Abacı kebeci |
As soon as they happen, people who are uncertain |
Olur olmaz kimseler, ne olduğu belirsiz kişiler |
Abanmak |
To be a burden on someone |
Birine yük olmak, onun sırtından geçinmek |
Acemilik etmek |
Rash |
Düşüncesizce hareket etmek |
Açık bono vermek |
Authorize someone to behave as they wish |
Bir kimseye, istediği gibi davranma yetkisi vermek |
Adama benzemek |
Correct, look pleasing to the eye |
Düzelmek, göze hoş görünmek |
Af buyurunuz |
A statement expressing apology |
Özür dilemeyi ifade eden bir deyim |
Agop’un kazı gibi yutmak |
Eat every meal quickly |
Önüne konulan her yemeği çabuk yemek |
Ağız gevşekliği |
Keep a secret |
Sır tutmak hali |
Ah edip eh işitmek |
Always scream |
Daima feryat etmek |
Ak sakaldan yok sakala gelmek |
Get old |
Çok yaşlanmak |
Alavere dalavere, Çoban Mehmet nöbete |
The whole burden of a job is said to leave responsibility to the inadequate person. Or always putting heavy work on the oppressed. |
Bir işte bütün yükü, sorumluluğu yetersiz kişiye bırakma durumunda söylenir. Veya her zaman ağır işlerin mazlumların üzerine bırakılması. |
Allah hakkı için |
Promise to the truth |
Doğruyu söylemesi istenen kimseye verilen söz |
Amma da yaptın |
It means you said something that wouldn't happen. |
Olmayacak bir şey söyledin anlamında. |
Arabayı düze çıkartmak |
Finally make your job easier |
Sonunda işini kolaylaştırmak |
Astarı yüzünden pahalı |
Cost more than real value |
Gerçek değerinden fazlaya mal olmak |
Aşüftelik etmek |
Be light and flirtatious |
Hafif ve işveli davranmak |
Atma Recep din kardeşiyiz |
We know what each other is kullanılır. |
Biz birbirimizin ne olduğunu biliriz’ anlamında kullanılır. |
Ayvaz kasap hepsi bir hesap |
They all come to the same account. |
Hepsi aynı hesaba geliyor anlamında. |
Azrail olmak |
Being very fearful and overbearing |
Çok korkulu ve zorba olmak |
Baba,baba değil iskele babası |
No respect, no good father |
Saygı duyulmayan,hayırsız baba |
Başına feleğin tokmağı inmek |
Be a disaster |
Bir felakete uğramak |
Bela aramak |
The reason for the fight. |
Kavga sebebi yaratmak. |
Ben sarhoş,yolcu sarhoş |
Used to tell everyone that they have a strange attitude. |
Herkesin garip bir tutum içinde bulunduğunu anlatmak için kullanılır. |
Beyni sulanmak |
To own. |
Bunamak. |
Bıyıkları balta kesmez olmak |
Being strong, not afraid of anyone |
Güçlü olmak,kimseden korkmamak |
Bızdık |
Little kid |
Ufak çocuk |
Binin yarısı beş yüz o da ben de yok |
It is said to be consolation to console thoughtful people. |
Düşünceli kimseleri avutmak için teselli mahiyetinde söylenir. |
Bir avuç toprak olmak |
Die |
Ölmek |
Bir çırpıda |
At that moment |
O anda |
Boşlamak |
To be indifferent, to cut the interest |
İlgisiz davranmak,ilgiyi kesmek |
Boyunun ölçüsünü almak |
To be given by one's mouth |
Biri tarafından ağzının payı verilmek |
Bulanık suda balık avlamak |
Taking advantage of the confusion and taking care of your interests |
Karışıklıktan yararlanıp menfaatini kollamak |
Burnu kokuyu iyi almak |
To anticipate everything |
Her şeyi önceden sezmek |
Büyük söylemek |
övünmek |
Övünmek |
Büyüklük göstermek |
Forgive |
Bağışlamak |
Cafer ağanın abdest suyu |
Tasteless, unsalted |
Tatsız,tuzsuz |
Caka yapmak |
Flaunt |
Gösteriş yapmak |
Can atmak |
Want so much |
Çok istemek |
Can ciğer |
Sincere |
Samimi |
Cana işlemek |
Influence |
Çok tesir etmek |
Candan yanmış |
Dedicated |
Adamakıllı tutulmuş |
Canı burnuna gelmek |
A lot of pain and suffering in a job |
Bir işte çok eziyet ve sıkıntı çekmek |
Canın sağ olsun |
Consolation |
Bir ziyan için söylenen teselli sözü |
Canını şeytana satmak |
Dealing with bad things |
Kötü işlerle uğraşmak |
Ceddine okumak |
Descend |
Soyuna sövmek |
Ceffel kalem etmek |
Judge immediately |
Hemen hüküm vermek |
Cephe almak |
Hostile |
Düşmanca hal takınmak |
Cıcığı çıkmak |
Get beat up |
Çok hırpalanmak |
Ciğeri beş para etmez |
Unworthy person |
Değersiz kişi |
Cihan alem bilmek |
To be known by everyone |
Herkes tarafından bilinmek |
Cin fikirli |
Very clever, greedy |
Çok zeki,açıkgöz |
Cumbadak dalmak |
Suddenly entering, diving |
Ani olarak girmek,dalmak |
Curcuna koparmak |
Confuse the environment with noise |
Gürültüyle çevreyi karıştırmak |
Curcunaya kalkmak |
Fight and get up to make noise |
Kavga ve gürültü çıkarmaya kalkmak |
Çabalama kaptan ben gidemem |
In vain. |
Boşuna çabalama anlamında. |
Çaçaron |
Scrappy, bitchy |
Kavgacı,şirret |
Çağı geçmek |
Get old |
Yaşlanmak |
Çala kalem |
Nonstop typing |
Durmaksızın yazarak |
Çehre uzatmak |
To Sulking, pouting |
Küsmek,somurtmak |
Çehresi atmak |
Yellowing |
Rengi sararmak |
Çek arabanı |
Get out |
Defol anlamında |
Çeşnisine bakmak |
To taste |
Lezzetine bakmak |
Çevir kazı yanmasın |
It is said for those who translate. |
Sözünü çeviren kimseler için söylenir. |
Çıkmaz ayın son çarşambası |
Uncertain and distant time |
Belirsiz ve uzak zaman |
Çiğ süt emmiş olmak |
Despicable and dishonorable |
Soysuz ve namussuz olmak |
Çileden çıkmak |
Anger overrun |
Hiddetlenerek sabrın taşması |
Çizmeden yukarı çıkmak |
Be out of line |
Haddini bilmemek |
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek |
Great and unlikely dreams |
Durumuna uygun düşmeyen büyük ve olmayacak hayallere kapılmak |
Çorbada tuzu bulunmak |
To be past |
Emeği geçmiş olmak |
Çömlek hesabı |
Seductive account |
Baştan savma hesap |
Çöpçatan çatmak |
To be fortune |
Kısmet olmak |
Çürük tahtaya basmak |
To find what you hope, to be deceived |
Umduğunu bulamamak,aldanmak |
Dağarcıkta bir şey kalmamak |
Losing everything |
Her şeyi yitirmek |
Dalavere |
Game, fraudulent business |
Oyun,hileli iş |
Davulu yarık |
The secret of shedding |
Sır saklamayan,önüne gelene içini döken |
Dekbaz |
Cheater |
Hileci |
Demir gibi olmak |
To be sound and healthy |
Sağlam ve sıhhatte olmak |
Devede kulak |
It is used to indicate the disproportion between things compared. |
Kıyaslanan şeyler arasındaki orantısızlığı belli etmek için kullanılır. |
Dırdır etmek |
Indecent |
Yerli yersiz söylenip durmak |
Dikili ağacı olmamak |
Not having property |
Malı mülkü olmamak |
Dili çetrefilli olmak |
Unable to speak comfortably and properly |
Rahat ve düzgün konuşamamak |
Dilini zaptetmek |
Not talk |
Konuşmamak |
Dişini sökmek |
Render |
Zararsız hale getirmek |
Dokuz doğurmak |
Ending with fear and excitement |
Korkudan ve heyecandan bitmek |
Dolmaları yutmak |
Blood to, to deceive |
Kanmak,aldanmak |
Dostlar alışverişte görsün |
For the sake of business. |
Laf olsun diye iş yapanlar için söylenir. |
Döner taşım yok,öter kuşum yok |
Have nothing |
Hiçbir şeye sahip olmamak |
Dört dirhem bir çekirdek |
Stylishly dressed |
Şık giyimli kimse |
Dudukuşu |
Chattering |
Geveze |
Dümen suyundan gitmek |
Behave according to |
Karşısındakinin huyuna göre davranmak |
Dünyaya kazık kakmak |
to die |
Ölmemek |
Ebussuut Efendi’nin gelini |
Old fashioned dressed woman |
Eski moda giyinen kadın |
Eceline susamak |
Engaging in dangerous work |
Tehlikeli işlere girişmek |
Edepsizliği gündeliğe takılmak |
To make a habit of rudeness |
Edepsizliği alışkanlık haline getirmek |
Efendilik yapmak |
Act with respect |
Saygılı hareket etmek |
Efendizadem |
An appeal to the brain |
Beyim anlamında bir hitap |
Eğrisi doğrusuna gelmek |
Incompatible work done by chance |
Uygunsuz yapılan işin tesadüfen uyumlu bitmesi |
Ekmeği dizinde |
Ungrateful |
Nankör |
Elemtere fiş kem gözlere şiş |
In the sense of evil eye |
Nazar değmesin anlamında |
Eli çabuk |
Thesis |
Tez iş gören |
Emeği geçmek |
Helping with a job |
Bir işin yapılmasında yardımcı olmak |
Ensesinde boza pişirmek |
To grind too much |
Çok eziyet çektirmek |
Ermeni gelini gibi |
A metaphor for women who always glide, glide |
Daima kırıtan,süzülen kadınlar için yapılan benzetme |
Ervahlarına yuf olsun |
Cursing |
Sövgü |
Eski çamlar bardak oldu |
Terms used to mean changed |
Şartlar değişti anlamında kullanılır |
Eşek hoşaftan ne anlar |
It is said for insane, unappealing people. |
Anlayışsız,zevksiz insanlar için söylenir. |
Etek belde |
Lithe and resourceful |
Kıvrak ve becerikli |
Ev açmak |
Keeping the house apart |
Ayrı ev tutmak |
Eyere de gelir semere de |
Useful for all jobs |
Bütün işlere yarar anlamında |
Ez ez de suyunu iç |
Used to criticize a job that has no use. |
Hiç yararı olmayan bir işi tenkit etmek için kullanılır. |
Ezilip büzülmek |
Be overly bored |
Aşırı sıkılgan davranmak |
Fahiş faize batakçı müşteri |
People of similar personality find each other easily |
Benzer kişilikteki insanlar birbirini kolay bulur manasında |
Faka basmak |
Fall |
Güç duruma düşmek |
Falcı değilim ya |
I mean I don't know |
Ben olacağı bilemem anlamında |
Fare düşse başı yarılır |
Used to describe the poverty of a place. |
Bir yerin yoksulluğunu anlatmak için kullanılır. |
Farfara |
Incognito |
Ağzında sır tutamayan kimse |
Fasulye gibi kendini nimetten saymak |
Give yourself more value than you do |
Kendine olduğundan fazla değer vermek |
Feleğin çemberinden geçmiş |
Experienced, smart aleck |
Tecrübeli,bilmiş |
Felekten bir gün çalmak |
Have a fun day |
Eğlenceli bir gün geçirmek |
Ferteği çekmek |
Escape |
Kaçmak |
Fesat kumkuması |
Always thinking evil |
Hep kötülük düşünen |
Fıkırdamak |
Laugh |
Kesik kesik gülmek |
Fıldır fıldır aramak |
Insist |
Israrla ve telaşla aramak |
Fırın süpürgesi |
Weak, tall |
Zayıf,uzun boylu kimse |
Fincancı katırlarını ürkütmek |
Taking actions that scare malicious people |
Kötü niyetli kişileri ürkütecek hareketlerde bulunmak |
Fitil almak |
Flare |
Öfkeyle parlamak |
Fol yok yumurta yok |
No reason or relationship |
Herhangi bir sebep veya ilişki bulunmaması |
Forsu kırılmak |
Shake reputation and dignity |
İtibar ve onuru sarsılmak |
Fukara babası |
The poor |
Fakirleri kollayan kimse |
Fütur getirmek |
Despair and despair |
Umutsuzluğa ve çaresizliğe düşmek |
Gafil baş,düşmana eş |
A person who is unprepared for his work can always be in a difficult situation |
İşlerinde hazırlıksız olan insan her zaman zor duruma düşebilir |
Gagasından yakalamak |
Catch from weak point |
Zayıf noktasından yakalamak |
Gavur ölüsü |
Quite heavy |
Oldukça ağır |
Gavurun tembeli keşiş,Müslüman’ın tembeli derviş |
It is said to be condemned for people who devote themselves to worship and withdraw from the world. |
Kendini büsbütün ibadete verip,dünyadan elini eteğini çeken kişiler için kinaye yollu söylenir. |
Gazali rana |
Beautiful, like a lovely gazelle dear |
Güzel,hoş ceylan gibi sevgili anlamında |
Geçmişi kandilli |
Cursing |
Sövgü |
Gemi aslanı |
Flashy, useless man |
Gösterişli,işe yaramayan adam |
Geyik etine girmek |
to ripening |
Erginleşmek |
Gırtlağından kesmek |
Restricting food money |
Yiyecek parasını kısıtlamak |
Giderayak |
When I was about to leave |
Gitmek üzereyken |
Girye bana hande sana |
An idiom used by anyone who thinks before |
Önce karşısındakini düşünen kimsenin kullandığı bir deyim |
Giydirmek |
Rebuke |
Azarlamak |
Gök demir,yer bakır |
Describes the existence of impossibilities and despair. |
İmkansızlıklar ve umutsuzluklar içinde bulunuşu anlatır. |
Gömlek değiştirmek |
Change attitudes and opinions |
Tutum ve görüşlerini değiştirmek |
Göründü Sivas’ın bağları |
It is used when opportunities appear that something that is expected to occur has occurred. |
Gerçekleşmesi beklenen bir şeyin ortaya çıktığına dair olanaklar belirdiğinde kullanılır. |
Göz nuru dökmek |
Eye labor in the work done |
Yapılan işte göz emeği bulunmak |
Güvendiği dağlara kar yağmak |
Confidence shake |
Güveni sarsılmak |
Habbeyi kubbe yapmak |
Magnify something trivial |
Önemsiz bir şeyi büyütmek |
Haber vermek |
Report |
Bildirmek |
Hak getire |
No sense |
Yoktur anlamında |
Halep ordaysa arşın burada |
Do what you do |
Yapacağını yap anlamında sitem |
Ham ervah |
Black spirit |
Kara ruhlu kimse |
Hangi peygambere ümmet olacağını şaşırmak |
Wondering who will keep his word and his path, what to do |
Kimin sözünü ve yolunu tutacağını,ne yapacağını şaşırmak |
Hat çekmek |
trifle |
Önemsememek |
Hatun |
Old-time gentlemen's address to his wife |
Eski zaman beylerinin,hanımlarına olan hitabı |
Haymana öküzü |
Slouchy |
Hımbıl ve tembel kimse |
Hazır mezarın ölüsü |
Used for lazy people who always want to be ready. |
Hep hazıra konmak isteyen tembel kimseler için kullanılır. |
Her gün papaz pilav yemez |
You can't always do the same |
Hep aynı şeyler yapılamaz |
Her işin hakkından gelmek |
Be successful in every job |
Her işi başarır olmak |
Her tarakta bezi olmak |
Being involved in every business |
Her işle ilgili olmak |
Hesaptan düşmek |
Ignore |
Yok saymak |
Hır gür |
Fight |
Kavga |
Hiçe saymak |
Give no value |
Hiç değer vermemek |
Hindi gibi kabarmak |
Brag, brag |
Övünmek,böbürlenmek |
Hokka gibi oturmak |
The sewing dress fits right on |
Dikilen elbisenin tam üzerine uyması |
Hoşbeş etmek |
To chat |
Sohbet etmek |
Hödük |
Impudent |
Görgüsüz,anlayışsız kimse |
Hükümet sürmek |
Manage the country |
Ülkeyi yönetmek |
Hüt dağı gibi şişmek |
Swell her belly |
Karnı şişmek |
Icığını cıcığını sormak |
Learn all the details |
Bütün ayrıntıları öğrenmek |
Ikına sıkına |
hardly |
Güçlükle |
Ikınıp sıkınmak |
Force yourself to do business |
İş yapmak için kendini zorlamak |
Ilıca ördeği |
Warm and comfortable |
Sıcağa ve rahata düşkün |
Irağı yakın etmek |
Eliminating difficulties |
Güçlükleri ortadan kaldırmak |
Irgat gibi çalışmak |
Work hard |
Çok çalışmak |
Irgat pazarına döndürmek |
Scatter |
Bir yeri dağınık ve karışık hale sokmak |
Isınmak |
Buying a 1-to 2-Love |
1-Alışmak,2-Sevmek |
Isıtıp ısıtıp önüne koymak |
Open a word in two |
Bir konuda ikide bir söz açmak |
Iska geçmek |
Jump |
Atlamak |
Iskartaya çıkmak |
Aging |
Eskimek |
Islak tavuk |
Young woman |
Miskin kadın |
Islatmak |
beat |
Dövmek |
Işık göstermek |
Show the way |
Yol göstermek |
Ivır zıvır |
Trivia |
Önemsiz şeyler |
İbibullah sivri külah |
Lonely |
Yapayalnız,varlıksız olan kimse |
İbiş gibi |
Similar to falcon |
Alığa benzer |
İcabına bakmak |
1- Make the necessary, 2- Eliminate |
1-Gerekeni yapmak,2-Ortadan kaldırmak |
İç fırtınasına tutulmak |
Depress |
Morali bozulmak |
İç güveysinden hallice |
It's like this |
Durumu şöyle böyle |
İfrit yardağı |
Helping evil |
Kötülüğe yardımcı olan |
İğne yutmuş |
Very exhausted and distressed person |
Çok bitkin ve sıkıntılı kişi |
İki yakası bir yere gelmez |
It can't get any order. |
Bir türlü düzene kavuşamaz |
İkisini bir kazana koysan kaynamazlar |
It is used to tell the opposite people. |
Birbirine zıt insanları anlatmak için kullanılır. |
İlk göz ağrısı |
First loved |
İlk sevilen |
İmana gelmek |
Coming to Mercy |
Merhamete gelmek |
İngiliz tabancası gibi kurulmak |
Selling, twitching |
Çalım satmak,kasılmak |
İp korkusunu boynuna almak |
Risk death |
Ölümü göze almak |
İpe un sermek |
Relax, make up excuses and avoid work |
Gevşemek,bahane uydurup işten kaçınmak |
İpliği pazara çıkmak |
Shame on everyone |
Herkese rezil olmak |
İstemem yan cebime koy |
It is said to be ridiculed about bribery |
Rüşvet konusunda alay yollu söylenir |
İşi sıkışık olmak |
To be very burdensome |
İşi çok ve külfetli olmak |
İtsiz köye dönmek |
Calm down, to less crowded |
Sakinleşmek,tenhalaşmak |
İyi gün dostu |
Emerging on good days |
İyi günlerde ortaya çıkan |
İyiden iyiye |
Thoroughly |
Adamakıllı |
İzi belirsiz olmak |
Vanish |
İz bırakmadan kaybolmak |
Kabak tadıvermek |
Constant, persistent |
Devamlı,ısrarlı bıktırmak |
Kabasını almak |
Cursory cleaning of a place |
Bir yerin temizliğini üstünkörü yapmak |
Kaçın kurrası |
An eye that is too open to come to any game is used to tell that someone is smart. |
Birinin hiçbir oyuna gelmeyecek kadar açık göz, akıllı olduğunu anlatmak için kullanılır. |
Kağıt üzerinde kalması |
An agreement remains formalized, not implemented |
Bir anlaşmanın resmiyette kalması,tatbik edilmemesi |
Kaleyi içinden fethetmek |
Solve the matter with the help of someone from the other side |
Meseleyi karşı taraftan birinin yardımıyla halletmek |
Kalp ağrısı |
Pangs of love |
Aşk acısı |
Kamburu çıkmak |
To have worked hard |
Çok çalışmış olmak |
Kan akıtmak |
Sacrifice |
Kurban kesmek |
Kan çanağı gibi |
Very fried |
Çok kızarmış |
Kan ter içinde kalmak |
To get exhausted |
Çok yorulmak |
Kapağı atmak |
Go to settle |
Gitmek,yerleşmek |
Kapısını aşındırmak |
So go and go |
Çok gidip gelmek |
Kara gün dostu |
A true friend who helps you in your troubled days |
İnsana sıkıntılı günlerinde yardım eden gerçek dost |
Kaşının altında gözün var dememek |
Dislike or dislike what you do |
Yaptığını beğenmemek,takdir etmemek |
Kedi ile harara girmek |
Partnership |
Geçimsiz biriyle ortaklık etmek |
Kendine yontmak |
To act in their own interests without thinking about them. |
Karşısındakileri düşünmeden kendi çıkarına göre davranmak |
Kıç atmak |
Crave |
Pek istemek |
Kınalar yakmak |
Rejoice |
Çok sevinmek |
Kimi kimsesi |
Relatives |
Yakınları |
Kimseye eyvallah etmemek |
Not grateful to anyone |
Kimseye minnettar kalmamak |
Kimya gibi |
Rare |
Az bulunur |
Kont gibi |
Handsome and stylishly dressed |
Yakışıklı ve şık giyinmiş |
Korkuluk |
Redundant |
Gereksiz ve yararsız kimse |
Kör şeytanın işi yok |
It is used as a system by people who always encounter problems. |
Hep aksilikle karşılaşan kişiler tarafından sitem yollu olarak kullanılır. |
Körün istediği bir göz,Allah verdi iki göz |
It is used for people who have more than they imagined. |
Hayal ettiğinden daha fazlasına kavuşan kişiler için kullanılır. |
Kurdu koyunla barıştırmak |
Reconcile someone with evil |
Kötü biriyle saf birini uzlaştırmak |
Kül yutmak |
To be tricked |
Kandırılmak,oyuna gelmek |
Külçe gibi oturmak |
Crumble |
Yorgunlukla çökmek |
Laçka olmak |
Aging, being useless |
Eskimek,işe yaramaz halde olmak |
Laf altında kalmamak |
Not to be under the word of the other |
Karşısındakinin sözünün altında kalmamak |
Laf ebesi |
Used for people who speak a lot. |
Çok konuşan kimseler için kullanılır. |
Lakke yapmak |
Steal |
Başkasının hakkını çalmak |
Lala paşa eğlendirmek |
Trying to entertain gentle people |
Nazik kişileri eğlendirmeye çalışmak |
Lamı cimi yok |
Used to declare that you do not accept an objection on a subject. |
Bir konu üzerinde itiraz kabul etmediğini bildirmek için kullanılır. |
Leb demeden leblebiyi anlamak |
To be insightful and intelligent |
Anlayışlı,zeki olmak |
Leke sıçratmak |
blur |
Bulandırmak |
Leşini çıkarmak |
Beat |
Kıyasıya dövmek |
Leyleği havada görmek |
A lot is said to those who wander |
Çok dolaşanlara söylenir |
Limoni tabiatlı |
Grouchy |
Mızmız |
Lodosa tutulmuş gibi bocalamak |
Unable to predict what to do |
Ne yapacağını kestirememek |
Lokman hekimin ye dediği |
Nice, sweet thing |
Güzel,tatlı şey |
Lop yumurta |
Boiled egg |
Kaynamış yumurta |
Lügat paralamak |
Speaking pedantically |
Anlamını bilmediği halde,bilgiç konuşmak |
Lülüye gelmek |
fall for |
Aldanmak |
Lüpe konmak |
Seize something precious without effort |
Değerli bir şeyi emek harcamadan ele geçirmek |
Maça beyi gibi kurulmak |
Disrespect, to sit tight |
Saygısızca,kasılarak oturmak |
Madrabaz |
Fraudulent interests |
Çıkarını hileli yollardan sağlayan kimse |
Mahalle çocuğu |
Uneducated child |
Eğitimsiz çocuk |
Makaraya takmak |
Ridicule |
Alaya almak |
Marsık |
Very Brown |
Çok esmer kimse |
Merak getirmek |
Black |
Kara sevdaya tutulmak |
Meryem Ana kandili gibi |
Faded |
Soluk (belirsiz) anlamında |
Meşe odunu |
Rude, insensitive man |
Kaba,anlayışsız adam |
Meydan vermek |
Give an opportunity |
Fırsat vermek |
Mısır’daki sağır sultan bile duydu |
No sense left |
Duymayan kalmadı anlamında |
Mızrağı çuvala sığdıramamak |
It means that truth can never be hidden. |
Gerçeğin asla saklanamayacağı anlamında kullanılır. |
Mis gibi burnunda tütmek |
To miss very much |
Çok özlemek |
Miskinler tekkesi |
Where lazy gather |
Tembellerin toplandığı yer |
Mürai |
Art Thoughtful |
Art düşünceli kimse |
Mürekkebi kurumamak |
Being more new |
Daha pek yeni olmak |
Mürekkep yalamış |
Read |
Okuyup,yazmış kimse |
Mürüvvetini görmek |
See your good and happy days |
İyi ve mutlu günlerini görmek |
Müslüman adam |
1-Religious person, 2-Truthfulness |
1-Dindar kişi,2-Doğruluktan ayrılmayan kimse |
Nabzını yoklamak |
Trying to understand what the other person thinks |
Karşısındakinin ne düşündüğünü anlamaya çalışmak |
Nalına mıhına vurmak |
Unable to predict what to do |
Ne yapacağını kestirememek |
Namı nişanı kalmamak |
To disappear, to be forgotten |
Yok olmak,unutulmak |
Nanpareye muhtaç olmak |
Being very poor |
Pek yoksul olmak |
Nargile suyu |
Tasteless drink |
Tatsız içecek |
Nazı geçmek |
Demand |
İsteği geri çevrilmeyen kimse |
Ne ala memleket |
It is said to condemn improper works |
Uygunsuz yapılan işleri kınamak için söylenir |
Ne yüzle |
What boldly means |
Ne cesaretle anlamında |
Neci oluyor |
What does it mean |
Ne karışıyor anlamında |
Nefsine yedirememek |
Not to accept something, not to accept |
Bir şeyi hazmedememek,kabul etmemek |
Nevri dönmek |
He's very upset and it's because of him. |
Çok sinirlenip,bunun yüzünden belli olması |
Nispet vermek |
Flaunt it upset |
Onu üzecek şekilde gösteriş yapmak |
Nobran |
Rough, tough, hammer (nobody) |
Kaba,sert,kırıcı(kimse) |
Noktası noktasına |
Righty- |
Tastamam |
Nuh gemisi |
Where all kinds of people gather |
Her çeşit insanın toplandığı yer |
Nuh nebiden kalma |
Ancient |
Çok eskiden kalma |
Nur topu gibi |
Beautiful, fat, white (child) |
Güzel,şişman,beyaz (çocuk) |
Nur yüzlü |
Clean-faced |
Temiz yüzlü kimse |
Nutku tutulmak |
Being unable to speak of sorrow, fear |
Üzüntüden,korkudan konuşamamak |
O bir düşeş |
In the sense that he was the result of fortune |
O talih sonucu ele geçirilmiştir anlamında |
O gün bugün |
Since that day |
O gündenberi |
O saat |
At that moment |
O anda |
O tarakta bezi olmamak |
Not having an affair |
İlişkisi olmamak |
Oh demek |
Take comfort |
Rahat etmek |
Ok gibi ciğerine işledi |
A move made very sad |
Yapılan bir hareketin çok üzmesi |
Ok yaydan çıktı |
Do something he can't give up |
Vazgeçemeyeceği bir işi yapmak |
Olmuş armut gibi eline geçmek |
Easily achieve fatigue-free |
Kolaylıkla,yorulmadan elde etmek |
Onun ipiyle kuyuya inilmez |
No sense of trust |
Güven olmaz anlamında |
Oralı olmamak |
trifle |
Önemsememek |
Oynak |
Woman in Light |
Hafif meşrep kadın |
Oyun etmek |
Cheating, cheating |
Hile yapmak,aldatmak |
Oyunun sakalı bitmek |
This statement describing the finished events is usually used at the end of the Karagöz plays. |
Bitmiş olayları anlatan bu deyim,genellikle Karagöz oyunlarının sonunda kullanılır. |
Öbür dünyayı boylamak |
Die |
Ölmek |
Öfke topuğa çıkmak |
Get angry |
Çok öfkelenmek |
Öksüz babası |
Man protecting the orphans and the poor |
Öksüz ve yoksulları koruyan adam |
Öküz boyunduruğa bakar gibi bakmak |
Inadvertently, forced to look |
İstemeden,mecburen bakmak |
Ölçüsünü bildirmek |
Give |
Haddini bildirmek,cezasını vermek |
Ömür adam |
Man in conversation |
Hoşsohbet adam |
Önünü almak |
Stop |
Durdurmak |
Öp babanın elini |
Used to tell the surprise of a surprise situation |
Sürpriz bir durum karşısında yaşanan şaşkınlığı anlatmak için kullanılır |
Örümcek kafalı |
Old-fashioned, unable to adapt to innovations |
Eski kafalı,yeniliklere uyum gösteremeyen |
Ötmek |
Nonsense, meaningless talk |
Durmadan anlamlı,anlamsız konuşmak |
Öve öve göklere çıkarmak |
Glorify |
Çok övmek |
Öyle başa böyle traş |
Indicates irrelevant situations. |
Alakasız durumları belirtir. |
Özü sözü bir |
Honest |
Verdiği sözleri tutan dürüst kimse |
Pabucuna kum dolmak |
Encounter obstacle |
Engelle karşılaşmak |
Paçaları sıvamak |
Prepare |
Hazırlanmak |
Paha biçmek |
Measure the value |
Değerini ölçmek |
Pancar kesilmek |
Embarrassed |
Mahcup olup kızarmak |
Paparayı yemek |
Share, hear |
Paylanmak,azar işitmek |
Para peşin kırmızı meşin |
Tells that shopping is in advance |
Alışverişin peşin olduğunu anlatır |
Paraya para dememek |
Gain plenty |
Kazancı bol olmak |
Patentasının altına almak |
Take over |
Egemenliği altına almak |
Pestil gibi olmak |
Being very tired and sluggish |
Çok yorgun ve halsiz olmak |
Peşkeş çekmek |
Giving something of your own or someone else's gift to get a job done |
Bir iş yaptırmak için,kendine ait veya başkasına ait bir şeyi hediye etmek |
Pılı pırtı |
Shabby, worthless |
Eski püskü,değersiz eşya |
Piç etmek |
Disrupt, make useless |
Bozmak,işe yaramaz hale getirmek |
Pişmiş aşa soğuk su katmak |
Disrupt a work in progress |
Yapılmakta olan bir işi bozmak |
Piyasaya düşmek |
1-To be very available, 2-To be the middle property |
1-Çok bulunur olmak,2-Orta malı olmak |
Postal |
Fond woman |
Düşkün kadın |
Put kesilmek |
To remain silent and still |
Sessiz ve hareketsiz kalakalmak |
Püsküllü bela |
Person or situation in trouble |
Kişinin başını derde sokan kişi veya durum |
Rabbime emanet |
Leaving anyone's protection to God |
Herhangi bir şeyin,kimsenin korumasını tanrıya bırakmak |
Rafta kurabiye var ama size göre değil |
In the sense of useless |
İşinize yaramaz anlamında |
Rahat yüzüne hasret kaldı |
Being restless, not being comfortable |
Huzursuz olmak,rahat edememek |
Ramazan keyfi |
Nervousness in fasting |
Oruç tutanlardaki sinirlilik hali |
Rengi atmak |
Very excited and fading, yellowing |
Çok heyecanlanıp solmak,sararmak |
Rengi olmamak |
Faint |
Silik olmak |
Renk senfonisi |
A set of matching colors |
Birbiriyle uyuşan renkler bütünü |
Rest çekmek |
Definitely not to accept |
Kesinlikle kabul etmemek |
Rızkını taştan çıkarmak |
To make a living even in the most difficult conditions |
En zor şartlarda bile geçimini sağlamak |
Rufailer karışır |
Describes the complexity of the work |
İşin karmaşıklığını anlatır |
Ruhu bile duymaz |
He doesn't know anything about a job. |
Yapılan bir işten hiç haberi olmaz anlamında |
Ruhuna hitap etmek |
Be impressed by anything |
Herhangi bir şeyden çok etkilenmek |
Rüya gibi |
Used to come and tell temporary things |
Gelip geçici şeyleri anlatmak için kullanılır |
Rüyasında görse hayra yormaz |
Fail |
Olacağına ihtimal vermemek |
Rüzgar ekip fırtına biçmek |
Greater evil against evil |
Yapılan kötülüğe karşı daha büyük kötülüğe uğramak |
Rüzgar gelecek delikleri tıkamak |
Taking all kinds of precautions |
Her türlü tedbiri almak |
Saat gibi |
Smooth running |
Düzgün çalışan |
Saat on bir buçuğu çalmak |
Very old age |
Yaşı çok ilerlemek |
Sacayak olmak |
Three people come together and be very friendly |
Üç kişi bir araya gelip çok samimi olmak |
Saçı uzun,aklı kısa |
Inconsiderate, stupid |
Düşüncesiz,aptal |
Sağlam ayakkabı değil |
No one to be trusted, but doubt about its accuracy |
Güven duyulacak kimse değil, doğruluğu konusunda şüphe duyulur |
Sakala soğan doğramak |
1-Cheating, 2-insulting |
1-Aldatmak,2-hakaret etmek |
Saman gibi |
Tasteless, tutsuz |
Tatsız,tutsuz |
Sapı silik |
Punk |
Serseri |
Sarı Yahudi |
Fond of money |
Paraya düşkün kişi |
Sazına bülbül koymak |
Very nice play |
Çok güzel çalmak |
Sefalar getirdiniz |
Formerly used, pledged welcome |
Eskiden çok kullanılan,hoş geldiniz sözü |
Sel önünden kütük kapmak |
Achieve a difficult job |
Zor bir iş başarmak |
Sen sağ ben selamet |
Not having anything to do |
Yapacak bir şey kalmamak |
Sıtma görmemiş ses |
Lush and thick voice |
Gür ve kalın sesli |
Sidik yarışı |
Entering unnecessary competition |
Gerekli gereksiz rekabete girmek |
Söyleye söyleye dilimde tüy bitti |
Describes the situation in which people who are not listened to even though they give advice. |
Çok öğüt verdiği halde sözü dinlenilmeyen insanların içinde bulunduğu durumu anlatır. |
Sütüne havale etmek |
To leave your character, humanity |
Karakterine,insanlık duygusuna bırakmak |
Şafak atmak |
I'm afraid to be surprised |
Korkmak,şaşırmak |
Şahbaz |
Skilful and agile |
Becerikli ve çevik |
Şapa oturmak |
Helpless |
Çaresiz kalmak |
Şaşkın bakkal |
Hoofer |
Hesabını şaşıran kimse |
Şerbetli |
Bad guy |
Kötü işler yapmayı huy edinmiş kimse |
Şeşi beş görmek |
Not seeing well, being wrong |
İyi görmemek,yanılmak |
Şeytan çekici |
Cute and smart boy |
Sevimli ve akıllı çocuk |
Şeytan diyor ki |
The voice that says do something harmful from within |
İçinden zararlı bir şeyler yap diyen ses |
Şifayı kapmak |
get ill |
Hastalanmak |
Şimşek gibi |
With great speed |
Büyük bir hızla |
Şirret karı |
Tight, grumpy, blustery woman |
Geçimsiz,huysuz,yaygaracı kadın |
Şom ağızlı |
Pessimist, perpetual abuse |
Kötümser,olayları devamlı kötüye yoran kimse |
Şöhreti afakı tutmak |
Become known to everyone |
Herkes tarafından bilinir hale gelmek |
Şöyle bir bakmak |
1-Cursory, 2-Looks like meaningful |
1-Üstünkörü,2-İnceler gibi manalı bakmak |
Şunu bunu bilmem |
I don't accept excuses, I don't listen. |
Mazeret kabul etmem,özür dinlemem |
Taban çekmek |
Go |
Gitmek |
Tabanvayla gitmek |
Walk |
Yürümek |
Tadını kaçırmak |
Disrupt your taste |
Zevkini bozmak |
Takıp takıştırmak |
So dress up |
Çok süslenmek |
Talihi yar olmak |
Chance to help |
Şansı yardım etmek |
Tantuna gitmek |
1-To be killed, 2-To be in trouble |
1-Öldürülmek,2-Belaya uğramak |
Tasamın on beşi |
I don't care |
Umrumda değil anlamında |
Taş yağar,kıyamet kopar |
Disaster, terrible time |
Felaketli,korkunç zaman |
Taş yürekli |
Merciless |
Acıması olmayan kimse |
Tavşan boku |
Neither benefit nor harm |
Ne faydası,ne de zararı olan kimse |
Tebeşire peynir bakışlı |
Who can't see well, squint |
İyi göremeyen,şaşı |
Tencere yuvarlanmış,kapağını bulmuş |
It is used to tell the same, equal things. |
Birbirine uygun,eşit şeyleri anlatmak için kullanılır. |
Tiği teber şahı levent |
It is said to tell people who have exhausted everything. |
Her şeyini tüketmiş kimseleri anlatmak için söylenir. |
Tosunum |
Robust is used for people |
Gürbüz kimseler için kullanılır |
Tut kelin perçeminden |
Don't waste it, it means he doesn't have… |
Boşuna uğraşma,onda yok anlamında… |
Tüy dikmek |
Taking action to make a bad situation worse |
Kötü bir durumu daha çok kötüleştirecek harekette bulunmak |
Ucu dokunmak |
Be harmed by any work |
Herhangi bir işten zarar görmek |
Uç vermek |
Seems to grow, to appear |
Görünmek,yetişmek,belirmek |
Ufağını tefeğini toplamak |
Collect what you own |
Kendine ait ne varsa toplamak |
Ufuk açılmak |
Identify new opportunities |
Yeni imkanlar belirmek |
Ulan |
Hate, anger that expresses a form of appeal |
Nefret,öfke ifade eden bir hitap şekli |
Ulu orta konuşmak |
Say without thinking, say randomly |
Düşünmeden söylemek,rastgele söylemek |
Ununu elemiş eleğini duvara asmış |
He did it. |
Yapacağını yapmış |
Utandınsa yüzüne kalbur tut |
Describes the unnecessary shame |
Utanmanın gereksizliğini anlatır |
Uyku ölümün kardeşidir |
No one sleeps with the world. He doesn't know what's going on. |
Uyuyan kimsenin dünya ile ilgisi kesilir. Olup bitenden haberi olmaz. |
Uzağı görmek |
To be able to predict the outcome of a job and how it will develop. |
Bir işin sonucunu,nasıl gelişeceğini önceden tahmin edebilmek.Tedbirli hareket etmek. |
Uzun boylu |
Thinking thoroughly, calculating the details. |
Ayrıntıları hesap ederek,etraflıca düşünmek. |
Uzun uzadıya |
Very detailed |
Çok ayrıntılı olarak |
Uzun yaşın ahiri ölüm |
No matter how long they live, all living things will die one day. |
Ne kadar uzun yaşanırsa yaşansın,bütün canlılar bir gün mutlak öleceklerdir |
Ücüğünden cücüğüne |
In all aspects |
Bütün yönleriyle |
Üç aşağı,beş yukarı |
Slightly or slightly less than a specified number |
Belirlenmiş bir sayıdan biraz fazla veya biraz az olarak |
Üçe beşe bakmamak |
Shopping without too much bargaining |
Çok fazla pazarlık etmeden alışveriş yapmak |
Ümidi boşa çıkmamak |
Finding what you've been waiting for |
Beklediğini,umduğunu bulmak |
Üsküdar dolmuşu gibi birbirinin üzerine |
Very crowded place |
Çok kalabalık yer |
Üst perdeden başlamak |
Disrupt |
Ağzını bozmak |
Üstünde durmak |
Insist |
Israr etmek |
Üstüne almak |
Accepting as homework |
Ödev olarak kabul etmek,bilmek |
Üstüne basmak |
To touch the subject |
Konuya değinmek |
Üstüne varmak |
Insist on anger or promise |
Öfkelendirecek söz veya harekette ısrar etmek |
Üstüne vurmak |
Add to |
Eklemek |
Üstünüze iyilik sağlık |
It is said when talking about the disease |
Hastalıkla ilgili konuşurken söylenir |
Üvey evlat muamelesi görmek |
Separated and contemptuous |
Ayrı ve hor görülmek |
Üzerine tuz biber ekmek |
To increase the pain of a person, to deepen the trouble to behave |
Bir kimsenin acısını fazlalaştıracak, derdini derinleştirecek davranışlarda bulunmak |
Üzerinize afiyet |
I wish it wouldn't affect you. |
Ben hastayım.Sizi etkilememesini dilerim. |
Üzüm üzüm üzülmek |
Be sad |
Çok üzülmek |
Üzüm yemek değil,bekçi dövmek |
It is used for people who waste time while standing important jobs. |
Önemli işler dururken vakit öldüren kişiler için kullanılır. |
Vadesi gelmek |
Come to an end |
Ömrünün sonuna gelmek |
Vakit geçirmek |
Dealing with unnecessary tasks |
Gereksiz işlerle uğraşmak |
Vakit nakittir |
Time is our most valuable asset |
Zaman en değerli varlığımızdır |
Var kuvveti pazuya vermek |
To rely on the strength of your arm. |
Kolunun kuvvetine güvenmek. |
Vara yoğa karışmak |
Interfere with everything |
Her şeye karışmak |
Vardığın yer körse,sen de gözünü kapa |
People have to obey them if they want to have good relations with their surroundings |
İnsanlar,çevresindekiler ile iyi ilişkiler kurmak isterlerse onlara uymak zorundadırlar |
Vebali boynuna |
His sin means his |
Günahı ona ait anlamında |
Veledizina |
Fatherless |
Babası belli olmayan |
Verilmiş sadakası olmak |
To survive a trouble without getting hurt |
Bir belayı,kazayı zarar görmeden atlatmak |
Vık dedirtmemek |
Not even making a sound |
Ses bile çıkarttırmamak |
Vız gelip tırıs gitmek |
Never mind |
Hiç aldırmamak |
Vız gelmek |
Seemless, ignore |
Önemsiz görünmek,aldırış etmemek |
Vidin kalesi gibi metin olmak |
Be durable and patient |
Dayanıklı ve sabırlı olmak |
Voli vurmak |
Hover |
Vurgun vurmak |
Voyvoda kesilmek |
To be cruel. |
Zalim olmak. |
Vur abalıya |
It is used to denote cruelty and injustice to quiet and calm people. |
Sessiz ve sakin kimselere yapılan zulüm ve haksızlığı belirtmek için kullanılır. |
Vur patlasın çal oynasın |
It is said to have great fun. |
Büyük eğlenceler için söylenir. |
Vurucu güç |
Equipped with very effective weapons |
Çok etkili silahlarla donatıldığı için savaş gücü yüksek askeri birlik |
Vuslat kıyamete kalmak |
Lack of hope |
Kavuşma ümidi olmamak |
Vücuda getirmek |
Exist |
Var etmek |
Vücudunu ortadan kaldırmak |
Kill |
Öldürmek |
Ya bu deveyi gütmeli,ya bu diyardan gitmeli |
It is said to indicate that a work must be done in compulsory situations. |
Mecburi durumlarda bir işin mutlaka yapılması gerektiğini belirtmek için söylenir. |
Ya devlet başa,ya kuzgun leşe |
He states that every danger, even death, is taken for a great victory. |
Büyük bir zafer için her tehlikenin, hatta ölümün bile göze alındığını belirtir. |
Ya herro,ya merro |
It is said when there is a choice. |
Seçim yapılması gereken durumlarda söylenir. |
Yabana atmak |
Pay no attention |
Dikkate almamak |
Yabana söylemek |
Nonsense |
Saçma ve yersiz konuşmak |
Yağmur olsa kimsenin tarlasına yağmaz |
It doesn't help and help anyone. |
Kimseye faydası ve yardımı yoktur anlamında. |
Yahudi pazarlığı |
Bargain bargaining |
Kıyasıya yapılan pazarlık |
Yaka paça |
roughed |
Hırpalayarak |
Yakadan geçirmek |
To adopt |
Evlat edinmek |
Yalancı pehlivan |
Pseudo-hero |
Sözde kahraman |
Yalova kaymakamı |
It is told to people who sell strings even though they are worthless. |
Değersiz olduğu halde çalım satan kişilere söylenir. |
Yangın var diye bağırmak |
Bored with something |
Bir şeyden çok bıkmak,bezmek |
Yaptığını bilmemek |
Sane |
Aklı başında olmamak |
Yediği naneyi kokutmak |
Identify nonconformity |
Uygunsuzluğunu ortaya koymak |
Yel kayadan ne alır |
Used to indicate an impossible situation. |
İmkansız bir durumu belirtmek için kullanılır. |
Yıldırım gibi |
With great speed. |
Büyük bir hızla. |
Yıldızı parlamak |
Luck Face |
Şans yüzüne gülmek |
Yiyip bitirmek |
1-To make it indispensable, 2-To constantly grind |
1-Onmaz hale getirmek, 2-Devamlı eziyet etmek |
Yobaz |
Rough sanctimonious. |
Kaba,sofu. |
Yolu düşmek |
It's a coincidence. |
Bir rastlantı sonucu gelmek. |
Yosma |
Beautiful and Fancy Woman |
Güzel ve süslü kadın |
Yuf ervahına |
It's a word of defiance. |
Lanet olsun anlamındaki bir karşı çıkma sözü. |
Yüreği geniş olmak |
To be free, to be able to remove everything |
Gamsız olmak,her şeyi kaldırabilmek |
Yürekte var,elde yok |
It is said for people who are talented and unable to improve it because of impossibilities. |
Yetenekli olup,imkansızlıklar yüzünden bunu geliştiremeyen insanlar için söylenir. |
Yüz yüze gelmek |
Encounter |
Karşılaşmak |
Zahmet çekmek |
Grind and fall into fatigue |
Eziyet ve yorgunluğa düşmek |
Zahmet etmek |
Fatigue. |
Yorulmak. |
Zartalos |
Yellen to |
Yellenmek |
Zebunu olmak |
Be very fond of someone |
Birine çok düşkün olmak |
Zehir etmek |
Taste |
Tadını kaçırmak |
Zehir zemberek |
Very painful |
Çok acı |
Zembereği boşanmak |
Long laugh |
Uzun uzun gülmek |
Zerre kadar |
Almost none |
Yok denecek kadar |
Zevahiri kurtarmak |
Doing a sketchy job and not getting criticism |
Bir işi yarım yamalak yapıp eleştiri almamak |
Zeval bulmak |
To disappear. |
Yok olmak. |
Zıvanadan çıkmak |
Get angry |
Çok öfkelenmek |
Zihne dank etmek |
Suddenly understand something that has not been understood for a long time with the interruption of any event |
Uzun zamandır anlaşılamayan bir şeyi,herhangi bir olayın araya girmesiyle birdenbire anlamak |
Zil gibi |
Free and hungry |
Parasız ve aç |
Zilleri takıp oynamak |
Rejoice |
Çok sevinmek |
Zilsiz oynamak |
Rejoice |
Çok sevinmek |
Zokayı yutmak |
Be cheated |
Aldatılmak |
Zurnacının karşısında limon yemek |
Improper behavior, making it inoperable |
Uygunsuz bir davranışta bulunarak,çalışamaz hale getirmek |
Zurnayı biz çaldık,parsayı o topladı |
It is said for the unjust and ready. |
Haksızlık edip hazıra konanlar için söylenir. |
Züğürt tesellisi |
Empty, improper consolation |
Boş,yersiz avutma |
Zümrüt gibi |
Green |
Yemyeşil |