ά |
[â] |
(p.),(ek) |
|
|
vurgulu (â) veya vurgusuz (a) harfi bazen olumsuzluk eki olarak kullanılır ve kelimelerin başına geldiğinde kelimenin anlamını olumsuzlaştırır. Örn; «αφάγετος - afâγetos |
α |
[a] |
|
|
|
alfabenin birinci harfi. |
άβα |
(-ς) |
[âva |
(-s)] |
(d.),(ün.) |
hey, abe, bre (sadece kadınlara yönelik, arkadaş ve yaşça küçük olanlar için kullanılır. Asıl anlamı «genç, çocuk» demektir. Çağrı amaçlı «hey genç» anlamında kullanılır. Bu yüzden yaşlılara kullanıldığında saygısızlık olarak algılanır). Bu ünlem, «âva» ve «âvas» formatlarında Çaykara ilçesinin Uzuntarla (Aliθinos) köylülerince kullanılmaktadır. |
άβαθος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvaθos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
sığ, derinliği olmayan. Bu sıfat, su, kap, toprak, vb. gibi derinliği bulunabilecek şeyler için kullanılmaktadır. |
άβαλτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvaltos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
araya konulmamış kişi. |
αβάνση |
[avânsi] |
(to) |
|
|
avans, bir şeyi satmadan veya verilen bir işi yapmadan önce alınan para. Bu kelimenin yerine daha önce «kâbaro» kullanılırken, son yirmi yıl içerisinde dilimize girmiş olmalıdır. |
αβαντάjι |
[avantâji] |
(to) |
|
|
avantaj. Kelime son yıllarda Türkçe üzerinden dilimize girmiş olmalıdır. |
αβαραλούχι |
[avaralûχi] |
|
|
|
avarelik, işsizlik (Türkçe isim-yapım eki ile birlikte, Türkçe üzerinden Romeikaya uyarılmış bir kelimedir. |
αβαράς |
(-ενα) |
[avarâs |
(-ena)] |
(p.),(sıf.) |
avare, aylak, işsiz kişi. Kelimenin tarafsız formatı ise sadece «avarâ» gibi kullanılmaktadır. Örn. «tô avarâ ğarδêli en |
ἀβαρεσία |
[avaresîa] |
(d.) |
|
|
yorulmazlık, bıkmazlık. |
ἀβάρεστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avârestos |
(-esa),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
henüz üşenmemiş kişi. |
ἀβάρετος |
(-εσσα),(-ο) |
[avâretos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
üşenmez, üşenmek nedir bilmeyen kişi, bıkmayan, başkasına yük olmayan kişi. |
άβαρος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvaros |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
ağırlığı olmayan, kilosuz kişi. |
αβερβέριστα |
[avervêrista] |
(zar.) |
|
|
dırdır yapmadan. |
αβερβέριστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avervêristos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
dırdır yapmamış. |
άβι |
[âvi] |
(tr.),(p.) |
|
|
av, avlamak. |
ἀβίδοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avîδotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
vidalanmamış, vidasız. |
αβιζές |
[avizês] |
(is.) |
|
|
avize. Kelime son yıllarda Romeikaya geçmiş olmalıdır. |
αβίντεγος |
(-εσσα),(-ο) |
[avînteğos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
genelde hayvalarda, öküze gelmiş gibi hoplayıp zıplayan. |
άβιος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvios |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
malsız, mülksüz, fakir kişi. |
αβίοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avîotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
henüz mal mülk yapamayan kişi. |
αβλάεμα |
[avlâema] |
(mas.) |
|
|
avlama. Bu kelime son yıllarda Romeika isim-yapım metoduyla bu dile girmiş olmalıdır. |
αβλαεύω |
[avlaêvo] |
(tr.),(f.) |
|
|
avlamak. Bu kelime son yıllarda Romeikaya girmiş olmalıdır. |
ἀβόỡκηστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avôşkistos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
otlamamış. |
αβόηστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avôistos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
çağırılmamış kişi. Kelime Dor dialektinden gelmektedir. |
ἀβόητος |
(-εσσα),(-ο) |
[avôitos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
çağırılmamış kişi. Kelime Dor dialektinden gelmektedir. |
ἀβόηχτα |
[avôiχta] |
(d.),(pnt.),(zarf) |
|
|
çağırmadan, bağırıp çağırmadan, sessiz. |
ἀβόηχτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avôiχtos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
çağrılmamış kişi. |
αβόροτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avôrotos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
surat asmaz kişi. Örn. «atô o pedâs kamîa u’ vorôn, avôrotos en’ |
ἀβόσκοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvoskotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
otlanmamış. |
ἀβοτάνιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avotânistos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
yaramaz ot getirmemiş bahçe veya tarla. |
αβουκάτης |
(-ενα) |
[avukâtis |
(-ena)] |
(p.) |
avukat. Kelime Türkçe üzerinden Romeikaya geçmiş olmalıdır. |
ἀβούλεχτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avûleχtos |
(-esa),(-o)] |
(d),(sıf.) |
batmamış, dibe vurmamış kişi. |
ἀβούρεστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avûrestos |
(-esa),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
avuçlamamış kişi. Örn. «ulin evurêstan ap’ êna vûra ḱe atôs manaxôs epôminen avûrestos |
ἀβούτος |
(-ε),(-ο),(-οι),(-οιν),(-α) |
[avûtos |
(-e),(-o),(-oi),(-οin),(-a)] |
(pnt.),(zam.) |
bu kişi. Kelimenin şivelere göre farklı formatları vardır. Örn. «autôs, aftôs, atôs,vb.» gibi. Orjinal hali «αυτός - aftôs» gibidir. Sonek olarak verilen (-in) ve (-a) çoğul eril ve tarafsızlar için kullanılmaktadır. Örn. «avûtin |
ἀβράκωτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avrâkotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
bezlenmemiş, donsuz, pantolonsuz, çırıl çıplak. Kelime mecazi anlamda da kullanılarak, ekonomik açıdan fakir kalmış birisi için de kullanılmaktadır. |
άβραστος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvrastos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
kaynamamış, kaynamayan su. |
αβρεξία |
[avreksîa] |
(d.),(p.) |
|
|
yağmursuzluk, yağmazlık. Örn. «ipêrsi polâ avreksîa îşen |
άβρετος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvretos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
bulunmamış, bulunamamış kişi. |
άβρεχος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvreχos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
ıslanmaz, su geçirmez. Eril ve dişillerde de kullanılmaktadır. |
άβρεχτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvreχtos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
ıslanmamış kişi. Kelime tarafsız ve dişillerde de kendi formatlarında kullanılmaktadır. |
άβρουπα |
[âvrupa] |
(is.) |
|
|
Avrupa. Kelime Türkçe üzerinden Romeikaya geçmiş olmalıdır. Helence «Ευρώπη – Evrôpi» gibidir. |
αβρουπαλής |
(-ενα),(-ι) |
[avrupalîs |
(-ena),(-i)] |
(sıf.) |
Avrupalı. Kelime Romeika isim-yapım metoduyla Türkçe üzerinden Romeikaya girmiştir. Dişil formatı «Avrupalîena ve tarafsız formatı da Avrupalî» gibidir. |
ἀβρωμος |
(-εσσα),(-ο) |
[âvromos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
pislenmez, üzerine toz konmaz kişi. |
αβτζής |
(-ενα),(-ι) |
[avcîs |
(-ena),(-i)] |
(tr.),(sıf.) |
avcı, avlayan kişi. |
αβτζίλούχι |
[avcilûχi] |
(tr.) |
|
|
avcılık. |
αβτζόỡκυλλος |
(-ο) |
[avcôşkilos |
(-o)] |
(tr.+h.),(p.) |
avcı köpeği. Kelime Türkçe ve Helence kelimelerden sentezlenmiştir. Dişilde kullanıldığına rastlanmamıştır. |
ἀβυζάλιγος |
(-εσσα),(-ο) |
[avizâliğos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
süt emmemiş. |
ἀβυζάλιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[avizâlistos |
(-esa),(-os)] |
(p.),(sıf.) |
süt emmemiş. |
ἀβυζάλιχτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avizâliχtesa |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
süt emmemiş. |
αβύζαχτεσσα |
[avîzaχtesa] |
(pnt.),(sıf.) |
|
|
emilmemiş bayan. Kelime sadece tarafsızda ve kendi formatında kullanılmaktadır. |
άβυζος |
(-ο) |
[âvizos |
(-o)] |
(d.),(sıf.) |
memesiz, göğüssüz. Tarafsızlarda örnekleyeceksek, «âvizo patsî |
αβύζοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[avîzotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
henüz göğüsleri büyümemiş. |
άβυζου |
[âvizu] |
(p.),(sıf.) |
|
|
memesiz, göğüssüz bayan. |
ἀγαβούρευτο |
[ağavûrefto] |
(d.),(sıf.) |
|
|
kavrulmamış. Dimitraku sözlüğünde «ακαβούρδιστο-akavûrdisto» olarak (s.135) verilmektedir. |
ἀγάενα |
[ağâena] |
(sıf.) |
|
|
hanım efendi. |
ἀγάλαχτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağâlaχtos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
sütsüz, bazı köylerde süte «γάλα-ğâla» dendiği için, kelimenin bu olumsuz formatı «yoğurtsuz» anlamında kullanılmaktadır. |
ἀγάλιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağâlistos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
ateşte kızdırılmamış. Ütü, demir, soba, gibi ateşle ilişkili veya güneş altında kalan demirler için kullanılır. |
ἀγάλοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağâlotos |
(-esa),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
süt veya yoğurt katılmamış. |
αγαλούχι |
[ağalûχi] |
(to) |
|
|
ağalık. |
ἀγάμετος |
(-εσα),(-ο) |
[ağâmetos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
kendisiyle cinsel ilişkiye geçilmemiş. |
ἀγανάχτεμα |
[ağanâχtema] |
(p.),(mas.) |
|
|
yorgunluk. |
ἀγανάχτετος |
(-εσσα),(-ο) |
01/11/19 |
[ağanâχtetos |
(-esa),(-o)] |
yorulmaz, usanmaz. |
ἀγανάχτετος |
(-εσσα),(-ο) |
02/11/19 |
[ağanâχtetos |
(-esa),(-o)] |
yorulmamış. |
ἀγαναχτία |
[ağanaχtîa] |
(p.),(mas.) |
|
|
yorgunluk. Bazı köylerde kelimenin başındaki (a) harfi yutularak «ğanaχtîa» gibi telaffuz edilmektedir. |
ἀγαναχτώ |
[ağanaχtô] |
(d.),(p.),(f.) |
|
|
yorulmak. |
ἀγάνευτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağâneftos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
kandırılması zor kişi. |
ἀγαντζος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğantzos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
dizsiz, dizi bulunmayan veya bacaksız kişi. |
ἀγάντζοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağântzotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
soğuktan buz kesmemiş, çok üşümemiş kişi. |
ἀγαπείζω |
[ağapîzo] |
(pnt.),(f.) |
|
|
sevdirmek. |
ἀγάπεμα |
[ağâpema] |
(p.),(mas.) |
|
|
sevme. |
ἀγαπεμένος |
(-ησσα),(-ο) |
[ağapemênos |
(-isa),(-o)] |
(sıf.) |
sevilen kişi. |
ἀγάπη |
01/11/19 |
[ağâpi] |
(p.),(is.) |
|
sevgi. |
ἀγάπη |
02/11/19 |
[ağâpi] |
(sıf.) |
|
sevda, sevgili. |
ἀγαπήσιμος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağapîsimos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
sevilebilir kişi. |
ἀγαπησκούαι |
[ağapîskume] |
(pnt.),(ed. |
f.) |
|
sevilmek. |
ἀγαπήστικος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağapîstikos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
sevecen, cana yakın kişi. |
ἀγαπητικός |
(-ο) |
[ağapitikôs |
(-o)] |
(p.),(sıf.) |
sevilen sayılan kişi. |
ἀγαπητός |
(-εσσα),(ο) |
[ağapitôs |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
cancağız, çok sevilen. |
ἀγαπήτσα |
[ağapîtsa] |
(p.) |
|
|
sevgili kelimesinin kibarlaştırılmış hali. |
ἀγαπούλι |
-α |
[ağapûli |
-a] |
(pnt.),(sıf.) |
sevecen ufak canlı veya çocuk. Kelimenin eriline rastlanmamıştır. |
ἀγαπώ |
[ağapô] |
(d.),(p.),(f.) |
|
|
sevmek. |
ἀγάς |
[ağâs] |
(d.),(p.) |
|
|
ağa. |
ἀγάστρωτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağâstrotos |
(-esa),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
öküze gitmemiş, yük almamış hayvan. Kelime nadiren de olsa, erkekler ve bayanlar için kullanılmaktadır. |
άγβαλτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğvaltos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
çıkarılmamış. Kelimenin orjinal hali «άβγαλτος-âvğaltos» gibidir. |
ἀγβείζω |
[ağvîzo] |
(pnt.),(f.) |
|
|
aklamak, pırıl pırıl yapmak. |
άγβεισμα |
[âğvisma] |
(pnt.),(mas.) |
|
|
aklama. |
ἀγβεισμένος |
(-ισσα),(-ο) |
[ağvizmênos |
(-isa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
aklanmış, tertemiz olmuş. |
ἀγγαρέυω |
[angarêvo] |
(d.),(p.),(f.) |
|
|
angarya işlerle uğraşmak. |
ἀγγαριέ |
[angariyê] |
(d.),(p.) |
|
|
angarya iş. |
άγγεμαν |
[ânγema] |
(p.),(mas.) |
|
|
anma, sözünü etme. |
ἀγγεύω |
[ankêvo] |
(p.),(f.) |
|
|
anmak sözünü etmek. |
ἀγγίỡη |
[ankîşi] |
(is.) |
|
|
soba kapaklarını kaldırmada kullanılan burnu eğri demir, kaldıraç. |
αγγιάρης |
(-ενα),(-ι) |
[ağyâris |
(-ena),(-i)] |
(sıf.) |
yabancı. |
ἀγγιγμένος |
(-ησσα),(-ο) |
[anḵiğmênos |
(-isa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
üzerine dokunulmuş. |
ἀγγίζω |
01/11/19 |
[ankîzo] |
(d.),(f.) |
|
dokunmak. Örn. «ankîzo epânen at’ |
ἀγγίζω |
02/11/19 |
[anḵîzo] |
(d.),(p.),(f.) |
|
kaldırmak. Örn. «ankîzo me to ankîşi |
ἀγγίξιμο |
[anḵîksimo] |
(d.),(mas.) |
|
|
üzerine dokunmak. |
ἀγγιχτά |
[ankiχtâ] |
(d.),(zarf) |
|
|
dokunarak. |
ἀγγιχτά |
[anḵiχtâ] |
(d.),(zarf) |
|
|
kaldırarak. |
ἀγγιχτός |
(-εσσα),(-ο) |
[anḵiχtôs |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
dokunulan kişi. |
ἀγγόνα |
[ankôna] |
(is.) |
|
|
bir tür yılan. |
ἀγγούρι |
[ankûri] |
(p.), |
(is.) |
|
salatalık. Papadopulos sözlüğünde «ἀγγούριν – ankûrin» gibi verilmele birlikte, bazı köylerde aynı formatta da kullanılmaktadır. |
ἀγγουρολόρι |
[ankurolôri] |
(pnt.),(is.) |
|
|
hıyar fidesinin gövdesi. |
αγγουρομύτης |
(-ενα),(-ο) |
[ankouromîtis |
(-ena),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
hıyar burunlu, burnu büyük kişi. |
ἀγγουρόριζο |
[ankurôrizo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
hıyar kökü. |
ἀγγουρόσπορο |
[ankurôsporo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
hıyar tohumu. |
ἀγγουρόφυλλο |
[ankurôfilo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
hıyar yaprağı. |
ἀγγουρόφυτο |
[ankurôfito] |
(pnt.),(is.) |
|
|
hıyar fidesi. |
ἀγδερος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğδeros |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
derisi yüzülmemiş. |
άγδερτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğδertos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.) |
derisi yüzülmemiş. |
ἀγδετος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğδetos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
etinden temizlenmemiş kemik. Kelime anlam genişlemesiyle birlikte parası alınmamış veya soyulmamış kişi için kullanılmaktadır. |
ἀγδίζω |
[ağδîzo] |
(pnt.),(f.) |
|
|
kemiği etten ayırmak. |
ἀγελάδα |
[aγelâδa] |
(d.),(p.), |
(is.) |
|
süt veren inek. Kelime bazı köylerde «ayelâδan» gibi de telaffuz edilmektedir. |
ἀγελάδι |
[aγelâδi] |
(p.),(is.) |
|
|
süt veren inek. Kelime bazı köylerde «ayelâδin» gibi de telaffuz edilmektedir. |
ἀγελαδινό |
[aγelaδinô] |
(d.),(p.),(sıf.) |
|
|
hayvansal. Örn. «ayelaδinô vûtero |
ἀγέλαστος |
01/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[aγêlastos |
(-esa),(-o)] |
gülümsemeyen, suratsız kişi. |
ἀγέλαστος |
02/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[aγêlastos |
(-esa),(-o)] |
gün görmemiş kişi. |
ἀγέλη |
[ağeli] |
(d.),(p.),(to) |
|
|
ağıl, otlak. |
ἀγέννετος |
(-εσσα),(-ο) |
[aγênetos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
henüz doğmamış. |
ἀγέννηστο |
(-εσσα) |
[aγênisto |
(-esa)] |
(is.) |
henüz doğum yapmamış. |
ἀγενος |
(-εσσα),(-ο) |
[âγenos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
sakalsız kişi. Bu kelime bir üstteki iki (n) harfli kelimeye karıştırılmamalı! |
ἀγέραστος |
(-εσσα),(-ο) |
[aγêrastos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
yaşlanmayan kişi. |
ἀγερτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âγertos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
devrilmez kişi. Kelimenin orjinal hali «ἀγυρτος |
άγεστος |
(-εσσα),(-ο) |
[âyestos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
bastırılmamış. |
αγιάζι |
[ayâzi] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
kuru soğuk. Kelime eskiden beri kullanılıyor olmalıdır. |
αγιάρι |
[ayâri] |
(to) |
|
|
ayar. Kelime son yıllarda bu dile geçmiş olmalıdır. |
αγιαρλαέβω |
[ayarlaêvo] |
(f.) |
|
|
ayarlama. Kelime son yıllarda Türkçeden Romeikaya geçmiş olmalıdır. |
αγιαρλάεμα |
[ayarlâyema] |
(mas.) |
|
|
ayarlamak. Kelime son yıllarda Türkçeden Romeikaya geçmiş olmalıdır. |
αγιαρλί |
[ayarlî] |
(is.) |
|
|
ayarlı. Kelime son yıllarda Türkçeden Romeikaya geçmiş olmalıdır. |
άγιασμα |
[âyazma] |
(is.) |
|
|
ayazma, kutsal su. |
ἀγκάλἄ |
[ankâle] |
(p.),(is.) |
|
|
kucak. Orjinali «ἀγκαλιά – ağkaliâ» gibidir. |
ἀγκαλἄζμένος |
(-ησσα),(-ο) |
[ağkalezmênos |
(isa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
kucaklanmış kişi. |
ἀγκαλἄζομαι |
[ağkalêzome] |
(d.),(p.),(ed. |
f.) |
|
kucaklanmak. |
ἀγκαλἄζω |
[ankalêzo] |
(d.),(p.),(f.) |
|
|
kucaklamak. Orjinali «ἀγκαλιάζω – ağkaliâzo» gibidir. |
ἀγκαλἄσιμο |
[ankalêsimo] |
(d.),(p.),(mas.) |
|
|
kucaklama. |
ἀγκαλἄσκομαι |
[ağkalêskome] |
(pnt.),(ed. |
f.) |
|
kucaklaşmak. |
ἀγκάλἄσμα |
[ankâlezma] |
(d.),(p.),(mas.) |
|
|
kucaklama. |
ἀγκαλἄστός |
(-εσσα),(-ο) |
[ankalestôs |
(-essa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
kucaklaşmış. |
ἀγκαλόπο |
[ağkalôpo] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
ufak kucak, kucakcık. |
ἀγκαλοτά |
[ankalotâ] |
(d.),(p.),(zarf) |
|
|
kucaklayarak. |
ἄγκύỡη |
[ağkîşi] |
(pnt.),(is.) |
|
|
soba kapaklarını kaldırmaya yarayan ucu eğri demir çubuk. |
ἀγκώνα |
[ağkôna] |
(p.),(is.) |
|
|
engerek yılanı. |
ἀγλάρι |
[ağlâri] |
(pnt.),(is.) |
|
|
söğüt ağacı. |
ἀγλαρόδεντρο |
[ağlarôδentro] |
(pnt.),(is.) |
|
|
söğüt gövdesi. |
ἀγλαρόκλαδο |
[ağlarôklδao] |
(pnt.),(is.) |
|
|
söğüt dalı. |
ἀγλαρόκουρο |
[ağlarôkuro] |
(pnt.),(is.) |
|
|
söğüt ağacından kalan odun parçası. |
ἀγλαρόριζο |
[ağlarôrizo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
söğüt kökü. |
ἀγλαρόφυλλο |
[ağlarôfilo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
söğüt yaprağı. |
ἀγλέπηγος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağlêpiγos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
kabuğu soyulmamış. |
άγλοιγος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğliğos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
eritilip lapa haline gelmemiş. |
άγλοιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğlistos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
eritilip lapa haline getirilmemiş. Papadopulos Sözlüğünde «ἀγλυστος – âğlistos» gibidir. |
ἀγλούπιγος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağlûpiğos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
kabuğu veya derisi soyulmamış. |
ἀγλούπιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağlûpistos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
derisi veya kabuğu soyulmamış. |
ἀγλύκος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğlikos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
sütsüz, süt katılmamış. Bazı durumlarda tatsız anlamı da taşımaktadır. |
ἀγλύτοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağlîtotos |
(-esa),(o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
çözülememiş, kurtarılmamış. |
άγλυφος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğlifos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
eti kemiğinden sıyrılmamış. |
άγλυφτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğliftos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
sıyrılmamış, mecazi anlamda yalakalık yapılmamış kişi. |
άγλωσσος |
(-ο) |
[âğlosos |
(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
dilsiz, mecazi anlamda konuşmayan kişi. |
άγλώσσωτος |
(-η),(-ο) |
[ağlôsotos |
(-i),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
dili olmayan, dili bulunmayan, dilsiz. |
ἀγναθος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğnaθos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
çenesiz. |
αγναίος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağnêos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
kalbi temiz, saf, alışılmışın dışında. |
ἀγνοία |
[ağnîa] |
(d.),(p.) |
|
|
saflık, temiz kalplilik. |
άγνωμος |
(-η),(-ο) |
[âğnomo |
(-i),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
fikirsiz, görüşü olmayan. Bu kelimenin edilgen fiili olan «γνωμέσκομαι – ğnomêskome» bazen küsmek anlamında Aliθinoslular tarafından kullanılmaktadır. |
ἀγνώριγος |
(-εσσα)(-ο) |
[ağnôriγos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
tanınmayan, ünsüz. |
ἀγνώριμος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağnôrimos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
tanınmaz hal almış kimse. |
ἀγνώριστος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağnôristos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
tanınıtılmamış kimse. |
ἀγνωστικός |
(-εσσα(,(-ο) |
[ağnostikôs |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
tadılmamış. |
άγνωστος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğnostos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
bilinmeyen, tanınmayan, meçhul, yabancı kimse. |
άγομε |
[ağome] |
(em. |
kip.) |
|
git. |
ἀγόμωτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağômotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
dolmamış. |
ἀγονάτιστος |
(-η),(-εσσα),(-ο) |
[ağonâtistos |
(-i),(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
diz çökmemiş. |
ἀγοράζω |
[ağorâzo] |
(d.),(p.),(f.) |
|
|
satın alma. |
ἀγόρασμα |
[ağôrasma] |
(d.),(mas.) |
|
|
satın almak. |
ἀγορασμένος |
(-iσσα),(-ο) |
[ağorazmênos |
(-isa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
satın alınmış. |
ἀγοραστής |
(-εσσα(,(-ο) |
[ağorastîs |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
müşteri, satın alıcı kimse. |
ἀγοραστικός |
(-εσσα),(-ο) |
[ağorastikôs |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
alınıp satılabilen, satılık. |
ἀγοραστός |
(-εσσα),(-ο) |
[ağorastôs |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
satın alınan. |
ἀγούβανο |
[ağûvano] |
(sıf.) |
|
|
su deposuz. Genelde değirmenler için kullanılır. |
ἀγούβιγος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağûviγos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
devrilmemiş. |
ἀγούβιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağûvistos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
devrilmez. |
αγουλανέυκομαι |
[ağulanêfkome] |
(ed. |
f.) |
|
zehirlenme. |
αγουλανευτίο |
[ağulaneftîyo] |
(mas.) |
|
|
zehirlenmek. |
αγουλατεμένος |
(-ησσα),(-ο) |
[ağulatemênos |
(-isa),(-o)] |
(sıf.) |
zehirlenmiş. |
αγουλατέυω |
[ağulatêvo] |
(f.) |
|
|
zehirlemek. |
αγουλί |
[ağulî] |
(sıf.) |
|
|
zehirli. |
ἀγούλος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağûlos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
boğazsız. |
ἀγούλοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağûlotos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
boğaz getirmeyen. Genelde fideler için kullanılır. |
ἀγουρέα |
[ağurêa] |
(p.),(sıf.) |
|
|
erkeklik. |
ἀγουρεμένος |
(-ησσα),(-ο) |
[ağuremênos |
(-isa),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
erkekleşmiş. |
ἀγουρέυκομαι |
[ağurêfkome] |
(ed. |
f.) |
|
erkekleşme. |
ἀγουρευτίο |
[ağureftîyo] |
(mas.) |
|
|
erkekleşme. |
ἀγουρεύω |
[ağurêvo] |
(pnt.),(f.) |
|
|
erkekleşmek. Erkek çocuk sahibi olmak. |
ἀγούρι |
|
[ağûri] |
(is.) |
|
erkek. Genelde çocuklar için kullanılır. |
ἀγουρί |
[ağurî |
] |
(sıf.) |
|
erkeğe ait. |
ἀγούριστος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağûristos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
motor gibi ses çıkarmayan, gürültü yapmayan, sessiz. |
ἀγουρίτικο |
[ağurîtiko] |
(d.),(sıf.) |
|
|
erkeksi, erkeğe ait şey. |
ἀγουρολάλος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağurolâlos |
(-esa),(-o)] |
[ο] |
erkek sesli, kalın sesli. |
ἀγουροπαίδεμα |
[ağuropêdema] |
(mas.) |
|
|
erkek çocuk sahibi olma. |
ἀγουροπαίδι |
[ağuropedi] |
(sıf.) |
|
|
erkek çocuk. |
ἀγουρόπετσος |
(-ου),(-ο) |
[ağurôpetsos |
(-u),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
erkeksi derisi olan. Mecazi anlamla, tüylü derisi olan. |
άγουρος |
[âğuros] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
erkek. |
αγούς |
[ağûs] |
(is.) |
|
|
zehir. |
άγουστος |
[âğustos] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
ağustos ayı. |
ἀγρα |
[âğra] |
(d.),(sıf.) |
|
|
vahşice. |
ἀγράματος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağrâmatos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
okuma yazması olmayan. |
ἀγραμπελίδι |
[ağrampelîdi] |
(p.),(is.) |
|
|
yaban üzümü. |
ἀγραμπελίτσα |
[ağrampelîtsa] |
(pnt.),(is.) |
|
|
bir sarmaşık türü. |
ἀγράμπελο |
[ağrâmpelo] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani üzüm. |
ἀγραμπελοκλάδι |
[ağrampeloklâdi] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani üzüm dalı. |
ἀγράνεμος |
[ağrânemos] |
(p.),(is.) |
|
|
vahşi rüzgar |
ἀγράπι |
[ağrâpi] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
bir tür yabani armut. |
ἀγράπιδο |
[ağrâpido] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani armut. |
ἀγραπόκλαδο |
[ağrapôklado] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani armut dalı. |
ἀγραπόξυλο |
[ağrapôksilo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani armut odunu. |
ἀγραπόφυλλο |
[ağrapôfilo] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani armut yaprağı. |
άγραστος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğrastos |
(-esa),(-o)] |
(p.),(sıf.) |
yayılmamış, serilmemiş. |
άγραφος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğrafos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
yazılmamış. |
ἀγραφτος |
[âğraftos |
(-i),(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
|
kayıt olmamış. |
ἀγρέα |
[ağrêa] |
(d.),(p.) |
|
|
vahşice. |
ἀγρείνω |
[ağrîno] |
(pnt.),(ed. |
f.) |
|
vahşileşme, yabanileşme. |
άγρεμα |
[âğrema] |
(d.),(mast.) |
|
|
ürkütme, korkutma. |
ἀγρεμένος |
[ağremênos] |
(sıf.) |
|
|
ürkütülmüş kişi. |
αγρένω |
[ağrêno] |
(pnt.),(f.) |
|
|
ürkütmek, korkutmak. |
ἀγρέος |
(-σσα),(-ο) |
[ağrêos |
(-sa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
vahşi, yabani. |
αγρέυκομαι |
[ağrêfkome] |
(ed. |
f.) |
|
ürkmek. |
ἀγρευμα |
[âğrevma] |
(d.),(mas.) |
|
|
ürkme, korkma |
αγρευτέρης |
(-α),(ι) |
[ağreftêris |
(-a),(-i)] |
(d.),(sıf.) |
korkuluğa bezeyen kişi. |
αγρευτερίδη |
[ağrefterîdi] |
(pnt.),(is.) |
|
|
korkuluk, korkunç şey. |
αγρευτερού |
[ağrefterû] |
(pnt.),(sıf.) |
|
|
korkuluğa benzeyen bayan. |
ἀγρευτής |
(-ερα),(-ερι) |
[ağreftêris |
(-era),(-eri)] |
(d.),(sıf.) |
korkutucu, ürkütücü. |
ἀγρευτικός |
(-εσσα),(-ο) |
[ağreftikôs |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
korkutan, ürküten. |
αγρέυω |
[ağrêvo] |
(d.),(f.) |
|
|
ürkütmek. |
ἀγρέυωμαι |
[ağrêvome] |
(ed. |
f.) |
|
geceleyin korkmak, ürkmek. |
άγρι |
[âğri] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yerelması. |
ἀγρίζευτος |
(-εσσα),(-ο) |
[ağrîzefto |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
köklerinden arınmamış. |
ἀγριος |
(-εσσα),(-ο) |
[âğrios |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
yabani, vahşi. |
αγρόỡκιλος |
(-ο) |
[ağrôşkilos |
(-o)] |
(d.),(is.) |
vahşi köpek. |
ἀγροβότανο |
[ağrovôtano] |
(p.),(is.) |
|
|
tarlada türeyen yabani ot. |
αγροβρέβιλλο |
[ağrovrêvilo] |
(is.) |
|
|
yabani güvem eriği. |
άγρογαλατίτσα |
[âğroγalatîtsa] |
(is.) |
|
|
yabani süt otu. |
αγρογιαραλμασί |
[ağroyaralmasî] |
(pnt.+tr.),(is.) |
|
|
yabani yerelması. |
αγροδέζομαι |
[ağroδêzome] |
(pnt.), |
(ed. |
f.) |
ürkütülmek. |
αγροδέζω |
[ağroδêzo] |
(pnt.),(f.) |
|
|
geceleyin ürkütme. |
ἀγρόδεντρο |
[ağrôδentro] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani, işe yaramaz ağaç. |
αγροδέσμι |
[ağroδêzmi] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani nane otu. |
αγροδράφινο |
[ağroδrâfino] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani karayemiş. |
ἀγροθόμαρο |
[ağroθômaro] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
Boraginaceae familyasından yabani bir karakafesotu. |
ἀγροκάναβο |
[ağrokânavo] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani kendir. |
ἀγροκάριδο |
[ağrokâriδo] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani ceviz. |
αγροκάστανο |
[ağrokâstano] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani kestane. |
αγροκίρεζο |
[ağrokîrezo] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani kiraz. |
άγροκοκκύμπελο |
[âğrokoḱîmpelo] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani erik. |
ἀγροκόμαρο |
[ağrokômaro] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani komar ağacı. |
ἀγροκόσσαρο |
[ağrokôsaro] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani tavuk. |
ἀγροκουκουβάκα |
[ağrokukuvâka] |
(pnt.),(is.) |
|
|
zehirli mantar çeşidi. |
ἀγροκούσουτο |
[ağrokûsuto] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani veba kökü, öksürük otu. |
ἀγροκρέμιδο |
[ağrokrêmiθo] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani soğan türü. |
ἀγρόκρενο |
[ağrôkreno] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani kızılcık, dişi kızılcık. |
ἀγρολάθιρο |
[ağrolâθiro] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani mürdümük. |
ἀγρολάλης |
(-ενα),(-ι) |
[ağrolâlis |
(-ena),(-i)] |
(d.),(sıf.) |
kaba sesli. |
ἀ&gamgamma;ρολάχανο |
[ağrolâχano] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani lahana türü. |
άγρολεφτοκάρι |
[âğroleftokâri] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani fındık. |
άγρομα |
[âğroma] |
(d.),(mas.) |
|
|
ürkütmek. |
ἀγρομάλης |
(-ενα),(-ι) |
[ağromâlis |
(-ena),(-i)] |
(d.),(sıf.) |
karışık saçlı kişi. |
ἀγρομαλλού |
[ağromalû] |
(pnt.),(sıf.) |
|
|
karışık saçlı bayan. |
άγρομαντάκι |
[âğromantâḱi] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani bir bitki türü. |
ἀγρομάρουλο |
[ağromârulo] |
(d.),(is.) |
|
|
yabani marul. |
ἀγρομάτης |
(-σσα),(-ι) |
[ağromâtis |
(-esa),(-i)] |
(sıf.) |
iri gözlü, korku veren gözlere sahip olan. |
ἀγροματιάζω |
[ağromatêzo] |
(d.),(f.) |
|
|
vahşi bakmak, kötü bakmak. |
άγροματσιτάλλι |
[âğromatsitâli] |
(pnt.),(is.) |
|
|
erkek eğrelti otu. |
άγρομαυροβότανο |
[âğromavrovôtano] |
(pnt.),(is.) |
|
|
çayır adaçayı türü. |
ἀγρομαυροστάφυλλο |
[ağromavrostâfilo] |
(is.) |
|
|
yabani siyah üzüm. |
άγρομελεσίδη |
[âğromelesîδi] |
(d.),(is.) |
|
|
bir tür yabani arı. |
άγρομελεσιδήτρα |
[âğromelesiδîtra] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani oğul otu. |
αγρόμηλο |
[ağrômilo] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yaban] i elma çeşidi. |
αγρόμορο |
[ağrômoro] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani böğürtlen. |
ἀγρόπετσος |
(-ου),(-ο) |
[ağrôpetsos |
(-u),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
vahşi derili, kötü derisi bulunan. |
άγροποτοτή |
[âğropototî] |
(pnt.),(is.) |
|
|
yabani acem yavşanotu. |
άγροσέυτελο |
[âğrosêftelo] |
(p.),(is.) |
|
|
yabani pancar. |
αγροστάφυλλο |
[ağrostâfilo] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
yabani üzüm. |
αγροτά |
[ağrotâ] |
(zar.) |
|
|
ürküterek. |
αγροτερίδης |
(-ενα),(-η) |
[ağroterîδi |
(-ena),(-i)] |
(sıf.) |
korkuluğa benzeyen kimse. |
ἀγρότερος |
(-εσσα),(ο) |
[ağrôteros |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
daha ürkütücü olan. |
αγροτό |
[ağrotô] |
(d.),(sıf.) |
|
|
ürküten, korkutan yer. |
αγροτόπι |
[ağrotôpi] |
(pnt.),(is.) |
vahşi |
yer. |
|
αγρότοπο |
[ağrôtopo] |
(pnt.),(is.) |
vahşi |
yer. |
|
αγρότοπος |
[ağrôtopos] |
(pnt.),(is.) |
|
|
vahşi yer. |
αγροτός |
(-εσσα),(-ο) |
[ağrotôs |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf) |
vahşi kimse. |
αγροτρίφυλλο |
[ağrotrîfilo] |
(d.),(is.) |
|
|
bir tür yabani yonca. |
αγυάλιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[ayâlisto |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
parlatılmamış eşya, kap. |
αγυναίќιγος |
(-ο) |
[ayinêḱiğos |
(-o)] |
(sıf.) |
bekâr erkek. |
αγύριστος |
01/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[ayîristos |
(-esa),(-o)] |
geri dönmeyen. |
αγύριστος |
02/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[ayîristos |
(-esa),(-o)] |
inatçı, bildiğinden vazgeçmeyen. |
αγύριστος |
03/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[ayîristos |
(-esa),(-o)] |
dönek olmayan. |
αδά |
[aδâ] |
(p.),(zar.) |
|
|
burada, buraya. |
αδαά |
[aδahâ] |
(pnt.),(zar.) |
|
|
burada, buraya. Kelime “εδώ αχά – edô ahâ > adahâ” bileşiminden türemiştir. |
ἀδαδός |
(-εσσα),(-ο) |
[âδados |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
çırasız. |
ἀδάχτιλος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδâxtilos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
parmaksız. |
ἀδέκλιγος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδêkliğos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
durulanmamış. Eril ve dişiller için de mecazi anlamda “iyice yıkanmamış” anlamında sıfat olarak kullanılmaktadır. |
Αδέκλιστος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδêklistos |
(-esa),(-o)] |
(pnt.),(sıf.) |
durulanmamış, iyice yıkanmamış. |
άδεκρος |
(-εσσα),(-ο) |
[âδekros |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
göz yaşı bulunmayan. |
ἀδελφή |
[aδelfî] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
kızkardeş. |
ἀδελφήκα |
[aδelfîka] |
(pnt.),(is.) |
|
|
ufak kızkardeş. |
ἀδελφία |
[aδelfîya] |
(d.),(pnt.),(is.) |
|
|
kardeşlik. |
ἀδελφίτσα |
[aδelfîtsa] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
kızkardeş kelimesinin kibarlaştırılmış hali. |
ἀδελφόνω |
[aδelfôno] |
(d.),(f.) |
|
|
kardeş yapmak. |
ἀδελφοπαίδι |
[aδelfopêdi] |
(pnt.),(is.) |
|
|
kardeş çocuğu. |
ἀδελφόπο |
[aδelfôpo] |
(pnt.)(is.) |
|
|
ufak kardeş. |
ἀδελφοπούλι |
[aδelfopûli] |
(pnt.),(is.) |
|
|
kardeş yavrusu. |
ἀδελφός |
[aδelfôs] |
(d.),(p.),(is.) |
|
|
erkek kardeş. |
ἀδελφούμαι |
[aδelfûme] |
(ed. |
f.) |
|
kardeşleşmek. |
άδετος |
(-εσσα),(-ο) |
[âδetos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(p.),(sıf.) |
bağlanmamış. |
άδη |
[âδi] |
(is.) |
|
|
duman isi. |
ἀδηδόχορτο |
[aδiδôχorto] |
(pnt.),(is.) |
|
|
bir üçgül türü. |
αδιάβαστο |
[aδêvasto] |
(sıf.) |
|
|
geçitsiz. |
ἀδιάβαστος |
01/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[aδêvastos |
(-esa),(-o)] |
geçirilmemiş. |
ἀδιάβαστος |
02/11/19 |
(-εσσα),(-ο) |
[aδêvastos |
(-esa),(-o)] |
okumamış. |
αδιάβάτηγο |
[aδevâtiγo] |
(sıf.) |
|
|
ip geçirilmemiş iğne ve benzeri. |
αδιαβάτιστο |
[aδevâtisto] |
(sıf.) |
|
|
ip geçirilmemiş iğne ve benzeri. |
ἀδιάβάτιχτο |
[aδevâtiχto] |
(sıf.) |
|
|
ip geçirilmemiş iğne ve benzeri. |
ἀδιαπέραστος |
(-εσσα),(-ο) |
[adepêrastos |
(-esa),(-o)] |
(d.),(sıf.) |
su sızdırmamış. |
ἀδίπλωτεσσα |
[aδîplotesa] |
(sıf.) |
|
|
bükülmemiş. |
ἀδίπλωτο |
[aδîploto] |
(sıf.) |
|
|
bükümsüz. |
ἀδίπλωτος |
[aδîplotos] |
(sıf.) |
|
|
bükülmemiş. |
ἀδίψαγος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδîpsağos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
susamamış. |
ἀδίψαστος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδîpsastos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
susamamış. |
ἀδόνηγος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδôniγos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
titreşimsiz. |
ἀδόντεγος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδônteğos |
(-essa),(-o)] |
(sıf.) |
yüzünde diş izi bulunmayan. |
άδοντος |
(-εσσα),(-ο) |
[âδontos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
dişsiz. |
άδοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âδotos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
verilmemiş. |
ἀδούλευτος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδûleftos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
işlenmemiş. |
ἀδράχτης |
[aδrâχtis] |
(is.) |
|
|
eskiden kullanılan bir yün tarağı. |
ἀδρουβάνιγος |
(-εσσα),(-ο) |
[aδruvâniğos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
yayığı vurulmamış. |
άεν |
[âhen] |
(zar.) |
|
|
yukarı. |
αενκεκά |
[ahenḱekâ] |
(zar.) |
|
|
yukarıda. |
αέρας |
[aêras] |
(is.) |
|
|
hava. |
αερίζω |
[aerîzo] |
(f.) |
|
|
havalandırmak. |
αερισμένο |
[aerizmêno] |
(sıf.) |
|
|
havalandırılmış. |
αερολόγι |
[aerolôγi] |
(is.) |
|
|
havaya konuşulan söz. |
αερολογώ |
[aeroloğô] |
(f.) |
havaya |
konuşma. |
|
αερούμαι |
[aerûme] |
(ed. |
f.) |
|
havalanmak. |
άετς |
[âets] |
|
|
|
öyle, bölyle. |
αζάπης |
(-ενα),(-ι) |
[azâpis] |
(is.) |
|
azap veren kişi. |
αζάπι |
[azâpi] |
|
|
|
azap. |
αζάροτος |
(-εσσα),(-ο) |
[azârotos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
eğrilmemiş, bükülmemiş. |
αζεβγάροτος |
(-η)(-εσσα),(-ο) |
[azevğârotos] |
(sıf.) |
|
çiftlenmemiş. |
αζέλευτος |
(-εσσα),(-ο) |
[azêleftos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
kıskanmayan. |
άζευχτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âzevχtos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
çiftlenmemiş. |
αζμάροτος |
(-εσσα),(-ο) |
[azmârotos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
hamursuz. |
άζμοτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âzmotos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
hamurunu yapmamış, henüz hamurunu hazırlamamış. |
άζομος |
(-σσα),(-ο) |
[âzomos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
öz suyu olmayan. |
αζόριστος |
(-εσσα),(-ο) |
[azôristos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
zorlanmamış kişi. |
αζραίλης |
[azrailis] |
(is.) |
|
|
(χάρος) |
αζύγιστος |
[azîyistos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
|
tartılmamış kişi. |
αθακερό |
(-εσσα) |
[athakerô |
(-esa)] |
(sıf.) |
süt |
αθάκι |
[athâki] |
(is.) |
|
|
inek memesi. |
άθαμαπος |
(-εσσα),(-ο) |
[âthampos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
buğusuz. |
άθαυτος |
(-εσσα),(-ο) |
[âthaftos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
defnedilmemiş. |
άθελα |
[âthela] |
(zar.) |
|
|
istemeden. |
αθέλετα |
[athêleta] |
(zar.) |
|
|
talep edilmeden. |
αθέλετος |
(-εσσα),(-ο) |
[athêletos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
istenmemiş. |
αθέριγος |
(-εσσα),(-ο) |
[athêriğos |
(-esa),(-o)] |
(sıf.) |
ekini biçilmemiş kişi. |