmak, kifayetlenmek |
yetirmek |
idare etmek, tamamlamak |
yetişek |
eğitim |
yetişkin |
büyük, yetişmiş |
yetişme |
gelme |
yetişmek |
bitmek, büyümek, dayanmak, erişmek, gelişmek, gitmek, idare etmek, olmak, öğrenmek, takip etmek, ulaşmak, uzanmak, üremek, varmak, vasıl olmak |
yetişmemiş |
gök |
yetişmiş |
olgun, yetişkin |
yetiştirici |
müstahsil, üretici |
yetiştirmek |
beslemek, iletmek, tamamlamak, yapmak |
yetke |
kuvvet, sulta |
yetki |
mezuniyet, salahiyet |
yetkili |
mezun |
yetkin |
kâmil, mükemmel, olgun, tam |
yetmek |
çıkışmak, gitmek, idare etmek, kifayet etmek, ulaşmak |
yevmiye |
vazife |
yeygi |
yem |
yezit |
hilekâr, sahtekâr |
yezne |
damat, enişte, güvey |
yığılışma |
izdiham |
yığılışmak |
toplanmak |
yığılma |
izdiham |
yığılmak |
birikmek, kümelenmek, toplanmak, yıkılmak |
yığın |
küme, kütle, sel, tepe, toplu |
yığıncak |
meclis, toplantı |
yığınla |
çok |
yığıp bağlamak |
paketlemek |
yığışmak |
birikmek, üşüşmek |
yiğit |
atak, dayı, efe, er, gözü pek, kahraman, mert |
yiğitçe |
yiğit |
yiğitlik |
cesaret, erdem, kahramanlık, şecaat |
yığma |
karma |
yıkamak |
yumak |
yıkı |
harabe |
yıkık |
harap, tufeyli, viran |
yıkılma |
yıkıntı |
yıkılmak |
düşmek, göçmek, inmek, yığılmak, yok olmak |
yıkılmaz |
sağlam |
yıkım |
yıkıntı |
yıkıntı |
enkaz, göçük, virane, viranelik |
yıkışmak |
güreşmek |
yıkkın |
harap |
yıkma |
tahrip |
yıkmacı |
yıkıcı |
yıkmak |
bozmak |
yıl |
sene |
yilbik |
sara |
yıldırak |
şimşek |
yıldıramak |
parıldamak |
yıldırı |
tedhiş |
yıldız |
baht, kuzey, şans, talih |
yıldız falcısı |
müneccim |
yıldızlı |
açık, duru |
yılgı |
dehşet |
yılgın |
bozgun |
yılgınlaşmak |
tükenmek |
yılışmak |
yaltaklanmak, yüze gülmek |
yılmak |
bıkmak, korkmak, usanmak, ürkmek |
yine |
gene, tekrar, yeniden |
yinelemek |
tekrar etmek, tekrarlamak |
yinelenmiş |
mükerrer |
yıprak |
eski |
yıpramak |
incelmek |
yıpranmak |
aşınmak, eskimek |
yıpranmamış |
körpe |
yıpranmış |
külüstür |
yır |
ezgi, nağme, şiir, türkü |
yirik |
yırtık |
yırtıcı |
mahir |
yırtık |
patlak, pejmürde |
yırtıkça |
becerikli, girişken, hafifmeşrep, oynak |
yırtılmak |
atmak |
yırtılmış |
utanmaz, yırtık |
yırtmak |
bastırmak, yok etmek, zorlamak |
yısa etmek |
çekmek |
yitik |
kayıp |
yitikler |
zayiat |
yitim |
kayıp |
yitirilmiş |
yitik |
yitirmek |
kaybetmek, kaybolmak |
yitme |
kayıp |
yitmek |
kaybolmak, sönmek, yok olmak |
yıvışık |
ıslak, kaygan, yapışkan, yılışık |
yiyecek |
kayıt, rızık, taam |
yiyici |
obur |
yobaz |
bağnaz |
yoğalmak |
yok olmak |
yoğaltıcı |
tüketici |
yoğaltım |
tüketim |
yoğaltmak |
tüketmek |
yoğrulmak |
yamulmak |
yoğun |
ağır, çok, derin, dolu, iri, kaba, kalın, kesif, koyu, sıkı, sıkışık, şişman, tombul |
yoğunlaşmak |
kaynamak |
yoğunlaştırma |
teksif |
yoğunluk |
deniz, kesafet, kıvam, trafik |
yoğurt |
katık |
yoğurt çiçeği |
papatya |
yoğuşmak |
yoğunlaşmak |
yok |
bilakis, değil, yasak |
yok etmek |
almak, bağlamak, gidermek, kavurmak, kazımak, kırışmak, kırmak, mahvetmek, silmek, temizlemek, yırtmak |
yok olmak |
batmak, çıkmak, dağılmak, erimek, kaçmak, sönmek, yıkılmak, yitmek |
yok yoksul |
fakir |
yoklama |
kontrol, muayene, prova |
yoklamak |
aramak, araştırmak, bakmak |
yokluk |
ihtiyaç, kesat |
yoksul |
çorak, fakir, fukara, kembağal, parasız, sefil, yetersiz |
yoksulluk |
ihtiyaç, sefalet, zaruret |
yoksun |
mahrum |
yoksunluk |
mahrumiyet |
yoksuz |
yoksul |
yokuş |
çıkış |
yol |
defa, erkân, ezgi, gaye, hat, hız, kere, kez, maksat, metot, minval, muamele, reçete, sefer, sırat, sistem, suret, şekil, tarz, uğur, usul, vadi, yöntem |
yol ayrıcı |
çatal |
yol azığı |
yolluk |
yol halısı |
yolluk |
yol sakçısı |
trafik polisi |
yol uğrağı |
uğrak |
yola gitmek |
uyuşmak |
yola gitmeyen |
geçimsiz |
yolagitmez |
huysuz |
yolak |
patika |
yolbaşçı |
lider |
yolcu |
geçici |
yolcu etmek |
göndermek |
yolculuk |
gezi, sefer, seyahat, yol |
yoldan çıkartma |
iğfal |
yoldan sapma |
dalalet |
yoldaş |
arkadaş, dost, eş |
yoldaşlık |
refakat |
yolkesen |
harami |
yollamak |
atmak, çekmek, çıkarmak, göndermek, sunmak |
yollanmak |
yürümek |
yolmak |
almak |
yolsuz |
uygunsuz, yersiz |
yolsuzluk |
sahtekârlık |
yolukucu |
bulaşıcı |
yoluna |
için |
yonmak |
yontmak |
yontmak |
kesmek |
yontu |
heykel |
yordam |
çalım, kılavuz, yardımcı |
yordamlı |
becerikli, yakışıklı |
yorgan |
denk |
yorgun |
harap, turşu |
yormak |
üzmek |
yortmak |
koşmak |
yorum |
şerh, tefsir |
yorumlama |
şerh, tabir, tefsir |
yorumlamak |
açıklamak, yormak |
yorumlanmak |
yorulmak |
yoz |
adi, bayağı, bozulmuş, kaba, kısır |
yozlaşmak |
bozulmak |
yozlaşmış |
yoz |
yön |
cephe, cihet, husus, istikamet, semt, taraf, veçhe, yan |
yöndemci |
haydavcı, sürücü, şoför |
yöndün |
spor |
yönelik |
müteveccih |
yönelmek |
dönmek, gelmek, tutmak |
yönelteç |
direksiyon |
yöneltme |
tevcih |
yöneltmek |
çevirmek, vermek |
yönerge |
talimat |
yöneten |
müdür |
yönetici |
rehber |
yönetilebilir |
güdümlü |
yönetim |
dümen, el, idare |
yönetimsel |
idari |
yönetmek |
çevirmek, idare etmek, kullanmak |
yönetmelik |
talimat |
yönetmen |
müdür |
yönlendirilebilen |
güdümlü |
yönlü |
uygun |
yönseme |
temayül |
yöntem |
erkân, metot, muamele, politika, reçete, seçenek, sistem, usul, yol |
yöntemince |
resmen |
yöntemlilik |
karar |
yöntemsiz |
uygunsuz |
yöre |
civar, etraf, mahal, muhit, ön, taraf |
yöresel |
mevzii, yerel |
yötel |
öksürük |
yötelmek |
öksürmek |
yubatmak |
alıkoymak, tehire salmak |
yuf |
tuf, yuh |
yufka |
ince, katlama, zayıf |
yufkalık |
az |
yuh |
yuf |
yuha |
yuh |
yuhalamak |
itiraz etmek, tuf tuf etmek |
yukaç |
semer |
yular |
yedek |
yumak |
yıkamak |
yumru |
ukde, yamru yumru |
yumruk |
baskı |
yumuk |
tombul |
yumulmak |
atılmak, girişmek, saldırmak |
yumuş |
hizmet, iş, mihnet, tapşırık, vazife |
yumuşak |
hafif, hoş, müsamahakâr, sessiz, tatlı, uysal |
yumuşaklaşmak |
yumuşamak |
yumuşaklık |
letafet, müsamaha |
yumuşamış |
vıcık vıcık |
yunak |
hamam |
yurt |
dar, diyar, el, emlak, il, konut, mekân, memleket, vatan |
yurtlandırma |
iskân, yerleştirme |
yurtlanma |
iskân |
yurttaş |
vatandaş |
yurttaşlık |
vatandaşlık |
yutmak |
aldanmak, almak, inanmak, kanmak, katlanmak |
yutturmak |
aldatmak |
yuva |
in |
yuvalamak |
dürmek |
yuvalanmak |
toplanmak |
yuvarlak |
değirmi, tombul, toparlak |
yuvarlamak |
devirmek |
yuvarlanmak |
düşmek, gitmek |
yüce |
büyük, ulu, ulvi, yüksek |
yücelmek |
yükselmek |
yüğrük |
çevik, güçlü |
yüğürmek |
koşmak |
yük |
denk, engel, eşya, gaile, yüklük |
yük makinası |
kamyon |
yük odası |
yüklük |
yüklem |
haber |
yükleme |
doldurma, isnat |
yüklenici |
müteahhit |
yüklenmek |
taşımak, üstlenmek, yıkılmak, zorlamak |
yüklü |
gebe, varlıklı |
yüklük |
yük |
yüksek |
faik, güçlü, koca, yüce |
yüksek sosyete |
cemiyet |
yükseklik |
irtifa, yükselti |
yüksekokul |
ali mektep |
yükseköğretim |
ali tahsil |
yükselme |
terakki, terfi |
yükselmek |
artmak, çıkmak, çoğalmak, fiyat, parıldamak, sivrilmek, yücelmek |
yükselti |
irtifa, rakım, tümsek, yükseklik |
yükseltme |
terfi |
yükseltmek |
kaldırmak |
yüksünmek |
tembellik etmek, üşenmek |
yüküm |
zor |
yükümlü |
borçlu, memur, mükellefiyetli |
yülüme |
tıraş |
yüngül |
hafif, üstünkörü |
yüre |
dünya |
yürek |
cesaret, ciğer, dil, gönül, iç, içeri, kalp, karın, kupa, mide, sadır, sine |
yürek darlığı |
sıkıntı, üzüntü |
yürekli |
cesaretli, cesur, cüretli, kabadayı, korkusuz |
yüreklilik |
cüret, güven, yürek |
yüreksiz |
ödlek |
yürekten |
candan, içten |
yürümek |
başmak, çıkmak, değişmek, geçmek, gezmek, gitmek, hareket etmek, hücum etmek, ilerlemek, işlemek, kaplamak, ölmek, saldırmak |
yürürlük |
faaliyet, hareket, iş |
yürüteç |
örümcek |
yürütme |
icra |
yürütmek |
çalmak, çekmek, olmak, uygulamak |
yürütüm |
infaz |
yürüyerek |
yayan |
yürüyüş |
seyir |
yüz |
beniz, bet, çehre, kap, kopya, satıh, sima, surat, suret, taraf, utanma, üzeri, yan, yüzey |
yüz etmek |
ısmarlamak |
yüz kiri |
yüz karası |
yüz ölçümü |
yüz sathı |
yüz sathı |
yüz ölçümü |
yüze gülmek |
yılışmak |
yüze gülücü |
ikiyüzlü, riyakâr |
yüzer top |
şamandıra |
yüzey |
satıh, üst, üzeri, yüz |
yüzey şekilleri |
engebe |
yüzeysel |
gelişigüzel, sathi |
yüzlemek |
kaplamak |
yüzmek |
durmak, soymak |
yüznumara |
ayakyolu, tuvalet |
yüzsüz |
arsız, utanmaz, vicdansız |
yüzük kaşı |
çepçevre, çepeçevre |
yüzük oyunu |
yüzük |
yüzüstü |
yüzükoyun |
yüzüyola |
uslu, uysal |
yüzyıl |
asır |
zaaf |
düşkünlük, zayıflık |
zabit |
subay |
zabıt |
tutanak |
zabıtname |
tutanak |
zade |
evlat, oğul |
zadegân |
sosyete |
zafiyet |
güçsüzlük, zayıflık |
zahimli |
haşin |
zahir |
açık, belli, elbette, görünüş, şüphesiz |
zahir olmak |
belirmek |
zahiren |
şeklen |
zahirî |
yapmacık |
zahmet |
çile |
zahmetkeş |
emekçi |
zahmetli |
emekli, güç |
zahmetsiz |
kolay |
zait |
artı, fazla, gereksiz |
zakkumlaşmak |
acılaşmak |
zalim |
cellat, katı |
zalimce |
acımasız |
zaman |
bugün, çağ, dakika, devir, devran, dönem, gün, mevsim, saat, vakit |
zamanında |
eskiden |
zamanlamak |
hesaplamak, nazara almak |
zamazingo |
dost, metres |
zamin |
kefil |
zaminlik |
kefalet |
zamir |
almaş, ivazlık |
zamk |
yapışkan |
zamkinos |
dost, metres |
zamkinos etmek |
kaçmak |
zammetmek |
katmak |
zampara |
avratbaz, keskin |
zamparalık |
bazlık |
zan |
güman |
zanaat |
pişe, sanat |
zanaatçı |
zanaatkâr |
zanaatkâr |
sanatkâr |
zangır zangır |
tir tir |
zangırdamak |
titremek |
zannetmek |
sanmak |
zanneylemek |
sanmak |
zapt etmek |
tutmak |
zaptiye |
jandarma |
zaptiye memuru |
zaptiye |
zar |
cidar, çeper, perde |
zarafatçıl |
muzip |
zarafet |
incelik, nezaket, zariflik |
zarafetli |
zarif |
zarar |
hasar, hüsran, zayiat, ziyan |
zarar ederek |
zararına |
zarar etmek |
yitirmek |
zarar vermek |
dokunmak |
zararına |
zarar ederek |
zararlı |
kötü, muzır, olumsuz, pis |
zarf |
kap, kılıf, sarma |
zarif |
ince |
zariflik |
zarafet |
zaruret |
icap, sıkıntı |
zaruri |
elzem, gerekli, zorunlu |
zat |
adam, kendi, kişi, nesne, öz, şahıs, şey |
zaten |
doğrusu, esasen |
zati |
zaten |
zatî |
kişisel, özel |
zatlar |
zevat |
zavallı |
âciz, biçare, fakir, fukara, gariban, garip, miskin, perişan |
zaviye |
açı, bucak, köşe |
zayi |
boş, kayıp, yararsız |
zayi etmek |
kaybetmek, yitirmek |
zayi olmak |
kaybolmak, yitmek |
zayiat |
zarar, ziyan |
zayıf |
çelimsiz, ince, kuru, yufka |
zayıflamak |
daralmak, incelmek, kurumak, süzülmek |
zayıflık |
zaaf, zafiyet |
zeban |
dil |
zebun |
âciz, zayıf |
zebunlaşmak |
zayıflamak |
zecren |
zorla |
zedelenmek |
vurma |
zehir |
acı, ağı, keder, ot, sıkıntı, zıkkım |
zehirlemek |
sokmak |
zehle döken |
illet |
zehretmek |
sıkmak, üzmek |
zekâ |
dirayet, feraset, kafa |
zekâlı |
zeki |
zeki |
uslu |
zelzele |
deprem |
zem |
yergi |
zemberek |
yay |
zemin |
dayanak, döşeme, dünya, ortam, taban, temel, yer, yeryüzü |
zemmetmek |
kınamak, kötülemek, yermek |
zen |
kadın |
zendost |
zampara |
zeng |
çan, çıngırak, zil |
zeng etmek |
telefon etmek |
zeng sesi |
zil |
zengin |
gösterişli, kibar, varlı, varlıklı, varsıl, verimli |
zenginleşmek |
kalkınmak, palazlanmak |
zenginlik |
kudret, varlık |
zenne |
kadın |
zer |
altın, yaldız |
zerer |
sakınca |
zerger |
kuyumcu |
zerli |
yaldız |
zerrin |
sarı |
zerzele |
deprem |
zerzevat |
sebze |
zevahir |
görünüm, görünüş |
zeval |
kabahat, öğle, sorumluluk, suç |
zevat |
adam, şahıs |
zevce |
hatun, karı |
zevç |
er, hayat yoldaşı, koca |
zevk |
beğeni, eğlence, haz, keyif, lezzet, sefa, tabiat, tat |
zevk etmek |
eğlenmek |
zevklenmek |
eğlenmek, hoşlanmak |
zevkli |
leziz, meraklı |
zevküsefa |
eğlence |
zevzek |
geveze |
zevzeklik |
herze |
zeybek |
efe |
zeybek havası |
zeybek |
zeyil |
ek |
zeyrek |
uyanık, zeki |
zeyreklik |
zekâ |
zıbarmak |
gebermek, ölmek |
zibil |
çöp |
zıddına |
aykırı |
zıddiyet |
çelişki, tenakuz, uyuşmazlık |
zifaf |
gerdek |
zifiri |
kapkaranlık, karanlık, zulmet |
zifos |
boş, yararsız |
zift |
katran |
ziftlenmek |
yemek |
zihayat |
canlı, dinç, neşeli |
zihin |
an, bellek, bilinç, dimağ, hatır, kafa, yâd |
zihince |
zihnen |
zihinden |
zihnen |
zihniyet |
kafa |
zikıymet |
değerli, kıymetli |
zıkkım |
ağı, zehir |
zikredilen |
mezkûr |
zikretmek |
anmak |
zikrolunan |
mezkûr |
zil |
zeng, zeng sesi |
zilli bebek |
şakşakçı |
zilli maşa |
edepsiz, şirret |
zımba |
delgeç |
zımbalamak |
öldürmek |
zımbırtı |
zırıltı |
zımni |
gizli, içerik, kapalı |
zımnında |
için |
zindan |
örs |
zinde |
canlı, dimdik, dinç, diri, gümrah, sağlam |
zindelik |
dinçlik |
zıngıl zıngıl |
zangır zangır |
zıngıldamak |
zangırdamak |
zıngır zıngır |
zangır zangır |
zıngırağı |
çıngırak |
zıngırdamak |
zangırdamak |
zinhar |
sakın |
zıpçıktı |
gafleten, gözlenilmeden, türedi |
zıpzıp |
bilye |
zir |
alt, aşağı |
zir zibil |
çer çöp |
zira |
çünkü |
ziraat |
ekincilik, tarım |
zırdeli |
çılgın |
zırıldamak |
zırlamak |
zırıldanmak |
zırıldamak |
zirizemin |
bodrum |
zırlamak |
zırıldamak |
zırnık |
metelik |
zırt fırt |
zırt pırt |
zırt zırt |
zırt pırt |
zırtlak |
yavan |
zırva |
boş söylemek, boşboğazlık, cefengiyat |
zırvalamak |
boşboğazlık etmek, cefengiyat söylemek, saçmalamak |
zirve |
doruk |
zirzibil |
çöp, süprüntü |
zıt |
akis, aksi, karşı, karşıt, ters |
zıt olmak |
çelişmek |
zıtlık |
tezat |
zıvanasız |
kaçık |
ziya |
aydınlık, ışık, nur |
ziyadar |
ziyalı |
ziyade |
fazla |
ziyafet |
şölen, toy |
ziyalı |
aydın, aydınlık, münevver |
ziyan |
hasar, hüsran, zarar, zayiat |
ziyan etmek |
ekmek, heba etmek, heder etmek |
ziyaret |
görüşme |
ziyaret etmek |
görmek |
ziyasız |
karanlık |
ziynet |
bezek, süs |
zıypak |
kaygan |
zor |
baskı, cebir, çetin, emekli, güç, kuvvet, müşkül, sıkıntı, yaş, zorla |
zor alım |
müsadere |
zoraki |
zorla |
zorba |
derebeyi, pezevenk |
zorbalık |
tahakküm |
zorla |
zor, zoraki |
zorlamak |
sıkmak, üstelemek, yırtmak |
zorlamasız |
içten, kolay |
zorlaşmak |
daralmak |
zorlayıcı |
mücbir |
zorlayış |
cebir |
zorlu |
dayanıklı, güçlü, kızgın, kuvvetli |
zorluk |
külfet, müşkül, zahmet |
zorlukla |
güç |
zorluklar |
müşkülat |
zorunlu |
çaresiz, mecbur, mecburi, zaruri |
zorunluluk |
zaruret |
zuhur etmek |
belirmek |
zula etmek |
aşırmak, çalmak, gizlemek, saklamak |
zulmeden |
zalim |
zulmet |
karanlık, zifiri |
zulmetmek |
kıymak |
zulüm |
cefa, eziyet |
zübde |
öz |
züğürt |
hasta, kembağal, pulsuz |
zühul |
hata |
zükâm |
nezle |
zül |
alçaklık, düşkünlük, eclaflık, rezillik |
zülfüyâr |
zülüf |
zümre |
camia, cins, grup, takım, topluluk, tür |
zürriyet |
çocuk |